Suç ve Onur
Başlık:
Suç ve Onur
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11712, s. 1
Tarih:
1955-07-29
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Suç ve onur
Velev ki çoğunluğun isteğiyle de olsa iktidara geçmiş bir partinin mensupları bazı dokunulmazlık kalkanlarını pekiştirip onların arkasına sinerek iktidara gelmeleri için kendilerine oy vermemiş vatandaşlarına karşı her türlü hakaret ve ithamlarda bulunmayı çoğunluğun kendilerine tanıdığı bir imtiyaz sayıp âdet haline getirecek olurlarsa bu hakaret ve ithamlara hedef olan onurlu insanlar için isyan etmiyebilmek ancak bir şekilde mümkündür: Bu hakaret ve ithamlarda bulunan kimselere önem vermemekle!.
Ama önem verilmediklerini gördükçe öylesine gazaba gelebilirlermiş ki kendilerine bu tarzda mukabelede bulunan vatandaşlarına vatanlarında hayat hakkı bile tanımıyabilirlermiş!
İnsanlık onurunu başkalarının şahsında olduğu gibi kendi şahsında da sayan bir kimse, vatanında ancak şerefli bir insan olarak yaşamıya ancak o vatanın işlerini idareye vekil edilmiş kimselerden saygı görerek yaşamıya razı olabilir.
Her şeye rağmen yaşamak şerefli bir kimsenin istiyebileceği bir şey değildir. Böyle bir kimse için hayat hakkından daha değerli şeyler vardır ki bunların da başında insanlık onuru gelir.
Şerefli bir insanın, kendisine saygı göstermiyen bir insana karşı on paralık saygı borcu yoktur. Ne kanunlar, ne mahkemeler, ne hapis ne sürgün ne de ölüm tehditleri onu böyle bir borç yüklenmeye razı edebilir.
Zaten eğer bir memlekette kanunlar insanları şerefsiz, insanlık onurundan yoksun, her türlü hakarete mütehammil birer mahlûk olarak yaşama zilletine zorlıyacak hale getirilirse o kanunlar bir şerefli insanlar topluluğunun hayatına düzen verebilecek kanunlar olmaktan çıkar.
Adına demokratik denilen rejimlerde bazı insanları, karşılığında saygı beklemeksizin saygı göstermeye zorlıyacak kölelik kanunlarına yer yoktur.
Köleliği kabul etmiyen, insanlık onuruna yediremiyen kimselerin kendileri tek taraflı saygı bekliyenlere karşı takınabilecekleri en yumuşak ve uslu tavır onlara önem ve değer vermemek, onlar tarafından idare edilmeyi talihin bir gadri saymaktır.
Bu tavrı takınmayı kendi benliğine karşı bir borç sayan insan şüphesiz, her cezayı göze almış olmalıdır! Esasen bu yüzden çarpılacağı her ceza şerefli insanların gözünde ona ancak şeref getirecektir.
Bu gerçeğe dayanarak kanunlar için şöyle bir kural ortaya konulabilir:
Kanun öyle olmadır ki ona riayetsizlik edip cezaya çarpılmak insana şeref getirmesin!
Eğer getiriyorsa, o kanun, uygulandığı toplumun ahlâk anlayışıyla çelişme halinde demektir.
Bülend ECEVİT
Suç ve onur
Velev ki çoğunluğun isteğiyle de olsa iktidara geçmiş bir partinin mensupları bazı dokunulmazlık kalkanlarını pekiştirip onların arkasına sinerek iktidara gelmeleri için kendilerine oy vermemiş vatandaşlarına karşı her türlü hakaret ve ithamlarda bulunmayı çoğunluğun kendilerine tanıdığı bir imtiyaz sayıp âdet haline getirecek olurlarsa bu hakaret ve ithamlara hedef olan onurlu insanlar için isyan etmiyebilmek ancak bir şekilde mümkündür: Bu hakaret ve ithamlarda bulunan kimselere önem vermemekle!.
Ama önem verilmediklerini gördükçe öylesine gazaba gelebilirlermiş ki kendilerine bu tarzda mukabelede bulunan vatandaşlarına vatanlarında hayat hakkı bile tanımıyabilirlermiş!
İnsanlık onurunu başkalarının şahsında olduğu gibi kendi şahsında da sayan bir kimse, vatanında ancak şerefli bir insan olarak yaşamıya ancak o vatanın işlerini idareye vekil edilmiş kimselerden saygı görerek yaşamıya razı olabilir.
Her şeye rağmen yaşamak şerefli bir kimsenin istiyebileceği bir şey değildir. Böyle bir kimse için hayat hakkından daha değerli şeyler vardır ki bunların da başında insanlık onuru gelir.
Şerefli bir insanın, kendisine saygı göstermiyen bir insana karşı on paralık saygı borcu yoktur. Ne kanunlar, ne mahkemeler, ne hapis ne sürgün ne de ölüm tehditleri onu böyle bir borç yüklenmeye razı edebilir.
Zaten eğer bir memlekette kanunlar insanları şerefsiz, insanlık onurundan yoksun, her türlü hakarete mütehammil birer mahlûk olarak yaşama zilletine zorlıyacak hale getirilirse o kanunlar bir şerefli insanlar topluluğunun hayatına düzen verebilecek kanunlar olmaktan çıkar.
Adına demokratik denilen rejimlerde bazı insanları, karşılığında saygı beklemeksizin saygı göstermeye zorlıyacak kölelik kanunlarına yer yoktur.
Köleliği kabul etmiyen, insanlık onuruna yediremiyen kimselerin kendileri tek taraflı saygı bekliyenlere karşı takınabilecekleri en yumuşak ve uslu tavır onlara önem ve değer vermemek, onlar tarafından idare edilmeyi talihin bir gadri saymaktır.
Bu tavrı takınmayı kendi benliğine karşı bir borç sayan insan şüphesiz, her cezayı göze almış olmalıdır! Esasen bu yüzden çarpılacağı her ceza şerefli insanların gözünde ona ancak şeref getirecektir.
Bu gerçeğe dayanarak kanunlar için şöyle bir kural ortaya konulabilir:
Kanun öyle olmadır ki ona riayetsizlik edip cezaya çarpılmak insana şeref getirmesin!
Eğer getiriyorsa, o kanun, uygulandığı toplumun ahlâk anlayışıyla çelişme halinde demektir.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Suç ve Onur,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/431 ulaşıldı.