Sayılar ve İnsanlık

Başlık: 
Sayılar ve İnsanlık 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11711, s. 1 
Tarih: 
1955-07-28 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/29 
Metin: 
GÜNÜN Işığında

Sayılar ve insanlık

Bu memlekete girmesi yasak otomobillerin her gün Suriye'den düzinelerle girip yüzbin liranın üstünde fiyatlarla kapışılması gerçi bir meseledir ama, olsa olsa alelâde bir kaçakçılık meselesidir. İşin kaçakçılık yönünün memleket ölçüsünde bir mesele sayılamıyacak kadar basit olduğunu düşünmez, bütün meseleyi bundan ibaret sayarız. Sanki memlekete kaçak olarak lüks otomobil sokulması önlense bir büyük sosyal dâva halledilmiş olacaktır.

Memleketimizde işçilerin, nasıl yaşadıklarını hatırlatabilmek için, işçi milletvekillerine bir baş soğan ve yarım ekmek göndermesiyle, yüzbin lira üstünde satılan otomobillerin sayısız müşteri bulabilmesi arasında bir bağ kuracak kadar meselenin derinine inmeyiz.

Endüstriden söz açıldı mı kaç yılda kaç fabrika temeli atıldığına, imalâtı ne kadar artacağına dair birtakım cansız sayılar verir, ama bu cansız sayıların gerisinde yaşıyan bir kütlenin milletvekillerine niçin bir baş soğanla yarım ekmek gönderdiklerini, kanunsuz hareket etmiş olmayı göze alarak niçin iki yıl üstüste görev yaptıklarını, ve ancak bu gibi dramatik belirtileri ortaya çıktıkça akla gelen başka işçi meselelerini söz konusu bile etmeyiz.

Nasıl ki millî eğitimden de söz açıldı mı 3 yıl içinde ilkokul, ortaokul, lise ve üniverstelerin kaç misli artacağına dair sayılar veririz de bu memleketin - geçen gün bahsettiğimiz, çocuk yapabilecek yaşa geldiği halde sokaklarda çocuk gibi oynıyarak vakit öldüren öğrenci gençliğinden başka-bir de oyun yaşında oyundan mahrum, oyun yaşında ev geçindiren çocuklar dâvası vardır ki onun sözünü etmeyiz.

Köylüden söz açıldı mı, kaç yılda kaç dönüm toprak, kaç ton tohum, kaç bin traktör, kaç milyon lira kredi dağıttığımızı anlatırız da, neden hâlâ şehirlere paçavralar içinde köylülerin sırtlarında bütün varları yokları olan bir şilte bir yorganla akın ettiklerini, neden geceleri evimizin yanındaki boş arsadan geçerken bu şilteler üstünde uyuyan insanların soluğunu işittiğimizi düşünmeyiz.

Daha böyle nice nedenlerin çünküsü birdir: Bizim medeniyetten, ilerlemeden bütün anladığımız, birtakım sayıların kâğıt üstünde çarpılıp eklenerek kabarmasıdır..

Biz sayıları konuştururuz, ve sayıların gerisinde insanlar susasarlar. Susmazlarsa sustururuz.

Türkiye, sosyal yapısı günden güne çürüyen bir memleket hâli almaya başlamıştır. Adım başında düğümlü bir sosyal meseleyle karşılaşılır. Ama bunlardan hiçbiri bir siyasî mücadele konusu olmaz.

Türkiye'de ne kadar sosyal mesele, insanî mesele varsa sanki hepsi politika dışı edilmiş demokrasimiz de politikamız da bir kendi kendini aldatma haline gelmiştir.

Denebilir ki Batıda da önce refah gelmiş sonra sosyal adalet meseleleri ele alınmıştır.

Fakat bizim bazı işlere batı memleketlerinden sonra başlamaktaki zararlarımıza karşılık hiç değilse onların tecrübelerinden faydalanmak gibi bir istifademiz de olmamalı mıdır?

Başka Batı memleketlerinde sosyal adalet nice felâketler bahasına gerçekleştirildi diye biz de o felâketlerin başımıza gelmesini mi beklemeliyiz?

Hem de tepemize akbabalar gibi dikilip böyle felâketlerin başımıza gelmesini gözliyen komşular önünde.

Bülend ECEVİT 

Dosyalar

1955.07.28.jpg
1955.07.28_B.jpg
1955.07.28_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Sayılar ve İnsanlık,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 19 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/430 ulaşıldı.