Türk Halk Oyunlarının Düşündürdüğü
Başlık:
Türk Halk Oyunlarının Düşündürdüğü
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-09-14
Lokasyon:
Milli Kütüphane
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Türk halk oyunlarının düşündürdüğü
Dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzü aşkın sanat tenkidcisiyle birlikte, İstanbul'un Açık Hava Tiyatrosunda, 22 ilimizin halk oyunlarını seyrettik. Bu yabancı aydınların arasında, elimizden geldiği kadar,halk oyunlarımızı onların gözüyle görmeye, oyun havalarımızı onların kulağı ile dinlemiye calıstık. Onların hayranlığı bizim gururumuz oldu.
İnandık ki, meselâ, Aydın'ın «iki parmak zeybeği»ni yaratan ağırbaşlı, onurlu bir millettir; Bursa’nın «kılıç kalkan» oyununu yaratan kahraman olduğu kadar da sanatkâr, savaşta bile duygulu bir millettir; Elâzığ’ın «çayda çıra» sını yaratan zengin içli; Erzurum'un barlarını yaratan olgun ve ince; Trabzon’un horonlarını yaratan azimli ve canlı; ve Kars oyunlarını yaratan doğuştan medeni bir millettir.
İnandık ki Türkün gerçek kültürü ne Konya’nın kaşık oyunundadır ne İstanbul’un — programdan silinmiş olmasına şükrettiğimiz — çengisinde, ne de, Açık Hava Tiyatrosundan çıkınoa gene kulaklarımızı dolduran alaturka meyhane musikisinde...
[...] ki Türkün gerçek medeniyeti ne uyuşturucu kahvelerdedir, ne din softalarının ışıksız kafalarında, ne de şehirli aydınlarımızın silik ve şahsiyetsiz davranış ve yaşayışlarında.
Anadolu’ya yerleşmiş Türkleri yüzyıllardır ifsat etmeye çalışan Ortaşark ruhunun şehirlerden daha derine inememiş olduğuna bir kere daha inanç getirerek teselli bulduk.
Ve gene inandık ki bizim yapmamız gereken şey, Gökalp’ın da, Atatürk’ün de istediği gibi, halka doğru, kalk kültürüne doğru yönelmek ve bu kültürdeki zengin madenleri ortaya çıkarıp işlemektir.
Atatürk’ün, Ortaşark havası içinde geçirdiğimiz birkaç yüzyıllık tarihin mirasından bizi kurtaracak, Asya’daki köklerimize ve o köklerin Batıya boy vermiş dallarına biri kavuşturacak tarih kuramını büsbütün benimsedik.
Anadolu illerinin halk oyunları bir araya gelince sanki bir bale ortaya çıkmıştı ve sanki bu balenin konusu Atatürk’ün tarih kuramı idi. Çünkü Anadolu’nun bu halk oyunlarında bütün Uzakdoğu, Orta Asya, Kafkasya, eski Ege medeniyetinin Anadolusu ve Balkanları ve en doğusundan en batısına, Makedonya dağlarından İskoçya yaylalarına kadar bütün Avrupa bütün Avrupa kültürü vardı.
Türklüğün gerçek mirası, bu halk oyunlarında sembolleşmişti.
Bu halkoyunlarının içinde, Konya’nın Ortaşarklı kaşık oyunu ne kadar yabancı kalıyordu; ve İstanbul’un çengisi kim bilir ne kadar daha çirkin ve yabancı kalacaktı!
Açık Hava Tiyatrosundaki halk oyunları gecesinden, yakın tarihimizin işleyip bozamadığı halkımıza, uzak geçmişimize ve halkımızın bu uzak geçmişteki köklerden ve o köklerin bugün Batıda boy vermiş dallarından kuvvet alıp filiz verecek yarınına güvenimiz büsbütün artmış ve pekleşmiş, ayrıldık.
Bu halk oyunları festivalini düzenlemekle, Yapı ve Kredi Bankası ve Gazeteciler Cemiyeti, kendi öz kültürümüzü arama yolunda büyük bir hizmette bulunmuşlardır.
Bülend ECEVİT
Türk halk oyunlarının düşündürdüğü
Dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzü aşkın sanat tenkidcisiyle birlikte, İstanbul'un Açık Hava Tiyatrosunda, 22 ilimizin halk oyunlarını seyrettik. Bu yabancı aydınların arasında, elimizden geldiği kadar,halk oyunlarımızı onların gözüyle görmeye, oyun havalarımızı onların kulağı ile dinlemiye calıstık. Onların hayranlığı bizim gururumuz oldu.
İnandık ki, meselâ, Aydın'ın «iki parmak zeybeği»ni yaratan ağırbaşlı, onurlu bir millettir; Bursa’nın «kılıç kalkan» oyununu yaratan kahraman olduğu kadar da sanatkâr, savaşta bile duygulu bir millettir; Elâzığ’ın «çayda çıra» sını yaratan zengin içli; Erzurum'un barlarını yaratan olgun ve ince; Trabzon’un horonlarını yaratan azimli ve canlı; ve Kars oyunlarını yaratan doğuştan medeni bir millettir.
İnandık ki Türkün gerçek kültürü ne Konya’nın kaşık oyunundadır ne İstanbul’un — programdan silinmiş olmasına şükrettiğimiz — çengisinde, ne de, Açık Hava Tiyatrosundan çıkınoa gene kulaklarımızı dolduran alaturka meyhane musikisinde...
[...] ki Türkün gerçek medeniyeti ne uyuşturucu kahvelerdedir, ne din softalarının ışıksız kafalarında, ne de şehirli aydınlarımızın silik ve şahsiyetsiz davranış ve yaşayışlarında.
Anadolu’ya yerleşmiş Türkleri yüzyıllardır ifsat etmeye çalışan Ortaşark ruhunun şehirlerden daha derine inememiş olduğuna bir kere daha inanç getirerek teselli bulduk.
Ve gene inandık ki bizim yapmamız gereken şey, Gökalp’ın da, Atatürk’ün de istediği gibi, halka doğru, kalk kültürüne doğru yönelmek ve bu kültürdeki zengin madenleri ortaya çıkarıp işlemektir.
Atatürk’ün, Ortaşark havası içinde geçirdiğimiz birkaç yüzyıllık tarihin mirasından bizi kurtaracak, Asya’daki köklerimize ve o köklerin Batıya boy vermiş dallarına biri kavuşturacak tarih kuramını büsbütün benimsedik.
Anadolu illerinin halk oyunları bir araya gelince sanki bir bale ortaya çıkmıştı ve sanki bu balenin konusu Atatürk’ün tarih kuramı idi. Çünkü Anadolu’nun bu halk oyunlarında bütün Uzakdoğu, Orta Asya, Kafkasya, eski Ege medeniyetinin Anadolusu ve Balkanları ve en doğusundan en batısına, Makedonya dağlarından İskoçya yaylalarına kadar bütün Avrupa bütün Avrupa kültürü vardı.
Türklüğün gerçek mirası, bu halk oyunlarında sembolleşmişti.
Bu halkoyunlarının içinde, Konya’nın Ortaşarklı kaşık oyunu ne kadar yabancı kalıyordu; ve İstanbul’un çengisi kim bilir ne kadar daha çirkin ve yabancı kalacaktı!
Açık Hava Tiyatrosundaki halk oyunları gecesinden, yakın tarihimizin işleyip bozamadığı halkımıza, uzak geçmişimize ve halkımızın bu uzak geçmişteki köklerden ve o köklerin bugün Batıda boy vermiş dallarından kuvvet alıp filiz verecek yarınına güvenimiz büsbütün artmış ve pekleşmiş, ayrıldık.
Bu halk oyunları festivalini düzenlemekle, Yapı ve Kredi Bankası ve Gazeteciler Cemiyeti, kendi öz kültürümüzü arama yolunda büyük bir hizmette bulunmuşlardır.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Türk Halk Oyunlarının Düşündürdüğü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/308 ulaşıldı.