Nefessiz Kalan Köy Öğretmenleri
Başlık:
Nefessiz Kalan Köy Öğretmenleri
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-08-19
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Nefessiz kalan köy öğretmenleri
Köy öğretmenlerinin sorumluluğu, şehir ve kasabalarda çalışan öğretmenlerinkinden çok daha büyüktür. Onlar yalnız bilgi ışığını yaymakla değil, bilginin verimli olmasını sağlıyacak medeniyet havasını yurdun bu havadan yoksun kalmış bölgelerine götürmekle de görevlidirler.
Onun için, başlangıçtanberi, yerinde bir düşünceyle köy öğretmenlerinden, yalnız köy çocuklarının günde birkaç saat toplanıp ders aldıkları bir küçük binayı değil, bütün bir köyü okul saymaları beklenmektedir.
Bu durumda, sorumluluğunu bilen, omuzlarına yüklenmiş ağır fakat şerefli görevi benimsiyen bir köy öğretmeni için, derslerin başlama ve bitme saati diye bir şey yoktur. Yüzyıllarca ihmal edilmiş, karanlıkta bırakılmış köylerin uyanmasını ve Batı medeniyetinin ulaştığı merhaleyle arasındaki büyük mesafeyi birkaç yılda kapatmasını kolaylaştırmak için bu öğretmen, dinlenme saatlerinde bile iş başında sayılır. Yaşama tarzı ile, eğlenme şekliyle boş vakit geçirme yollariyle bile o, köylüye örnek olma zorundadır.
Fakat, köyü bilgi ışığı ile aydınlatacak meşalenin yanar kalabilmesi için, sık sık tazelenmesi gerekir. Bir öğretmen bütün ömrünü köyde geçirecek, zaman zaman büyük şehirlerin havasını teneffüs edemiyecek olursa, bu meşaleyi yanar halde tutamaz. O köye aydınlık getireceği yerde, köyün havasızlığı elindeki meşaleyi söndürüverir.
Yetiştirilme tarzı, aslında köylü olan köy öğretmenine bir şehirlinin görüşünü, duyuşunu ve ihtiyaçlarını aşılamıştır. Genç öğretmen, köydeki yaşama şartlarından rahatsız olacak bir hale gelip, köye öyle dönmüştür.
Bir köy öğretmeninin köydeki hayatından hoşnut olması, bu hayattan rahatsızlık duymaması istenemez. Çalıştığı köyde böyle bir hoşnutluk ve huzura kavuşan öğretmen, köyü kendisine uydurması gerekirken, kendisi köye uymuş demektir.
Medenileşmenin ve ilerlemenin birinci şartı, sürdüğü hayatla yetinememek, sürdüğü hayattan rahatsız olabilmektir.
Köy öğretmenlerinden birçoğu bugün bu rahatsızlığı duyuyorlarsa, sevinmeliyiz! Onlar bu rahatsızlığı duydukça köylerini daha süratle kalkındırmak istiyecekler, içlerinde, gerilik kuvvetleriyle savaşmak için daha büyük bir azim bulacaklardır.
Köy öğretmeni, meslek hayatı boyunca büyük şehirlerde nefes alıp bu nefesi köyde tüketmelidir. Onun büyük şehirlerle ilişiğini kesmek yahut azaltmak, onu köyün uyuşturucu havasına alıştırmak olur.
Bugün köy öğretmeninin belki en büyük mânevi derdi budur. Yılın -büyük bir kısmında şehirlerle ilişiği kesilmekte, o yüzden nefessiz kalmaktadır.
Bu derdi açığa vuran bir kısım köy öğretmenleri, kendilerine şehirle daha sık temas imkânının verilmesini istiyorlar. Her ay bir - iki günlüğüne yakın bir merkeze gidip kitap, gazete alabilmek, ihtiyaçlarını gidebilmek, nisbeten medenî bir hava teneffüs edebilmek istiyorlar. Yaz tatilleri ancak iki aydır. Kendilerinin daha uzun bir tatile, şehirlerdeki öğretmenlerden daha çok ihtiyaçları olduğunu ileri sürüyorlar.
Köy öğretmenlerinden bu istekleri esirgenmemelidir!
Nasıl onların ders saatleri bitmekle görevleri sona ermiş olmuyorsa, Millî Eğitim Bakanlığının da,' medeniyeti köylere götürecek bu aydın öncülere karşı sorumluluğu, diplomalarını ve bir geçim sağlıyamıyacak kadar az olan maaşlarını vermekle sona ermiş olmaz.
Köy öğretmenlerinin durumu inci avcılarının durumuna benzer. Arada sırada suyun yüzüne çıkıp derin bir nefes almazsa, hem inci avcısından hayır kalmaz, hem de inciler kabukları içinde saklı kalmış olurlar.
Bülend ECEVİT
Nefessiz kalan köy öğretmenleri
Köy öğretmenlerinin sorumluluğu, şehir ve kasabalarda çalışan öğretmenlerinkinden çok daha büyüktür. Onlar yalnız bilgi ışığını yaymakla değil, bilginin verimli olmasını sağlıyacak medeniyet havasını yurdun bu havadan yoksun kalmış bölgelerine götürmekle de görevlidirler.
Onun için, başlangıçtanberi, yerinde bir düşünceyle köy öğretmenlerinden, yalnız köy çocuklarının günde birkaç saat toplanıp ders aldıkları bir küçük binayı değil, bütün bir köyü okul saymaları beklenmektedir.
Bu durumda, sorumluluğunu bilen, omuzlarına yüklenmiş ağır fakat şerefli görevi benimsiyen bir köy öğretmeni için, derslerin başlama ve bitme saati diye bir şey yoktur. Yüzyıllarca ihmal edilmiş, karanlıkta bırakılmış köylerin uyanmasını ve Batı medeniyetinin ulaştığı merhaleyle arasındaki büyük mesafeyi birkaç yılda kapatmasını kolaylaştırmak için bu öğretmen, dinlenme saatlerinde bile iş başında sayılır. Yaşama tarzı ile, eğlenme şekliyle boş vakit geçirme yollariyle bile o, köylüye örnek olma zorundadır.
Fakat, köyü bilgi ışığı ile aydınlatacak meşalenin yanar kalabilmesi için, sık sık tazelenmesi gerekir. Bir öğretmen bütün ömrünü köyde geçirecek, zaman zaman büyük şehirlerin havasını teneffüs edemiyecek olursa, bu meşaleyi yanar halde tutamaz. O köye aydınlık getireceği yerde, köyün havasızlığı elindeki meşaleyi söndürüverir.
Yetiştirilme tarzı, aslında köylü olan köy öğretmenine bir şehirlinin görüşünü, duyuşunu ve ihtiyaçlarını aşılamıştır. Genç öğretmen, köydeki yaşama şartlarından rahatsız olacak bir hale gelip, köye öyle dönmüştür.
Bir köy öğretmeninin köydeki hayatından hoşnut olması, bu hayattan rahatsızlık duymaması istenemez. Çalıştığı köyde böyle bir hoşnutluk ve huzura kavuşan öğretmen, köyü kendisine uydurması gerekirken, kendisi köye uymuş demektir.
Medenileşmenin ve ilerlemenin birinci şartı, sürdüğü hayatla yetinememek, sürdüğü hayattan rahatsız olabilmektir.
Köy öğretmenlerinden birçoğu bugün bu rahatsızlığı duyuyorlarsa, sevinmeliyiz! Onlar bu rahatsızlığı duydukça köylerini daha süratle kalkındırmak istiyecekler, içlerinde, gerilik kuvvetleriyle savaşmak için daha büyük bir azim bulacaklardır.
Köy öğretmeni, meslek hayatı boyunca büyük şehirlerde nefes alıp bu nefesi köyde tüketmelidir. Onun büyük şehirlerle ilişiğini kesmek yahut azaltmak, onu köyün uyuşturucu havasına alıştırmak olur.
Bugün köy öğretmeninin belki en büyük mânevi derdi budur. Yılın -büyük bir kısmında şehirlerle ilişiği kesilmekte, o yüzden nefessiz kalmaktadır.
Bu derdi açığa vuran bir kısım köy öğretmenleri, kendilerine şehirle daha sık temas imkânının verilmesini istiyorlar. Her ay bir - iki günlüğüne yakın bir merkeze gidip kitap, gazete alabilmek, ihtiyaçlarını gidebilmek, nisbeten medenî bir hava teneffüs edebilmek istiyorlar. Yaz tatilleri ancak iki aydır. Kendilerinin daha uzun bir tatile, şehirlerdeki öğretmenlerden daha çok ihtiyaçları olduğunu ileri sürüyorlar.
Köy öğretmenlerinden bu istekleri esirgenmemelidir!
Nasıl onların ders saatleri bitmekle görevleri sona ermiş olmuyorsa, Millî Eğitim Bakanlığının da,' medeniyeti köylere götürecek bu aydın öncülere karşı sorumluluğu, diplomalarını ve bir geçim sağlıyamıyacak kadar az olan maaşlarını vermekle sona ermiş olmaz.
Köy öğretmenlerinin durumu inci avcılarının durumuna benzer. Arada sırada suyun yüzüne çıkıp derin bir nefes almazsa, hem inci avcısından hayır kalmaz, hem de inciler kabukları içinde saklı kalmış olurlar.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Nefessiz Kalan Köy Öğretmenleri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/296 ulaşıldı.