Hürriyetle Alay Edenler
Başlık:
Hürriyetle Alay Edenler
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-08-21
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Hürriyetle alay edenler
Dünkü HALKÇI'da, iktidarın demokrasi ve hürriyetle dost ve düşman gözler önünde nasıl alay ettiğini gösteren bir haber okudunuz.
Şehrimizde yeni açılan NATO Barış Yolu Sergisinin Türk makamlarınca hazırlanmış bölümünde, «Söz ve toplantı hürriyetine inanıyoruz. Yurdumuzda bu hürriyetten faydalanıyoruz. Onu korumak azmindeyiz,» yazısı altına, bir iktidar liderinin söylev verişini gösteren bir resim; «Basın hürriyetine inanıyoruz. Yurdumuzda bu hürriyetten faydalanıyoruz. Onu korumak azmindeyiz,» yazısı altına, Zafer gazetesinden, «Muhalefet samimî değil» diye bir manşet; Hürriyete inanıyoruz,» yazısı altına da, iktidarın iki liderine yapılan tezahüratı gösteren bir resim yapıştırılmış.
Bunlardan şu mânalar çıkıyor:
1. Türkiye'de İktidar Partisi liderlerine her türlü söz ve toplantı hürriyeti tanınmıştır. Kendileri bu hürriyetten bol bol faydalanmaktadırlar. Bu hürriyetler korunacaktır.
2. Türkiye'de iktidar sözcüsü gazetelere basın hürriyeti tanınmıştır. Bu gazeteler, muhalefete hücum edebilmek için bu hürriyetten bol bol faydalanmaktadır. Bu hürriyetleri korunacaktır.
3. Türk halkı, İktidar liderlerine tezahürat yapmakta hürdür.
*
Türkiye’de hürriyet ve demokrasi anlayışının bu hale düştüğünü, ilk defa NATO Sergisinden öğreniyor değiliz. Sergi açılmadan da biliyorduk! Yalnız bunu, dünya önünde ve bir NATO sergisi münasebetiyle, böyle bütün çıplaklığı ile açığa vurmak neden gerekmiştir?
İkisi müstesna (Portekiz ve Türkiye), bütün NATO devletlerinin inandığı, övdüğü ve uğrunda çarpışmaya azmettiği prensiplerle böyle açıkça eğlenmeğe neden lüzum görülmüştür?
Bu, «biz istersek diktatörlük de kurarız, bizi gene NATO'dan çıkaramazsınız» anlamına gelen bir meydan okuyuş mudur?
Gerçi, halkı diktatörlükle idare ediliyor diye, ne Portekiz ne de Türkiye, bugünkü şartlar içinde NATO’dan kolay kolay çıkarılamazlar. Ama bu gerçeği bir meydan okuma şeklinde ifade etmek, hoçbir şey olmasa, içinde bulunduğumuz siyasî topluluğun öteki üyelerine karşı bir nezaketsizliktir. Ve, bütün nezaketsizlikler gibi bu da, ancak, nezaketsizliği yapanları kötü duruma düşürür.
14 NATO üyesinden 12'sinin inandığı prensiplere meydan okuyarak da NATO'da kalabileceğimizi gösterir bir tavır takınmakla, biz olsa olsa, bu medenî topluluk içinde, stratejik önemi haiz bir mevkide bulunmaktan başka bir meziyetimiz olmadığını itiraf etmiş oluruz.
İktidardakiler, böyle bir itirafla, kendi taşıdıkları zihniyete iftirada bulunmuş olmıyacaklarını düşünebilirler; böyle düşünmekte de, hiç şüphesiz, haklı sayılabilirler. Ama bugün Türkiye’de hürriyet ve demokrasiye inanmış bir çoğunluk vardır ki, müttefiklerimizin gözleri önünde bu çoğunluğa iftirada bulunmağa hakları yoktur.
NATO Sergisinde anlatıldığı şekilde «hürriyet», bugün Sovyetler Birliğinde de vardır. Nazi Almanya’sında, Faşist Italya’sında da vardı. Geçenlerde Ankara Cumhuriyet Savcılığının temize çıkarmıya gayret ettiği Nazi ve Faşist liderleri de toplantılarda istedikleri gibi konuşabilirlerdi, halk bu liderlere istediği kadar tezahürat yapabilirdi, onların memleketinde de basın, muhalefet unsurlarına sütun sütun çatabilirdi. Ama hiç değilse o memleketlerin idareleri, baştakilere tanınan bu adlara «hürriyet» adını takmak gibi bir sarcasm’a tenezzül etmezdi. Bizdeki İktidardan da beklediğimiz bundan ibaret!
Bülend ECEVİT
Hürriyetle alay edenler
Dünkü HALKÇI'da, iktidarın demokrasi ve hürriyetle dost ve düşman gözler önünde nasıl alay ettiğini gösteren bir haber okudunuz.
Şehrimizde yeni açılan NATO Barış Yolu Sergisinin Türk makamlarınca hazırlanmış bölümünde, «Söz ve toplantı hürriyetine inanıyoruz. Yurdumuzda bu hürriyetten faydalanıyoruz. Onu korumak azmindeyiz,» yazısı altına, bir iktidar liderinin söylev verişini gösteren bir resim; «Basın hürriyetine inanıyoruz. Yurdumuzda bu hürriyetten faydalanıyoruz. Onu korumak azmindeyiz,» yazısı altına, Zafer gazetesinden, «Muhalefet samimî değil» diye bir manşet; Hürriyete inanıyoruz,» yazısı altına da, iktidarın iki liderine yapılan tezahüratı gösteren bir resim yapıştırılmış.
Bunlardan şu mânalar çıkıyor:
1. Türkiye'de İktidar Partisi liderlerine her türlü söz ve toplantı hürriyeti tanınmıştır. Kendileri bu hürriyetten bol bol faydalanmaktadırlar. Bu hürriyetler korunacaktır.
2. Türkiye'de iktidar sözcüsü gazetelere basın hürriyeti tanınmıştır. Bu gazeteler, muhalefete hücum edebilmek için bu hürriyetten bol bol faydalanmaktadır. Bu hürriyetleri korunacaktır.
3. Türk halkı, İktidar liderlerine tezahürat yapmakta hürdür.
*
Türkiye’de hürriyet ve demokrasi anlayışının bu hale düştüğünü, ilk defa NATO Sergisinden öğreniyor değiliz. Sergi açılmadan da biliyorduk! Yalnız bunu, dünya önünde ve bir NATO sergisi münasebetiyle, böyle bütün çıplaklığı ile açığa vurmak neden gerekmiştir?
İkisi müstesna (Portekiz ve Türkiye), bütün NATO devletlerinin inandığı, övdüğü ve uğrunda çarpışmaya azmettiği prensiplerle böyle açıkça eğlenmeğe neden lüzum görülmüştür?
Bu, «biz istersek diktatörlük de kurarız, bizi gene NATO'dan çıkaramazsınız» anlamına gelen bir meydan okuyuş mudur?
Gerçi, halkı diktatörlükle idare ediliyor diye, ne Portekiz ne de Türkiye, bugünkü şartlar içinde NATO’dan kolay kolay çıkarılamazlar. Ama bu gerçeği bir meydan okuma şeklinde ifade etmek, hoçbir şey olmasa, içinde bulunduğumuz siyasî topluluğun öteki üyelerine karşı bir nezaketsizliktir. Ve, bütün nezaketsizlikler gibi bu da, ancak, nezaketsizliği yapanları kötü duruma düşürür.
14 NATO üyesinden 12'sinin inandığı prensiplere meydan okuyarak da NATO'da kalabileceğimizi gösterir bir tavır takınmakla, biz olsa olsa, bu medenî topluluk içinde, stratejik önemi haiz bir mevkide bulunmaktan başka bir meziyetimiz olmadığını itiraf etmiş oluruz.
İktidardakiler, böyle bir itirafla, kendi taşıdıkları zihniyete iftirada bulunmuş olmıyacaklarını düşünebilirler; böyle düşünmekte de, hiç şüphesiz, haklı sayılabilirler. Ama bugün Türkiye’de hürriyet ve demokrasiye inanmış bir çoğunluk vardır ki, müttefiklerimizin gözleri önünde bu çoğunluğa iftirada bulunmağa hakları yoktur.
NATO Sergisinde anlatıldığı şekilde «hürriyet», bugün Sovyetler Birliğinde de vardır. Nazi Almanya’sında, Faşist Italya’sında da vardı. Geçenlerde Ankara Cumhuriyet Savcılığının temize çıkarmıya gayret ettiği Nazi ve Faşist liderleri de toplantılarda istedikleri gibi konuşabilirlerdi, halk bu liderlere istediği kadar tezahürat yapabilirdi, onların memleketinde de basın, muhalefet unsurlarına sütun sütun çatabilirdi. Ama hiç değilse o memleketlerin idareleri, baştakilere tanınan bu adlara «hürriyet» adını takmak gibi bir sarcasm’a tenezzül etmezdi. Bizdeki İktidardan da beklediğimiz bundan ibaret!
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Hürriyetle Alay Edenler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 27 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/297 ulaşıldı.