"Mükellef"in Bahtı

Başlık: 
"Mükellef"in Bahtı 
Kaynak: 
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1954-02-26 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA:

“Mükellef”in bahtı

Anglo - Sakson demokrasilerinde “vergi ödiyen” sözünün taşıdığı mâna, henüz bizim yurdumuza girmemiştir. Zaten biz, “vergi ödiyen” (taxpayer) değil, “vergi mükellefi” deriz. “Vergi ödiyen” sözü ne kadar hak iddia eden bir sözse, “vergi mükellefi” de o kadar iradesiz, o kadar zavallı bir sözdür.

İngiltere’de olsun, Amerika’da olsun, “vergi ödiyen” sözü devletin gelir ve giderlerini elinde tutanlara daimî bir ihtardır.. Bu söz, vatandaşların hakları önünde yıkılmaz bir muhafız gibi durur. Hiçbir hükümet, hiçbir devlet adamı, bu muhafızı bir kenara itip de o haklara tecavüze cesaret edemez.

Bizdeki “vergi mükellefi” sözünün ise, boynun büküktür. Vatandaş haklarının kapısını ardına kadar açıp, iktidara “buyurun” der gibi bir hâli vardır.

“Vergi” kelimesi bağış ifade eder; biz buna, mecburiyet ifade eden bir kelime eklemiş, “bağışta bulunmaya mecbur adam” manasına gelen, kendi kendini nakzeder, acayip, anti - demokratik bir terkip ortaya çıkarmışız.

“Vergi ödiyen” terkibinin kuruluşunda ise, vergi ödemeyi vatandaşın iradesine bırakan, ve, vatandaşın ödediği vergi ile iş görecek olanları bu iradenin hizmetine bağlıyan demokratik bir ruh vardır.

İngiltere yahut Amerika’da, bir bakan, hele, vergilerin toplanıp harcanmasında baş sorumluluğu taşıyan bir maliye bakanı, bütçesini övmek, muhalefete hücum etmek, kendi hükümetinden önce gelip geçmiş hükümetleri karaya boyamak için verdiği bir uzun demeci, vatandaşın ödediği vergilerle işliyen bir radyoda saatlerce okutur, ve bu demece muhalefet sözcülerinin verdiği cevapların bir kelimesini bile o radyodan yayınlatmazsa, “vergi ödiyen” sözü, bütün azametiyle karşısına dikilip ondan hesap sorar. Ona, “vergi ödi- yen”in parasıyla kendi propagandasını yapamıyacağını, bu paraya, kendi yararına, tek taraflı tasarruf edemiyeceğini ihtar eder.

Ama bizde böyle bir şey olunca “vergi mükellefi”nin yapabileceği en cesurane iş, olsa olsa, kendi parasıyla işleyen radyonun düğmesini çevirmekten ibarettir.

İngiltere yahut Amerika’da bir başbakan, kendini destekliyenlere, “vergi ödiyen”in parasıyla mükâfatlar ihsan etmiye, matbaalar kurdurmaya, bahşiş gibi resmî ilân dağıtmıya kalkışırsa, “vergi ödiyen” sözü, o gün yakasındadır.

Ama bizde, “vergi mükellefi”nin sesi bile çıkmaz. Yapabileceği en cesurane iş, kendi parasıyla çıkan gazeteleri okumamaktan ibarettir.

İngiltere yahut Amerika’da bir hükümet, seçimlerin arifesinde iktidardaki partinin propagandasını yapmak için devlet kasasından 8 milyon lira harcayıp bir “Hizmet Kervanı” kurmaya kalkışırsa, “vergi ödiyen” sözü, iki adım sonra o kervanın yolunu keser.

Ama bizde, “vergi mükellefi”nin yapabileceği en cesurane iş, develerine kendi parası yüklenmiş bu kervana rastlamamak için yolunu değiştirmekten ibarettir.

Bizde, vatandaştan alınan vergi, sanki vatandaşın iradesine bağlı değildir.

Bizde, senin benim inanmadığımız bir partinin idarecileri, senin benim cebimizden aldıkları parayla, bize kendi propagandalarını yaparlar.

Yaparlar, çünkü biz, İngiltere’de yahut Amerika’daki “vergi ödiyen” vatandaş değiliz; biz ancak, Türkiye’de, boynu kıldan ince" birer “vergi mükellefi”yiz.

Bülend ECEVİT 

Dosyalar

1954.02.26.RE_B.jpg
1954.02.26.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“"Mükellef"in Bahtı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 28 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/185 ulaşıldı.