Amerika'da Radyo Niçin Boykot Edilmez?
Başlık:
Amerika'da Radyo Niçin Boykot Edilmez?
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" ss. 3, 4
Tarih:
1954-01-16
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/28
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Amerika'da radyo niçin boykot edilmez?
İki gün önce Zafer Gazetesinde çıkan bir yazı, C.H.P. Gençlik Ocağının radyo boykotuna hücum ediyordu.
Zafer Gazetesinin bu boykotu uygun bulması beklenmezdi. Ama, İktidar Partisi sözcüsü bir gazetenin, hiç olmazsa bir yabancı memleketi örnek gösterirken gerçeğe aykırı şeyler yazmaması beklenirdi.
Yazıda, bizim Devlet Radyosunu savunmak için şöyle deniliyor:
"Geçenlerde Amerikan Reisicumhuru 14 radyodan birden, iktidara geçeli ele aldığı işleri ve başarıları sıraladı. Muhalefetin beceriksizliğini belirtti. Ama kimse bunu partizan neşriyat diye karşılamadı. Devlet radyosu elbette böyle olacaktır."
Biz, Başkan Eisenhover'in 7 Ocak günü yaptığı bu konuşmanın tam metnini okuduk. "Muhalefetin beceriksizliğini" belirten, hattâ muhaletten bahseden, yahut da eski idareyi yeren tek bir cümleye rastlamadık. Zaten Amerika'da da Eisenhover'in bu söylevi uzlaşıcı bir konuşma olarak gösterilmektedir.
Bazı Amerikan radyolarının bu söylevi yayınlamalarına gelince, Amerika'da bütün büyük radyolar, önceden haber verilmek şartiyle, Başkan'a konuşma imkânı verirler. Ama bu kolaylığı, gerek iktidar gerek muhalefet partilerinin bütün ileri gelenlerine gösterirler.
Amerika'da siyasî yayınlar bakımından devletin bütün kontrolü, başlıca partilere eşit yayın imkânları verilmesini gözetmekten ibarettir. Bu kontrol de doğrudan doğruya hükümet yahul federal idareler eliyle değil, üyeleri 7 yıl için, yani Kongre, Senato, ve Başkanlık seçim sürelerinden çok daha uzun bir süre için tâyin edilen Federal Muhaberat Komisyonu (Federal Communications Commission) eliyle yapılır.
Amerika'nın bütün radyo idareleri, seçimlere katılacak adaylara konuşma yaptırıp yaptırmamakta serbettirler. Fakat eğer bir partinin adayına konuşma imkânı verirlerse, başka partilere de aynı imkânı sağlamak zorundadırlar. Amerika'da radyolara bu mecburiyeti yükleyen Muhaberat Kanunu (Commnications Act) gereğince, bir radyo idaresinin bu siyasî konuşmalar üzerinde sansür hakkı da yoktur.
Hattâ radyo idareleri, konuşturdukları bütün adayların aynı sayıda dinleyici kitlelerine hitabedebilmelerine de dikkat etmek zorundadırlar. Onun için bütün adaylara, radyonun aşağı yukarı aynı miktarda dinleyicisi bulunan saatler ayrılır.
Amerika'da radyolar parlâmento haberlerini yayınlarken de tarafsızlığa azamî dikkat gösterir, ve ajans bültenlerini özel haber ajanslarından aldıkları haberlerle hazırlarlar. Radyoların ajans bültenleri resmî makamların sansür yahut kontrolünden de geçmez.
Zafer'deki yazı, Amerika'daki muhalefet partisi gençlerinin "ne radyoya boykot ne de memleket haberlerine karşı böyle toptan bir kuvvet gösterisine" kalkmamış olduklarını söylüyor.
Yukarıda belirttiğimiz tarafsızlık vasıfları bizim devlet radyomuzda olsa idi, herhalde C.H.P. Gençlik Kolu da böyle bir boykot yapmak lüzumunu duymazdı.
Cevap olarak, Amerika'da radyo devletin değildir, denebilir!
Ama Zafer yazarı öyle sanmıyor galiba. Çünkü, "Devlet radyosu elbette böyle olacaktır" demekle, Amerika'da Eisenhover'in söylevini yayınladığından bahsedilen 14 radyo devlet radyosu olarak gösterilmiş olmaktadır.
Fakat, bildiğimiz kadar, Amerika'daki sayısız radyo istasyonlarından ancak ikisi devletin, biri de bir belediyenindir. Bu devlet radyolarından biri, Wisconsin Eyaletinin Başkenti Madison'dadır. Ama Wisconsin eyaletinde daha 50 den çok radyo istasyonu vardır ki bunların hepsi özel istasyonlardır.
İkinci devlet radyosu ise Amerika'nın Sesi (Voice of America) dır. Bu da, dışarıya Amerikan propogandas yapmak amaciyle kurulmuş bir radyodur.
Bildiğimiz tek belediye radyosu (WNYC), Nevyork'tadır.
Üstelik Madison'daki devlet radyosu ile Nevyork'taki Belediye radyosu, siyasi değil kültürel maksatlarla kurulmuşlardır.
Amerika'nın Sesi, dışarıya propaganda için çalışmasına rağmen, muhalefetin görüşlerine geniş ölçüde yer verir. Bu istasyonun İngilizce yayınlarını birkaç gün dinlemek, iç siyaseti ilgilendiren yayınlarda tek taraflı olmamak için ne kadar büyük bir dikkat gösterildiğini anlamaya yeter. Bu radyoda, bir iç siyaset konusunda bir Cümhuriyeçi konuşturulur sa, hemen arkasından bir Demokrata da söz verilir.
Zafer yazarının bilmezmiş gibi göründüğü bütün bu gerçekler bir yana, "Devlet radyosu elbette böyle olacaktır" da ne demek?
Hükümet ve iktidar partisi ile devlet arasında biz hâlâ biraz ayrılık kaldığını sanıyorduk. Artık bu ayrılık büsbütün mü ortadan kalkmıştır? Onun için mi Başbakan, radyo yayınlarını tarafsızlaştırmak için verdiği sözü tutmamıştır?
Mamafih, ticari Amerikan radyolariyle bizim devlet radyomuz arasında hiçbir benzerlik olmadığı da söylenemez.
Amerika'da radyolar, reklâmlarla geçinirler. Radyoda reklâmını yaptırmak istiyen bir firma, bir programın masrafını karşılar ve o programın arasında kendi ilânını da okutur. Bu firmaların gözünde bütün programlar, kendi reklâmlarını dinletebilmek için bir bahanedir.
Bizim devlet radyomuzda da, Zafer'in yazısında sıralanan "asker saati" "geçmişte bugün" klâsik Türk müziği gibi programlar, iktidar partisinin reklâm yayınlarını dinletebilmek, bu maksatla dinleyiciye radyo düğmesini açtırabilmek için bir bahaneden ibarettir.
Ama, reklâmcılık konusunda bile ticarî Amerikan radyoları bizim devlet radyomuzdan daha demokratiktir.
Çünkü Amerika'da, reklâm dinletebilmek için sunulan programların masrafını reklâmı yaptıran firma öder. Bizde ise, hem reklâmın, hem de reklâmları süsliyen programların masrafı dinleyiciye yüklenmektedir.
Bülend ECEVİT
Amerika'da radyo niçin boykot edilmez?
İki gün önce Zafer Gazetesinde çıkan bir yazı, C.H.P. Gençlik Ocağının radyo boykotuna hücum ediyordu.
Zafer Gazetesinin bu boykotu uygun bulması beklenmezdi. Ama, İktidar Partisi sözcüsü bir gazetenin, hiç olmazsa bir yabancı memleketi örnek gösterirken gerçeğe aykırı şeyler yazmaması beklenirdi.
Yazıda, bizim Devlet Radyosunu savunmak için şöyle deniliyor:
"Geçenlerde Amerikan Reisicumhuru 14 radyodan birden, iktidara geçeli ele aldığı işleri ve başarıları sıraladı. Muhalefetin beceriksizliğini belirtti. Ama kimse bunu partizan neşriyat diye karşılamadı. Devlet radyosu elbette böyle olacaktır."
Biz, Başkan Eisenhover'in 7 Ocak günü yaptığı bu konuşmanın tam metnini okuduk. "Muhalefetin beceriksizliğini" belirten, hattâ muhaletten bahseden, yahut da eski idareyi yeren tek bir cümleye rastlamadık. Zaten Amerika'da da Eisenhover'in bu söylevi uzlaşıcı bir konuşma olarak gösterilmektedir.
Bazı Amerikan radyolarının bu söylevi yayınlamalarına gelince, Amerika'da bütün büyük radyolar, önceden haber verilmek şartiyle, Başkan'a konuşma imkânı verirler. Ama bu kolaylığı, gerek iktidar gerek muhalefet partilerinin bütün ileri gelenlerine gösterirler.
Amerika'da siyasî yayınlar bakımından devletin bütün kontrolü, başlıca partilere eşit yayın imkânları verilmesini gözetmekten ibarettir. Bu kontrol de doğrudan doğruya hükümet yahul federal idareler eliyle değil, üyeleri 7 yıl için, yani Kongre, Senato, ve Başkanlık seçim sürelerinden çok daha uzun bir süre için tâyin edilen Federal Muhaberat Komisyonu (Federal Communications Commission) eliyle yapılır.
Amerika'nın bütün radyo idareleri, seçimlere katılacak adaylara konuşma yaptırıp yaptırmamakta serbettirler. Fakat eğer bir partinin adayına konuşma imkânı verirlerse, başka partilere de aynı imkânı sağlamak zorundadırlar. Amerika'da radyolara bu mecburiyeti yükleyen Muhaberat Kanunu (Commnications Act) gereğince, bir radyo idaresinin bu siyasî konuşmalar üzerinde sansür hakkı da yoktur.
Hattâ radyo idareleri, konuşturdukları bütün adayların aynı sayıda dinleyici kitlelerine hitabedebilmelerine de dikkat etmek zorundadırlar. Onun için bütün adaylara, radyonun aşağı yukarı aynı miktarda dinleyicisi bulunan saatler ayrılır.
Amerika'da radyolar parlâmento haberlerini yayınlarken de tarafsızlığa azamî dikkat gösterir, ve ajans bültenlerini özel haber ajanslarından aldıkları haberlerle hazırlarlar. Radyoların ajans bültenleri resmî makamların sansür yahut kontrolünden de geçmez.
Zafer'deki yazı, Amerika'daki muhalefet partisi gençlerinin "ne radyoya boykot ne de memleket haberlerine karşı böyle toptan bir kuvvet gösterisine" kalkmamış olduklarını söylüyor.
Yukarıda belirttiğimiz tarafsızlık vasıfları bizim devlet radyomuzda olsa idi, herhalde C.H.P. Gençlik Kolu da böyle bir boykot yapmak lüzumunu duymazdı.
Cevap olarak, Amerika'da radyo devletin değildir, denebilir!
Ama Zafer yazarı öyle sanmıyor galiba. Çünkü, "Devlet radyosu elbette böyle olacaktır" demekle, Amerika'da Eisenhover'in söylevini yayınladığından bahsedilen 14 radyo devlet radyosu olarak gösterilmiş olmaktadır.
Fakat, bildiğimiz kadar, Amerika'daki sayısız radyo istasyonlarından ancak ikisi devletin, biri de bir belediyenindir. Bu devlet radyolarından biri, Wisconsin Eyaletinin Başkenti Madison'dadır. Ama Wisconsin eyaletinde daha 50 den çok radyo istasyonu vardır ki bunların hepsi özel istasyonlardır.
İkinci devlet radyosu ise Amerika'nın Sesi (Voice of America) dır. Bu da, dışarıya Amerikan propogandas yapmak amaciyle kurulmuş bir radyodur.
Bildiğimiz tek belediye radyosu (WNYC), Nevyork'tadır.
Üstelik Madison'daki devlet radyosu ile Nevyork'taki Belediye radyosu, siyasi değil kültürel maksatlarla kurulmuşlardır.
Amerika'nın Sesi, dışarıya propaganda için çalışmasına rağmen, muhalefetin görüşlerine geniş ölçüde yer verir. Bu istasyonun İngilizce yayınlarını birkaç gün dinlemek, iç siyaseti ilgilendiren yayınlarda tek taraflı olmamak için ne kadar büyük bir dikkat gösterildiğini anlamaya yeter. Bu radyoda, bir iç siyaset konusunda bir Cümhuriyeçi konuşturulur sa, hemen arkasından bir Demokrata da söz verilir.
Zafer yazarının bilmezmiş gibi göründüğü bütün bu gerçekler bir yana, "Devlet radyosu elbette böyle olacaktır" da ne demek?
Hükümet ve iktidar partisi ile devlet arasında biz hâlâ biraz ayrılık kaldığını sanıyorduk. Artık bu ayrılık büsbütün mü ortadan kalkmıştır? Onun için mi Başbakan, radyo yayınlarını tarafsızlaştırmak için verdiği sözü tutmamıştır?
Mamafih, ticari Amerikan radyolariyle bizim devlet radyomuz arasında hiçbir benzerlik olmadığı da söylenemez.
Amerika'da radyolar, reklâmlarla geçinirler. Radyoda reklâmını yaptırmak istiyen bir firma, bir programın masrafını karşılar ve o programın arasında kendi ilânını da okutur. Bu firmaların gözünde bütün programlar, kendi reklâmlarını dinletebilmek için bir bahanedir.
Bizim devlet radyomuzda da, Zafer'in yazısında sıralanan "asker saati" "geçmişte bugün" klâsik Türk müziği gibi programlar, iktidar partisinin reklâm yayınlarını dinletebilmek, bu maksatla dinleyiciye radyo düğmesini açtırabilmek için bir bahaneden ibarettir.
Ama, reklâmcılık konusunda bile ticarî Amerikan radyoları bizim devlet radyomuzdan daha demokratiktir.
Çünkü Amerika'da, reklâm dinletebilmek için sunulan programların masrafını reklâmı yaptıran firma öder. Bizde ise, hem reklâmın, hem de reklâmları süsliyen programların masrafı dinleyiciye yüklenmektedir.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Amerika'da Radyo Niçin Boykot Edilmez?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 8 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/151 ulaşıldı.