Hürriyet Sayesinde Neler Görüldü
Başlık:
Hürriyet Sayesinde Neler Görüldü
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" s. 1
Tarih:
1961-10-13
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
HÜRRİYET SAYESİNDE NELER GÖRÜLDÜ
Millî Birlik idaresinin şu seçim kampanyası sırasındaki tutumu, hürriyetin değerini bir kere daha gösterdi... Atatürk'ün vaktiyle basın hürriyeti için söylediği gibi, gerçekten, hürriyetin sakıncalarını gidermenin en etkili çaresi gene hürriyet...
— İhtilâl şartları içindeyiz, durum naziktir, memleket her zamankinden çok huzura muhtaçtır!, yollu özürler öne sürülüp de, seçim kampanyası dar sınırlar içine sokulsa idi, seçimlere giderken, millet, kendinden oy isteyen partilerin, politikacıların gerçek zihniyetleri, düşünce seviyeleri, ahlâk ve karakterleri hakkında bu kadar açık müşahadeler yapabilmek imkânından yoksun kalacaktı.
Atalarımız «söz gümüşse sükût altındır» demişler...
Ortadaki politikacıların bazısı da susmak zorunda kalsalardı; seçim kampanyasının ilk günlerinde henüz cesaret bulup açılamıyan bazı Adalet Partililer gibi «bakışlarıyla konuşma» ya devam etselerdi, belki de, bu susuşun esrarına bürünerek, kendilerini, bazı kimselere, altın değerinde gösterebileceklerdi.
Fakat neyse ki, konuştular... İş işten geçmeden ve diledikleri gibi konuştular... ve gerçek değerlerini, niyetlerini. kimliklerini açığa vurdular.
Şefkat ve şefaati bile birer oy tuzağı olarak kullanabilecek karakterde kimseler olduklarını, devlet radyosunda, meydan nutuklarında, kendi dilleriyle anlatmış oldular.
Meydanlara sehpalar kurup, Millî Andlaşma ile verdikleri şeref sözünü kendi dilleriyle o sehpalara astılar... Aydın'da, bir meydan kürsüsünden, âdetâ Afrikalı büyücü usulleriyle, sihirbazların ipe sapa gelmez tılsımlı sözleriyle kütleleri hiptonize etmeğe kalkışarak, Türk seçmenini ilkel Afrika kabileleri seviyesinde görecek kadar bu millete saygısız olduklarını; sahneye koydukları siyasi pandomimalarda bir kadını ağlatarak, göz yaşlarını oya çevirmek istiyecek kadar samimiyetten yoksun bulunduklarını gösterdiler.
Kendini «hürriyet kahramanı» diye tanıtma sevdasında bir «lider», oy toplayabilmek için devlet radyosunda, memleket menfaatlerini ayaklar altına alabilecek kadar sorumsuz olduğunu gösteren konuşmalar yaptı; geçmişteki ve bugünkü «kahramanlık» larının, kendini mazlum mevkiine düşürmek ve bu merhametli halkın oylarını toplayabilmek için birer oyundan ibaret bulunduğunu bilenlere bilmeyenlere gösterdi. Fakat sonunda, yaptığı bütün tahriklere rağmen tevkif bile edilememenin hayal kırıklığı yüreğine oturdu; öylece hayatında belki en ağır siyasi darbeyi, kahramanlığnıı tasladığı hürriyetten yemiş oldu.
Bir aday - hem de bir emekli subay - kürsüye çıktı, Kurtuluş Savaşının şans eseri olarak kazanıldığını söyledi... Bir başka aday - hem de bir parti yöneticisi - başka bir kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisi (iktidarı zamanında bütün hür dünyayı komünist tehlikesine karşı en basta uyarmış Cumhuriyet Halk Partisi) tekrar iktidara gelirse Türkiye'nin bir demir perde gerisi memleket olacağını haykırdı... Öylelikle millet bu kimselerin temsil ettikleri siyasi partilerde, oy hırsı yüzünden vatanseverliklerini bile tüketmiş politikacılar bulunduğunu gördü.
Bütün bunlardan daha önemli olarak, Millî Birlik idaresinin seçim kampanyası sırasında verdiği sınırsız hürriyet sayesinde, millet, iktidara gelmek için kendinden oy isteyen partilerin, memleket dertleriyle ilgilerini, memleket meselelerini kavrayış ölçülerini öğrendi.
Böylece, tarafsız yurttaş. 15 Ekim günü oyunu vermeden önce, terazinin bir kefesine, bu devleti kurmuş partinin, Cumhuriyet Halk Partisinin sözüne bağlılığını, ağırbaşlılığını, memlekette kardeşlik ve beraberlik yaratmak hususundaki iyiniyetini, memleket dertleriyle ilgisini ve memleket meselelerini ele alıştaki ciddilik ve yetkisini, terazinin öbür kefesine de başka bazı partilerin ve politikacıların bu konulardaki davranış ve zihniyetini koyup tartmak fırsatını buldu.
Kısacası, şu seçim kampanyası boyunca, hürriyetin belki en büyük nimetinin, vatandaşa oyunu kullanmadan önce, her partiyi ve her politikacıyı gerçek hüviyetiyle tanıtmak olduğu anlaşılmış oldu.
BÜLENT ECEVİT
HÜRRİYET SAYESİNDE NELER GÖRÜLDÜ
Millî Birlik idaresinin şu seçim kampanyası sırasındaki tutumu, hürriyetin değerini bir kere daha gösterdi... Atatürk'ün vaktiyle basın hürriyeti için söylediği gibi, gerçekten, hürriyetin sakıncalarını gidermenin en etkili çaresi gene hürriyet...
— İhtilâl şartları içindeyiz, durum naziktir, memleket her zamankinden çok huzura muhtaçtır!, yollu özürler öne sürülüp de, seçim kampanyası dar sınırlar içine sokulsa idi, seçimlere giderken, millet, kendinden oy isteyen partilerin, politikacıların gerçek zihniyetleri, düşünce seviyeleri, ahlâk ve karakterleri hakkında bu kadar açık müşahadeler yapabilmek imkânından yoksun kalacaktı.
Atalarımız «söz gümüşse sükût altındır» demişler...
Ortadaki politikacıların bazısı da susmak zorunda kalsalardı; seçim kampanyasının ilk günlerinde henüz cesaret bulup açılamıyan bazı Adalet Partililer gibi «bakışlarıyla konuşma» ya devam etselerdi, belki de, bu susuşun esrarına bürünerek, kendilerini, bazı kimselere, altın değerinde gösterebileceklerdi.
Fakat neyse ki, konuştular... İş işten geçmeden ve diledikleri gibi konuştular... ve gerçek değerlerini, niyetlerini. kimliklerini açığa vurdular.
Şefkat ve şefaati bile birer oy tuzağı olarak kullanabilecek karakterde kimseler olduklarını, devlet radyosunda, meydan nutuklarında, kendi dilleriyle anlatmış oldular.
Meydanlara sehpalar kurup, Millî Andlaşma ile verdikleri şeref sözünü kendi dilleriyle o sehpalara astılar... Aydın'da, bir meydan kürsüsünden, âdetâ Afrikalı büyücü usulleriyle, sihirbazların ipe sapa gelmez tılsımlı sözleriyle kütleleri hiptonize etmeğe kalkışarak, Türk seçmenini ilkel Afrika kabileleri seviyesinde görecek kadar bu millete saygısız olduklarını; sahneye koydukları siyasi pandomimalarda bir kadını ağlatarak, göz yaşlarını oya çevirmek istiyecek kadar samimiyetten yoksun bulunduklarını gösterdiler.
Kendini «hürriyet kahramanı» diye tanıtma sevdasında bir «lider», oy toplayabilmek için devlet radyosunda, memleket menfaatlerini ayaklar altına alabilecek kadar sorumsuz olduğunu gösteren konuşmalar yaptı; geçmişteki ve bugünkü «kahramanlık» larının, kendini mazlum mevkiine düşürmek ve bu merhametli halkın oylarını toplayabilmek için birer oyundan ibaret bulunduğunu bilenlere bilmeyenlere gösterdi. Fakat sonunda, yaptığı bütün tahriklere rağmen tevkif bile edilememenin hayal kırıklığı yüreğine oturdu; öylece hayatında belki en ağır siyasi darbeyi, kahramanlığnıı tasladığı hürriyetten yemiş oldu.
Bir aday - hem de bir emekli subay - kürsüye çıktı, Kurtuluş Savaşının şans eseri olarak kazanıldığını söyledi... Bir başka aday - hem de bir parti yöneticisi - başka bir kürsüden, Cumhuriyet Halk Partisi (iktidarı zamanında bütün hür dünyayı komünist tehlikesine karşı en basta uyarmış Cumhuriyet Halk Partisi) tekrar iktidara gelirse Türkiye'nin bir demir perde gerisi memleket olacağını haykırdı... Öylelikle millet bu kimselerin temsil ettikleri siyasi partilerde, oy hırsı yüzünden vatanseverliklerini bile tüketmiş politikacılar bulunduğunu gördü.
Bütün bunlardan daha önemli olarak, Millî Birlik idaresinin seçim kampanyası sırasında verdiği sınırsız hürriyet sayesinde, millet, iktidara gelmek için kendinden oy isteyen partilerin, memleket dertleriyle ilgilerini, memleket meselelerini kavrayış ölçülerini öğrendi.
Böylece, tarafsız yurttaş. 15 Ekim günü oyunu vermeden önce, terazinin bir kefesine, bu devleti kurmuş partinin, Cumhuriyet Halk Partisinin sözüne bağlılığını, ağırbaşlılığını, memlekette kardeşlik ve beraberlik yaratmak hususundaki iyiniyetini, memleket dertleriyle ilgisini ve memleket meselelerini ele alıştaki ciddilik ve yetkisini, terazinin öbür kefesine de başka bazı partilerin ve politikacıların bu konulardaki davranış ve zihniyetini koyup tartmak fırsatını buldu.
Kısacası, şu seçim kampanyası boyunca, hürriyetin belki en büyük nimetinin, vatandaşa oyunu kullanmadan önce, her partiyi ve her politikacıyı gerçek hüviyetiyle tanıtmak olduğu anlaşılmış oldu.
Koleksiyon
Alıntı
“Hürriyet Sayesinde Neler Görüldü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 30 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1386 ulaşıldı.