"Vatan Cephesi"nin "Er"leri
Başlık:
"Vatan Cephesi"nin "Er"leri
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-02-24
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
"Vatan Cephesi„nin "er„leri
İktisadî kalkınmada başarı için, emek ve bilgi kadar memleket sevgisi ve memlekete hizmet heyecanı da gereklidir.
Demokrat Parti iktidarının 10 yıl başlıca propaganda konusu olarak işlediği ve bir baskı rejimi kurabilmenin bahanesi, mazereti haline getirmek istediği sözde «kalkınma» çabasının, bu sevgi ve heyecan unsurundan ne kadar yoksun olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Bu sevgi ve heyecan unsurundan yoksun kalınca, «kalkınma» çabası ve propagandası, bir baskı rejiminin olduğu kadar, her türlü yolsuzluğun, hırsızlığın da vesilesi, örtüsü haline gelir; ve sonunda bu çabadan, kala kala, büyük siyaset ve sosyal dert ve huzursuzlukların yanısıra, yığın yığın borç yükü, kimi başlanıp da bitirilememiş, kiminin astarı yüzünden pahalıya gelmiş, bir çoğu ulusun refahına hiç bir şey katmayan «eser»ler kalır.
Demokrat Parti iktidarının sözde «kalkınma» çabasının memleket sevgisinden ve memlekete hizmet heyecanından ne kadar yoksun olduğunu, bizzat bazı eski Demokrat Partililerin İstanbul'da üstüste iki defa baş vurdukları sabotaj hareketleri açıkca gözler önüne sermiştir.
Silâhtarağa elektrik tesislerine karşı girişilen ve Devrim idaresinin uyanıklığı sayesinde önlenen bu sabotaj teşebbüslerinin eski «Vatan Cepheli» sorumluları, bundan belki daha 10 - 11 ay önce, o bölgedeki davullu zurnalı «Vatan Cephesi» kongrelerinde, kimbilir nasıl gürültülü fakat sahte bir heyecanla, «eser»lerden, «Vatan sathı»'nın «eser»lerle donanıp «kalkınma»sından, endüstrileşmesinden, en uzak köylerine kadar elektriğe, «nur»a kavuşmasından söz ediyor, ya da bunlardan söz edenleri alkışlıyorlardı!.. Kimbilir, hürriyet istediği için, insan haklarından ve denetleme hakkından söz ettiği için, muhalefeti, nasıl, «kalkınma» yı sabota etmekle suçlandırıyorlardı!..
Oysa şimdi, efendileri iktidardan düşüp te, artık bir düzene sokulan, sıkı bir denetlemeye bağlanan kalkınma çabalarını kendi maddî çıkarları, vurgunları için sömürebilme imkânından yoksun kalınca, ayni kimseler, 27 Mayısa kadar toz kondurmadıkları, uğrunda insan haysiyetini bile feda edilmeğe değer gördükleri kalkınmanın, eserlerin, baş düşmanları kesildiler. Daha 10 - 11 ay önceye kadar köye ışık götürme edebiyatı yapanlar, şimdi, bütün İstanbul'u karanlığa gömecek sabotaj tertiplerine giriştiler.
Yüreklerinde memleket sevgisinin, memlekete hizmet heyecanının zerresi olan insanlar, memlekete memleket ekonomisine karşı böylesine yıkıcı faaliyetlerde bulunmağa razı olabilirler mi?.. Buna razı olabilen insanların, bu memlekette taş taş üstüne koymaktan, kalkınma için uğraşmaktan gerçek bir mutluluk duyacak kimseler olduklarına ihtimal verilebilir mi?
Bırakınız memleket sevgisini, bugünün dünyasında, bugünün insanlık anlayışında, bir memleketin dış düşmanlarının bile böyle sabotajlara kolay kolay eli varmaz.
Zaten bir memleketin, bu türlü sabotajlara eli varacak, baş vuracak dış düşmanları olsa bile, o dış düşmanlar da, âlet olarak, o memlekette böyle insanları, memleket sevgisinden, memlekete hizmet heyecanından böylesine yoksun insanları arayıp bulur ve kullanırlar.
İşte Menderes, sözde «kalkınma» çabalarını, böyle insanlardan kuvvet alan, böyle insanların desteğine dayanan bir rejimle yürütmekte idi. Onun için, o sözde «kalkınma» çabaları, daha başlangıçtan çıkmaza saplanmağa, memleketin başına felâket ağları örmeğe mahkûm idi.
Onlar, Menderes - Bayar rejiminin desteği ve koruyucusu olacak bu elemanlar, böyle sabotajlar ve tahripçilikler için adetâ sistemli bir şekilde yetiştirilmiştir. 1 - 6 Eylül onlara yağmacılığı öğretmişti. Onlara tahripçliğin hazzı, muhalif gazete matbaalarına karşı taarruzlarda aşılanmıştı; onlara kan kokusu suikast tertiplerinde, resmî yol kesiciliklerde duyurulmuştu.
İşte şimdi, Silâhtarağada üstüste» sabotaj tertiplerine girişilenler, Menderes - Bayar okulunda yetişmiş bu usta elemanlardır. Bu memleket işte böyle adamların, memlekete dış düşmanın kolay kolay yapamıyacağı kötülükleri gözlerini kırpmadan göze alabilen adamların sırtında güya «kalkınacak», «yükselecek» ti... Bu, İstanbul'u karanlığa gömmeğe kalkışanların elinde bu memleket güya «nur»a kavuşacaktı!..
İşte Kumandanları Yassıada'ya gönderilen «Vatan Cephesi» nin, dışarda hâlâ, çapulculuk, vurgun ve tahrip ateşiyle tutuşan «er»leri!..
Aslında tehlikeyi bilmek, tehlikeye karşı uyanık durmak, ama böyle adamların elinden gelebilecek tehlikeleri de, bu uyanıklık devam ettiği müddetçe, gözlerde büyültmemek gerekir. Sabotaj, güçlünün değil, kendine güvenmenin, açıktan er meydanına çıkabilecek kadar kendilerini güçlü ve çoğunlukta sayanların değil, hırsı ve hıncı ne kadar büyük olursa olsun, zayıf ve azınlıkta bulunanların, zayıf ve azınlıkta bulunduklarını bilenlerin, seslerini, varlıklarını duyurabilme çaresidir.
Onların bütün gücü bir dinamittedir. Her caninin, birkaç liraya satın alıp bir bina içine atabileceği bir dinamitte... Onların gücü yürekte değil, iymanda değil, memleket sevgisinde değildir. Hele sayılarında hiç değil...
Güçlerini yüreklerinden, imanlarından, memleket sevgilerinden alanları, güçlerini halk çoğunluğunun kendileriyle beraber olduğunu bilmekten alanları, biz, 28 Nisanla 27 Mayıs arasında gördük: Onlar, o gerçekten güçlü olanlar, amaçlarına ulaşabilmek için, bu türlü sabotajlara, tahripçiliklere baş vurmak şöyle dursun, sokaklara döküldükleri o bir ay boyunca bir çiçek bile ezmediler. Daha, yüce ülküleri uğrunda sokağa döküldükleri gün, yaktıkları türküde,
«Etrafımı yıkmam»
dediler.
BÜLENT ECEVİT
"Vatan Cephesi„nin "er„leri
İktisadî kalkınmada başarı için, emek ve bilgi kadar memleket sevgisi ve memlekete hizmet heyecanı da gereklidir.
Demokrat Parti iktidarının 10 yıl başlıca propaganda konusu olarak işlediği ve bir baskı rejimi kurabilmenin bahanesi, mazereti haline getirmek istediği sözde «kalkınma» çabasının, bu sevgi ve heyecan unsurundan ne kadar yoksun olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Bu sevgi ve heyecan unsurundan yoksun kalınca, «kalkınma» çabası ve propagandası, bir baskı rejiminin olduğu kadar, her türlü yolsuzluğun, hırsızlığın da vesilesi, örtüsü haline gelir; ve sonunda bu çabadan, kala kala, büyük siyaset ve sosyal dert ve huzursuzlukların yanısıra, yığın yığın borç yükü, kimi başlanıp da bitirilememiş, kiminin astarı yüzünden pahalıya gelmiş, bir çoğu ulusun refahına hiç bir şey katmayan «eser»ler kalır.
Demokrat Parti iktidarının sözde «kalkınma» çabasının memleket sevgisinden ve memlekete hizmet heyecanından ne kadar yoksun olduğunu, bizzat bazı eski Demokrat Partililerin İstanbul'da üstüste iki defa baş vurdukları sabotaj hareketleri açıkca gözler önüne sermiştir.
Silâhtarağa elektrik tesislerine karşı girişilen ve Devrim idaresinin uyanıklığı sayesinde önlenen bu sabotaj teşebbüslerinin eski «Vatan Cepheli» sorumluları, bundan belki daha 10 - 11 ay önce, o bölgedeki davullu zurnalı «Vatan Cephesi» kongrelerinde, kimbilir nasıl gürültülü fakat sahte bir heyecanla, «eser»lerden, «Vatan sathı»'nın «eser»lerle donanıp «kalkınma»sından, endüstrileşmesinden, en uzak köylerine kadar elektriğe, «nur»a kavuşmasından söz ediyor, ya da bunlardan söz edenleri alkışlıyorlardı!.. Kimbilir, hürriyet istediği için, insan haklarından ve denetleme hakkından söz ettiği için, muhalefeti, nasıl, «kalkınma» yı sabota etmekle suçlandırıyorlardı!..
Oysa şimdi, efendileri iktidardan düşüp te, artık bir düzene sokulan, sıkı bir denetlemeye bağlanan kalkınma çabalarını kendi maddî çıkarları, vurgunları için sömürebilme imkânından yoksun kalınca, ayni kimseler, 27 Mayısa kadar toz kondurmadıkları, uğrunda insan haysiyetini bile feda edilmeğe değer gördükleri kalkınmanın, eserlerin, baş düşmanları kesildiler. Daha 10 - 11 ay önceye kadar köye ışık götürme edebiyatı yapanlar, şimdi, bütün İstanbul'u karanlığa gömecek sabotaj tertiplerine giriştiler.
Yüreklerinde memleket sevgisinin, memlekete hizmet heyecanının zerresi olan insanlar, memlekete memleket ekonomisine karşı böylesine yıkıcı faaliyetlerde bulunmağa razı olabilirler mi?.. Buna razı olabilen insanların, bu memlekette taş taş üstüne koymaktan, kalkınma için uğraşmaktan gerçek bir mutluluk duyacak kimseler olduklarına ihtimal verilebilir mi?
Bırakınız memleket sevgisini, bugünün dünyasında, bugünün insanlık anlayışında, bir memleketin dış düşmanlarının bile böyle sabotajlara kolay kolay eli varmaz.
Zaten bir memleketin, bu türlü sabotajlara eli varacak, baş vuracak dış düşmanları olsa bile, o dış düşmanlar da, âlet olarak, o memlekette böyle insanları, memleket sevgisinden, memlekete hizmet heyecanından böylesine yoksun insanları arayıp bulur ve kullanırlar.
İşte Menderes, sözde «kalkınma» çabalarını, böyle insanlardan kuvvet alan, böyle insanların desteğine dayanan bir rejimle yürütmekte idi. Onun için, o sözde «kalkınma» çabaları, daha başlangıçtan çıkmaza saplanmağa, memleketin başına felâket ağları örmeğe mahkûm idi.
Onlar, Menderes - Bayar rejiminin desteği ve koruyucusu olacak bu elemanlar, böyle sabotajlar ve tahripçilikler için adetâ sistemli bir şekilde yetiştirilmiştir. 1 - 6 Eylül onlara yağmacılığı öğretmişti. Onlara tahripçliğin hazzı, muhalif gazete matbaalarına karşı taarruzlarda aşılanmıştı; onlara kan kokusu suikast tertiplerinde, resmî yol kesiciliklerde duyurulmuştu.
İşte şimdi, Silâhtarağada üstüste» sabotaj tertiplerine girişilenler, Menderes - Bayar okulunda yetişmiş bu usta elemanlardır. Bu memleket işte böyle adamların, memlekete dış düşmanın kolay kolay yapamıyacağı kötülükleri gözlerini kırpmadan göze alabilen adamların sırtında güya «kalkınacak», «yükselecek» ti... Bu, İstanbul'u karanlığa gömmeğe kalkışanların elinde bu memleket güya «nur»a kavuşacaktı!..
İşte Kumandanları Yassıada'ya gönderilen «Vatan Cephesi» nin, dışarda hâlâ, çapulculuk, vurgun ve tahrip ateşiyle tutuşan «er»leri!..
Aslında tehlikeyi bilmek, tehlikeye karşı uyanık durmak, ama böyle adamların elinden gelebilecek tehlikeleri de, bu uyanıklık devam ettiği müddetçe, gözlerde büyültmemek gerekir. Sabotaj, güçlünün değil, kendine güvenmenin, açıktan er meydanına çıkabilecek kadar kendilerini güçlü ve çoğunlukta sayanların değil, hırsı ve hıncı ne kadar büyük olursa olsun, zayıf ve azınlıkta bulunanların, zayıf ve azınlıkta bulunduklarını bilenlerin, seslerini, varlıklarını duyurabilme çaresidir.
Onların bütün gücü bir dinamittedir. Her caninin, birkaç liraya satın alıp bir bina içine atabileceği bir dinamitte... Onların gücü yürekte değil, iymanda değil, memleket sevgisinde değildir. Hele sayılarında hiç değil...
Güçlerini yüreklerinden, imanlarından, memleket sevgilerinden alanları, güçlerini halk çoğunluğunun kendileriyle beraber olduğunu bilmekten alanları, biz, 28 Nisanla 27 Mayıs arasında gördük: Onlar, o gerçekten güçlü olanlar, amaçlarına ulaşabilmek için, bu türlü sabotajlara, tahripçiliklere baş vurmak şöyle dursun, sokaklara döküldükleri o bir ay boyunca bir çiçek bile ezmediler. Daha, yüce ülküleri uğrunda sokağa döküldükleri gün, yaktıkları türküde,
«Etrafımı yıkmam»
dediler.
Koleksiyon
Alıntı
“"Vatan Cephesi"nin "Er"leri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1348 ulaşıldı.