Köylü Borçları
Başlık:
Köylü Borçları
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-02-01
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Köylü Borçları
Temsilciler Meclisinde, önceki gün, Sayın Dr. Celâl Ahmet Sungur'un, Maliye Bakanından bir sorusu ile ilgili olarak yapılan konuşmalar, Demokrat Parti iktidarının bıraktığı huzursuzluk ve ıstırap verici miraslardan birine daha dikkat çekmiş oldu.
Bu miras köylü borçlarıdır.
Bu borçlardan, Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerine ödenmesi gerekenler, Millî Birlik Komitesinin 4 Kasım 1960 günü çıkardığı 123 sayılı kanunla uzunca süreli taksitlere bağlanmıştır. Fakat, Temsilciler Meclisi Üyesi Sayın Dr. Celal Ahmet Sungurun belirttiği gibi, Maliyeye intikal eden tohumluk borçları bu kanunun kapsamı dışında kalmaktadır. Şimdi Maliye Bakanlığınca tahsili gereken bu borçların tutarı 84.677.901 liraya inmiştir.
Milyonlarca nüfusu ilgilendiren bu borcun alınması için, yer yer, «Köylünün araç ve gereçlerinl hacze» ve köylü üzerinde «Jandarma tazyikine» başlanmış olmasından şikâyet eden Dr. Sungur, yeni Maliye Bakanından, bu borçların da takside bağlanması için bir kanun getirilmesini, o arada da hacizlerin durdurulmasını istemiştir.
Sayın temsilcinin hatırlattığı gibi, Devletin pancar yetiştiriciye ödemesi gereken para bile zamanında ödenemezken köylüler arasında muhakkak ki, en güç durumda bulunanların, Devlete olan birikmiş borçlarını hemen ödemeleri için bu ölçüde tazyik edilmeleri, gerçekten, adalete sığmaz.
Maliye Bakanı Sayın Kemal Kurdaş da, soruyu cevaplandırırken, köylünün içinde bulunduğu güçlükleri takdir eden bir devlet adamı olarak konuşmuş, ve Maliye Bakanlığına intikal eden borçların da taksitlere bağlanması için çalışmalar yapıldığını müjdelemiştir.
Bu vesile ile verdiği kısa izahatta Sayın Bakan, muhtaç durumdaki çiftçilere tohumluk yardımının, «Bir sosyal yardımlaşma örneği olarak yıllarca evvel sistemimize girmiş» ve başlangıçta «Çok faydalı neticeler vermiş» olduğunu, fakat «10 yıldanberi içtimaî hayatamızda, içtimaî müesseselerimizde» meydana gelen hastalıklar» yüzünden «Geniş ölçüde bir çiftçi kitlesinin fuzulî yükler altına» girdiğini belirtmiştir.
Bakan,
«İnkılâp Hükümetinin malî politikasının hedefi, vatandaşı fuzulî yükler altında tutmak değil, bilâkis, vatandaşın ve çiftçilerimizin de memleketimizin istihsaline, dolayısiyle devletimizin masraflarına daha geniş ölçüde yardımıdır», demiştir.
*
Borcun, bir malî müessese olarak, veya, Sayın Maliye Bakanı tarafından kullanılan deyimle, bir «sosyal yardımlaşma» olarak değeri, yurttaşları teşebbüse ve kendi iş alanlarında ilerliyerek verimi arttırmaya teşvik etmesinde; bu yoldan hem kendi refahlarını yükseltip, hem memleket ekonomisine yardım etmelerine imkân sağlamasındadır. Bu yönde uygulanacak bir borç verme sisteminin, Türkiye gibi, hızla kalkınması gerekli bir toplum için yararlılığından şüphe edilemez.
Fakat 10 yıllık Demokrat Parti iktidarı sırasında köylüye verilmiş olan borcun, böyle bir maksada hizmet etmekten ne kadar uzak kaldığını anlamak için, bu 10 yılda, tarım alanındaki verimin ve tarımdan elde edilen — sabit fiyatlarla — adam başına gelirin yükselecek yerde düştüğünü; bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin kendi yiyeceğini sağlıyamaz hale geldiğini hatırlamak yetse gerektir.
Demek ki, 10 yılda köylüye dağıtılan kredilerden, ne memleket ekonomisini geliştirmek, ne köylünün refahını yükseltmek hususunda en küçük bir fayda elde edilememiştir.
Düşük Başbakan Menderes, ikide bir, çağımız medeniyetinin bir «kredi medeniyeti» olduğunu söylerdi. Fakat muhtaç durumdaki büyük bir yurttaş kütlesine borç yükü altında ezmekten başka sonuç vermeyen, memleket ekonomisine ve borçlanan yurttaşların refahına hiç bir şey katmayan bir kredi politikasının herhalde «medeniyet» le bir ilişiği olamaz.
Zaten gerçek de odur ki, Menderes idaresi, bu kredileri dağıtırken, köylüyü ağır borç yükü altına sokmak, ve bu yükün baskısını bir siyasal baskı unsuru olarak, veya, Sayın Celâl Ahmet Sungur deyişi ile, «Bir vatan cephesi silâhı olarak», kullanmaktan başka bir amaç gözetmiyordu.
*
Düşük iktidarın, sırf siyasal amaçlarla köylünün sırtına yüklediği, memleket ekonomisine de köylü refahına da hiç bir şey katmamış olan bir borç yükünü, şimdi, o çilekeş insanların zayıf omuzlarından, kendilerini sarsmaksızın, üzmeksizin, daha fazla sefalet ve sıkıntı içine düşürmeksizin kaldırma imkânlarını arayıp bulmak, âdil ve realist bir idarenin ödevi sayılsa gerektir. Yeni Maliye Bakanının bu yönde umut verici sözleri, Millî Birlik Hükümetinin bu ödevi benimsediğini göstermektedir.
Bu arada, bir yandan borçların uzun süreli taksitlere bağlanması için çalışılırken, bir yandan da, borçlu köylünün araç ve gereçlerine haciz konması gibi, istihsal hayatımızı baltalıyacak ve köylünün borç ödeyebilme gücünü büsbütün kesmekten başka ise yaramıyacak yersiz usullere de derhal son verilmesi temenni olunur.
*
Geride bıraktığımız karanlık 10 yılın bir kötü mirası, bu şekilde, köylüyü sıkıntıya ve çaresizliğe düşürmeksizin tasfiye edilirken; bundan sonraki tarım kredi politikasının, verimi ve refahı arttıracak, öylelikle kalkınmaya ve medeniyete gerçekten hizmet edecek bir yönde işleyebilmesi için gerekli zemini sağlamak üzere, tarımsal kalkınmamız süratle bir programa da bağlanmalıdır.
Böyle bir programla uyumlu olarak dağıtılabilirse, kredi, ne köylü için yük olacak ne enflâsyonu kırbaçlıyacaktır; tersine, köylüyü, borcunu rahatça ödeyebilir, gönül rahatlığıyla daha çok borçlanabilir, ve bu borçların müspet etkilerini hem kendi yaşama seviyesinde hem memleket ekonomisinde görebilir duruma getirecektir.
BÜLENT ECEVİT
Köylü Borçları
Temsilciler Meclisinde, önceki gün, Sayın Dr. Celâl Ahmet Sungur'un, Maliye Bakanından bir sorusu ile ilgili olarak yapılan konuşmalar, Demokrat Parti iktidarının bıraktığı huzursuzluk ve ıstırap verici miraslardan birine daha dikkat çekmiş oldu.
Bu miras köylü borçlarıdır.
Bu borçlardan, Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerine ödenmesi gerekenler, Millî Birlik Komitesinin 4 Kasım 1960 günü çıkardığı 123 sayılı kanunla uzunca süreli taksitlere bağlanmıştır. Fakat, Temsilciler Meclisi Üyesi Sayın Dr. Celal Ahmet Sungurun belirttiği gibi, Maliyeye intikal eden tohumluk borçları bu kanunun kapsamı dışında kalmaktadır. Şimdi Maliye Bakanlığınca tahsili gereken bu borçların tutarı 84.677.901 liraya inmiştir.
Milyonlarca nüfusu ilgilendiren bu borcun alınması için, yer yer, «Köylünün araç ve gereçlerinl hacze» ve köylü üzerinde «Jandarma tazyikine» başlanmış olmasından şikâyet eden Dr. Sungur, yeni Maliye Bakanından, bu borçların da takside bağlanması için bir kanun getirilmesini, o arada da hacizlerin durdurulmasını istemiştir.
Sayın temsilcinin hatırlattığı gibi, Devletin pancar yetiştiriciye ödemesi gereken para bile zamanında ödenemezken köylüler arasında muhakkak ki, en güç durumda bulunanların, Devlete olan birikmiş borçlarını hemen ödemeleri için bu ölçüde tazyik edilmeleri, gerçekten, adalete sığmaz.
Maliye Bakanı Sayın Kemal Kurdaş da, soruyu cevaplandırırken, köylünün içinde bulunduğu güçlükleri takdir eden bir devlet adamı olarak konuşmuş, ve Maliye Bakanlığına intikal eden borçların da taksitlere bağlanması için çalışmalar yapıldığını müjdelemiştir.
Bu vesile ile verdiği kısa izahatta Sayın Bakan, muhtaç durumdaki çiftçilere tohumluk yardımının, «Bir sosyal yardımlaşma örneği olarak yıllarca evvel sistemimize girmiş» ve başlangıçta «Çok faydalı neticeler vermiş» olduğunu, fakat «10 yıldanberi içtimaî hayatamızda, içtimaî müesseselerimizde» meydana gelen hastalıklar» yüzünden «Geniş ölçüde bir çiftçi kitlesinin fuzulî yükler altına» girdiğini belirtmiştir.
Bakan,
«İnkılâp Hükümetinin malî politikasının hedefi, vatandaşı fuzulî yükler altında tutmak değil, bilâkis, vatandaşın ve çiftçilerimizin de memleketimizin istihsaline, dolayısiyle devletimizin masraflarına daha geniş ölçüde yardımıdır», demiştir.
*
Borcun, bir malî müessese olarak, veya, Sayın Maliye Bakanı tarafından kullanılan deyimle, bir «sosyal yardımlaşma» olarak değeri, yurttaşları teşebbüse ve kendi iş alanlarında ilerliyerek verimi arttırmaya teşvik etmesinde; bu yoldan hem kendi refahlarını yükseltip, hem memleket ekonomisine yardım etmelerine imkân sağlamasındadır. Bu yönde uygulanacak bir borç verme sisteminin, Türkiye gibi, hızla kalkınması gerekli bir toplum için yararlılığından şüphe edilemez.
Fakat 10 yıllık Demokrat Parti iktidarı sırasında köylüye verilmiş olan borcun, böyle bir maksada hizmet etmekten ne kadar uzak kaldığını anlamak için, bu 10 yılda, tarım alanındaki verimin ve tarımdan elde edilen — sabit fiyatlarla — adam başına gelirin yükselecek yerde düştüğünü; bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin kendi yiyeceğini sağlıyamaz hale geldiğini hatırlamak yetse gerektir.
Demek ki, 10 yılda köylüye dağıtılan kredilerden, ne memleket ekonomisini geliştirmek, ne köylünün refahını yükseltmek hususunda en küçük bir fayda elde edilememiştir.
Düşük Başbakan Menderes, ikide bir, çağımız medeniyetinin bir «kredi medeniyeti» olduğunu söylerdi. Fakat muhtaç durumdaki büyük bir yurttaş kütlesine borç yükü altında ezmekten başka sonuç vermeyen, memleket ekonomisine ve borçlanan yurttaşların refahına hiç bir şey katmayan bir kredi politikasının herhalde «medeniyet» le bir ilişiği olamaz.
Zaten gerçek de odur ki, Menderes idaresi, bu kredileri dağıtırken, köylüyü ağır borç yükü altına sokmak, ve bu yükün baskısını bir siyasal baskı unsuru olarak, veya, Sayın Celâl Ahmet Sungur deyişi ile, «Bir vatan cephesi silâhı olarak», kullanmaktan başka bir amaç gözetmiyordu.
*
Düşük iktidarın, sırf siyasal amaçlarla köylünün sırtına yüklediği, memleket ekonomisine de köylü refahına da hiç bir şey katmamış olan bir borç yükünü, şimdi, o çilekeş insanların zayıf omuzlarından, kendilerini sarsmaksızın, üzmeksizin, daha fazla sefalet ve sıkıntı içine düşürmeksizin kaldırma imkânlarını arayıp bulmak, âdil ve realist bir idarenin ödevi sayılsa gerektir. Yeni Maliye Bakanının bu yönde umut verici sözleri, Millî Birlik Hükümetinin bu ödevi benimsediğini göstermektedir.
Bu arada, bir yandan borçların uzun süreli taksitlere bağlanması için çalışılırken, bir yandan da, borçlu köylünün araç ve gereçlerine haciz konması gibi, istihsal hayatımızı baltalıyacak ve köylünün borç ödeyebilme gücünü büsbütün kesmekten başka ise yaramıyacak yersiz usullere de derhal son verilmesi temenni olunur.
*
Geride bıraktığımız karanlık 10 yılın bir kötü mirası, bu şekilde, köylüyü sıkıntıya ve çaresizliğe düşürmeksizin tasfiye edilirken; bundan sonraki tarım kredi politikasının, verimi ve refahı arttıracak, öylelikle kalkınmaya ve medeniyete gerçekten hizmet edecek bir yönde işleyebilmesi için gerekli zemini sağlamak üzere, tarımsal kalkınmamız süratle bir programa da bağlanmalıdır.
Böyle bir programla uyumlu olarak dağıtılabilirse, kredi, ne köylü için yük olacak ne enflâsyonu kırbaçlıyacaktır; tersine, köylüyü, borcunu rahatça ödeyebilir, gönül rahatlığıyla daha çok borçlanabilir, ve bu borçların müspet etkilerini hem kendi yaşama seviyesinde hem memleket ekonomisinde görebilir duruma getirecektir.
Koleksiyon
Alıntı
“Köylü Borçları,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1330 ulaşıldı.