Batılılaşmak ve Musiki
Başlık:
Batılılaşmak ve Musiki
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-01-29
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Batılılaşmak ve musiki
«Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» hakkında ilk bilgiyi, değerli Kompozitör Bülent Arel'in 1951'de Bernard Gavoty'den çevirdiği bir makaleden edinmiştim. (x)
Makalede belirtildiğine göre, bu Teşkilât, Fransa'da müziksever gençlerin, kendi müzik bilgilerini arttırmak ve müzik zevklerini geliştirmek ihtiyacını duymalarından doğmuştu. 1941 de 2000 üye ile kurulmuş, 10 yıl içinde, üye sayısı, Fransa ile Fransa'nın denizaşırı topraklarında 150.000'e çıkmıştı. Teşkilâtın birçok şehir ve kasabalardaki şubelerinde düzenlenen toplantılar, hem eğitici hem de halkın konser isteğini karşılayıcı bir nitelik taşıyordu.
Fransa gibi, Batı musikisinin başlıca merkezlerinden olan bir ülkede bile, musiki bilgisini ve zevkini geliştirmek için, okullardaki dersler, radyo yayınları ve sayısız konserler, hattâ plâk endüstrisindeki gelişmeler yetersiz sayılarak, böyle yaygın halk eğitimi yollarına başvurmak ihtiyacı duyulurken, bizde, Batı musikisi kültürünün ve zevkinin —hem de köklü bir alışkanlığa dayanan, çarşı pazar, dolmuş, vapur, ev, sokak, her yerde kulakları dolduran, radyonun dinleyici sayısı en yüksek saatlerini işgal eden, alaturka musiki gibi, çetin bir rakibe karşı— sadece iki büyük şehrimizdeki birer orkestranın konserleriyle veya okul sıralarındaki nota ve mandolin dersleriyle gelişebileceğini ummak, aşırı bir iyimserlik olurdu.
Batı musikisi kültürünü ve zevkini yaymak için, «Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» tarzında, halk eğitimi metodlarından yararlanacak teşebbüslere asıl Türkiye'nin ihtiyacı vardı.
Halkevlerinin kapanmasiyle, memlekette bu bakımdan da büyük bir boşluk meydana gelmişti. Ankara'da kurulan «Helikon Derneği» gibi derneklerin etkisi, Batı musikisiyle zaten ilgili dar bir çevreden öteye yayılamıyor; Faruk Güvenç ve İlhan Kemal Mimaroğlu gibi değerli musiki tenkitçilerinin geniş ilgi çeken izahlı plâk konserleri ise, ancak Ankaralılara hitab edebiliyordu.
Batı musikisini, bu musikiye alışkanlığı, Anadolu'ya yaymak için ciddi bir teşebbüs yoktu. Bildiğimiz tek istisna, Gaziantepte bazı aydınların, teyp veya plâktan yararlanarak izahlı Batı musikisi toplantıları yapmak için kurdukları bir Filârmoni Derneğidir.
Cumhurbaşkanlığı Filârmoni Orkestrasının Anadolu'da konser gezilerine çıkmaya başlamış olması çok değerli bir teşebbüs ise de, Anadolu'da Batı musikisi kültürünü sürekli olarak geliştirecek eğitici teşebbüslerle desteklenmezse, yılda ya da iki yılda bir, bir orkestra konseri dinlemek, herhalde bir Anadolu şehrinde kulakları Batı musikisine alıştırmağa bile yetmiyecektir.
Sevinçle okuduğumuz bir habere göre simdi, İstanbul'da bazı gençler bir araya gelerek, «Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» nın bir benzerini kurmuşlardır. «Gençliğe Müzik Hareketi Teşkilâtı» adı altında girişilen bu teşebbüsün, kısa zamanda, yurdumuzda da, Fransa daki kadar yayılabilmesini, bir çok Anadolu şehir ve kasabalarına dal budak salabilmesini dileriz.
Dileriz ama, bu dileğin "gerçekleşmesinin Fransa'daki —veya «Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» nı örnek alan başka bazı memleketlerdeki— kadar kolay olacağını da umamayız.
Türkiye'de, iki değişik musiki kültürü adetâ savaş halindedir. Bir uzlaşma ile, ya da —milletlerarası durumla bir benzetme yapılabilirse— «Barış içinde yanyana yaşama» formülü ile sonuçlanması belki de mümkün olan bu savaşta, şartlar, alışkanlıklar, Batı musikisinin çok aleyhindedir. Onun için, bu musikiyi, bu musikiye olan alışkanlığı ve anlayışı, halk eğitimi metodlarından yararlanarak yayma yolundaki çabalar, hem devletçe, hem de batılılışma gerekliliğine inanan derneklerce desteklenmelidir.
Bu arada, en büyük destek ve yardım, dünden itibaren gerçek devrimci ve değerli şair Behçet Kemal Çağlar'ın Başbakanlığında adeta yeniden hayata atılan Türk Kültür Derneklerinden beklenir.
İstanbulda kurulan «Gençliğe Müzik Hareketi Teşkilatı» başlangıçtan itibaren, Türk Kültür Dernekleri ile anlayışlı bir işbirliği kurma imkânı bulabilirse, Batı musikisi kültürünü Anadoluya yayma yolunda umut verici bir adım atılmış sayılabilir.
Batı musikisi ile alaturka musikinin birbirleri karşısında üstünlük veya eksikliklerinin tartışılması yazımızın konusu, kalemimizin yetkisi dışındadır. Fakat herhalde, yaşayışını ve düşünüşünü her alanda Batılılaştınmak isteyen bir toplum, Batı kültürünün ayrılmaz bir unsuru olan Batı musikisine kulakları tıkalı kalarak bu isteği gerçekleştirebileceğini iddia edemez.
Batı uygarlığının dinamizmini, yaşama şeykini, Batılı hayat düzeninin çok yönlülük ve çok seslilik içindeki yapıcı uyumunu, belki en iyi yansıtan, Batının musikisidir.
Herhalde o musikididen de en az kendi musikimiz kadar zevk alabilir hale gelmedikçe, Batılılaşma hareketimizi tamamlanmış sayamayız.
Kaldı ki halkımızın Batı musikişine alışmasını güçleştiren, kendi öz musikimiz olan halk musikimiz değil, alaturka musiki zevkini bile gitgide düşüren, ve sanat değerindeki musikiye gösterilmesi gerekli saygı ile değil, daha çok içki masalarında dinlenen, piyasa musikisidir.
Bu musikinin rekabet ve direnişini yenebilmek için Batı musikisi, pekâlâ halk musiki birlikte hemen hemen yok olan ortamı, bir yandan devletin bir yandan devrimci kültür teşekküllerinin işbirliği ile yeniden hazırlanabilsin!
BÜLENT ECEVİT
Batılılaşmak ve musiki
«Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» hakkında ilk bilgiyi, değerli Kompozitör Bülent Arel'in 1951'de Bernard Gavoty'den çevirdiği bir makaleden edinmiştim. (x)
Makalede belirtildiğine göre, bu Teşkilât, Fransa'da müziksever gençlerin, kendi müzik bilgilerini arttırmak ve müzik zevklerini geliştirmek ihtiyacını duymalarından doğmuştu. 1941 de 2000 üye ile kurulmuş, 10 yıl içinde, üye sayısı, Fransa ile Fransa'nın denizaşırı topraklarında 150.000'e çıkmıştı. Teşkilâtın birçok şehir ve kasabalardaki şubelerinde düzenlenen toplantılar, hem eğitici hem de halkın konser isteğini karşılayıcı bir nitelik taşıyordu.
Fransa gibi, Batı musikisinin başlıca merkezlerinden olan bir ülkede bile, musiki bilgisini ve zevkini geliştirmek için, okullardaki dersler, radyo yayınları ve sayısız konserler, hattâ plâk endüstrisindeki gelişmeler yetersiz sayılarak, böyle yaygın halk eğitimi yollarına başvurmak ihtiyacı duyulurken, bizde, Batı musikisi kültürünün ve zevkinin —hem de köklü bir alışkanlığa dayanan, çarşı pazar, dolmuş, vapur, ev, sokak, her yerde kulakları dolduran, radyonun dinleyici sayısı en yüksek saatlerini işgal eden, alaturka musiki gibi, çetin bir rakibe karşı— sadece iki büyük şehrimizdeki birer orkestranın konserleriyle veya okul sıralarındaki nota ve mandolin dersleriyle gelişebileceğini ummak, aşırı bir iyimserlik olurdu.
Batı musikisi kültürünü ve zevkini yaymak için, «Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» tarzında, halk eğitimi metodlarından yararlanacak teşebbüslere asıl Türkiye'nin ihtiyacı vardı.
Halkevlerinin kapanmasiyle, memlekette bu bakımdan da büyük bir boşluk meydana gelmişti. Ankara'da kurulan «Helikon Derneği» gibi derneklerin etkisi, Batı musikisiyle zaten ilgili dar bir çevreden öteye yayılamıyor; Faruk Güvenç ve İlhan Kemal Mimaroğlu gibi değerli musiki tenkitçilerinin geniş ilgi çeken izahlı plâk konserleri ise, ancak Ankaralılara hitab edebiliyordu.
Batı musikisini, bu musikiye alışkanlığı, Anadolu'ya yaymak için ciddi bir teşebbüs yoktu. Bildiğimiz tek istisna, Gaziantepte bazı aydınların, teyp veya plâktan yararlanarak izahlı Batı musikisi toplantıları yapmak için kurdukları bir Filârmoni Derneğidir.
Cumhurbaşkanlığı Filârmoni Orkestrasının Anadolu'da konser gezilerine çıkmaya başlamış olması çok değerli bir teşebbüs ise de, Anadolu'da Batı musikisi kültürünü sürekli olarak geliştirecek eğitici teşebbüslerle desteklenmezse, yılda ya da iki yılda bir, bir orkestra konseri dinlemek, herhalde bir Anadolu şehrinde kulakları Batı musikisine alıştırmağa bile yetmiyecektir.
Sevinçle okuduğumuz bir habere göre simdi, İstanbul'da bazı gençler bir araya gelerek, «Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» nın bir benzerini kurmuşlardır. «Gençliğe Müzik Hareketi Teşkilâtı» adı altında girişilen bu teşebbüsün, kısa zamanda, yurdumuzda da, Fransa daki kadar yayılabilmesini, bir çok Anadolu şehir ve kasabalarına dal budak salabilmesini dileriz.
Dileriz ama, bu dileğin "gerçekleşmesinin Fransa'daki —veya «Fransız Müziksever Gençlik Teşkilâtı» nı örnek alan başka bazı memleketlerdeki— kadar kolay olacağını da umamayız.
Türkiye'de, iki değişik musiki kültürü adetâ savaş halindedir. Bir uzlaşma ile, ya da —milletlerarası durumla bir benzetme yapılabilirse— «Barış içinde yanyana yaşama» formülü ile sonuçlanması belki de mümkün olan bu savaşta, şartlar, alışkanlıklar, Batı musikisinin çok aleyhindedir. Onun için, bu musikiyi, bu musikiye olan alışkanlığı ve anlayışı, halk eğitimi metodlarından yararlanarak yayma yolundaki çabalar, hem devletçe, hem de batılılışma gerekliliğine inanan derneklerce desteklenmelidir.
Bu arada, en büyük destek ve yardım, dünden itibaren gerçek devrimci ve değerli şair Behçet Kemal Çağlar'ın Başbakanlığında adeta yeniden hayata atılan Türk Kültür Derneklerinden beklenir.
İstanbulda kurulan «Gençliğe Müzik Hareketi Teşkilatı» başlangıçtan itibaren, Türk Kültür Dernekleri ile anlayışlı bir işbirliği kurma imkânı bulabilirse, Batı musikisi kültürünü Anadoluya yayma yolunda umut verici bir adım atılmış sayılabilir.
Batı musikisi ile alaturka musikinin birbirleri karşısında üstünlük veya eksikliklerinin tartışılması yazımızın konusu, kalemimizin yetkisi dışındadır. Fakat herhalde, yaşayışını ve düşünüşünü her alanda Batılılaştınmak isteyen bir toplum, Batı kültürünün ayrılmaz bir unsuru olan Batı musikisine kulakları tıkalı kalarak bu isteği gerçekleştirebileceğini iddia edemez.
Batı uygarlığının dinamizmini, yaşama şeykini, Batılı hayat düzeninin çok yönlülük ve çok seslilik içindeki yapıcı uyumunu, belki en iyi yansıtan, Batının musikisidir.
Herhalde o musikididen de en az kendi musikimiz kadar zevk alabilir hale gelmedikçe, Batılılaşma hareketimizi tamamlanmış sayamayız.
Kaldı ki halkımızın Batı musikişine alışmasını güçleştiren, kendi öz musikimiz olan halk musikimiz değil, alaturka musiki zevkini bile gitgide düşüren, ve sanat değerindeki musikiye gösterilmesi gerekli saygı ile değil, daha çok içki masalarında dinlenen, piyasa musikisidir.
Bu musikinin rekabet ve direnişini yenebilmek için Batı musikisi, pekâlâ halk musiki birlikte hemen hemen yok olan ortamı, bir yandan devletin bir yandan devrimci kültür teşekküllerinin işbirliği ile yeniden hazırlanabilsin!
Koleksiyon
Alıntı
“Batılılaşmak ve Musiki,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1329 ulaşıldı.