Hatadan Dönmek
Başlık:
Hatadan Dönmek
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-01-12
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
Hatadan dönmek
28 Nisanla 27 Mayıs arasında Ankara'daki bütün sokak gösterilerine her tehlikeyi göğüsleyerek katılmış, meslek sahibi, ağır başlı bir değerli arkadaşım, önceki gün heyecan içinde gazete idarehanesine geldi. Gerekirse yeniden mücadeleye hazır,
— Şimdi ne yapacağız?, diye sordu.
— Neyi ne yapacağız?
— Basınla ilgili bu kanunlara karşı ne yapacağız?
— Kanunların üzülecek, kaygı duyulacak bir yönü yok ki!
— Nasıl olmaz?.. Hükümet bir heyet kuruyormuş; bu heyet basını günü gününe sansür edecekmiş!..
9 İstanbul gazetesi sahibinin önceki gün yayınlanan protestosu, henüz kanunların metinlerini öğrenememiş yurttaşlar arasında böylesine karanlık sanılar, söylenti ve kaygılar dolaşmasına yol açmıştı. Nasıl açmasındı ki, Menderes devrinde bile bu türlü bir protesto hareketine girişmeyen gazete sahipleri tarafından yayınlanan bildiri, bu kanunların, basını, «emsali görülmemiş bir tehlike» içine attığını ileri sürüyordu.
*
Fakat gerçek o idi ki, gazetelerin, hürriyet şehitleri için yas belirtisi olarak kara başlıklarla çıkmalarının bile yasak edildiği günlerden, gazete sahiplerinin, haksız bir protesto olarak, gazetelerini 3 gün hiç yayınlamamak kararını serbestçe verip uygulayabildikleri günlere gelmiştik. Sıkı yönetim o zaman da vardı, şimdi de var... Hem şimdiki, bir ihtilâl rejiminin sıkı yönetimi... İkisinin davranışı arasındaki fark, istibdatla hürriyet arasındaki farktır.
Böyle, en ileri ve yersiz protesto hareketlerine göz yumacak kadar geniş görüşlü davranış, Millî Birlik idaresinin hürriyetçiliğini olduğu kadar, akıllılığını da gösterir. Bunların da üstünde, Türk halkoyuna güvenini gösterir. Millî Birlik idaresi, şimdiye kadar bu güveninde aldanmamıştır.
27 Mayıstan beri türlü vesilelerle yapılan protesto gösterilerine, ihtilâl rejiminin sağladığı bütün imkânlara rağmen, engel olunmamıştı. Fakat bu protestolar arasında, haksız sebeplere dayananlar, halkın sağduyusuna çarpıp dağılmıştır.
Gazete sahiplerinin haksız protestosu da, ilk gününden, ayni akıbete uğramıştır.
Gazete sahipleri protestolarında —kendi görüşümüze göre— haksızdırlar. Fakat bu haksız protestoya karşı ihtilâl idaresi sert tedbirler alsa idi, belki de o zaman gazete sahipleri, haksız dâvalarında haklı gibi görüneceklerdi.
Millî Birlik idaresi, bir kere daha, Türk toplumu gibi olgun ve sağduyulu bir toplumda, basiret yolunun hürriyet yolu olduğunu göstermiştir.
*
Aslında, protesto üzerine, kanun metinlerini görmemiş olanlarda ilk uyanan sanıların, kaygıların tersine, basın hürriyetini ve sosyal güvenliği sağlamlaştırmaktan başka bir amaç gütmeyen bu kanunlar basına sansür getirmediği halde gazetelerini 3 gün için kapatan gazete sahiplerinin hareketi bir çeşit sansürdür. Çünkü gazetelerinde çalışan fikir işçilerini, 3 gün için, haber verme, haberler üzerinde yorum ve düşüncelerini yazma hakkından yoksun bırakmışlardır.
Bu yersiz ve gereksiz protesto hareketinde bulunan gazete sahipleri arasında, şahsen sevdiğim ve saydığım, ve, su birkaç günün haklı ve heyecanlı tepkileri içinde kim ne derse desin, demokrasiye ve hürriyete yürekten bağlı olduklarına inandığım bazı kimseler de var. Gazetelerinde onlar, birçok vesilerle, idare başında bulunanlara, hata yaptığını anlayınca hatadan dönmenin erdemini anlatmışlardır.
Şimdi, kanunları okuduktan sonra, hata yaptıklarına kanaat getirirlerse hatadan dönme, yanıldıklarını açık açık söyleme erdemini kendilerinin de göstermeleri beklenir.
Böylece. basın tarihimizin çok üzücü, çalışanla çalıştıran arasında uçurumlar açıcı bir olayı da, Türk basınına yaraşır bir olgunluk içinde kapanmış olur.
28 Nisanla 27 Mayıs arasında Ankara'daki bütün sokak gösterilerine her tehlikeyi göğüsleyerek katılmış, meslek sahibi, ağır başlı bir değerli arkadaşım, önceki gün heyecan içinde gazete idarehanesine geldi. Gerekirse yeniden mücadeleye hazır,
— Şimdi ne yapacağız?, diye sordu.
— Neyi ne yapacağız?
— Basınla ilgili bu kanunlara karşı ne yapacağız?
— Kanunların üzülecek, kaygı duyulacak bir yönü yok ki!
— Nasıl olmaz?.. Hükümet bir heyet kuruyormuş; bu heyet basını günü gününe sansür edecekmiş!..
9 İstanbul gazetesi sahibinin önceki gün yayınlanan protestosu, henüz kanunların metinlerini öğrenememiş yurttaşlar arasında böylesine karanlık sanılar, söylenti ve kaygılar dolaşmasına yol açmıştı. Nasıl açmasındı ki, Menderes devrinde bile bu türlü bir protesto hareketine girişmeyen gazete sahipleri tarafından yayınlanan bildiri, bu kanunların, basını, «emsali görülmemiş bir tehlike» içine attığını ileri sürüyordu.
*
Fakat gerçek o idi ki, gazetelerin, hürriyet şehitleri için yas belirtisi olarak kara başlıklarla çıkmalarının bile yasak edildiği günlerden, gazete sahiplerinin, haksız bir protesto olarak, gazetelerini 3 gün hiç yayınlamamak kararını serbestçe verip uygulayabildikleri günlere gelmiştik. Sıkı yönetim o zaman da vardı, şimdi de var... Hem şimdiki, bir ihtilâl rejiminin sıkı yönetimi... İkisinin davranışı arasındaki fark, istibdatla hürriyet arasındaki farktır.
Böyle, en ileri ve yersiz protesto hareketlerine göz yumacak kadar geniş görüşlü davranış, Millî Birlik idaresinin hürriyetçiliğini olduğu kadar, akıllılığını da gösterir. Bunların da üstünde, Türk halkoyuna güvenini gösterir. Millî Birlik idaresi, şimdiye kadar bu güveninde aldanmamıştır.
27 Mayıstan beri türlü vesilelerle yapılan protesto gösterilerine, ihtilâl rejiminin sağladığı bütün imkânlara rağmen, engel olunmamıştı. Fakat bu protestolar arasında, haksız sebeplere dayananlar, halkın sağduyusuna çarpıp dağılmıştır.
Gazete sahiplerinin haksız protestosu da, ilk gününden, ayni akıbete uğramıştır.
Gazete sahipleri protestolarında —kendi görüşümüze göre— haksızdırlar. Fakat bu haksız protestoya karşı ihtilâl idaresi sert tedbirler alsa idi, belki de o zaman gazete sahipleri, haksız dâvalarında haklı gibi görüneceklerdi.
Millî Birlik idaresi, bir kere daha, Türk toplumu gibi olgun ve sağduyulu bir toplumda, basiret yolunun hürriyet yolu olduğunu göstermiştir.
*
Aslında, protesto üzerine, kanun metinlerini görmemiş olanlarda ilk uyanan sanıların, kaygıların tersine, basın hürriyetini ve sosyal güvenliği sağlamlaştırmaktan başka bir amaç gütmeyen bu kanunlar basına sansür getirmediği halde gazetelerini 3 gün için kapatan gazete sahiplerinin hareketi bir çeşit sansürdür. Çünkü gazetelerinde çalışan fikir işçilerini, 3 gün için, haber verme, haberler üzerinde yorum ve düşüncelerini yazma hakkından yoksun bırakmışlardır.
Bu yersiz ve gereksiz protesto hareketinde bulunan gazete sahipleri arasında, şahsen sevdiğim ve saydığım, ve, su birkaç günün haklı ve heyecanlı tepkileri içinde kim ne derse desin, demokrasiye ve hürriyete yürekten bağlı olduklarına inandığım bazı kimseler de var. Gazetelerinde onlar, birçok vesilerle, idare başında bulunanlara, hata yaptığını anlayınca hatadan dönmenin erdemini anlatmışlardır.
Şimdi, kanunları okuduktan sonra, hata yaptıklarına kanaat getirirlerse hatadan dönme, yanıldıklarını açık açık söyleme erdemini kendilerinin de göstermeleri beklenir.
Böylece. basın tarihimizin çok üzücü, çalışanla çalıştıran arasında uçurumlar açıcı bir olayı da, Türk basınına yaraşır bir olgunluk içinde kapanmış olur.
Koleksiyon
Alıntı
“Hatadan Dönmek,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1316 ulaşıldı.