Affedilenler Kurtarılmalıdır
Başlık:
Affedilenler Kurtarılmalıdır
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1960-11-24
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi / İstanbul Üniversitesi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Affedilenler kurtarılmalıdır
27 Mayıs 1960 günü sona eren 10 yıllık devre, her türlü suçun en geniş ölçüde teşvik ve tahrik edildiği bir devre idi. Süratli bir değişme içinde bulunan bir toplum, 10 yıl, hiç bir sosyal görüşü, kaygısı, sorumluluk duygusu bulunmayan, suiistimali devlet idaresinde usul haline getiren bir iktidar elinde kalırsa, elbette o toplum, suçların artması için en elverişli ortam olurdu. 10 yıl boyunca suç işleyip hapishaneleri dolduranlardan pek azı, o 10 yıl boyunca devlet başında kalanlar kadar suçlu sayılabilirdi.
Bu bedbaht devre kapanınca, bu bedbaht devrenin kurbanlarına dürüst ve temiz bir hayat kurabilmeleri için yeniden imkân verilmek istenmesi çok yerinde olmuştur.
Ama gerçekte af bu imkânı sağlamağa yetmiyor.
Yetmediği, birinci af kanunu ile serbest bırakılanlardan bir kısmının kısa zamanda gene suç işleyip hapishaneye dönüşlerinden belli.
*
Bu, öteden beri mahkûmların kaderidir. Birçok hallerde bir küçük mahkûmiyet, bütün bir ömrü mahkûm etmiştir.
Hapishaneden çıkıp da hür olmanın getirdiği sorumluluklarla ve bir eski mahkûm için bu sorumluluklar altından kalkabilmenin güçlükleriyle karşılaşan nice insan, çaresiz durumda kalmıştır. Bazısı artık meşru yollardan hayatını kazanma imkânı bulamadığı için, bazısı eski mahkûmlara hayatın çıkardığı güçlükler karşısında hapishaneyi adeta bir sığınak gibi özlediği için, yeniden suç işlemiş, yeniden mahkûm olmuştur.
Bu dert üstüne romanlar, hikâyeler yazılı, karikatürler çizilidir.
Ama pek az yerde bu derdin üstüne gereği gibi eğilinmiştir.
*
İleri ülkelerde bugün de derdin üstüne eğilmek gerektiğinin anlaşılmış olması bile bir ileri adım sayılmalı.
Bu adım Türkiye'de de atılacaksa, işte tam sırasıdır. Toplumca bir yeni hayatın eşiğindeyiz, umutlar içindeyiz. Affedilen binlerce mahkûma da kendilerini yeni bir hayatın eşiğinde görebilmeleri, mahkûm olmayanların umutlarını paylaşabilmeleri için fırsat verilmelidir!
İşin zaten kıt olduğu bir devrede, kendi başına iş arayan eski mahkûma pek az kimse iş verir. Oysa, iş arayan eski mahkûmu işsiz bırakmak, ona,
— Git yeniden suç işle!,
demekle birdir.
Bu, onu hem suça teşvik, hem de ömrü boyunca mahkûm etmektir.
Bu durumda kim daha suçlu sayılır: Toplum mu, suç işleyen mi?
*
Fakat bir eski mahkûma iş vermekten çekinenleri de bütün bütün kınayamayız. Bu derdi halletmek, teşkilât işidir. Bu teşkilâtı devlet de kurabilir, halk kendiliğinden de kurabilir.
Devlet, eski mahkûmlar için, devlet kesiminde, istifade edip etmemek tamamiyle herkesin kendi isteğine bırakılmak şartı ile, özel kontenjan ayırabilir. Bu iş alanlarında, onlara hayatlarını kazanma imkânı kadar, temiz bir hayat için kendilerini daha iyi yetiştirme imkânı da sağlanabilir. Birkaç yıl sonra ellerine verilecek inandırıcı bir «iyi hal» belgesi, herhalde toplumda onlara başka iş alanlarını daha kolaylıkla açtıracaktır.
Öte yandan halk, eski mahkûmlara yardım için dernekler kurabilir. Buna varlıklılar, fabrika sahipleri, sosyal hizmetlere gönüllü kadınlar önayak olabilirler. Bazı ileri ülkelerde örnekleri bulunan bu dernekler, eski mahkûmlara iş bulmakla yetinmeyip, onları yeni işlerinde birkaç yıl, hiç rahatsız etmeden, onurlarını incitmeden, izlemeli, onları yalnız iş hayatlarında değil, iç hayatlarında da desteklemeli, hattâ çalışacakları iş yerlerinde, riskleri göze alarak, onlara bir nevî kefil olmalıdırlar!
Böyle bir kefaletin riski, hiç şüphesiz, eski mahkûmları sokakta yardımsız, desteksiz bırakmanın riskinden çok daha azdır.
*
Mahkûmlar için af, belli ki her zaman bir kurtuluş olmuyor.
Binlerce mahkûm affedildi. Şimdi affedilenler kurtarılmalıdır!
BÜLENT ECEVİT
Affedilenler kurtarılmalıdır
27 Mayıs 1960 günü sona eren 10 yıllık devre, her türlü suçun en geniş ölçüde teşvik ve tahrik edildiği bir devre idi. Süratli bir değişme içinde bulunan bir toplum, 10 yıl, hiç bir sosyal görüşü, kaygısı, sorumluluk duygusu bulunmayan, suiistimali devlet idaresinde usul haline getiren bir iktidar elinde kalırsa, elbette o toplum, suçların artması için en elverişli ortam olurdu. 10 yıl boyunca suç işleyip hapishaneleri dolduranlardan pek azı, o 10 yıl boyunca devlet başında kalanlar kadar suçlu sayılabilirdi.
Bu bedbaht devre kapanınca, bu bedbaht devrenin kurbanlarına dürüst ve temiz bir hayat kurabilmeleri için yeniden imkân verilmek istenmesi çok yerinde olmuştur.
Ama gerçekte af bu imkânı sağlamağa yetmiyor.
Yetmediği, birinci af kanunu ile serbest bırakılanlardan bir kısmının kısa zamanda gene suç işleyip hapishaneye dönüşlerinden belli.
*
Bu, öteden beri mahkûmların kaderidir. Birçok hallerde bir küçük mahkûmiyet, bütün bir ömrü mahkûm etmiştir.
Hapishaneden çıkıp da hür olmanın getirdiği sorumluluklarla ve bir eski mahkûm için bu sorumluluklar altından kalkabilmenin güçlükleriyle karşılaşan nice insan, çaresiz durumda kalmıştır. Bazısı artık meşru yollardan hayatını kazanma imkânı bulamadığı için, bazısı eski mahkûmlara hayatın çıkardığı güçlükler karşısında hapishaneyi adeta bir sığınak gibi özlediği için, yeniden suç işlemiş, yeniden mahkûm olmuştur.
Bu dert üstüne romanlar, hikâyeler yazılı, karikatürler çizilidir.
Ama pek az yerde bu derdin üstüne gereği gibi eğilinmiştir.
*
İleri ülkelerde bugün de derdin üstüne eğilmek gerektiğinin anlaşılmış olması bile bir ileri adım sayılmalı.
Bu adım Türkiye'de de atılacaksa, işte tam sırasıdır. Toplumca bir yeni hayatın eşiğindeyiz, umutlar içindeyiz. Affedilen binlerce mahkûma da kendilerini yeni bir hayatın eşiğinde görebilmeleri, mahkûm olmayanların umutlarını paylaşabilmeleri için fırsat verilmelidir!
İşin zaten kıt olduğu bir devrede, kendi başına iş arayan eski mahkûma pek az kimse iş verir. Oysa, iş arayan eski mahkûmu işsiz bırakmak, ona,
— Git yeniden suç işle!,
demekle birdir.
Bu, onu hem suça teşvik, hem de ömrü boyunca mahkûm etmektir.
Bu durumda kim daha suçlu sayılır: Toplum mu, suç işleyen mi?
*
Fakat bir eski mahkûma iş vermekten çekinenleri de bütün bütün kınayamayız. Bu derdi halletmek, teşkilât işidir. Bu teşkilâtı devlet de kurabilir, halk kendiliğinden de kurabilir.
Devlet, eski mahkûmlar için, devlet kesiminde, istifade edip etmemek tamamiyle herkesin kendi isteğine bırakılmak şartı ile, özel kontenjan ayırabilir. Bu iş alanlarında, onlara hayatlarını kazanma imkânı kadar, temiz bir hayat için kendilerini daha iyi yetiştirme imkânı da sağlanabilir. Birkaç yıl sonra ellerine verilecek inandırıcı bir «iyi hal» belgesi, herhalde toplumda onlara başka iş alanlarını daha kolaylıkla açtıracaktır.
Öte yandan halk, eski mahkûmlara yardım için dernekler kurabilir. Buna varlıklılar, fabrika sahipleri, sosyal hizmetlere gönüllü kadınlar önayak olabilirler. Bazı ileri ülkelerde örnekleri bulunan bu dernekler, eski mahkûmlara iş bulmakla yetinmeyip, onları yeni işlerinde birkaç yıl, hiç rahatsız etmeden, onurlarını incitmeden, izlemeli, onları yalnız iş hayatlarında değil, iç hayatlarında da desteklemeli, hattâ çalışacakları iş yerlerinde, riskleri göze alarak, onlara bir nevî kefil olmalıdırlar!
Böyle bir kefaletin riski, hiç şüphesiz, eski mahkûmları sokakta yardımsız, desteksiz bırakmanın riskinden çok daha azdır.
*
Mahkûmlar için af, belli ki her zaman bir kurtuluş olmuyor.
Binlerce mahkûm affedildi. Şimdi affedilenler kurtarılmalıdır!
Koleksiyon
Alıntı
“Affedilenler Kurtarılmalıdır,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1285 ulaşıldı.