Parlâmentoda Biçim
Başlık:
Parlâmentoda Biçim
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1960-11-25
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Parlâmentoda biçim
Kurucu Meclis hazırlıklarının ilerlemesi vesilesiyle Sayın Cihad Baban, «Yenigün» de bir başyazı serisi yazarak, bizdeki Meclis çalışmalarının verimini arttırmak için değerli düşünceler öne sürdü. Gerçekten, siyasal hayatımızda yeni bir çığır açılırken, Meclis çalışmalarının daha verimli, düzenli, süratli hale getirilmesi çareleri araştırılmalıdır.
O arada, bu konuya, şimdiye kadar ihmal edilen bir açıdan da bakılması gerektiğine inanıyoruz. Parlâmento çalışmalarını niteliğini ve yönünü tayin eden unsurlar arasında, parlâmentonun biçmi büyük rol oynar. Fakat bizde, şimdiye kadar, «Biçmin ne önemi var» zihniyetiyle olacak, bunun üzerinde durulmamıştır.
Parlâmento biçimleri arasında en manâsızı, çalışmaları en aksatıcısı bizimki olsa gerektir. Bizde Meclis, çok büyük bir sınıf, yahut konferans salonu biçmindedir. Önde kürsü vardır. Bunun karşısında, okul sıraları gibi, yanyana, birbirine paralel sıralar, geriye doğru uzanır. Bu biçmin en belirli sakıncaları şöyle özetlenebilir:
1. Ön sıralardan arka sıralara doğru gidildikçe, dikkat ve ilgi gevşemekte, arka sıralarda oturanlar, adetâ dinleyici durumunda kalmaktadırlar. Oysa Meclisin biçmi, bütün Meclis Üyelerini, onların bütün dikkatini toplayıcı olmalıdır.
2. Söz alan Milletvekili kürsüye gelmek zorunda olduğu için, sanki Meclisin dışına çıkmış, Meclisi karşısına almış olmaktadır. Her konuşma, salonun başındaki yüksek kürsüden yapıldığı için, bir Parlâmento konuşmasından çok, bir derse, bir konferansa, en kötüsü, bir meydan nutkuna benzemektedir. Kürsüdeki Milletvekili ders, konferans veya nutuk verir gibi konuşmamak için elinden geleni yapsa da, öyle konuşurmuş gibi bir duruma, öyle konuşanların davranışı içine girmekten kurtulamamaktadır. Bu durumuda hitabet, Parlâmento hayatımızda, gerektiğinden fazla rol oynamaktadır.
3. Söz alan her Milletvekili bir tek noktadan, belirli yerdeki kürsüden konuşacağı için, Parlâmento hayatında bütün marifetleri sinir bozmağa çalışmak, kendilerinden olmayan hatipleri şaşırtmağa, sindirmeğe uğraşmak olan bazı Milletvekilleri ön sıraları tutmakla, bu maksatlarını her zaman kolayca gerçekleştirmek imkânını bulabilmektedirler. Bu tip Milletvekillerinin sayısı ne kadar az olursa olsun, sadece ön sırayı tutmaları, Meclis çalışmalarının havasını bozmağa, Meclis kürsüsünü birçok hallerde, söz alan Milletvekili için işkence yeri haline getirmeğe yetmektedir.
Biçimin, bir Parlâmento çalışmaları üzerinde ne kadar etkisi olduğunu göstermek için, kendi Büyük Millet Meclisimizin toplantı salonunda yapılan oturumlarla, Bütçe salonunda yapılan oturumlar arasındaki farkları gösterebiliriz. Bütçe Encümeni oturumlarına, hele Bütçe tasarısı görüşülürken, pek çok Milletvekili katıldığı ve Meclis salonundakinden daha açık ve sert tenkidler bazan Bütçe Encümeninde yapıldığı halde, oturumlar çok daha sakin ve verimli olur. Meclis toplantılarında bütün ödevleri kürsüde konuşanlara sataşmak, havayı elektriklendirmek olan bazı D.P. Milletvekillerine bile, Bütçe Encümeni salonunda bir ciddilik, bir usluluk gelirdi. Kendileri söz aldıkları zaman ciddi ve ağırbaşlı bir konuşma çıkarabilmek için yaradılışlarını ve kültürlerini zorladıkları görülürdü.
Öyle sanıyoruz ki bunun başlıca sebebi, Bütçe Encümeni salonunun, müzakerelere bir seminer ciddiyeti ve sükûneti vermeğe Milletvekillerini adetâ icbar eden bir biçimde olmasıdır. Bir kere salon küçük olduğu için dikkat ve ilgi dağılmamaktadır. Şaşırtma ve sinir bozma çabaları daha çok göze batmakta ve kolay kolay göze alınamamaktadır. İkincisi, her Milletvekili konuşmasını yerinden yaptığı için, konuşmalara kürsü konuşmalarının edası, yüksekten atması, gürültücülüğü verilememektedir. Söz alan Milletvekili, bir kütleye hitab eder gibi değil, samimi bir toplulukta görüşlerini açıklar gibi, daha sakin, duru ve konuya bağlı konuşmak mecburiyetini duymaktadır.
Meclis salonunda konuşurken Milletvekilleri topluluğundan ayrılarak o topluluğu karşısına alan Milletvekili, Bütçe Encümeni salonunda konuşurken o topluluğun içinde kalmaktadır.
T.B.M.M.’deki Bütçe Encümeni salonunun biçmi, az çok, İngiliz Avam Kamarasının büyük toplantı salonuna benzer. Bir dik dörtgenin uzun duvarları boyunca karşılıklı sıralar dizilmiştir, arada bir koridor kalmıştır. Dik dörtgenin dar duvarlarından birinin önünde Başkanlık Kurulu masası, bu masanın karşısında, salonun öbür ucunda da izahat verecek Bakanla memurların masası vardır. Fakat bir kısım Milletvekilleri Başkanlık masasının arkasındaki dar boşluğa da yerleştiğinden, Bakan masasının karşısında bir yarım daire meydana gelir. Böylece İngiliz biçminden uzaklaşılmış olur. Bu yarım daireye, Milletvekilleri, karışık olarak dağılırlar. Bütün Milletvekilleri birbirlerini görecek durumdadırlar. Böyle bir düzen içinde, gerginliğin bir ölçüyü aşması, büyük salondaki gibi taşkınlıklar olması çok güçleşmektedir.
Bütçe Encümeninde kendiliğinden beliren ve çok iyi sonuçlar veren bu yarım daire biçminin bizim için en elverişli Parlâmento biçmi olduğu düşünülebilir.
Gerçi İngilizler, yarım daireyi reddederek en iyisinin kendi Avam Kamaralarındaki biçim olduğuna inanırlar. İkinci Dünya Harbindeki bombardımanlar yüzünden harab olan Avam Kamarası onarılacağı sırada yeni salonun biçmi üzerine yazdığı memorandumda, Churchill, İngiltere için en elverişli biçmin, yarım daire değil, karşılıklı sıralar halinde oturulan dik dörtgen olduğunu, bu biçmin İngiliz siyasal hayatında «Çok etkili bir unsur» sayılması gerektiğini söylüyor; «Mantık, başka birçok ülkelerde yarım daire biçmini yaratmış» olmakla beraber, bir merkez etrafında serbestçe dağılıp yer değiştirmek imkânı veren yarım dairenin İngiliz siyasal düzenine uymadığını belirterek, bunun Solla Sağ arasında «Manâsız» derece farklarına, renk kademeleşmesine meydan verdiğini, bir sakınca olarak öne sürüyordu.
Fakat Sağ ile Solun şimdiye kadar oldukça kesin bir çizgiyle ayrıldığı İngiliz siyaset hayatı için bu mülâhaza doğru sayılsa bile, doktrin ayrılıklarının o kadar kesin olmadığı Türk Parlâmentosu gibi Parlâmentolar için yarım daire biçmine, Churchill’in itirazı uygulanamasa gerektir. Üstelik, İngilizler kadar soğukkanlı olmayan herhangi bir ulusun Parlâmentosunda, taraflar karşılıklı sıralar halinde otururlarsa, Parlâmento müzakereleri kolaylıkla karşılıklı hatlar arasında bir savaş haline, bu hatlar arasındaki ayırıcı koridor da sık sık bir savaş alanı haline gelebilir.
İki biçimden, yani sıraların karşılıklı dizildiği dik dörtgen biçmiyle, yarım daire biçminden hangisi seçilirse seçilsin (Bizdeki manâsız dershane veya konferans salonu biçmi üzerinde bugün artık kimse durmamaktadır), verimli, demokratik bir Parlâmento müzakeresinin bazı şartları vardır ki, Churchill’in sözünü ettiğimiz memorandumu, bu şartları da özlü bir dille belirtmektedir.
Yazımızı bitirirken, Churchill'in memorandum’unun bu bakımdan ilgi çekici bir parçasını aşağıya alıyoruz:
«Avam Kamarasında iyi konuşmanın esası, muhavere üslûbudur, süratli ve merasimsiz karşılıklı söz teatisi kolaylığıdır. Kürsüden gürültülü nutuklar çekmek, iş yapmayı çok kolaylaştıran bu muhavere üslûbunun yerini aslâ tutamaz. Muhavere uslûbu içinse, toplantı yerinin oldukça küçük olması, önemli vesilelerde büyük bir kalabalık ve tazyik olduğu hissini insana verebilmesi gereklidir.»
Siyaset ve Parlâmento hayatımızda yeni bir çığır açılırken, yalnız Anayasa, İçtüzük ve usûl meseleleri üzerinde durmakla yetinmeyip, Parlâmento müzakerelerinin niteliğini tayin etmekte büyük rolü olan Parlâmento biçmine de önem verileceği umulur. Hele Kurucu Mecliste siyaset tecrübesi, nutuk çekme alışkanlığı hiç olmayan kimselerin de geniş sayıda bulunacağı gözönünde tutulursa, onların rahatça, kendilerini sıkmadan konuşmalarına imkân verecek bir Parlâmento biçmi üzerinde durmak zarureti büsbütün kendini hissettirir.
Herhalde Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunun şimdiki biçmi, Parlâmento biçimlerinin en biçimsizidir.
BÜLENT ECEVİT
Parlâmentoda biçim
Kurucu Meclis hazırlıklarının ilerlemesi vesilesiyle Sayın Cihad Baban, «Yenigün» de bir başyazı serisi yazarak, bizdeki Meclis çalışmalarının verimini arttırmak için değerli düşünceler öne sürdü. Gerçekten, siyasal hayatımızda yeni bir çığır açılırken, Meclis çalışmalarının daha verimli, düzenli, süratli hale getirilmesi çareleri araştırılmalıdır.
O arada, bu konuya, şimdiye kadar ihmal edilen bir açıdan da bakılması gerektiğine inanıyoruz. Parlâmento çalışmalarını niteliğini ve yönünü tayin eden unsurlar arasında, parlâmentonun biçmi büyük rol oynar. Fakat bizde, şimdiye kadar, «Biçmin ne önemi var» zihniyetiyle olacak, bunun üzerinde durulmamıştır.
Parlâmento biçimleri arasında en manâsızı, çalışmaları en aksatıcısı bizimki olsa gerektir. Bizde Meclis, çok büyük bir sınıf, yahut konferans salonu biçmindedir. Önde kürsü vardır. Bunun karşısında, okul sıraları gibi, yanyana, birbirine paralel sıralar, geriye doğru uzanır. Bu biçmin en belirli sakıncaları şöyle özetlenebilir:
1. Ön sıralardan arka sıralara doğru gidildikçe, dikkat ve ilgi gevşemekte, arka sıralarda oturanlar, adetâ dinleyici durumunda kalmaktadırlar. Oysa Meclisin biçmi, bütün Meclis Üyelerini, onların bütün dikkatini toplayıcı olmalıdır.
2. Söz alan Milletvekili kürsüye gelmek zorunda olduğu için, sanki Meclisin dışına çıkmış, Meclisi karşısına almış olmaktadır. Her konuşma, salonun başındaki yüksek kürsüden yapıldığı için, bir Parlâmento konuşmasından çok, bir derse, bir konferansa, en kötüsü, bir meydan nutkuna benzemektedir. Kürsüdeki Milletvekili ders, konferans veya nutuk verir gibi konuşmamak için elinden geleni yapsa da, öyle konuşurmuş gibi bir duruma, öyle konuşanların davranışı içine girmekten kurtulamamaktadır. Bu durumuda hitabet, Parlâmento hayatımızda, gerektiğinden fazla rol oynamaktadır.
3. Söz alan her Milletvekili bir tek noktadan, belirli yerdeki kürsüden konuşacağı için, Parlâmento hayatında bütün marifetleri sinir bozmağa çalışmak, kendilerinden olmayan hatipleri şaşırtmağa, sindirmeğe uğraşmak olan bazı Milletvekilleri ön sıraları tutmakla, bu maksatlarını her zaman kolayca gerçekleştirmek imkânını bulabilmektedirler. Bu tip Milletvekillerinin sayısı ne kadar az olursa olsun, sadece ön sırayı tutmaları, Meclis çalışmalarının havasını bozmağa, Meclis kürsüsünü birçok hallerde, söz alan Milletvekili için işkence yeri haline getirmeğe yetmektedir.
Biçimin, bir Parlâmento çalışmaları üzerinde ne kadar etkisi olduğunu göstermek için, kendi Büyük Millet Meclisimizin toplantı salonunda yapılan oturumlarla, Bütçe salonunda yapılan oturumlar arasındaki farkları gösterebiliriz. Bütçe Encümeni oturumlarına, hele Bütçe tasarısı görüşülürken, pek çok Milletvekili katıldığı ve Meclis salonundakinden daha açık ve sert tenkidler bazan Bütçe Encümeninde yapıldığı halde, oturumlar çok daha sakin ve verimli olur. Meclis toplantılarında bütün ödevleri kürsüde konuşanlara sataşmak, havayı elektriklendirmek olan bazı D.P. Milletvekillerine bile, Bütçe Encümeni salonunda bir ciddilik, bir usluluk gelirdi. Kendileri söz aldıkları zaman ciddi ve ağırbaşlı bir konuşma çıkarabilmek için yaradılışlarını ve kültürlerini zorladıkları görülürdü.
Öyle sanıyoruz ki bunun başlıca sebebi, Bütçe Encümeni salonunun, müzakerelere bir seminer ciddiyeti ve sükûneti vermeğe Milletvekillerini adetâ icbar eden bir biçimde olmasıdır. Bir kere salon küçük olduğu için dikkat ve ilgi dağılmamaktadır. Şaşırtma ve sinir bozma çabaları daha çok göze batmakta ve kolay kolay göze alınamamaktadır. İkincisi, her Milletvekili konuşmasını yerinden yaptığı için, konuşmalara kürsü konuşmalarının edası, yüksekten atması, gürültücülüğü verilememektedir. Söz alan Milletvekili, bir kütleye hitab eder gibi değil, samimi bir toplulukta görüşlerini açıklar gibi, daha sakin, duru ve konuya bağlı konuşmak mecburiyetini duymaktadır.
Meclis salonunda konuşurken Milletvekilleri topluluğundan ayrılarak o topluluğu karşısına alan Milletvekili, Bütçe Encümeni salonunda konuşurken o topluluğun içinde kalmaktadır.
T.B.M.M.’deki Bütçe Encümeni salonunun biçmi, az çok, İngiliz Avam Kamarasının büyük toplantı salonuna benzer. Bir dik dörtgenin uzun duvarları boyunca karşılıklı sıralar dizilmiştir, arada bir koridor kalmıştır. Dik dörtgenin dar duvarlarından birinin önünde Başkanlık Kurulu masası, bu masanın karşısında, salonun öbür ucunda da izahat verecek Bakanla memurların masası vardır. Fakat bir kısım Milletvekilleri Başkanlık masasının arkasındaki dar boşluğa da yerleştiğinden, Bakan masasının karşısında bir yarım daire meydana gelir. Böylece İngiliz biçminden uzaklaşılmış olur. Bu yarım daireye, Milletvekilleri, karışık olarak dağılırlar. Bütün Milletvekilleri birbirlerini görecek durumdadırlar. Böyle bir düzen içinde, gerginliğin bir ölçüyü aşması, büyük salondaki gibi taşkınlıklar olması çok güçleşmektedir.
Bütçe Encümeninde kendiliğinden beliren ve çok iyi sonuçlar veren bu yarım daire biçminin bizim için en elverişli Parlâmento biçmi olduğu düşünülebilir.
Gerçi İngilizler, yarım daireyi reddederek en iyisinin kendi Avam Kamaralarındaki biçim olduğuna inanırlar. İkinci Dünya Harbindeki bombardımanlar yüzünden harab olan Avam Kamarası onarılacağı sırada yeni salonun biçmi üzerine yazdığı memorandumda, Churchill, İngiltere için en elverişli biçmin, yarım daire değil, karşılıklı sıralar halinde oturulan dik dörtgen olduğunu, bu biçmin İngiliz siyasal hayatında «Çok etkili bir unsur» sayılması gerektiğini söylüyor; «Mantık, başka birçok ülkelerde yarım daire biçmini yaratmış» olmakla beraber, bir merkez etrafında serbestçe dağılıp yer değiştirmek imkânı veren yarım dairenin İngiliz siyasal düzenine uymadığını belirterek, bunun Solla Sağ arasında «Manâsız» derece farklarına, renk kademeleşmesine meydan verdiğini, bir sakınca olarak öne sürüyordu.
Fakat Sağ ile Solun şimdiye kadar oldukça kesin bir çizgiyle ayrıldığı İngiliz siyaset hayatı için bu mülâhaza doğru sayılsa bile, doktrin ayrılıklarının o kadar kesin olmadığı Türk Parlâmentosu gibi Parlâmentolar için yarım daire biçmine, Churchill’in itirazı uygulanamasa gerektir. Üstelik, İngilizler kadar soğukkanlı olmayan herhangi bir ulusun Parlâmentosunda, taraflar karşılıklı sıralar halinde otururlarsa, Parlâmento müzakereleri kolaylıkla karşılıklı hatlar arasında bir savaş haline, bu hatlar arasındaki ayırıcı koridor da sık sık bir savaş alanı haline gelebilir.
İki biçimden, yani sıraların karşılıklı dizildiği dik dörtgen biçmiyle, yarım daire biçminden hangisi seçilirse seçilsin (Bizdeki manâsız dershane veya konferans salonu biçmi üzerinde bugün artık kimse durmamaktadır), verimli, demokratik bir Parlâmento müzakeresinin bazı şartları vardır ki, Churchill’in sözünü ettiğimiz memorandumu, bu şartları da özlü bir dille belirtmektedir.
Yazımızı bitirirken, Churchill'in memorandum’unun bu bakımdan ilgi çekici bir parçasını aşağıya alıyoruz:
«Avam Kamarasında iyi konuşmanın esası, muhavere üslûbudur, süratli ve merasimsiz karşılıklı söz teatisi kolaylığıdır. Kürsüden gürültülü nutuklar çekmek, iş yapmayı çok kolaylaştıran bu muhavere üslûbunun yerini aslâ tutamaz. Muhavere uslûbu içinse, toplantı yerinin oldukça küçük olması, önemli vesilelerde büyük bir kalabalık ve tazyik olduğu hissini insana verebilmesi gereklidir.»
Siyaset ve Parlâmento hayatımızda yeni bir çığır açılırken, yalnız Anayasa, İçtüzük ve usûl meseleleri üzerinde durmakla yetinmeyip, Parlâmento müzakerelerinin niteliğini tayin etmekte büyük rolü olan Parlâmento biçmine de önem verileceği umulur. Hele Kurucu Mecliste siyaset tecrübesi, nutuk çekme alışkanlığı hiç olmayan kimselerin de geniş sayıda bulunacağı gözönünde tutulursa, onların rahatça, kendilerini sıkmadan konuşmalarına imkân verecek bir Parlâmento biçmi üzerinde durmak zarureti büsbütün kendini hissettirir.
Herhalde Türkiye Büyük Millet Meclisi salonunun şimdiki biçmi, Parlâmento biçimlerinin en biçimsizidir.
Koleksiyon
Alıntı
“Parlâmentoda Biçim,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1286 ulaşıldı.