Bir Özentinin Sonu
Başlık:
Bir Özentinin Sonu
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1960-10-11
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Bir özentinin sonu
Devlet Operasının gala gecesinde «kıyafet» mecburiyeti, son yılların toplumumuza getirdiği özentilerden biri idi. Lâyık olmadan geçtikleri mevkilerde, türlü yolsuzluklarla ulusun sırtından edindikleri serveti teşhir etmek, ve tipik bir sonradan görme ve yeni zengin özenticiliği ile, Türkiye'de, enflasyon zenginlerinin de katıldıkları bir «sosyete» yaratmak hevesine kapılanlar, bir yanda, politik oyunlarıyla, çarşafı, sarığı, cübbeyi teşvik ederlerken, öbür yanda, kendi köksüz, görgüsüz «sosyete» lerini, birçok Batı ülkelerinde süresini geniş ölçüde doldurmuş olan, ve artık yalnız balolara, kırallar veya devlet başkanları için verilen resmi kabullere ve şatafatlı filim festivallerine inhisar eden «kıyafet» lerle süslemeğe çalışırlardı. «Kıyafet» mecburiyeti için hiç bir fırsat kaçırılamaz olmuştu.
Ankara bir memur şehri idi. Ankara Devlet Operası bir halk tiyatrosu idi. Buna rağmen, Devlet Operasının galaları icin de, bir takımının yaptırılması ortalama memur aylığını aşan «kıyafet » ler giyilmesi sart koşuldu. Erkek, ömrünü bir kat smokinle de geçirebilir. Fakat yoksul bir ülkenin bir memur sehrinde kadınlar için, «kıyafet» mecburiyeti koşulan vesilelerin çoğalması, memur ailelerinin taşıyamayacağı bir yüktü.
Dediğimiz gibi, birçok Batı ülkelerinde, «kıyafet» mecburiyetinin alanı gitgide daralmakta, daha çok, gidilmese de olacak bazı toplantılara inhisar ettirilmektedir. Hele gerçek sanat gösterileri için özel «kıyafet» artık pek az yerde aranmaktadır «Sosyete» si en köklü, en gerçek ülke olan İngiltere'de, gala gecelerini, ancak sonradan bir kulübe gidecek olanlar «kıyafetli» gelirler. Ön sıralarda, spor ceketli erkekler, üstüne bir kazak giymiş kadınlar, «kıyafetli» lerle yanyana otururlar. Uçak yolculuğunun ve turizmin geliştiği çağımızda «kıyafet» mecburiyeti alanının daraltılması zaten kaçınılmaz hâle gelmiştir. Çünkü opera, konser dinleyicileri arasında büyücek yer tutan turistler, genel olarak, ancak bir iki kat giyeeckle yola çıkarlar. Yanlarında smokin, tuvalet taşıyamazlar.
Gene İngiltere'de, İşçi Partisinin iktidarda olduğu yıllarda, birçok İşçi Bakan ve Milletvekilleri, «kıyafet» mecburiyeti koşulduğu için Kıralın davetlerini reddederlerdi. Bütün de bir cok İşçi Partili Milletvekilleri, herhangi bir vesile ile smokin giymeyi reddederler.
Dünyanın gidişi, varlıklı ülkelerde, «sosyetesi» köklü olan ülkelerde, smokinin fırakın doğduğu ülkelerde bile bu iken, biz de «kıyafet» mecburiyetinin alanı yayıldıkça yayılıyordu.
Şimdi sevinerek öğreniyoruz ki, Ankara Devlet Operası, gala gecelerinden bu mecburiyeti kaldırmış. Mevsimin ilk gala gecesine, bazıları yine, ve kendi istekleriyle «kıyafetli» gittikleri halde —buna elbette kimse bir şey diyemez— bazıları da, o arada iki Millî Birlik Komitesi üyesi de, günlük sivil esvaplarıyla gitmişler.
Fakat haftalık bir derginin «cemiyet» sayfası yazarı, nedense bu durumu «eğlenceli» buluyor; «sosyalizm merakı» nın sebep olduğu bir «demagojik» hareket sayıyor, bir özenti gibi gösteriyor.
Bir özentiden vazgeçmek neden özenti olsun?
Başkentin bir halk tiyatrosunda ortalama memur bütçesinin takatini pek çok aşan bir «kıyafet» mecburiyetinin kaldırılması neden «sosyalizm» sayılsın?
Bir sanat olayına, kılık kıyafet teşhiri için değil de sanat için gitmek neden demagojik bir hareket olarak görülsün?
Bugünün dünyasında, «eğlenceli durum», «cemiyet» sayfası yazarının sandığı gibi, bir halk tiyatrosunun gala gecesine günlük esvapla gitmek değil, gala gecesi için «kıyafet» mecburiyeti koşmaktır. Nasıl Cumhuriyetin ilk yıllarında istasyona Bakan karşılamağa giden bazı memurların silindir şapka ve bonjur giydiklerine dair yalan veya doğru hikâyeler bugün insana pek «eğlenceli» geliyorsa, günümüzde bir halk tiyatrosunun gala gecesinde «kıyafet» mecburiyeti de bunun gibi «eğlenceli» bir durum yaratmakta idi.
«Birçok alanlarda, sonradan görmeliğin, zorla «sosyete» yaratma hevesinin getirdiği bir özenticiliği sona erdirmekle, ziyafetlerden, karşılama törenlerinden «kıyafet» mecburiyetine kadar her hususta, şu varlıksız ulusu, maddi gücünü çok aşan israflardan kurtarmakla, Millî Birlik İdaresi, pek doğru hareket etmektedir.
BÜLENT ECEVİT
Bir özentinin sonu
Devlet Operasının gala gecesinde «kıyafet» mecburiyeti, son yılların toplumumuza getirdiği özentilerden biri idi. Lâyık olmadan geçtikleri mevkilerde, türlü yolsuzluklarla ulusun sırtından edindikleri serveti teşhir etmek, ve tipik bir sonradan görme ve yeni zengin özenticiliği ile, Türkiye'de, enflasyon zenginlerinin de katıldıkları bir «sosyete» yaratmak hevesine kapılanlar, bir yanda, politik oyunlarıyla, çarşafı, sarığı, cübbeyi teşvik ederlerken, öbür yanda, kendi köksüz, görgüsüz «sosyete» lerini, birçok Batı ülkelerinde süresini geniş ölçüde doldurmuş olan, ve artık yalnız balolara, kırallar veya devlet başkanları için verilen resmi kabullere ve şatafatlı filim festivallerine inhisar eden «kıyafet» lerle süslemeğe çalışırlardı. «Kıyafet» mecburiyeti için hiç bir fırsat kaçırılamaz olmuştu.
Ankara bir memur şehri idi. Ankara Devlet Operası bir halk tiyatrosu idi. Buna rağmen, Devlet Operasının galaları icin de, bir takımının yaptırılması ortalama memur aylığını aşan «kıyafet » ler giyilmesi sart koşuldu. Erkek, ömrünü bir kat smokinle de geçirebilir. Fakat yoksul bir ülkenin bir memur sehrinde kadınlar için, «kıyafet» mecburiyeti koşulan vesilelerin çoğalması, memur ailelerinin taşıyamayacağı bir yüktü.
Dediğimiz gibi, birçok Batı ülkelerinde, «kıyafet» mecburiyetinin alanı gitgide daralmakta, daha çok, gidilmese de olacak bazı toplantılara inhisar ettirilmektedir. Hele gerçek sanat gösterileri için özel «kıyafet» artık pek az yerde aranmaktadır «Sosyete» si en köklü, en gerçek ülke olan İngiltere'de, gala gecelerini, ancak sonradan bir kulübe gidecek olanlar «kıyafetli» gelirler. Ön sıralarda, spor ceketli erkekler, üstüne bir kazak giymiş kadınlar, «kıyafetli» lerle yanyana otururlar. Uçak yolculuğunun ve turizmin geliştiği çağımızda «kıyafet» mecburiyeti alanının daraltılması zaten kaçınılmaz hâle gelmiştir. Çünkü opera, konser dinleyicileri arasında büyücek yer tutan turistler, genel olarak, ancak bir iki kat giyeeckle yola çıkarlar. Yanlarında smokin, tuvalet taşıyamazlar.
Gene İngiltere'de, İşçi Partisinin iktidarda olduğu yıllarda, birçok İşçi Bakan ve Milletvekilleri, «kıyafet» mecburiyeti koşulduğu için Kıralın davetlerini reddederlerdi. Bütün de bir cok İşçi Partili Milletvekilleri, herhangi bir vesile ile smokin giymeyi reddederler.
Dünyanın gidişi, varlıklı ülkelerde, «sosyetesi» köklü olan ülkelerde, smokinin fırakın doğduğu ülkelerde bile bu iken, biz de «kıyafet» mecburiyetinin alanı yayıldıkça yayılıyordu.
Şimdi sevinerek öğreniyoruz ki, Ankara Devlet Operası, gala gecelerinden bu mecburiyeti kaldırmış. Mevsimin ilk gala gecesine, bazıları yine, ve kendi istekleriyle «kıyafetli» gittikleri halde —buna elbette kimse bir şey diyemez— bazıları da, o arada iki Millî Birlik Komitesi üyesi de, günlük sivil esvaplarıyla gitmişler.
Fakat haftalık bir derginin «cemiyet» sayfası yazarı, nedense bu durumu «eğlenceli» buluyor; «sosyalizm merakı» nın sebep olduğu bir «demagojik» hareket sayıyor, bir özenti gibi gösteriyor.
Bir özentiden vazgeçmek neden özenti olsun?
Başkentin bir halk tiyatrosunda ortalama memur bütçesinin takatini pek çok aşan bir «kıyafet» mecburiyetinin kaldırılması neden «sosyalizm» sayılsın?
Bir sanat olayına, kılık kıyafet teşhiri için değil de sanat için gitmek neden demagojik bir hareket olarak görülsün?
Bugünün dünyasında, «eğlenceli durum», «cemiyet» sayfası yazarının sandığı gibi, bir halk tiyatrosunun gala gecesine günlük esvapla gitmek değil, gala gecesi için «kıyafet» mecburiyeti koşmaktır. Nasıl Cumhuriyetin ilk yıllarında istasyona Bakan karşılamağa giden bazı memurların silindir şapka ve bonjur giydiklerine dair yalan veya doğru hikâyeler bugün insana pek «eğlenceli» geliyorsa, günümüzde bir halk tiyatrosunun gala gecesinde «kıyafet» mecburiyeti de bunun gibi «eğlenceli» bir durum yaratmakta idi.
«Birçok alanlarda, sonradan görmeliğin, zorla «sosyete» yaratma hevesinin getirdiği bir özenticiliği sona erdirmekle, ziyafetlerden, karşılama törenlerinden «kıyafet» mecburiyetine kadar her hususta, şu varlıksız ulusu, maddi gücünü çok aşan israflardan kurtarmakla, Millî Birlik İdaresi, pek doğru hareket etmektedir.
Koleksiyon
Alıntı
“Bir Özentinin Sonu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1257 ulaşıldı.