Türkiye'de Muhafazakarlık, Gericiliktir

Başlık: 
Türkiye'de Muhafazakarlık, Gericiliktir 
Kaynak: 
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2 
Tarih: 
1960-10-10 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
GÜNAYDIN

BÜLENT ECEVİT

Türkiye'de muhafazakarlık, gericiliktir

Her toplumda muhafazakâr unsurlar vardır. Demokratik düzende onlar da, muhafazakâr olmayanlar kadar itibarlı yer tutarlar. Topluma yararlı olabilirler mi? Bu, şüphesiz, toplumdan topluma ve her toplumda muhafazakârlığa verilen anlama göre değişir. Sözlükte «muhafazakâr»: «Bir şeyi değiştirmeden, olduğu gibi tutmak isteyen» diye tanımlanır. Her şeyin her an değiştiği tabiatta, toplumu «değişmeden, olduğu gibi tutma»ya çalışmak, bir bakıma, tabiata aykırı bir davranış gibi görünür. Ama, tabiata aykırı gibi görünmekle beraber, muhafazakârlık da bir tabiat hâdisesidir. Onun için, beğensek de beğenmesek de, muhafazakârlığı bir vakıa olarak kabul etmek zorundayız. Belki de bu, tabiatın, kendi değişme hızını düzenliyebilmek, kontrol altına alabilmek için gene kendi yarattığı bir frenleme tedbiridir.

Zaten, bir çok kimse doğuştan muhafazakâr eğilimlidir. Kiminde bu eğilim, hele görüş açısı darsa, köklü bir davranış olarak kalır, ve ortam elverişli ise çevresini de etkiler; kiminde ise, aklın gereği ile muhafazakârlık eğilimi arasında zamanla ve şartlara göre, bir denge kurulur. Doğuştan muhafazakârlığa yatkın oldukları halde, akılları görgüleri, onlara, değişmenin bazan kaçınılmaz, bazan da yararlı olduğunu gösterir. Böyleleri arasından, ilerici insanlar, hattâ, toplum şartları bir devrimi gerekli kıldığında, inanmış devrimciler de çıkabilir; ve bunlar, devrimciliğe, akıllarıyla, bilinçleriyle vardıkları, doğalarına aykırı olarak, doğuşlarındaki eğilimi yenerek varma gücünü gösterebildikleri için, bazan doğuştan devrimcileri bile geride bırakabilirler.

Böylece, muhafazakârlık gerektiğinde etkilenip ölçüsü değiştirilebilen, kontrol altına alınıp zararsız hale getirilebilen bir davranış olarak bir çok toplumlarda hoş görülebilir, hattâ itibar görebilir.

Başka demokrasilerde muhafazakârlığın bir vakıa olarak kabul edilişine, hattâ itibar görüşüne dayanarak, bizde de gericiler, kendilerine «muhafazakâr» adı vermek suretiyle, devrimci ve demokratik bir Türkiye'nin kaderinde söz sahibi olmağa, siyaset hayatında itibarlı bir mevki tutmağa hak iddia ederler.

Oysa Türkiye'de özel bir durum vardır. Türkiye'nin bu özel durumunda, bir muhafazakârlık-ilericilik (terakkîperverlik) ikiliği değil, ancak bir gericilik (mürtecilik) - devrimcilik ikiliği olabilir.

Çünkü Türk toplumunda yüzyıllarca, muhafazakârlık, o kadar başına buyruk, o kadar kontrolsüz kalmıştır ki, bu yüzden, Türk toplumunda yüzlerce yıllık bir değişme ve ilerleme ihtiyacı birikmiş; tatmin edilmeye edilmeye, bu ihtiyaç, ameliyatı gerekli kılacak, ancak köklü ve hızlı bir devrimle giderilebilecek hale gelmiştir.

Bugün Türkiye'de muhafazakârlık, sözlükteki tanımlanışına uygun olarak, toplumun şimdiki durumuna «değiştirmeden, olduğu gibi tutmak» isteğini değil; toplumu yüzyıllarca geriye götürmek isteğini, yani gericiliği, mürteciliği temsil eder. Türk toplumu, Orta çağdan bugüne, zaten ancak, bir ucu Ortaçağa bağlı bir lastiğin ileri doğru gerilişi gibi gelebilmiştir. Türkiye'de «muhafazakâr», bu gerilen lastiğin kendi haline bırakılmasını ister. Fakat lâstik bırakılırsa, Türk topluma ortaçağa, hiç değilse Ortaçağın pek yakınlarına, geri gidecektir. Çünkü henüz Türk toplumu bugünün dünyasına oturamamış, yerleşememiştir. Ancak, büyük teminat olarak, bugünün dünyasına kendini bir ucundan bağlı tutacak bir genç kuşağa kavuşmuştur.

Onun için, sağduyulu herkes, doğuştan muhafazakâr eğilimli bile olsa, muhafazakârlık kendi doğasında çok kuvvetli bir eğilim bile olsa, bu eğilimi yenmeğe çalışmalıdır. İçindeki bu eğilimi yenemezse, bastıramazsa, istediği kadar kendini «muhafazakâr» saysın, aslında, Türk toplumu için bir gerici unsur durumunda kalacaktır.

Kısacası, bugün Türkiye'de muhafazakârlık, olduğumuz gibi kalmayı istemek değil, yüzyıllarca geriye gitmeyi istemek olduğuna göre gericilikten başka bir şey sayılamaz.

Gericilikse, yaşamak isteyen hiç bir toplumda, muhafazakârlık gibi hoş görülemez, itibarlı bir yer tutamaz.

Millî Birlik Komitesi üyesi Sayın Muzaffer Özdağ'ın, Cumartesi günü İstanbul'da söylediği, «Her yaşta, her meslekte, her sınıfta olan mültecileri Ulusun kaderinde söz sahibi olmaktan uzaklaştırmak emelindeyiz», sözü, bu bakımdan, çok yerinde sayılmalıdır! Devrimciliğe karşı cephe alışlarını «muhafazakârlık»la izaha çalışanlar - bizim anlayışımıza göre - bu sözleri kendilerine karşı da söylenmiş saymalıdırlar! Yalnız ilericiler, yanlış devrimciler değil, doğuştan muhafazakâr eğilimli olmakla beraber, akıllarıyla, bilinçleriyle, Türkiye için devrimciliğin gerekliliğini kavramış olanlar da, herhalde bu söze katılacaklardır.

Fakat, demokratik bir düzen içinde «her yaşta, her meslekte, her sınıfta olan mürtecileri Ulusun kaderinde söz sahibi olmaktan uzaklatırmak» nasıl mümkün olacaktır?.. Öyle sanıyoruz ki, bunun, demokratik bir düzen içinde tek çaresi, devrimcilerin saflarını sıklaştırıp güçlerini birleştirmeleridir.

Devrimciliğin tabiatındaki dinamizm ve sürükleme gücü, gericileri, sayıcı üstün olsalar bile - ki artık değillerdir -, Ulusun kaderinde söz sahibi olmaktan uzaklaştırmağa yetecektir: Yeter ki devrimciler kendi aralarında bölünmesinler; yeter ki devrimciler hedefte birleşebilsinler! 

Dosyalar

1960.10.10.RE_B1.jpg
1960.10.10.RE_B2.jpg
1960.10.10.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Türkiye'de Muhafazakarlık, Gericiliktir,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1256 ulaşıldı.