Bir Kanun Kalktı, Fakat!..
Başlık:
Bir Kanun Kalktı, Fakat!..
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1960-10-08
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Bir kanun kalktı, fakat!..
«Neşir yoluyla veya radyo ile yahut toplantılarda işlenen bazı cürümler hakkında kanun»un kalkması ile, Millî Birlik İdaresi, hürriyet ve demokrasi savaşında büyük hizmeti geçen, büyük fedakârlıklara, ağır eziyetlere katlanan hürriyetçi basına verdiği bir sözü yerine getirmiş oldu. Gazeteciliğin en tabii icaplarını suç sayan; rahmetli Hüseyin Cahit Yalçın'dan en gencine kadar nice şerefli, dürüst Türk gazetecisini yıllarca hapishanelerde veya hapishane tehdidi altında yaşatmış olan; Türk basınının denetleme ödevini gereği gibi yapabilmesini önleyerek, devlet alanını yıllarca hırsızlara, suçlulara açık bırakan bir baskı aracı, bir demokles kılıcı, üzerimizden kalkmış oldu.
Ama ne çare, sevincimiz tam değil!. Bir kara bulut dağılırken ufukta bir başka bulut beliriyor: Gerçek midir, söylentilerin yarattığı bir serap mıdır bu bulut, henüz bilmiyoruz! Ama söylentiler hiç de yürek açıcı değil.
«Neşir yoluyla veya radyo ile yahut toplantılarda işlenen bazı cürümler hakkında kanun» kalkmış olmakla beraber, 6733 sayılı kanunla değiştirilen 5680 sayılı «Basın Kanunu» henüz yürürlüktedir. Anti demokratik kanunları ayıklamakla görevlendirilen bir bilim kurulunun bu kanun için öne sürdüğü pek yerinde değişiklikler henüz gerçekleştirilememiştir.
Gazetelerde çıkan ve bugüne kadar yalanlanmıyan haberlere bakılırsa, Millî Park Komitesi. belki bu değişiklikleri kabul etmekle beraber, Basın Kanununa, kendiliğinden bazı ekler de yapmayı tasarlamaktadır. Tasarlandığını duyduğumuz bu eklerden bazısının tehlikelerine, 6 Ekim günü çıkan «Basının sosyalleştirilmesi» başlıklı yazımızda kısaca dokunmuş; ilk bakışta pek masum, pek zararsız gibi, hattâ basına «yardım» etmek amacını güder gibi görünen bazı ekonomik tedbirlerin, birçok ülkelerde, örneğin Güney Amerika ülkelerinde, basın hürriyetini ortadan kaldırmak için birer manivelâ olarak kullanıldığını; ilk bakışta pek âdilâne gibi görünen, gazetelerin kanun yoluyla sosyalleştirilmesi tedbirinin, yalnız Yugoslavya'da uygulandığını, ve bu yüzden Yugoslavya'da fikir hürriyetinin gelişemediğini, basın yoluyla denetlemenin gereği gibi işleyemediğini, bütün basının konformist olduğunu belirtmiştik.
O yazıyı yazdıktan sonra bir başka haber daha duyduk: Kendi kendilerini denetlemeyi kararlaştırılmış Türk gazete, dergi ve ajanslarının yeni kurdukları Basın Şeref Divanına, gene kanunla, müeyyide sağlanacakmış!. Böyle bir ihtimal büsbütün üzücü, büsbütün ürkütücüdür. Basın, kanunî meyyidelere ihtiyaç duyulmasın diye bu kendi kendini denetleme sistemini kurmuştur. Böyle bir sisteme kanun ne karışır?. Basının kendi kendini denetlemek için açtığı bir kapıdan, çağrısız konuk olarak, Devletin de sızmağa kalkışması son derecede yakışıksız olur.
Basın hürriyeti, basının bağımsızlığı, demokratik rejimin temel direklerindendir. Birçok ülkelerde, basına «yardım» diye alınan tedbirler, başlangıçta o tedbirleri alanlar sadece iyi niyetle hareket etmiş olsalar bile, zamanla, demokratık reijmin bu temel direğini, baskı kanunlarından daha etkili olarak, içinden çürütmüştür.
Tasarlanan tedbirler, kesinleşmeden önce, hiç olmazsa açıkta tartışılmalıdır! Demokrasinin başlıca şartlarından biri olan açıklığın en büyük teminatı basın hürriyetidir. Açıklığın teminatı olan bir müessese hakkındaki kararlar, kapalı kapılar ardında alınmamalıdır!
BÜLENT ECEVİT
Bir kanun kalktı, fakat!..
«Neşir yoluyla veya radyo ile yahut toplantılarda işlenen bazı cürümler hakkında kanun»un kalkması ile, Millî Birlik İdaresi, hürriyet ve demokrasi savaşında büyük hizmeti geçen, büyük fedakârlıklara, ağır eziyetlere katlanan hürriyetçi basına verdiği bir sözü yerine getirmiş oldu. Gazeteciliğin en tabii icaplarını suç sayan; rahmetli Hüseyin Cahit Yalçın'dan en gencine kadar nice şerefli, dürüst Türk gazetecisini yıllarca hapishanelerde veya hapishane tehdidi altında yaşatmış olan; Türk basınının denetleme ödevini gereği gibi yapabilmesini önleyerek, devlet alanını yıllarca hırsızlara, suçlulara açık bırakan bir baskı aracı, bir demokles kılıcı, üzerimizden kalkmış oldu.
Ama ne çare, sevincimiz tam değil!. Bir kara bulut dağılırken ufukta bir başka bulut beliriyor: Gerçek midir, söylentilerin yarattığı bir serap mıdır bu bulut, henüz bilmiyoruz! Ama söylentiler hiç de yürek açıcı değil.
«Neşir yoluyla veya radyo ile yahut toplantılarda işlenen bazı cürümler hakkında kanun» kalkmış olmakla beraber, 6733 sayılı kanunla değiştirilen 5680 sayılı «Basın Kanunu» henüz yürürlüktedir. Anti demokratik kanunları ayıklamakla görevlendirilen bir bilim kurulunun bu kanun için öne sürdüğü pek yerinde değişiklikler henüz gerçekleştirilememiştir.
Gazetelerde çıkan ve bugüne kadar yalanlanmıyan haberlere bakılırsa, Millî Park Komitesi. belki bu değişiklikleri kabul etmekle beraber, Basın Kanununa, kendiliğinden bazı ekler de yapmayı tasarlamaktadır. Tasarlandığını duyduğumuz bu eklerden bazısının tehlikelerine, 6 Ekim günü çıkan «Basının sosyalleştirilmesi» başlıklı yazımızda kısaca dokunmuş; ilk bakışta pek masum, pek zararsız gibi, hattâ basına «yardım» etmek amacını güder gibi görünen bazı ekonomik tedbirlerin, birçok ülkelerde, örneğin Güney Amerika ülkelerinde, basın hürriyetini ortadan kaldırmak için birer manivelâ olarak kullanıldığını; ilk bakışta pek âdilâne gibi görünen, gazetelerin kanun yoluyla sosyalleştirilmesi tedbirinin, yalnız Yugoslavya'da uygulandığını, ve bu yüzden Yugoslavya'da fikir hürriyetinin gelişemediğini, basın yoluyla denetlemenin gereği gibi işleyemediğini, bütün basının konformist olduğunu belirtmiştik.
O yazıyı yazdıktan sonra bir başka haber daha duyduk: Kendi kendilerini denetlemeyi kararlaştırılmış Türk gazete, dergi ve ajanslarının yeni kurdukları Basın Şeref Divanına, gene kanunla, müeyyide sağlanacakmış!. Böyle bir ihtimal büsbütün üzücü, büsbütün ürkütücüdür. Basın, kanunî meyyidelere ihtiyaç duyulmasın diye bu kendi kendini denetleme sistemini kurmuştur. Böyle bir sisteme kanun ne karışır?. Basının kendi kendini denetlemek için açtığı bir kapıdan, çağrısız konuk olarak, Devletin de sızmağa kalkışması son derecede yakışıksız olur.
Basın hürriyeti, basının bağımsızlığı, demokratik rejimin temel direklerindendir. Birçok ülkelerde, basına «yardım» diye alınan tedbirler, başlangıçta o tedbirleri alanlar sadece iyi niyetle hareket etmiş olsalar bile, zamanla, demokratık reijmin bu temel direğini, baskı kanunlarından daha etkili olarak, içinden çürütmüştür.
Tasarlanan tedbirler, kesinleşmeden önce, hiç olmazsa açıkta tartışılmalıdır! Demokrasinin başlıca şartlarından biri olan açıklığın en büyük teminatı basın hürriyetidir. Açıklığın teminatı olan bir müessese hakkındaki kararlar, kapalı kapılar ardında alınmamalıdır!
Koleksiyon
Alıntı
“Bir Kanun Kalktı, Fakat!..,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1255 ulaşıldı.