Devrimin Ulusallığı ve Ord. Prof. Onar'ın Sözleri

Başlık: 
Devrimin Ulusallığı ve Ord. Prof. Onar'ın Sözleri 
Kaynak: 
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 3 
Tarih: 
1960-09-17 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
GÜNAYDIN

BÜLENT ECEVİT

Devrimin ulusallığı ve Ord. Prof. Onar'ın sözleri

27 Mayıs Devrimine verilebilecek en büyük zarar, onu dar bir çevrenin eseri olarak göstermektedir. Böyle bir yorum, dünya gözünde bu Devrimi alelâde bir hükümet darbesi seviyesine düşürebileceği gibi, Türk ulusunca benimsenen ve desteklenen bir hareket olduğundan da şüphe uyanmasına yol açabilir. Daha kötüsü, içerde de Devrimin halk çoğunluğunca benimsenip desteklenmesini güçleştirebilir.

Onun için, Sayın Ord. Prof. Sıddık Sami Onar'ın, Devrimi böyle yorumladığı intibaını verebilecek bir sözü üzerinde durmaktan kendimizi alamıyoruz.

Perşembe günü İstanbul Üniversitesinde yapılan, bir Millî Birlik Komitesi üyesinin de katıldığı toplantıda, Sayın Onar, bizim elimizdeki metne göre,

«Türkiye Cumhuriyeti Ordusu ile İstanbul Üniversitesi bir araya gelerek 27 Mayıs Devrimini başarmış olduk»,

demiş.

Bu sözü gazeteler değişik şekillerde yayınladılar. Kimine göre Sayın Onar, 27 Mayıs Devrimini Ordu ile bilimin, kimine göre de, Ordu ile Üniversitelerin başarmış olduklarını söylemiştir.

Ya gerçekten Sayın Onar'ın sözü bizim haber aldığımız gibidir de bazı gazeteci arkadaşlarımız yanlış anladıklarına hükmederek hafifletmişlerdir, ya da bize gelen metinde yanlışlık vardır.

Bizim elimizdeki metnin en şaşırtıcısı olduğuna şüphe yok. Çünkü 27 Mayıs Devriminin şerefi ve sorumluluğu ne kadar dar bir çevreye sıkıştırılmak istenirse istensin, örneğin Ankara Üniversitesi, hele Ankara'nın Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri, bu şeref ve sorumluluğun dışında bırakılamaz.

Fakat öteki metinler de, daha az olmakla beraber, gene şaşırtıcıdır.

28 Nisan - 27 Mayıs devresinde üniversitelilerimiz, canlarını hiçe sayarak, insanlık tarihine şeref katacak bir hürriyet savaşı vermişlerdir. Ordumuz, bu savaş boyunca Türk gençliğine destek ve yardımcı olmuş, sonunda, tarihin bir eşini daha yazmadığı bir «nazik ihtilâl» le kesin darbeyi indirmiştir.

Sayın Onar'ın, yukarıdaki sözünü, yalnız bu devrenin mücadelesini kastederek söylediğini tahmin ediyoruz.

Fakat öyle olsa bile, kelimeler yanlış seçilmiş, cümle eksik kurulmuştur.

O bir aylık devrede, hiç değilse Ankara sokaklarında, üniversite ile ilişiği olmayan kimseler de, Ankara'nın günlük hayatı içine giren hürriyet kavgasına canlarıyla, başlarıyla katılmışlardır. Birçokları tevkif olunmuş, birçokları yaralanmıştır.

15 Mayıs günü İzmir'de, Menderes'in karşılanışı sırasında, para ile tutulmuş bir azgın çapulcu ve haydut kalabalığına karşı ölümü göze alarak «hürriyet» diye, «istifa» diye haykıranlar da türlü mesleklerden insanlardı. Bunlardan biri, yüzünden kanlar akarak, yanıbaşıma baygın yıkılmıştı. Üniversiteli olmak şöyle dursun, liseli hile değildi. 17 yaşında bir garsondu. Gene kıyasıya hırpalanıp kanlar içinde baygın bırakılanlardan biri, 60'ına yaklaşmış ak saçlı bir avukattı.

Kaldı ki o bir aylık hürriyet savaşı, Türkiye'de, beklenmedik bir tabiat hâdisesi gibi, gökten yıldız düşer gibi, ansızın, hiç yoktan oluvermiş değildir. 10 yıllık bir öncesi vardır. Bu 10 yıl boyunca gitgide hız kazanan, baskı arttıkça yaygınlaşan hürriyet savaşının içinde, türlü kurumlar, her alandan insanlar yer almıştı. Muhalefet partileri ve basın yer almıştı.

Bugün üniversite hocalarının 27 Mayıs Devrimini anlatmak üzere köylerine gitmeğe hazırlandıkları köylülerin yarısı, yıllardan beri, bu Devrimi hazırlamakta idi. Dağ başında, tabiatın yalnızlığında, bütün Devlet kuvvetlerine hükmeden bir zorba iktidara karşı, onlar, şerefleriyle, insanlık onuru ile bir tutar hâle geldikleri hürriyeti koruyorlardı. O uğurda her zûlme, her baskıya, dayağa, hapse, aç bırakılmaya katlanıyorlardı.

İki - iki buçuk yıl önce, bir kısım üniversite hocalarının Sayın Prof. Kubalı'ya bir baş belâsı gözüyle baktıkları günlerde, uğradığım birçok köyde, okuması yazması olmayan birçok köylüden,

— Bize Kubalı meselesini anlat!,

sözünü işitmişimdir. İstanbul Üniversitesindeki o değerli bilim adamının hürriyet mücadelesindeki şerefli gayretlerini, Anadolu köylüsünün nasıl yakın bir ilgiyle, saygıyla izlediğini ve desteklediğini kendi kulaklarımla dinlemişimdir.

Yıllardır yurttaşın yüreğinde hürriyet ateşini tutuşturanların ve yanar tutanların, zorba ve soyguncu bir iktidarı bir vuruşta çökertilebilecek kadar zayıflatanların arasında az mı gazeteci vardır? Az mı gazeteci bu uğurda hapishanelere düşmüştür?

Az mı memur, baskıya karşı direndiği için işinden olmuş, aç kalmıştır?

Muhalefet politikacılarının, Meclis kürsüsünden köy kahvelerine kadar, konuşma fırsatı buldukları veya yarattıkları her yerden yurda saçtıkları hürriyet tohumlarının, 28 Nisan - 27 Mayıs arası boy veren filizde, 27 Mayıs sabahı güneşe açılan tomurcukta hiç mi payı olmamıştır?.

27 Mayıs Devrimi yalnız Ordu ile bir üniversiteye veya üniversitelere mal edilmekle, Devrimin değeri küçüleceği gibi, Ordu ile üniversitelerin şerefli mücadelesinin, bu mücadeledeki başarılarının da değeri büyümüş olmaz. Bu Devrimin büyüklüğü ulusallığında, esinini, gücünü ulusdan alışındadır. Ordu ve üniversite hareketlerinin şerefliliği ve meşrululuğu, halka rağmen yapılmış olmayıp, halk çoğunluğunun hürriyet isteğini yansıtışında, halk içinden gelen bir hareketin devamı ve sonuçlandırılması oluşundadır.

Sayın Ord. Prof. Sıddık Sami Onar ya yanılmaktadır ya da yanlış anlaşılabilecek tarzda konuşmuştur. Birinci ihtimal doğru ise, kendisine saygımızdan ve hürriyet mücadelesindeki şerefli hizmetine karşı duyduğumuz şükrandan bir zerresi eksilmemekle beraber, çok üzülürüz; ikinci ihtimal doğru ise, ilk fırsatta, bu yanlış anlaşılmayı gidereceğini umarız. 

Dosyalar

1960.09.17.RE_B1.jpg
1960.09.17.RE_B2.jpg
1960.09.17.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Devrimin Ulusallığı ve Ord. Prof. Onar'ın Sözleri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1241 ulaşıldı.