Bir "Yanlış Teşhis"'in Yanılttığı İki MBK Üyesi
Başlık:
Bir "Yanlış Teşhis"'in Yanılttığı İki MBK Üyesi
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 5
Tarih:
1960-09-11
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Bir "yanlış teşhis„in yanılttığı iki MBK. üyesi
Millî Birlik Komitesinin bir genç üyesi, Kurmay Yüzbaşı Muzaffer özdağ, Mersin'de diyor ki:
«Milletin saadet ve selâmet ümidiyle bağlandığı demokrasi dâvasının politikayı geçim kapısı edinen muvafık - muhalif bir zümre tarafından soysuz ve uğursuz bir didişme haline getirildiğini farkediyorduk. İktidar sahiplerinin ulusu ilk savaşa götüren son hıyanet teşebbüslerini adım adım takibettik. 27 Mayıs Millî Birlik hareketi parti bayrakları altında parçalanmış ve dağılmış ulusu ay yıldızlı bayrak altında toplamak için, kişiye hürriyetini, devlete kudretini iade etmek için yapıldı.»
Ertesi gün, İzmir'in Kurtuluş yıldönümü kutlanırken İzmir'de yaptığı bir konuşmada da, Millî Birlik Komitesinin bir başka genç üyesi, Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, şöyle diyor:
«Yıllardan beri politikacılar birbirine düştü. Meclisdeki çalışmaları, konuşmaları tetkik ettim. Yüzde 90'ı şahsî kaprisler üzerine yapılmış. Birbirlerine düşüp milleti ihmal ettiler, milleti birbirine düşman yaptılar. Yıllardan beri yalnız menfaat kapılarını çalan simsarların elinden milleti kurtaran bir ihtilâl yaptık. Memleketimizde tarafsız değil, taraflı bir idare vardı. Sadece 1950'den 1960'a değil, ben bu toprağın içinde yetişmiş insan olarak zaman tahdidi ile konuşmuyorum. Ben, maziyi iyisi ve kötüsü ile biliyorum. Yıllardan beri idareciler milleti ihmal ettiler. Kendi hasis dertlerine düştüler.»
Birinci konuşmanın gazetelerde yayınlandığı, ikinci konuşmanın da kürsüde yapıldığı gün, Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş yıldönümüne de rastlıyordu. Bu kuruluş yıldönümünde, partiler üstü olan ve öyle olması gereken Millî Birlik Komitesinin hiç bir üyesinden, Cumhuriyet Halk Partisini övücü sözler beklemek, C.H.P. lileri kutlamalarını beklemek, hakkımız değildi, aklımızdan geçmezdi. Ama, 37 yıllık tarihi Cumhuriyet Turkiyesi'nin tarihiyle kaynaşmış, Türk Kurtuluş Savaşının içinden doğmuş, o Savaşın zaferi üzerine güçlü bir Türk Devleti kurmuş, bu devlete siyasal, sosyal ve ekonomik yönünü vermiş, Türk halkına, tarihinde ilk olarak, kendi yönetiminde gerçek egemenlik sağlamış, bunun sonucu olarak Türk halkının isteğine uyup kendi kurduğu Devletin başından çekilmiş, sonra, muhalefette geçen 10 yıl boyunca Halk egemenliğinin korunması için, Türk ulusunun şerefi için, Türk Devletinin yaşaması için ön safta çalışmış, hattâ savaşmış bir partinin üyeleri; o partinin, yıllardır nice ıstıraplara, fedakârlıklara, tehlikelere katlanan, 27 Mayıs devriminden bu yana da, Millî Birlik İdaresine yararlı olabilmek, Millî Birlik İdaresinin ödevini kolaylaştırabilmek için ellerinden geleni yapan, bu uğurda çalışmaksa çalışan, beklemekse bekleyen, susmaksa susan üyeleri, şerefli ve temiz üyeleri, partilerinin kuruluş yıldönümünde, herhalde, iki genç M. B. K. üyesinin kendilerini böylesine kötülemelerini, kendilerini suçlularla, şimdi hakettikleri cezaları bekleyenlerle bir tutmalarını, onlarla bir arada, ve «zaman tahdidini» aşıp bütün bir Cumhuriyet tarihini kapsayan bir devre içinde, suçlamalarını da beklemezlerdi.
Türk halkının hürriyeti uğrunda, insanca yaşama hakkı uğrunda, Türk ulusunun ve devletinin bütünlüğü ve itibarı uğrunda, Türk demokrasisinin korunması uğrunda 10 yıl ön safta, canlarını ve bütün varlıklarını ortaya koyarak mücadele etmiş şerefli insanlar, iki M. B. K. üyesinin ağzından, «politikayı geçim kapısı edinen.. bir zümre» arasında sayılacaklarını ummazlardı... «Kendi hasis dertlerine düşmüş», «yalnız menfaat kapılarını çalan simsarlar» arasında gösterileceklerini, ulusu parçalayıp dağıtmağa kalkışanlarla bir tutulacaklarını ummazlardı.
«Meclis çalışmalarını, konuşmalarını tetkik» ettiğini söyleyen M. B. K. üyesi Yüzbaşı Numan Esin, bunların «yüzde doksanının şahsî kaprisler üzerine» yapıldığına hükmediyor. Bu yüzde 90'a C.H.P. nin Meclis çalışmalarını, konuşmalarını da dahil ediyor.
Fakat Sayın Numan Esin'in hükmü ne olursa olsun, yıllardır Meclisin birçok toplantılarına, aileleriyle helâllaşarak, ulusun haklarını ve haysiyetini korumak uğrunda her tehlikeyi göze alarak giden C.H.P. milletvekilleri, eksikleri ne olursa olsun, bu çalışmalarından, çabalarından, konuşmalarından ötürü, şimdi vicdan huzuru içindedirler. Bu vicdan huzurunda, kardeş kavgasını önleyebilmek için ellerinden geleni yapmış, halkın önüne kendi canlarını siper etmiş olduklarını bilmenin de hissesi vardır.
Ocaklardan, bucaklardan, Meclis sıralarına, gazete sahifalarına, Parti merkezine kadar her yerde ve her kademede, hattâ zaman zaman, silâhlara karşı silâhsız olarak sokaklarda, Türk ulusunun hakları, hürriyeti, haysiyeti için canlarını ve şüphesiz bütün maddi varlıklarını hiçe sayarak mücadele etmiş insanların partisidir bu.
27 Mayıs Devrimi elbette bu Parti için yapılmış değildir ama, herhalde bu Partiye karşı da yapılmış olamazdı! Öyle olsa idi, 27 Mayıs Devriminin ilkeleri ve ülküsü ile C.H.P. lilerin uzun yıllardır uğrunda mücadele ettiği ilkeler ve ülkü arasında bir çelişme, hiç değilse bir ayrılık bulunması gerekirdi. Söyliyebilirler mi Sayın Numan Esin ve Sayın Muzaffer Özdağ, bu çelişme, bu ayrılık nerededir?
İnönü çok doğru ve çok zamanında söylemiş sözünü!.. «Yanlış teşhisle girişilen teşebbüsler» in tehlikelerine dikkati çekmekle çok isabet etmiş!
İşte bir yanlış teşhisdir ki, İnönü'nün dediği gibi, «27 Mayısı, millet içinde siyasi partilerin birbirleriyle çekişerek halkı saçsaça, başbaşa getirmeleri üzerine Ordunun kavgaya tutuşanları ayırması suretinde görmek» gibi «çok yanlış ve çok zararlı bir teşhis» dir ki, Millî Birlik Komitesinin iki genç üyesinin, gene İnönü'nün tam gününde tahmin ettiği gibi,
«zorbalık yolunu tutmaş olan, aslında millet azınlığını teşkil eden zümre ile millet hakları için hapishanelerde ve meydanlarda canla başla mücadele edenleri, yani zor kullanarak milleti köle haline getirmek isteyenlerle millet haklarını korumaya çalışan gençleri ve yaşlıları, millet çoğunluğunu teşkil eden asıl halkı, ayni gözle»
görmelerine yol açmıştır.
Tesellimiz, bir yanlış teşhisden doğan bu yanlış ve tehlikeli görüşe bütün Millî Birlik Komitesinin katılmadığına, katılmayacağına inancımızdır. Fakat M. B. K. de böyle bir görüşü benimseyen ve yaymağa uğrasan iki kişi bile çıkması, çetin ve çetin olduğu kadar da temiz bir mücadele vermiş şerefli insanları yüreklerinden yaralamağa yetiyor.
O yürekler ki, 27 Mayıs Devrimini yapan kahramanlara şükranla doludur...
O insanlar ki, Türk ulusunun şerefi ve kendi şerefleri uğrunda göze almadıkları fedakârlık yoktur... olmadığına son yılların tarihi şahittir...
Yüreklerindeki şükran duygusu, kimseye, onların şerefleriyle oynamak, temiz mücadelerine leke sürmek hakkını vermez.
-------
NOT: Bu yazı, Millî Birlik Komitesinin dünkü basın konferansından önce yazılmıştı. Bu basın konferansında, yetkili sözcülerin beyanları, yazıda belirtilen üzüntü ve kaygılarımızı dağıttığı için; bize bu üzüntü ve kaygıları veren görüşlere Millî Birlik Komitesinin katılmadığı ve katılmayacağı yolundaki inancımızı doğruladığı için bahtiyarız.
BÜLENT ECEVİT
Bir "yanlış teşhis„in yanılttığı iki MBK. üyesi
Millî Birlik Komitesinin bir genç üyesi, Kurmay Yüzbaşı Muzaffer özdağ, Mersin'de diyor ki:
«Milletin saadet ve selâmet ümidiyle bağlandığı demokrasi dâvasının politikayı geçim kapısı edinen muvafık - muhalif bir zümre tarafından soysuz ve uğursuz bir didişme haline getirildiğini farkediyorduk. İktidar sahiplerinin ulusu ilk savaşa götüren son hıyanet teşebbüslerini adım adım takibettik. 27 Mayıs Millî Birlik hareketi parti bayrakları altında parçalanmış ve dağılmış ulusu ay yıldızlı bayrak altında toplamak için, kişiye hürriyetini, devlete kudretini iade etmek için yapıldı.»
Ertesi gün, İzmir'in Kurtuluş yıldönümü kutlanırken İzmir'de yaptığı bir konuşmada da, Millî Birlik Komitesinin bir başka genç üyesi, Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, şöyle diyor:
«Yıllardan beri politikacılar birbirine düştü. Meclisdeki çalışmaları, konuşmaları tetkik ettim. Yüzde 90'ı şahsî kaprisler üzerine yapılmış. Birbirlerine düşüp milleti ihmal ettiler, milleti birbirine düşman yaptılar. Yıllardan beri yalnız menfaat kapılarını çalan simsarların elinden milleti kurtaran bir ihtilâl yaptık. Memleketimizde tarafsız değil, taraflı bir idare vardı. Sadece 1950'den 1960'a değil, ben bu toprağın içinde yetişmiş insan olarak zaman tahdidi ile konuşmuyorum. Ben, maziyi iyisi ve kötüsü ile biliyorum. Yıllardan beri idareciler milleti ihmal ettiler. Kendi hasis dertlerine düştüler.»
Birinci konuşmanın gazetelerde yayınlandığı, ikinci konuşmanın da kürsüde yapıldığı gün, Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluş yıldönümüne de rastlıyordu. Bu kuruluş yıldönümünde, partiler üstü olan ve öyle olması gereken Millî Birlik Komitesinin hiç bir üyesinden, Cumhuriyet Halk Partisini övücü sözler beklemek, C.H.P. lileri kutlamalarını beklemek, hakkımız değildi, aklımızdan geçmezdi. Ama, 37 yıllık tarihi Cumhuriyet Turkiyesi'nin tarihiyle kaynaşmış, Türk Kurtuluş Savaşının içinden doğmuş, o Savaşın zaferi üzerine güçlü bir Türk Devleti kurmuş, bu devlete siyasal, sosyal ve ekonomik yönünü vermiş, Türk halkına, tarihinde ilk olarak, kendi yönetiminde gerçek egemenlik sağlamış, bunun sonucu olarak Türk halkının isteğine uyup kendi kurduğu Devletin başından çekilmiş, sonra, muhalefette geçen 10 yıl boyunca Halk egemenliğinin korunması için, Türk ulusunun şerefi için, Türk Devletinin yaşaması için ön safta çalışmış, hattâ savaşmış bir partinin üyeleri; o partinin, yıllardır nice ıstıraplara, fedakârlıklara, tehlikelere katlanan, 27 Mayıs devriminden bu yana da, Millî Birlik İdaresine yararlı olabilmek, Millî Birlik İdaresinin ödevini kolaylaştırabilmek için ellerinden geleni yapan, bu uğurda çalışmaksa çalışan, beklemekse bekleyen, susmaksa susan üyeleri, şerefli ve temiz üyeleri, partilerinin kuruluş yıldönümünde, herhalde, iki genç M. B. K. üyesinin kendilerini böylesine kötülemelerini, kendilerini suçlularla, şimdi hakettikleri cezaları bekleyenlerle bir tutmalarını, onlarla bir arada, ve «zaman tahdidini» aşıp bütün bir Cumhuriyet tarihini kapsayan bir devre içinde, suçlamalarını da beklemezlerdi.
Türk halkının hürriyeti uğrunda, insanca yaşama hakkı uğrunda, Türk ulusunun ve devletinin bütünlüğü ve itibarı uğrunda, Türk demokrasisinin korunması uğrunda 10 yıl ön safta, canlarını ve bütün varlıklarını ortaya koyarak mücadele etmiş şerefli insanlar, iki M. B. K. üyesinin ağzından, «politikayı geçim kapısı edinen.. bir zümre» arasında sayılacaklarını ummazlardı... «Kendi hasis dertlerine düşmüş», «yalnız menfaat kapılarını çalan simsarlar» arasında gösterileceklerini, ulusu parçalayıp dağıtmağa kalkışanlarla bir tutulacaklarını ummazlardı.
«Meclis çalışmalarını, konuşmalarını tetkik» ettiğini söyleyen M. B. K. üyesi Yüzbaşı Numan Esin, bunların «yüzde doksanının şahsî kaprisler üzerine» yapıldığına hükmediyor. Bu yüzde 90'a C.H.P. nin Meclis çalışmalarını, konuşmalarını da dahil ediyor.
Fakat Sayın Numan Esin'in hükmü ne olursa olsun, yıllardır Meclisin birçok toplantılarına, aileleriyle helâllaşarak, ulusun haklarını ve haysiyetini korumak uğrunda her tehlikeyi göze alarak giden C.H.P. milletvekilleri, eksikleri ne olursa olsun, bu çalışmalarından, çabalarından, konuşmalarından ötürü, şimdi vicdan huzuru içindedirler. Bu vicdan huzurunda, kardeş kavgasını önleyebilmek için ellerinden geleni yapmış, halkın önüne kendi canlarını siper etmiş olduklarını bilmenin de hissesi vardır.
Ocaklardan, bucaklardan, Meclis sıralarına, gazete sahifalarına, Parti merkezine kadar her yerde ve her kademede, hattâ zaman zaman, silâhlara karşı silâhsız olarak sokaklarda, Türk ulusunun hakları, hürriyeti, haysiyeti için canlarını ve şüphesiz bütün maddi varlıklarını hiçe sayarak mücadele etmiş insanların partisidir bu.
27 Mayıs Devrimi elbette bu Parti için yapılmış değildir ama, herhalde bu Partiye karşı da yapılmış olamazdı! Öyle olsa idi, 27 Mayıs Devriminin ilkeleri ve ülküsü ile C.H.P. lilerin uzun yıllardır uğrunda mücadele ettiği ilkeler ve ülkü arasında bir çelişme, hiç değilse bir ayrılık bulunması gerekirdi. Söyliyebilirler mi Sayın Numan Esin ve Sayın Muzaffer Özdağ, bu çelişme, bu ayrılık nerededir?
İnönü çok doğru ve çok zamanında söylemiş sözünü!.. «Yanlış teşhisle girişilen teşebbüsler» in tehlikelerine dikkati çekmekle çok isabet etmiş!
İşte bir yanlış teşhisdir ki, İnönü'nün dediği gibi, «27 Mayısı, millet içinde siyasi partilerin birbirleriyle çekişerek halkı saçsaça, başbaşa getirmeleri üzerine Ordunun kavgaya tutuşanları ayırması suretinde görmek» gibi «çok yanlış ve çok zararlı bir teşhis» dir ki, Millî Birlik Komitesinin iki genç üyesinin, gene İnönü'nün tam gününde tahmin ettiği gibi,
«zorbalık yolunu tutmaş olan, aslında millet azınlığını teşkil eden zümre ile millet hakları için hapishanelerde ve meydanlarda canla başla mücadele edenleri, yani zor kullanarak milleti köle haline getirmek isteyenlerle millet haklarını korumaya çalışan gençleri ve yaşlıları, millet çoğunluğunu teşkil eden asıl halkı, ayni gözle»
görmelerine yol açmıştır.
Tesellimiz, bir yanlış teşhisden doğan bu yanlış ve tehlikeli görüşe bütün Millî Birlik Komitesinin katılmadığına, katılmayacağına inancımızdır. Fakat M. B. K. de böyle bir görüşü benimseyen ve yaymağa uğrasan iki kişi bile çıkması, çetin ve çetin olduğu kadar da temiz bir mücadele vermiş şerefli insanları yüreklerinden yaralamağa yetiyor.
O yürekler ki, 27 Mayıs Devrimini yapan kahramanlara şükranla doludur...
O insanlar ki, Türk ulusunun şerefi ve kendi şerefleri uğrunda göze almadıkları fedakârlık yoktur... olmadığına son yılların tarihi şahittir...
Yüreklerindeki şükran duygusu, kimseye, onların şerefleriyle oynamak, temiz mücadelerine leke sürmek hakkını vermez.
-------
NOT: Bu yazı, Millî Birlik Komitesinin dünkü basın konferansından önce yazılmıştı. Bu basın konferansında, yetkili sözcülerin beyanları, yazıda belirtilen üzüntü ve kaygılarımızı dağıttığı için; bize bu üzüntü ve kaygıları veren görüşlere Millî Birlik Komitesinin katılmadığı ve katılmayacağı yolundaki inancımızı doğruladığı için bahtiyarız.
Koleksiyon
Alıntı
“Bir "Yanlış Teşhis"'in Yanılttığı İki MBK Üyesi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1238 ulaşıldı.