Adalet

Başlık: 
Adalet 
Kaynak: 
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 5 
Tarih: 
1960-09-08 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
GÜNAYDIN

BÜLENT ECEVİT

ADALET

Eski iktidarın en samımi hareketlerinden biri, adalet yılının kutlanmasına son vermiş olması idi. 1956 dan sonra, gerçekten adalet için ortada kutlanacak bir durum kalmamıştı. Kendi suçları, haksızlıkları yığıldıkça, Demokrat Parti iktidarı, bağımsız bir adalet kurumunu düşman gibi görür olmuştu. Hiç bir gerekçe göstermeksizin yargıçları yerlerinden oynatabiliyor, emekliye ayırabiliyor, türlü baskılarla, mahkemelere dilediği yargıları verdirmenin yollarını arıyordu.

Öyle kanunlar çıkarılmıştı ki, yargıçlar bağımsız kalsalardı, bile, birçok dâvalarda kolay kolay âdil olamazlardı. Çünkü uygulanmaları beklenen kanunlardan bazısı, yalnız Anayasaya değil, hukukun temel ilkelerine de aykırı idi.

Menfaatçi, zalim, baskıcı bir idare karşısında yurttaşın son sığınağı olabilecek adalet cıhazı, her gün biraz daha güvenilmez duruma düşürülüyordu.

İktidar başları, yurttaşın adalete güvenini yıkmayı bilhassa istiyorlardı. İktidarın beğenmediği yargılar veren yargıçların hemen cezalandırılması, bir Başbakanın bir Yargıtay kararını daha kesinleşmeden açıklaması gibi davranışlar, adalet cihazına umut bağlayanların bu umutlarını kırma isteğinden başka neye yorulabilirdi?.. Böylelikle yurtdaş, adalete de güvenemez duruma düşsün, ve iktidar başının, ancak kayıtsız şartsız itaat karşılığında ve insanlık onurunu feda etmek bahasına sağlanabilecek ahlâk dışı koruyuculuğuna sıgınmaktan başka bu yurtta yaşama yolu göremesin isteniyordu.

Bir bakıma iktidarın bu davranışı pek tabii idi. Adalet kurumu bağımsız olsa en ağır mahkûmiyetlere kendilerinin çarpılacaklarını bilen suçlular, ellerinde güç varken, elbette adaleti yok etmeğe çalışacaklardı. Tesadüflerin ve yanılmaların iktidara getirdiği ve türlü tertiplerin iktidarda tuttuğu bir eşkiya çetesinden adalete saygı elbette beklenemezdi.

Fakat her şeye rağmen, Türk Ulusu, adalet konusunda başarılı bir sınav geçirmiş sayılmalıdır. Haksız mahkûmiyetler çoğaldıkça, halkın vicdanı bir gerçek mahkeme haline gelmiş, ve bu vicdan mahkemesinde beraet edenler, çarpıldıkları cezaların ağırlığı ile orantılı olarak toplumda saygı kazanmışlardır. Öylelikle, onurlu insanlar için, haksız mahkûmiyetler, katlanılabilir hale gelmiş, onurlu ve haklı insanlar için ceza, hele siyasal dâvalarda, basın dâvalanrında, ürkütücülüğünü geniş ölçüde yitirmiştir.

Toplumun adalet duygusu, yer yer, hele bu duygunun etkisini daha çok duyurabildiği dar çevrelerde, yargıçları iktidarın baskısına karşı mukavemette desteklemiştir. Vereceği haksız yargıların halk gözünde kendini mahkûm edeceğini gören nice yargıç, halkın vereceği, hattâ halktan da önce kendi vicdanının vereceği mânevi cezaya uğramaktansa iktidarın maddî cezasına katlanmağa razı olmuştur.

Elbette bu arada iktidar baskısına boyun eğen, zayıf karakterli yargıçlar çıkmıştır. Ama bunların sayısı, hiç bir zaman, Demokrat Parti iktidarına, adalet cihazını dilediği gibi bir baskı ve adaletsizlik aracı olarak kullanma gücünü, güvenliğini verecek kadar çoğalmamıştır. Onun içindir ki, bu iktidarın yöneticileri, iktidarlarının sonuna doğru, her türlü baskıya rağmen adalet cihazını diledikleri kadar buyrukları altına alamadıklarını itiraf etmek zorunda kalmış, ve kanun dışı, adalet dışı bir idareyi engelsiz yürütebilmek için, yargı erkini geniş ölçüde mahkemelerden alıp kendi Meclis Gruplarına vermekten başka çare görememişlerdir.

D.P. iktidarının adalet cihazını yıkmağa çalıştığı yıllar, onurlu, dürüst yargıçlar için dayanılmaz işkence yılları olmuştur. İktidarı doğrudan doğruya ve dolayısiyle ilgilendiren her dâvada, âdil olmakla yargıç, kalabilmek arasında seçme yapmak zorunda kalmanın, onurlu, dürüst yargıçlar için ne büyük bedbahtlık olduğu bellidir.

Sayıları ne kadardır bilmiyoruz... O korkunç baskı yıllarını halk vicdanında mahkûm olmaksızın geçirebilmiş, 27 Mayıs 1960 sabahına alınları açık, başları dik erişebilmiş yargıçlar şimdi en büyük huzura, baskı karşısında boyun eğmemenin şerefli «ceza» larına uğramış birçok eski yargıçlar da artık en büyük teselliye kavuşmuş olmalıdırlar.

Yeni açılan adalet yılı, onurlu, dürüst yargıçları, lâyık oldukları, ve vicdanları ile yargıçlıkları arasında seçme yapmak mecburiyetine düşmemek için muhtaç bulundukları teminata kavuşturacak olan, Türk halkını da lâyık olduğu adalet cihazına kavuşturacak olan hükümlerin Anayasaya, kanunlara yazılmasını, yargı erkini tam bağımsızlığa kavuşturacak kurumların devlet düzenine yerleşmesini beklediğimiz yıldır.

Fakat bu teminat hükümlerinden, kurumlarından hiç biri, adaletin gerçek teminatının yurttaşta bulunduğunu, mağdur duruma düşen kendisi olmadığı hallerde bile yurttaşın adaletsizliğe isyan duygusunun adalet için en güvenilir, en etkili teminat olduğunu, bize ve bizden sonraki kuşaklara unutturmamalıdır. 

Dosyalar

1960.09.08.RE_B1.jpg
1960.09.08.RE_B2.jpg
1960.09.08.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Adalet,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1236 ulaşıldı.