"Devlet Ben'im"
Title:
"Devlet Ben'im"
Source:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 3
Date:
1960-08-26
Location:
Rahşan Ecevit Arşivi
Text:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
" Devlet Ben'im "
Onyedinci Yüzyıl Fransa'sında güçlü, enerjik fakat müstebit bir kral çıkıyor, «Devlet ben'im» diyordu. Kendi üstünde hiçbir kudret ve kendi kudretinde hiçbir sınır tanımayan bu Kral, devletine ihtişamla beraber felâket, servetle beraber sefalet getiriyordu. «Devlet ben'im» diyen «Güneş Kral» ın yakıcı ışığında, daha hür bır çağda yetişmiş üstün devlet adamları kuşağı tükendikten sonra yeni bir devlet adamları kuşağı yetişemiyor, düşünce hürriyeti gelişemiyor, huzursuzluk, yolsuzluk, adaletsizlik, ileride ancak bir büyük ihtilâlle giderilebilecek ölçüye varıyordu.
«Devlet ben'im» diyordu, Onyedinci Yüzyıl Fransa'sının «Güneş Kral» ı XIV. Louis, ve devlet için, gerçekten, devlet kendisiymiş gibi çalışıyordu.
«Devlet söz konusu olunca insan kendisi için çalışır.»
diyor, devletle kendini böylesine bir tutuyordu.
Şatafata, azamete fazlaca kapılan kendi çağının örnek kral saydığı XIV. Louis, hürriyet ülküsü benimsenip demokrasi yayıldıkça, Batı dünyasında, kötü hükümdar örneği, örnek tutulmasından en cok ürkülen mutlak ve müstebit hükümdar örneği haline gelmiştir. XIV Louis'in «Devlet ben'im» sözü de demokrasinin en kesin olarak reddettiği, demokrasiye inananların en çok nefret ettiği, bir daha kimse tarafından ağıza alınmasını istemediği bir söz olmuştur.
Oysa, «Devlet ben'im» sözünün kötülüğü, demokrasiye aykırılığı, demokrasiyi, fert hürriyetini benimseyenleri için ürkütücülüğü, bir tek kişinin, tek başına bir hükümdarın söylediği bir söz oluşundadır.
«Devlet ben'im» diyen bir tek kişi olunca, hele o bir tek kişi de devletin başındaki kimse olunca, elbette bu, yüzde yüz mutlakiyet, dayanılmaz bir istibdat doğurur.
Fakat aslında «Devlet ben'im» sözü, demokrasinin reddedeceği değil, benimsiyeceği bir söz olmalıdır: Yeter ki bu sözü, devletin bütün fertleri söyliyebilsin, yeter ki her yurttaş «Devlet ben'im» diyebilsin, ve bu sözü söyleme, «Devlet ben'im» diye düşünme yetkisini kimsenin tekeline bırakmasın!
— Fert mi devlet için, devlet mi fert için?..
O vakit, bu ezelî tartışma bile, her ferdin «Devlet ben'im» deyişinde eriyip gidecektir.
Devlet, halkın içinde doğmuştur. Burckhardt'ın benimsediği bir deyişle, «Halkın siyasal özü» dür. Ama halk, kendi içinden doğan, kendi «siyasal öz» ü olan bu varlığı kendi dışında ve üstünde görür olmuştur.
Hele bu, Türk toplumunda büsbütün böyledir. Devlete «baba» demişizdir. Kendi hayatımızı «Devlet baba» nın sorumluluğuna bırakmış, bütün gayreti devletten beklemiş, devletin gayretinin bizim gayretlerimizin toplamı olduğunu yeteri kadar kavramamışızdır. Kendimizi devletten sorumlu saymaz olmuşuzdur. Devlet de böylece, sorumluluğunu benimsemediğimiz için bize gereği gibi hizmet edemiyen, bütün sorumluluğumuzu üstüne yıktığımız için de, kendimizden doğduğu halde bizi ezebilen bir kuvvet olmuştur.
Demokrasinin bir büyük fazileti, devleti, içinden doğduğu halkın içine geri getirişidir. Demokrasinin verimli olabilmesi, ferdin devleti kendinden ayrı bir kuvvet gibi görme alışkanlığından kurtulup, kendini devletle bir görmesine, devlet için çalışmakla kendisi için çalışmayı bir tutmasına, devlet için çalışırken kendisi için çalışırmış gibi gayretli, kendisi için çalışırken devlet için çalışırmış gibi sorumlu davranmasına bağlıdır.
Geri kalmış bir memleket halkı için demokratik düzen içinde kalkınabilmenin yolu, ferdin devleti kendi dışında bir varlık olarak görmekten kurtulması, «Devlet ben'im» demesi, devletin iyiliğini de kötülüğünü de kendi iyiliği veya kötülüğü bilmesidir.
Fertler olarak herkes, hiç değilse sorumluluk duygusu ve kendi kendine saygısı olan herkes, «Devlet ben'im» demezse, ya devlet sahipsiz kalıp çöker, ya da tek başına «Devlet ben'im» diyen biri ortaya atılıp devlete sahip çıkar. Birinci ihtimal ulusun, ikinci ihtimal de demokrasinin ölümüne yol açar.
BÜLENT ECEVİT
" Devlet Ben'im "
Onyedinci Yüzyıl Fransa'sında güçlü, enerjik fakat müstebit bir kral çıkıyor, «Devlet ben'im» diyordu. Kendi üstünde hiçbir kudret ve kendi kudretinde hiçbir sınır tanımayan bu Kral, devletine ihtişamla beraber felâket, servetle beraber sefalet getiriyordu. «Devlet ben'im» diyen «Güneş Kral» ın yakıcı ışığında, daha hür bır çağda yetişmiş üstün devlet adamları kuşağı tükendikten sonra yeni bir devlet adamları kuşağı yetişemiyor, düşünce hürriyeti gelişemiyor, huzursuzluk, yolsuzluk, adaletsizlik, ileride ancak bir büyük ihtilâlle giderilebilecek ölçüye varıyordu.
«Devlet ben'im» diyordu, Onyedinci Yüzyıl Fransa'sının «Güneş Kral» ı XIV. Louis, ve devlet için, gerçekten, devlet kendisiymiş gibi çalışıyordu.
«Devlet söz konusu olunca insan kendisi için çalışır.»
diyor, devletle kendini böylesine bir tutuyordu.
Şatafata, azamete fazlaca kapılan kendi çağının örnek kral saydığı XIV. Louis, hürriyet ülküsü benimsenip demokrasi yayıldıkça, Batı dünyasında, kötü hükümdar örneği, örnek tutulmasından en cok ürkülen mutlak ve müstebit hükümdar örneği haline gelmiştir. XIV Louis'in «Devlet ben'im» sözü de demokrasinin en kesin olarak reddettiği, demokrasiye inananların en çok nefret ettiği, bir daha kimse tarafından ağıza alınmasını istemediği bir söz olmuştur.
Oysa, «Devlet ben'im» sözünün kötülüğü, demokrasiye aykırılığı, demokrasiyi, fert hürriyetini benimseyenleri için ürkütücülüğü, bir tek kişinin, tek başına bir hükümdarın söylediği bir söz oluşundadır.
«Devlet ben'im» diyen bir tek kişi olunca, hele o bir tek kişi de devletin başındaki kimse olunca, elbette bu, yüzde yüz mutlakiyet, dayanılmaz bir istibdat doğurur.
Fakat aslında «Devlet ben'im» sözü, demokrasinin reddedeceği değil, benimsiyeceği bir söz olmalıdır: Yeter ki bu sözü, devletin bütün fertleri söyliyebilsin, yeter ki her yurttaş «Devlet ben'im» diyebilsin, ve bu sözü söyleme, «Devlet ben'im» diye düşünme yetkisini kimsenin tekeline bırakmasın!
— Fert mi devlet için, devlet mi fert için?..
O vakit, bu ezelî tartışma bile, her ferdin «Devlet ben'im» deyişinde eriyip gidecektir.
Devlet, halkın içinde doğmuştur. Burckhardt'ın benimsediği bir deyişle, «Halkın siyasal özü» dür. Ama halk, kendi içinden doğan, kendi «siyasal öz» ü olan bu varlığı kendi dışında ve üstünde görür olmuştur.
Hele bu, Türk toplumunda büsbütün böyledir. Devlete «baba» demişizdir. Kendi hayatımızı «Devlet baba» nın sorumluluğuna bırakmış, bütün gayreti devletten beklemiş, devletin gayretinin bizim gayretlerimizin toplamı olduğunu yeteri kadar kavramamışızdır. Kendimizi devletten sorumlu saymaz olmuşuzdur. Devlet de böylece, sorumluluğunu benimsemediğimiz için bize gereği gibi hizmet edemiyen, bütün sorumluluğumuzu üstüne yıktığımız için de, kendimizden doğduğu halde bizi ezebilen bir kuvvet olmuştur.
Demokrasinin bir büyük fazileti, devleti, içinden doğduğu halkın içine geri getirişidir. Demokrasinin verimli olabilmesi, ferdin devleti kendinden ayrı bir kuvvet gibi görme alışkanlığından kurtulup, kendini devletle bir görmesine, devlet için çalışmakla kendisi için çalışmayı bir tutmasına, devlet için çalışırken kendisi için çalışırmış gibi gayretli, kendisi için çalışırken devlet için çalışırmış gibi sorumlu davranmasına bağlıdır.
Geri kalmış bir memleket halkı için demokratik düzen içinde kalkınabilmenin yolu, ferdin devleti kendi dışında bir varlık olarak görmekten kurtulması, «Devlet ben'im» demesi, devletin iyiliğini de kötülüğünü de kendi iyiliği veya kötülüğü bilmesidir.
Fertler olarak herkes, hiç değilse sorumluluk duygusu ve kendi kendine saygısı olan herkes, «Devlet ben'im» demezse, ya devlet sahipsiz kalıp çöker, ya da tek başına «Devlet ben'im» diyen biri ortaya atılıp devlete sahip çıkar. Birinci ihtimal ulusun, ikinci ihtimal de demokrasinin ölümüne yol açar.
Collection
Citation
“"Devlet Ben'im",” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 24, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1226.