Balık
Başlık:
Balık
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 3
Tarih:
1960-08-01
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
BALIK
Toprağın verim düşüklüğünden, makinalı tarıma elvermiyecek kadar küçük parçalara bölündüğünden, sulama güçlüğünden, toprak kaymalarından, orman yanmalarından, hayvancılığın gerilemesinden, sonuç olarak da ekonomik durumumuzun gitgide kötülediğinden, bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin kendi nüfusunu beslemeyecek duruma geldiğinden söz edilir; ama nedense bir türlü gözler karadan denize çevrilmez, balıktan söz edilmez. Komşularımızın gözü, yurdumuzu üç yanından çeviren, her biri birer balık hazinesi denizlerimizdedir; ama yokluktan kıvransak, o hazinelere hemen hemen elsürülmez.
Bu nedense böyle gelmiş böyle gider.
Dikkat edilirse, yurdumuzu kalkındırmada, halkımızı ferahlığa kavuşturmada yardımı dokunabilecek her imkânın üzerine titizlikle eğilindiği, türlü ekonomik kurulların bu imkânları incelediği, toprağın altındaki belli belirsiz petrol kaynakları üzerine bile büyük hayaller kurulduğu şu son haftalar içinde bile, daha hatırlayabildiğimiz kadar balıktan söz edilmemiştir.
Oysa belki de balıkçılık en az yatırımla, en az emekle, en kısa zamanda en büyük servet kaynaklarımızdan biri olabilecek bir alandır.
Geçen yaz İzmir'de, Yunanlıların kaçak balık avlıyabilmek için her tehlikeyi göze aldıkları lıkçısını yanyana görmüştüm. Belirli bir miktarın üstünde ba canlı servet dolu bir denizle, işssizlikten bunalmış, parasızlıktan yoksul düşmüş Türk balık tutamazlardı; çünkü sağlam ağ yoktu, gerekli gemiler yoktu, araç yoktu... Hepsi pek küçük bir yatırım gerektiren bu imkânlar sağlansa bile, gene belirli bir miktarın üstünde balık tutulamazdı, çünkü o miktarın üstünde balığın muhafaza edilebileceği soğutma ve dondurma tertibatı yoktu. Üstelik Çeşme'de Et ve Balık Kurumu büyük mükemmel bir huzhane de kurdurmuştu. Fakat bu buzhane balıkçılıktan başka her işe yarıyordu. Her gün, Çeşme Ilıcasının varlıklı bölgesine buradan kamyonlar ve arabalar dolusu buz taşınıyordu. Dünyanın hiç bir yerinde öylesi buz bolluğu düşünemezdim. Denizde balık, buzhanede buz, kıyıda balıkçı: Bu üçü bir türlü bir araya getirilemiyordu... Buz bardaklara doluyor, balık denizde kalıyor, balıkçılar işsiz ve parasız dolanıyordu.
Kim bilir, başka kıyılarımızda da buna benzer daha ne dramlar oynanıyordu!
Yakından bilemiyeceğim bir işte kimsenin günahına girmek istemem; ama bilmesi gerekenlerin dediğine göre, balık hazinesi denizlerimizin gereğince işletilmesine engel olanların başında, tutulan balığın az, balıktan gelirlerinin çok olmasını, ve teşkilâtlı balıkçılığın kendi tekellerinde kalmasını gözeten belli birkaç balık kıralı gelirmiş!.. Bunlar, kendi çıkarları için, Türk balıkçılığını geri bıraktırmanın yollarını, ne yapar eder, her zaman bulurlarmış!
Fakat bu iddadaki gerçek payı ne olursa olsun, Türkiye'de balıkçılığın önemi ve imkânları halk ve devletçe kavrandığı gün, denizlerimizdeki bu hazineleri gereğince işletmemize hiç bir ciddi engel kalmayacaktır.
Toprağımızın altında petrol ya bulunur ya bulunamaz; ekilen toprağımız ya korunabilir ya korunamaz; ormanlarımız ya kurtarılabilir ya kurtarılamaz.. Ama kesin olarak diyebiliriz ki balık denizlerimizdedir ve istenirse istendiği kadar tutulabilir... Dar gelirlilerin sofrasında etin eksikliğini giderebilir: topraktan artan iş gücünü hiç değilse bir kısmına denizde iş bulunabilir: işi balıkçılık olanlar rahat gecinebilecek duruma gelebilir; ve denizlerimizdeki hazineler döviz olup Devlet hazinesine akabilir.
BÜLENT ECEVİT
BALIK
Toprağın verim düşüklüğünden, makinalı tarıma elvermiyecek kadar küçük parçalara bölündüğünden, sulama güçlüğünden, toprak kaymalarından, orman yanmalarından, hayvancılığın gerilemesinden, sonuç olarak da ekonomik durumumuzun gitgide kötülediğinden, bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin kendi nüfusunu beslemeyecek duruma geldiğinden söz edilir; ama nedense bir türlü gözler karadan denize çevrilmez, balıktan söz edilmez. Komşularımızın gözü, yurdumuzu üç yanından çeviren, her biri birer balık hazinesi denizlerimizdedir; ama yokluktan kıvransak, o hazinelere hemen hemen elsürülmez.
Bu nedense böyle gelmiş böyle gider.
Dikkat edilirse, yurdumuzu kalkındırmada, halkımızı ferahlığa kavuşturmada yardımı dokunabilecek her imkânın üzerine titizlikle eğilindiği, türlü ekonomik kurulların bu imkânları incelediği, toprağın altındaki belli belirsiz petrol kaynakları üzerine bile büyük hayaller kurulduğu şu son haftalar içinde bile, daha hatırlayabildiğimiz kadar balıktan söz edilmemiştir.
Oysa belki de balıkçılık en az yatırımla, en az emekle, en kısa zamanda en büyük servet kaynaklarımızdan biri olabilecek bir alandır.
Geçen yaz İzmir'de, Yunanlıların kaçak balık avlıyabilmek için her tehlikeyi göze aldıkları lıkçısını yanyana görmüştüm. Belirli bir miktarın üstünde ba canlı servet dolu bir denizle, işssizlikten bunalmış, parasızlıktan yoksul düşmüş Türk balık tutamazlardı; çünkü sağlam ağ yoktu, gerekli gemiler yoktu, araç yoktu... Hepsi pek küçük bir yatırım gerektiren bu imkânlar sağlansa bile, gene belirli bir miktarın üstünde balık tutulamazdı, çünkü o miktarın üstünde balığın muhafaza edilebileceği soğutma ve dondurma tertibatı yoktu. Üstelik Çeşme'de Et ve Balık Kurumu büyük mükemmel bir huzhane de kurdurmuştu. Fakat bu buzhane balıkçılıktan başka her işe yarıyordu. Her gün, Çeşme Ilıcasının varlıklı bölgesine buradan kamyonlar ve arabalar dolusu buz taşınıyordu. Dünyanın hiç bir yerinde öylesi buz bolluğu düşünemezdim. Denizde balık, buzhanede buz, kıyıda balıkçı: Bu üçü bir türlü bir araya getirilemiyordu... Buz bardaklara doluyor, balık denizde kalıyor, balıkçılar işsiz ve parasız dolanıyordu.
Kim bilir, başka kıyılarımızda da buna benzer daha ne dramlar oynanıyordu!
Yakından bilemiyeceğim bir işte kimsenin günahına girmek istemem; ama bilmesi gerekenlerin dediğine göre, balık hazinesi denizlerimizin gereğince işletilmesine engel olanların başında, tutulan balığın az, balıktan gelirlerinin çok olmasını, ve teşkilâtlı balıkçılığın kendi tekellerinde kalmasını gözeten belli birkaç balık kıralı gelirmiş!.. Bunlar, kendi çıkarları için, Türk balıkçılığını geri bıraktırmanın yollarını, ne yapar eder, her zaman bulurlarmış!
Fakat bu iddadaki gerçek payı ne olursa olsun, Türkiye'de balıkçılığın önemi ve imkânları halk ve devletçe kavrandığı gün, denizlerimizdeki bu hazineleri gereğince işletmemize hiç bir ciddi engel kalmayacaktır.
Toprağımızın altında petrol ya bulunur ya bulunamaz; ekilen toprağımız ya korunabilir ya korunamaz; ormanlarımız ya kurtarılabilir ya kurtarılamaz.. Ama kesin olarak diyebiliriz ki balık denizlerimizdedir ve istenirse istendiği kadar tutulabilir... Dar gelirlilerin sofrasında etin eksikliğini giderebilir: topraktan artan iş gücünü hiç değilse bir kısmına denizde iş bulunabilir: işi balıkçılık olanlar rahat gecinebilecek duruma gelebilir; ve denizlerimizdeki hazineler döviz olup Devlet hazinesine akabilir.
Koleksiyon
Alıntı
“Balık,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1213 ulaşıldı.