Aydınların Ödevi ve Bir Hatırlatma
Başlık:
Aydınların Ödevi ve Bir Hatırlatma
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" No 13217, s. 1
Tarih:
1960-06-18
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi / Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Aydınların ödevi ve bir hatırlatma
Hürriyetsiz günlerden, hürriyet ve demokrasi ülküsünü yaymanın yasak olduğu, «hürriyet» diye haykırmanın ölümü göze almak olduğu kara günlerden, Hükümetin aydınlara hürriyet ve demokrasi ülküsünü yayma ödevi verdiği mutlu günlere geldik. Millî Eğitim Bakanı Sayın Prof. Fehmi Yavuz'un dün yayınlanan demecini okurken, Hükümetin aydınlara böyle bir ödev verdiği, böyle bir ödevin yerine getirilebilmesi için her türlü kolaylığı vadettiği bir Türkiye'de yaşamanın sevincini, öğüncünü duyduk.
Sayın Bakan,
«Atatürk ideallerinin, hür ve müsbet düşünce ışığının, yurdun en uzak köşelerine kadar süratle yayılması yolundaki büyük vazifeye hassasiyetle devam edilecektir. 27 Mayıs inkılâbını yaratan anlayış ve iradenin devamı, açtığımız hürriyet devrinin idame ve muhafazası için şarttır. İşte bunun içindir ki meslekdaşlarımı ve sanatkârlarımızı bu yolda özel bir himmet ve gayret göstermeğe davet ediyorum. Onların bütün vatandaşlarımızı aydınlatmalarını, inkılâbın mânasını, her cephesiyle, her zaman, her yerde yaymalarını rica ediyorum», diyor.
Bir gün önce de üniversite öğretici ve öğrencilerinin, kendi kendilerine böyle bir karar verdiklerini, yaz aylarında yurdu köy köy dolaşıp, devrimlerin ve bilimin, hürriyet ve demokrasinin ışığını yayacaklarını okumuştuk.
Kara hırslarının ve maddî menfaatlerinin tatmini imkânını, ancak, Demokrat Parti idaresi gibi bir idarenin yeniden kurulmasında görenler, belki Millî Birlik İdaresine karşı açıktan cephe almağa cesaret edemeyeceklerdir; fakat, tıpkı D.P. idarecileri gibi, cehaletle ve gerilikle işbirliği yaparak, cehaleti ve geriliği kendi maksatları için istismar ederek, şimdi kurulmasını çalışılan ahlâkçı, devrimci ve demokratik toplum düzeninin temellerini çürütmeğe çalışacaklardır.
Böyle tertiplere karşı mücadelenin başlıca yolu, aydınların, öğreticisi ve öğrencisiyle, sanatçısı ve yazarıyla bütün aydınların, yurda ışık dağıtma ödevini benimsemeleridir. Bunu yaparken, aydınlar, memleketi, memleketin ihtiyaç ve meselelerini daha iyi öğrenmek, Türk köylüsünün — gereği gibi işlenir, hele şehirlileşme sırasında yitirilmemesi sağlanabilirse, millet olarak «çağdaş medeniyet seviyesi üstüne» kısa zamanda çıkmamızı mümkün kılacak — üstün vasıflarını daha yakından tanımak ve değerlendirmek imkânını da bulmuş olacaklardır.
Ancak bu çabaların verimli ve sürekli olabilmesi için, bir teşkilâta — merkeziyetçi olmayan ve devletten çok halka dayanan — bir teşkilâta ihtiyaç vardır. 27 Mayıs hareketinden hemen sonra yazdığımız bir yazıda da öne sürdüğümüz gibi, (x) bizim görüşümüzce, böyle bir teşkilâtı kurabilmenin en kısa yolu, Halkevlerini ve Halkodalarını, gerekirse başka bir ad altında ve Hükümete de herhangi bir partiye de bağlı olmayacak şekilde, yeniden diriltmektir.
Köylere dağılacak üniversiteliler ve öğretmenler, raflarındaki kitapların — kese kâğıdı yapılan veya kim bilir nerede çürümeğe bırakılan kitapların — yerine çay bardakları, iskambil kâğıtları, domino takımları konulmuş, konferanslar, temsiller verilen sahnelerine kahve ocakları kurlumuş eski Halkodalarını yeniden birer devrimci kültür ocağı haline getirmek gibi zevkli ve şerefli bir hizmette de bulunma imkânına kavuşabilmelidirler.
-------------
(x) — 3 Haziran Cuma günkü Ulus'un bu köşesinde çıkan «Yeni Devrin kültür ocakları» başlıklı yazı.
BÜLENT ECEVİT
Aydınların ödevi ve bir hatırlatma
Hürriyetsiz günlerden, hürriyet ve demokrasi ülküsünü yaymanın yasak olduğu, «hürriyet» diye haykırmanın ölümü göze almak olduğu kara günlerden, Hükümetin aydınlara hürriyet ve demokrasi ülküsünü yayma ödevi verdiği mutlu günlere geldik. Millî Eğitim Bakanı Sayın Prof. Fehmi Yavuz'un dün yayınlanan demecini okurken, Hükümetin aydınlara böyle bir ödev verdiği, böyle bir ödevin yerine getirilebilmesi için her türlü kolaylığı vadettiği bir Türkiye'de yaşamanın sevincini, öğüncünü duyduk.
Sayın Bakan,
«Atatürk ideallerinin, hür ve müsbet düşünce ışığının, yurdun en uzak köşelerine kadar süratle yayılması yolundaki büyük vazifeye hassasiyetle devam edilecektir. 27 Mayıs inkılâbını yaratan anlayış ve iradenin devamı, açtığımız hürriyet devrinin idame ve muhafazası için şarttır. İşte bunun içindir ki meslekdaşlarımı ve sanatkârlarımızı bu yolda özel bir himmet ve gayret göstermeğe davet ediyorum. Onların bütün vatandaşlarımızı aydınlatmalarını, inkılâbın mânasını, her cephesiyle, her zaman, her yerde yaymalarını rica ediyorum», diyor.
Bir gün önce de üniversite öğretici ve öğrencilerinin, kendi kendilerine böyle bir karar verdiklerini, yaz aylarında yurdu köy köy dolaşıp, devrimlerin ve bilimin, hürriyet ve demokrasinin ışığını yayacaklarını okumuştuk.
Kara hırslarının ve maddî menfaatlerinin tatmini imkânını, ancak, Demokrat Parti idaresi gibi bir idarenin yeniden kurulmasında görenler, belki Millî Birlik İdaresine karşı açıktan cephe almağa cesaret edemeyeceklerdir; fakat, tıpkı D.P. idarecileri gibi, cehaletle ve gerilikle işbirliği yaparak, cehaleti ve geriliği kendi maksatları için istismar ederek, şimdi kurulmasını çalışılan ahlâkçı, devrimci ve demokratik toplum düzeninin temellerini çürütmeğe çalışacaklardır.
Böyle tertiplere karşı mücadelenin başlıca yolu, aydınların, öğreticisi ve öğrencisiyle, sanatçısı ve yazarıyla bütün aydınların, yurda ışık dağıtma ödevini benimsemeleridir. Bunu yaparken, aydınlar, memleketi, memleketin ihtiyaç ve meselelerini daha iyi öğrenmek, Türk köylüsünün — gereği gibi işlenir, hele şehirlileşme sırasında yitirilmemesi sağlanabilirse, millet olarak «çağdaş medeniyet seviyesi üstüne» kısa zamanda çıkmamızı mümkün kılacak — üstün vasıflarını daha yakından tanımak ve değerlendirmek imkânını da bulmuş olacaklardır.
Ancak bu çabaların verimli ve sürekli olabilmesi için, bir teşkilâta — merkeziyetçi olmayan ve devletten çok halka dayanan — bir teşkilâta ihtiyaç vardır. 27 Mayıs hareketinden hemen sonra yazdığımız bir yazıda da öne sürdüğümüz gibi, (x) bizim görüşümüzce, böyle bir teşkilâtı kurabilmenin en kısa yolu, Halkevlerini ve Halkodalarını, gerekirse başka bir ad altında ve Hükümete de herhangi bir partiye de bağlı olmayacak şekilde, yeniden diriltmektir.
Köylere dağılacak üniversiteliler ve öğretmenler, raflarındaki kitapların — kese kâğıdı yapılan veya kim bilir nerede çürümeğe bırakılan kitapların — yerine çay bardakları, iskambil kâğıtları, domino takımları konulmuş, konferanslar, temsiller verilen sahnelerine kahve ocakları kurlumuş eski Halkodalarını yeniden birer devrimci kültür ocağı haline getirmek gibi zevkli ve şerefli bir hizmette de bulunma imkânına kavuşabilmelidirler.
-------------
(x) — 3 Haziran Cuma günkü Ulus'un bu köşesinde çıkan «Yeni Devrin kültür ocakları» başlıklı yazı.
Koleksiyon
Alıntı
“Aydınların Ödevi ve Bir Hatırlatma,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1185 ulaşıldı.