İş Hayatının "Çoruh Mürettebatı"
Title:
İş Hayatının "Çoruh Mürettebatı"
Source:
Ulus, "Günün Işığında" No 13183, ss. 1, 5
Date:
1960-04-14
Location:
Atatürk Kitaplığı
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
İş hayatının "Çoruh mürettebatı,,
Bülent ECEVİT
Birkaç yıl önce Ulus Gazetesi, başlığında, Kasım Gülek'in bir konuşmasından naklen, Türk iş adamlarının umumiyetle namuslu kimseler olduklarını yazdığı için mahkemeye verilmişti. O sırada Demokrat Parti iktidarı, Türk iş adamlarının toptan kötü kişiler olduklarına itiraz edilmesine bile tahammül edemiyor, Türk iş adamlarının haysiyetinin iktidardan gelen ağır tecavüzlere karşı korunmasını bile ağır bir suç sayıyordu.
Şimdi İnönü'ye bazı iş adamlarının siyasi baskı karşısındaki davranışlarından ötürü söylediği sözler için, biribirinden şiddetli, «Nefret»li, «İğrenç»li teller çeken sayın iş adamları, Türkiye Bankalar Birliği, Ankara Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Borsası, Adana Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları, Dinçkök'ler, Esi'ler, Başeğmezler... O sırada başlarınız neden eğikti? D.P. iktidarının, iş adamları arasında namuslu kimseler bulunduğunu söylemeyi bile suç saydığı günlerde, bu hiddet ve şiddetiniz, temsil ettiğiniz zümre mensuplarının haysiyetleri üzerindeki bu hassasiyetiniz, İnönü'ye —Kendi kullandığınız bir tabirle— bu «İğrenç» telleri yazan celâdetli kalemleriniz nerede idi?
İş adamlarımız arasında haysiyetli kimseler elbette büyük çoğunluğu teşkil eder. Bu haysiyetli iş adamları arasından, baskıya «Hayır» diyebilenler de çıkmıştır; ve onların medenî cesareti İnönü'nün belirttiği gibi, «Çirkin tertipleri bütün çıplaklığı ile umumi efkârın gözleri önüne» sermeğe, «Perdeyi yırtma»ğa yetmiştir.
İktidar, bu medenî cesaret sahibi haysiyetli insanlardan bir Cihat İren'in Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Genel Sekreterliğinden istifa mektubunda yaptığı açıklamayı inkâr edebilmiş mi, tekzib edebilmiş midir? Bu istifa mektubu ile yırtılan «Perde»yi yamayabilmiş midir?
İnönü'nün yaptığı, bazı bankaların umum müdürleri ile bazı iş adamlarını uyarmaktan ibarettir. «Vatandaş emniyeti ve mevduatı ile yaşıyan bankaların bazılarının umum müdürlerini» bir «Büyük suiistimal tertibine alet» olmanın «Ayıp»lığı ve cezaları hakkında; «Tazyiki bahane ederek daha geniş kazanç peşinde koşan» bazı iş adamlarını «Ticaret hayatında kumar oynamanın akibeti» hakkında; haysiyetli iş adamlarını ise, kanuna ve ahlâka aykırı baskılara «Hayır» diyebilmenin faydaları hakkında uyarmak...
İnönü, uyarışında, bütün bankaları değil, «Bazı» bankaları hedef tutmuştu. O «Bazı» bankaların hangileri olduğunu Türkiye Bankalar Birliği Başkanı şüphesiz pek iyi bildiği halde, İnönü'ye çektiği telde bütün Türk bankacılığı adına cevap vererek «Türk bankacılığını kül halinde» o «Bazı» bankalarla bir safa sokma hakkını nereden almıştır?
«Ticaret hayatında kumar» oynamayı marifet sayanlar, belki bütün uyarışlara rağmen, bu tehlikeli oyuna devam edeceklerdir. Çünkü onlar, kendi iş üslûplarına, Demokrat Parti iktidarı devrinden daha uygun zemin bulamazlar. Bu devir, bir yanda çoğunluğun sefalete mahkûm edildiği, öbür yanda ise iktidar başının ne suretle olursa olsun «Her mahallede birkaç milyoner» yetiştirmekle öğündüğü devirdir. «Ticaret hayatında kumar» oynamayı marifet sayanlar, ve ticareti her türlü ahlâk kaygısının ve topluma hizmet borcunun ötesinde bir faaliyet alanı sanacak zihniyette bulunanlar, elbette, mahallenin milyonerleri arasına zahmetsizce geçebilmek için önlerine çıkarılan bir fırsatı, kanuna uygun olsun olmasın, ahlâki olsun olmasın, dört elle yakalıyacaklardı.
Ama haysiyetli iş adamlarını uyarmak faydasız olmayacaktı. İktidar partisi idarecileri de, şimdi, böyle bir uyarışın faydasız olmayacağını görmenin hiddet ve telâşı içindedirler. «Vatan Cephesi» ne kimlerin kolay kazanç gayesiyle geçtiğini vatandaş çok iyi teşhis edecek durumdadır. Onlar toplum içinde kendilerine ünlü Çoruh Şilebinin mürettebatı gözüyle bakıldığını göreceklerdir.
Gerçi toplumun keşmekeş içine düştüğü devrelerde «Gemisini kurtaran kaptan» zihniyetine itibar edenler hali ile çoğalır. Fakat kaçakçılık suçu ile mahkûm olmaktan Okyanus ortasında bir «Kalkınma» teli çekip «Vatan Cephesi» ne katılarak kurtulmayı uman Çoruh Şilebi mürettebatının kaptanlık anlayışı ile bu memlekette kimse gemisini kurtaramıyacaktır. Şimdi kurtarılmış sanılan gemiler, D.P. iktidarının yaklaşan cezir saatinde altlarındaki sular çekilip kayalara oturacaktır.
İnönü, «Tazyiki bahane ederek daha geniş kazanç peşinde koşan» mahdut kimseleri böyle tehlikelere karşı uyarmıştır.
----------
DÜZELTME: Dün bu köşede çıkan «Cumhurbaşkanı Valilerle ne konuşur» başlıklı yazının 5'inci sayfadaki parçasında, 18'inci satırda başlayan cümlenin başlangıcı şöyle olacaktır : (Muhalefette iken, «Vatandaşların ferdî ve içtimaî hürriyet ve müsavatı» nın «Devlet varlığı ve otoritesi içinde» görülmesine bile tahammül edemeyen, «Devlet varlığı içinde Hükümet ve teşkilâtı, halkın dışında ve üstünde bir kuvvet değildir» diyen bir partinin...)
İş hayatının "Çoruh mürettebatı,,
Bülent ECEVİT
Birkaç yıl önce Ulus Gazetesi, başlığında, Kasım Gülek'in bir konuşmasından naklen, Türk iş adamlarının umumiyetle namuslu kimseler olduklarını yazdığı için mahkemeye verilmişti. O sırada Demokrat Parti iktidarı, Türk iş adamlarının toptan kötü kişiler olduklarına itiraz edilmesine bile tahammül edemiyor, Türk iş adamlarının haysiyetinin iktidardan gelen ağır tecavüzlere karşı korunmasını bile ağır bir suç sayıyordu.
Şimdi İnönü'ye bazı iş adamlarının siyasi baskı karşısındaki davranışlarından ötürü söylediği sözler için, biribirinden şiddetli, «Nefret»li, «İğrenç»li teller çeken sayın iş adamları, Türkiye Bankalar Birliği, Ankara Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Borsası, Adana Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları, Dinçkök'ler, Esi'ler, Başeğmezler... O sırada başlarınız neden eğikti? D.P. iktidarının, iş adamları arasında namuslu kimseler bulunduğunu söylemeyi bile suç saydığı günlerde, bu hiddet ve şiddetiniz, temsil ettiğiniz zümre mensuplarının haysiyetleri üzerindeki bu hassasiyetiniz, İnönü'ye —Kendi kullandığınız bir tabirle— bu «İğrenç» telleri yazan celâdetli kalemleriniz nerede idi?
İş adamlarımız arasında haysiyetli kimseler elbette büyük çoğunluğu teşkil eder. Bu haysiyetli iş adamları arasından, baskıya «Hayır» diyebilenler de çıkmıştır; ve onların medenî cesareti İnönü'nün belirttiği gibi, «Çirkin tertipleri bütün çıplaklığı ile umumi efkârın gözleri önüne» sermeğe, «Perdeyi yırtma»ğa yetmiştir.
İktidar, bu medenî cesaret sahibi haysiyetli insanlardan bir Cihat İren'in Türkiye Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Genel Sekreterliğinden istifa mektubunda yaptığı açıklamayı inkâr edebilmiş mi, tekzib edebilmiş midir? Bu istifa mektubu ile yırtılan «Perde»yi yamayabilmiş midir?
İnönü'nün yaptığı, bazı bankaların umum müdürleri ile bazı iş adamlarını uyarmaktan ibarettir. «Vatandaş emniyeti ve mevduatı ile yaşıyan bankaların bazılarının umum müdürlerini» bir «Büyük suiistimal tertibine alet» olmanın «Ayıp»lığı ve cezaları hakkında; «Tazyiki bahane ederek daha geniş kazanç peşinde koşan» bazı iş adamlarını «Ticaret hayatında kumar oynamanın akibeti» hakkında; haysiyetli iş adamlarını ise, kanuna ve ahlâka aykırı baskılara «Hayır» diyebilmenin faydaları hakkında uyarmak...
İnönü, uyarışında, bütün bankaları değil, «Bazı» bankaları hedef tutmuştu. O «Bazı» bankaların hangileri olduğunu Türkiye Bankalar Birliği Başkanı şüphesiz pek iyi bildiği halde, İnönü'ye çektiği telde bütün Türk bankacılığı adına cevap vererek «Türk bankacılığını kül halinde» o «Bazı» bankalarla bir safa sokma hakkını nereden almıştır?
«Ticaret hayatında kumar» oynamayı marifet sayanlar, belki bütün uyarışlara rağmen, bu tehlikeli oyuna devam edeceklerdir. Çünkü onlar, kendi iş üslûplarına, Demokrat Parti iktidarı devrinden daha uygun zemin bulamazlar. Bu devir, bir yanda çoğunluğun sefalete mahkûm edildiği, öbür yanda ise iktidar başının ne suretle olursa olsun «Her mahallede birkaç milyoner» yetiştirmekle öğündüğü devirdir. «Ticaret hayatında kumar» oynamayı marifet sayanlar, ve ticareti her türlü ahlâk kaygısının ve topluma hizmet borcunun ötesinde bir faaliyet alanı sanacak zihniyette bulunanlar, elbette, mahallenin milyonerleri arasına zahmetsizce geçebilmek için önlerine çıkarılan bir fırsatı, kanuna uygun olsun olmasın, ahlâki olsun olmasın, dört elle yakalıyacaklardı.
Ama haysiyetli iş adamlarını uyarmak faydasız olmayacaktı. İktidar partisi idarecileri de, şimdi, böyle bir uyarışın faydasız olmayacağını görmenin hiddet ve telâşı içindedirler. «Vatan Cephesi» ne kimlerin kolay kazanç gayesiyle geçtiğini vatandaş çok iyi teşhis edecek durumdadır. Onlar toplum içinde kendilerine ünlü Çoruh Şilebinin mürettebatı gözüyle bakıldığını göreceklerdir.
Gerçi toplumun keşmekeş içine düştüğü devrelerde «Gemisini kurtaran kaptan» zihniyetine itibar edenler hali ile çoğalır. Fakat kaçakçılık suçu ile mahkûm olmaktan Okyanus ortasında bir «Kalkınma» teli çekip «Vatan Cephesi» ne katılarak kurtulmayı uman Çoruh Şilebi mürettebatının kaptanlık anlayışı ile bu memlekette kimse gemisini kurtaramıyacaktır. Şimdi kurtarılmış sanılan gemiler, D.P. iktidarının yaklaşan cezir saatinde altlarındaki sular çekilip kayalara oturacaktır.
İnönü, «Tazyiki bahane ederek daha geniş kazanç peşinde koşan» mahdut kimseleri böyle tehlikelere karşı uyarmıştır.
----------
DÜZELTME: Dün bu köşede çıkan «Cumhurbaşkanı Valilerle ne konuşur» başlıklı yazının 5'inci sayfadaki parçasında, 18'inci satırda başlayan cümlenin başlangıcı şöyle olacaktır : (Muhalefette iken, «Vatandaşların ferdî ve içtimaî hürriyet ve müsavatı» nın «Devlet varlığı ve otoritesi içinde» görülmesine bile tahammül edemeyen, «Devlet varlığı içinde Hükümet ve teşkilâtı, halkın dışında ve üstünde bir kuvvet değildir» diyen bir partinin...)
Collection
Citation
“İş Hayatının "Çoruh Mürettebatı",” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 25, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1169.