Sorumsuzlar
Başlık:
Sorumsuzlar
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 13095, ss. 1, 5
Tarih:
1960-01-15
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
SORUMSUZLAR
Bülent ECEVİT
Bütçe Encümeninde Dışişleri Bakanlığı Bütçesi görüşülürken, Prof. Turhan Feyzioğlu, Demokrat Partili Mazbata Muharriri Milletvekilinin, II. Dünya Harbine girmeyişimizi «taahhütlere sadakatsizlik» ve «nötralizm» olarak vasıflandırmasına cevap veriyordu. O arada, uzun yıllar profesörlük yapmış, şimdi D.P. Genel İdare Kurulu Üyesi bulunan bir D.P. Milletvekilinin kitabından, II. Dünya Harbi sırasındaki Türk politikasını, İnönü'nün tutumunu öven parçalar okudu. Encümendeki bazı D.P. Miletvekilleri, bir ağızdan ve israrla,
— Bunları hangi tarihte yazmış, onu da söyle!, diye haykırdılar.
1946'da yazmıştı!
Bunu öğrenince, D.P. Milletvekilleri teselli bulup gülümsediler.
Çünkü sanki hepsi 1946'da doğmuşlardı!.. Ya da, birçoğu yaşını başını almış bu zevat, sanki 1946'dan önce velilerin idaresinde yaşayan gayri mes'ul birer çocuktular!.. Bugün nasıl memleket işleri için «bizden sonra tufan» diyen bir zihniyet ve davranışda iseler, 1946'dan öncesini de, öylece, kendi sorumlulukları dışında saymaktadırlar.
Onlara göre, 1946'dan önce ne yapılmışsa kötüdür ve bu kötülüklerde kendilerinin hiç bir payı yoktur. 1946'ya kadar olan davranış ve sözleri, o devrede bazıları Hükümet üyeliği, milletvekilliği yapmış olsalar bile, kendilerini ilzam etmemektedir... Çünkü o devrede bir nevî siyasî vesayet altında yaşadıklarını, ne yaptılarsa, uykuda gezenler gibi yaptıklarını, geçen kanunları bilmeden el kaldırdıklarını. Ebedî Şeflerinin, Millî Şeflerinin sözlerini uykuda gezenlerin veya kendi başına düşünecek çağa erişememiş olanların hâli içinde alkışladıklarını öne sürermiş gibi bir durumdadırlar... Gerçi o devrede milletvekili hattâ bakan olmayı düşü nebilmişlerdi ama, bügün tasvip etmediklerini söyledikleri kararlar, kanunlar üzerine milletvekilliğinden, vekillikten çekilmeyi düşünememişlerdi.
Tek partili devredeki lâiklik anlayışına Demokrat Parti Genel Başkanının hücumları ve İnönü'nün bu hücumlara son cevabıdır ki bize bunları yeniden hatırlattı.
«Ben Adnan Menderes ve arkadaşlarının, şimdi tahakküm idaresi dedikleri devrede B.M.M.'de otururken lâikliği bugünkü gibi anladıklarını söylediklerine bir defa rastgelmemişimdir,»
diyor İnönü, ve şunları ekliyor.
«Eski hâlleri şimdiki sözlerinin akıllarınca siyaset icabı olduğu anlaşılıyor. Biz, cemiyetimize, samimî kanaat ve ideal icaplarının hâkim olmasını istiyoruz.»
Nasıl Bütçe Encümeninde rastladığımız bazı D.P. Milletvekilleri, bugün D.P. Genel İdare Kurulunda üye bulunan bir bilgin arkadaşlarının 1946'ya kadar söyleyip yazdıklarından sorumlu tutulamayacağı düşüncesinde iseler, D.P.'nin Genel Başkanı ve başka yüksek idarecileri de, belli ki, 1946'dan önce söyleyip yaptıkları için, örneğin 1946 öncesindeki lâiklik anlayışları için, kendi kendilerini sorumlu saymamaktadırlar.
Belki yarın, 1946-60, hattâ 1950-60 arasında söyleyip yaptıklarından kendi kendilerini sorumlu saymamanın da çaresini arayacaklardır. Nitekim şimdiden, birkaç yıl önceye kadar meselâ rejim konusunda söylediklerini de, kim bilir hangi sorumsuz kimselerin söylediği ipe sapa gelmez lâflarmış gibi reddetmek hâli içindedirler. Belki de kendilerinin «samimî kanaat ve ideal»leri olup olmadığını, varsa bunların neler olduğunu öğrenmek, Türk Milletine hiçbir vakit nasip olmayacaktır. İnönü, çok partili hayatı açıp da kendilerini teşvik etmeseydi, anlaşılan onlar hâlâ, tek partili bir millet Meclisinde, sorumluluğunu kabul edemiyecekleri sözler söylüyor, oylar veriyor olacaklardı!
Evet, 1946 öncesi için bugünkü konuşma tarzlarına bakılacak olursa, 1946'dan önce ya dünyaya gelmemişlerdi ya da kendilerini velilerinin idaresinde yaşayan birer çocuk gibi hissediyorlardı.
Ama 1946'dan önce olup bitenlerin, 1946'dan önce kendi söyledikleri sözlerin ve verdikleri oyların sorumluluğunu bu şekilde sırtlarından atmakla Cumhuriyet Halk Partisine hiç bir zarar verememektedirler. Çünkü C.H.P. saflarının bugünkü kuvvetini, 1946 öncesinin sorumluluğuna, bile bile, şuurlu ve ergin insanlar olarak katılmış bulunanlarla, 1946'dan önce gerçekten doğmamış, veya erginlik çağına, velilerin idaresinden çıkacak yaşa, gerçekten ancak 1946 sonrasında erişmiş oldukları hâlde, 1946 öncesinin, sevabıyla ve varsa günahıyla beraber, bütün sorumluluğunu seve seve genç omuzlarına alan, bundan şeref duyan kimseler teşkil etmektedir.
Dünün devrimlerinde olduğu gibi, yarının sağlam demokrasisinde de şeref onların olacaktır.
SORUMSUZLAR
Bülent ECEVİT
Bütçe Encümeninde Dışişleri Bakanlığı Bütçesi görüşülürken, Prof. Turhan Feyzioğlu, Demokrat Partili Mazbata Muharriri Milletvekilinin, II. Dünya Harbine girmeyişimizi «taahhütlere sadakatsizlik» ve «nötralizm» olarak vasıflandırmasına cevap veriyordu. O arada, uzun yıllar profesörlük yapmış, şimdi D.P. Genel İdare Kurulu Üyesi bulunan bir D.P. Milletvekilinin kitabından, II. Dünya Harbi sırasındaki Türk politikasını, İnönü'nün tutumunu öven parçalar okudu. Encümendeki bazı D.P. Miletvekilleri, bir ağızdan ve israrla,
— Bunları hangi tarihte yazmış, onu da söyle!, diye haykırdılar.
1946'da yazmıştı!
Bunu öğrenince, D.P. Milletvekilleri teselli bulup gülümsediler.
Çünkü sanki hepsi 1946'da doğmuşlardı!.. Ya da, birçoğu yaşını başını almış bu zevat, sanki 1946'dan önce velilerin idaresinde yaşayan gayri mes'ul birer çocuktular!.. Bugün nasıl memleket işleri için «bizden sonra tufan» diyen bir zihniyet ve davranışda iseler, 1946'dan öncesini de, öylece, kendi sorumlulukları dışında saymaktadırlar.
Onlara göre, 1946'dan önce ne yapılmışsa kötüdür ve bu kötülüklerde kendilerinin hiç bir payı yoktur. 1946'ya kadar olan davranış ve sözleri, o devrede bazıları Hükümet üyeliği, milletvekilliği yapmış olsalar bile, kendilerini ilzam etmemektedir... Çünkü o devrede bir nevî siyasî vesayet altında yaşadıklarını, ne yaptılarsa, uykuda gezenler gibi yaptıklarını, geçen kanunları bilmeden el kaldırdıklarını. Ebedî Şeflerinin, Millî Şeflerinin sözlerini uykuda gezenlerin veya kendi başına düşünecek çağa erişememiş olanların hâli içinde alkışladıklarını öne sürermiş gibi bir durumdadırlar... Gerçi o devrede milletvekili hattâ bakan olmayı düşü nebilmişlerdi ama, bügün tasvip etmediklerini söyledikleri kararlar, kanunlar üzerine milletvekilliğinden, vekillikten çekilmeyi düşünememişlerdi.
Tek partili devredeki lâiklik anlayışına Demokrat Parti Genel Başkanının hücumları ve İnönü'nün bu hücumlara son cevabıdır ki bize bunları yeniden hatırlattı.
«Ben Adnan Menderes ve arkadaşlarının, şimdi tahakküm idaresi dedikleri devrede B.M.M.'de otururken lâikliği bugünkü gibi anladıklarını söylediklerine bir defa rastgelmemişimdir,»
diyor İnönü, ve şunları ekliyor.
«Eski hâlleri şimdiki sözlerinin akıllarınca siyaset icabı olduğu anlaşılıyor. Biz, cemiyetimize, samimî kanaat ve ideal icaplarının hâkim olmasını istiyoruz.»
Nasıl Bütçe Encümeninde rastladığımız bazı D.P. Milletvekilleri, bugün D.P. Genel İdare Kurulunda üye bulunan bir bilgin arkadaşlarının 1946'ya kadar söyleyip yazdıklarından sorumlu tutulamayacağı düşüncesinde iseler, D.P.'nin Genel Başkanı ve başka yüksek idarecileri de, belli ki, 1946'dan önce söyleyip yaptıkları için, örneğin 1946 öncesindeki lâiklik anlayışları için, kendi kendilerini sorumlu saymamaktadırlar.
Belki yarın, 1946-60, hattâ 1950-60 arasında söyleyip yaptıklarından kendi kendilerini sorumlu saymamanın da çaresini arayacaklardır. Nitekim şimdiden, birkaç yıl önceye kadar meselâ rejim konusunda söylediklerini de, kim bilir hangi sorumsuz kimselerin söylediği ipe sapa gelmez lâflarmış gibi reddetmek hâli içindedirler. Belki de kendilerinin «samimî kanaat ve ideal»leri olup olmadığını, varsa bunların neler olduğunu öğrenmek, Türk Milletine hiçbir vakit nasip olmayacaktır. İnönü, çok partili hayatı açıp da kendilerini teşvik etmeseydi, anlaşılan onlar hâlâ, tek partili bir millet Meclisinde, sorumluluğunu kabul edemiyecekleri sözler söylüyor, oylar veriyor olacaklardı!
Evet, 1946 öncesi için bugünkü konuşma tarzlarına bakılacak olursa, 1946'dan önce ya dünyaya gelmemişlerdi ya da kendilerini velilerinin idaresinde yaşayan birer çocuk gibi hissediyorlardı.
Ama 1946'dan önce olup bitenlerin, 1946'dan önce kendi söyledikleri sözlerin ve verdikleri oyların sorumluluğunu bu şekilde sırtlarından atmakla Cumhuriyet Halk Partisine hiç bir zarar verememektedirler. Çünkü C.H.P. saflarının bugünkü kuvvetini, 1946 öncesinin sorumluluğuna, bile bile, şuurlu ve ergin insanlar olarak katılmış bulunanlarla, 1946'dan önce gerçekten doğmamış, veya erginlik çağına, velilerin idaresinden çıkacak yaşa, gerçekten ancak 1946 sonrasında erişmiş oldukları hâlde, 1946 öncesinin, sevabıyla ve varsa günahıyla beraber, bütün sorumluluğunu seve seve genç omuzlarına alan, bundan şeref duyan kimseler teşkil etmektedir.
Dünün devrimlerinde olduğu gibi, yarının sağlam demokrasisinde de şeref onların olacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Sorumsuzlar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1136 ulaşıldı.