Ters Benzetiş
Title:
Ters Benzetiş
Source:
Ulus, "Günün Işığında" No 13073, ss. 1, 5
Date:
1959-12-24
Location:
Atatürk Kitaplığı
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
TERS BENZETİŞ
Bülent ECEVİT
1958’in ilk yarısını hatırlayınız: Anayasaya saygı isteyen, hukuk devleti isteyen, demokrasi isteyen, hak ve hürriyette eşitlik isteyen milletin iradesi karşısında sinmiş, ürkmüş bir Demokrat Parti vardı. Milletin bu isteklerini çiğneme alışkanlığından kendilerini kurtaramıyan Parti idarecilerine karşı «1946 ruhu» hayalet gibi ortalıkta dolaşıyor, «yaylacılar» denilen, D.P. nin sahte yeleli aslanları şahlanma gösterileri yapıyorlardı.
Fakat, Demokrat Parti idaresi altında bir iktisadî buhranın derinlerine sürüklenmiş memleketimizi ayakta tutabilmek için müttefiklerimiz yaz ortalarına doğru ek yardımlar yapınca hava birdenbire değişiverdi. Yaylacılar yaylamaz oldu. Demokrat Parti, elbette kendisine değil, Türk Milletine yapılan yeni yardımları, millet üzerindeki baskıya yeniden kuvvet vermek için fırsat bildi, yardımları kuruşuna kadar bu uğurda istismar etti. Sırtını bu yabancı yardımlarına dayayıp, adalet, hürriyet, demokrasi isteyen millet çoğunluğuna karşı 8 yıldır görülmedik bir şiddetle meydan okumağa başladı.
Ek yardımlarla partizan baskının artışı arasındaki bu açık bağlantıyı henüz unutmadık. Unutmamıza fırsat da olmadı, çünkü D.P. hâlâ Türk Milletine yapılan yabancı yardımın partizan maksatlarla istismar ederek Türk Milletinin meşru ve medenî isteklerine, demokrasiyi koruma ve yaşatma azmine karşı meydan okumağa devam etmektedir.
D.P. nin bu davranışı, müttefiklerimizi, yabancı devletleri, kendi arzularına aykırı olarak da olsa, Türkiye’nin iç işlerine dolayısı ile müdahale ettirme, yabancı desteğiyle halka baskı yapma teşebbüsü değil de nedir?
Ne gariptir ki böyle bir teşebbüsde hâlâ direnen Demokrat Parti, şimdi, Türkiye’de hürriyet ve demokrasi mücadelesi yapan vatandaş çoğunluğunu, Millî Mücadele sırasında sırtını yabancı kuvvetine dayamış Padişahçılara, kendisini de Anadolu’da Padişah idaresine karşı ayaklanan Millî Mücadelecilere benzetmeğe kalkışıyor!
Bu ters benzetişe sebep, D. P. iktidarının anti-demokratik basın rejimine karşı müttefik veya dost yabancı memleketlerde uyanan tepkidir.
Ne bekliyordu Demokrat Parti?.. Her şeyden önce demokrasiyi, fert hürriyetini korumak için kurulmuş Atlantik Paktında, Avrupa Konseyinde üye bulunan, şimdi de, yarının Birleşik Avrupa’sına temel olabilecek Müşterek Pazar’a girmek için uğraşan, kendini Avrupalı diye kabul ettirmek isteyen bir memlekette, büyük halk çoğunluğu tarafından benimsenmiş demokrasi ve fert hürriyeti ülküsünün demokratik memleketlerden alınan yardımlar alet edilerek çiğnenmesine karşı, o demokratik memleketlerin halkoyu susacak, kayıtsız kalacak mı sanıyordu?
Gerçi hem demokrasiyi reddedip hem de demokratik milletler topluluğunda kalabilmemiz bir süre için mümkün olabilir. Fakat o zaman Türkiye bu toplulukta, sırf askerî zaruretler yüzünden, geçici ve zoraki olarak varlığına tahammül edilen, ikinci sınıf bir ortak durumunu kabul etmiş olur.
Eğer bugün demokratik milletler topluluğunda henüz öyle ikinci sınıf bir ortak durumuna düşmemişsek, hâlâ bu topluluğun eşit ve muteber bir üyesi durumunu muhafaza edebiliyorsak, bu, D.P. iktidarının tutumu sayesinde değil, D.P iktidarının tutumuna rağmen, ve Türk Milletinin büyük çoğunluğunun demokrasi ülküsünü yürekten benimsemiş ve bu ülkü uğrunda her fedakarlığı, her mücadeleyi göze almış bulunması sayesinde mümkün olmaktadır.
Milli Mücadele sırasında Padişah idaresini destekleyen yabancıların müdahalesi, Türkiye'yi vesayet altında bir müstemleke hâline sokmak için yapılan bir müsahale idi.
Bugün demokratik memleketler basını ve halkoyu tarafından rejim dâvamıza gösterilen ilgi ise, öyle bir maksatla yapılan bir müdahale olmak şöyle dursun, demokrasi ülküsünün dünyadaki zaferi için gösterilen hassasiyetin bir tezahürü, ve Türk Milletini kendileriyle aynı hak ve hürriyetlere, Türkiye’yi demokratik milletler topluluğunda eşit ve itibarlı bir üye mevkîine lâyık görmenin bir ifadesidir.
Onun için, bu ilgiye üzülmek değil, bu ilgiyle öğünmek gerekir.
Bir yandan böyle bir ilgiyi tepip, bir yabancı müdahalesi gibi göstererek reddedip, Türkiye'yi Batılı Milletler topluluğunda ikinci sınıf ortaklığa mahkûm etmek, bir yandan da Türkiye’yi kontrollü yabancı yardımına muhtaç bırakmak ve iktidar olarak bu yardıma sırtını dayayıp Türk halkını ezmeğe kalkışmak!.. İşte Demokrat Partinin yaratmağa çalıştığı ve bütün milliyetçi ve hürriyetçi Türklerin önlemeğe mecbur oldukları durum budur.
TERS BENZETİŞ
Bülent ECEVİT
1958’in ilk yarısını hatırlayınız: Anayasaya saygı isteyen, hukuk devleti isteyen, demokrasi isteyen, hak ve hürriyette eşitlik isteyen milletin iradesi karşısında sinmiş, ürkmüş bir Demokrat Parti vardı. Milletin bu isteklerini çiğneme alışkanlığından kendilerini kurtaramıyan Parti idarecilerine karşı «1946 ruhu» hayalet gibi ortalıkta dolaşıyor, «yaylacılar» denilen, D.P. nin sahte yeleli aslanları şahlanma gösterileri yapıyorlardı.
Fakat, Demokrat Parti idaresi altında bir iktisadî buhranın derinlerine sürüklenmiş memleketimizi ayakta tutabilmek için müttefiklerimiz yaz ortalarına doğru ek yardımlar yapınca hava birdenbire değişiverdi. Yaylacılar yaylamaz oldu. Demokrat Parti, elbette kendisine değil, Türk Milletine yapılan yeni yardımları, millet üzerindeki baskıya yeniden kuvvet vermek için fırsat bildi, yardımları kuruşuna kadar bu uğurda istismar etti. Sırtını bu yabancı yardımlarına dayayıp, adalet, hürriyet, demokrasi isteyen millet çoğunluğuna karşı 8 yıldır görülmedik bir şiddetle meydan okumağa başladı.
Ek yardımlarla partizan baskının artışı arasındaki bu açık bağlantıyı henüz unutmadık. Unutmamıza fırsat da olmadı, çünkü D.P. hâlâ Türk Milletine yapılan yabancı yardımın partizan maksatlarla istismar ederek Türk Milletinin meşru ve medenî isteklerine, demokrasiyi koruma ve yaşatma azmine karşı meydan okumağa devam etmektedir.
D.P. nin bu davranışı, müttefiklerimizi, yabancı devletleri, kendi arzularına aykırı olarak da olsa, Türkiye’nin iç işlerine dolayısı ile müdahale ettirme, yabancı desteğiyle halka baskı yapma teşebbüsü değil de nedir?
Ne gariptir ki böyle bir teşebbüsde hâlâ direnen Demokrat Parti, şimdi, Türkiye’de hürriyet ve demokrasi mücadelesi yapan vatandaş çoğunluğunu, Millî Mücadele sırasında sırtını yabancı kuvvetine dayamış Padişahçılara, kendisini de Anadolu’da Padişah idaresine karşı ayaklanan Millî Mücadelecilere benzetmeğe kalkışıyor!
Bu ters benzetişe sebep, D. P. iktidarının anti-demokratik basın rejimine karşı müttefik veya dost yabancı memleketlerde uyanan tepkidir.
Ne bekliyordu Demokrat Parti?.. Her şeyden önce demokrasiyi, fert hürriyetini korumak için kurulmuş Atlantik Paktında, Avrupa Konseyinde üye bulunan, şimdi de, yarının Birleşik Avrupa’sına temel olabilecek Müşterek Pazar’a girmek için uğraşan, kendini Avrupalı diye kabul ettirmek isteyen bir memlekette, büyük halk çoğunluğu tarafından benimsenmiş demokrasi ve fert hürriyeti ülküsünün demokratik memleketlerden alınan yardımlar alet edilerek çiğnenmesine karşı, o demokratik memleketlerin halkoyu susacak, kayıtsız kalacak mı sanıyordu?
Gerçi hem demokrasiyi reddedip hem de demokratik milletler topluluğunda kalabilmemiz bir süre için mümkün olabilir. Fakat o zaman Türkiye bu toplulukta, sırf askerî zaruretler yüzünden, geçici ve zoraki olarak varlığına tahammül edilen, ikinci sınıf bir ortak durumunu kabul etmiş olur.
Eğer bugün demokratik milletler topluluğunda henüz öyle ikinci sınıf bir ortak durumuna düşmemişsek, hâlâ bu topluluğun eşit ve muteber bir üyesi durumunu muhafaza edebiliyorsak, bu, D.P. iktidarının tutumu sayesinde değil, D.P iktidarının tutumuna rağmen, ve Türk Milletinin büyük çoğunluğunun demokrasi ülküsünü yürekten benimsemiş ve bu ülkü uğrunda her fedakarlığı, her mücadeleyi göze almış bulunması sayesinde mümkün olmaktadır.
Milli Mücadele sırasında Padişah idaresini destekleyen yabancıların müdahalesi, Türkiye'yi vesayet altında bir müstemleke hâline sokmak için yapılan bir müsahale idi.
Bugün demokratik memleketler basını ve halkoyu tarafından rejim dâvamıza gösterilen ilgi ise, öyle bir maksatla yapılan bir müdahale olmak şöyle dursun, demokrasi ülküsünün dünyadaki zaferi için gösterilen hassasiyetin bir tezahürü, ve Türk Milletini kendileriyle aynı hak ve hürriyetlere, Türkiye’yi demokratik milletler topluluğunda eşit ve itibarlı bir üye mevkîine lâyık görmenin bir ifadesidir.
Onun için, bu ilgiye üzülmek değil, bu ilgiyle öğünmek gerekir.
Bir yandan böyle bir ilgiyi tepip, bir yabancı müdahalesi gibi göstererek reddedip, Türkiye'yi Batılı Milletler topluluğunda ikinci sınıf ortaklığa mahkûm etmek, bir yandan da Türkiye’yi kontrollü yabancı yardımına muhtaç bırakmak ve iktidar olarak bu yardıma sırtını dayayıp Türk halkını ezmeğe kalkışmak!.. İşte Demokrat Partinin yaratmağa çalıştığı ve bütün milliyetçi ve hürriyetçi Türklerin önlemeğe mecbur oldukları durum budur.
Collection
Citation
“Ters Benzetiş,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1122.