Özleyiş
Title:
Özleyiş
Source:
Ulus, "Günün Işığında" No 13029, ss. 1, 5
Date:
1959-11-10
Location:
Atatürk Kitaplığı
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
ÖZLEYİŞ
Bülent ECEVİT
Atatürk’le başlıyan ve Demokrat Partinin iktidara gelişine kadar süren devre, Türk tarihinde en büyük fikir hareketinin yer aldığı devredir. Bu fikir hareketi, topluma bazı mânevi değerleri ve ülküleri benimsetiyor. öylelikle Türk milletinin bağımsız bir siyasal varlık olarak yaşaması, bütün dünya için önem taşıyan bir anlam kazanıyordu.
Bir fikir hareketinin yalnız bazı aydın çevreleri etkileyen bir felsefe okulu olarak kalmayıp, bir topluma yön veren, bir milletin yaşayış ve davranışını tayin eden, bir devlete dinamizm getiren, nihayet o milletin ve devletin dünyadaki varlığına özel bir anlam kazandıran bir nitelik ve güçlülük edinebilmesi, o fikir hareketini halka benimsetecek, toplum yapısına işleyecek vasıtaların, mekanizmanın, bütün kütleye yaygın olarak kurulmasına ve işler halde tutulmasına bağlıdır.
Atatürk, İnönü, ve Cumhuriyet Türkiye’sinin devrimci fikir hareketini onlar gibi anlayıp benimseyen arkadaşları, bu vasıtaların, bu mekanizmanın kurulması ve işlemesi için kısa zamanda ve o günlerin imkânlarıyla yapılabilecek olanı yapmışlardı.
Demokrat Parti iktidarı ise, Atatürk’le başlamış devrimci fikir hareketini temel noktalarından yıkmak ve devrimlerin doğrudan doğruya fikrî muhtevasını çürütmek için fırsat kollayanlara verdiği — hiç bir siyasi zaruret gerekçesiyle mazur gösterilemiyecek — bağışlanmaz imkânların yanısıra, bu fikir hareketini halka benimsetici, toplum yapısına işleyici vasıtaları da bir bir yıkmağa kalkışmış, kimini aksatmağa, kimini tamamı ile yıkmağa muvaffak olmuş, bu fikir hareketini millet olarak yaşayış ve davranışımızda değerlendirmek üzere kurulmuş mekanizmayı sabote edercesine hırpalamıştır.
Dilin özleştirilmesi bu fikir hareketinin ayrılmaz unsurlarından, devrimciliğin düşünce ve ifade tarzımızda yaşamasını sağlayıcı başılca yollardan biri idi. Sanki Türkiye’de yeni bir iktidar için ilk ele alınacak müsbet bir iş yokmuş gibi, D.P. iktidara gelince ilk işi, dilde özleşme akımını kösteklemek olmuştur.
Bundan sonra, halkevlerini ve halkodalarını kapatarak, kütleye benimsetilmek istenen bir fikir hareketini yayma yollarının başlıcası olan halk eğitimini durdurmuştur.
Bununla da yetinmemiş, Atatürk’le başlıyan fikir hareketini yeni kuşaklarda yaşatacak başlıca vasıta olarak gerek Atatürk’ün gerek İnönü’nün ve bütün C.H.P. hükümetlerinin büyük önem verdikleri ilk öğretim seferberliğini, öğretim imkânlarımızla nüfus artışımızdan doğan ihtiyacın arası her gün biraz daha açılacak ölçüde baltalamıştır.
Radyo yayınlarına, devrimleri sağlamlaştırıcı değil, tahrip edici bir mahiyet vermiştir.
Demokrat Parti iktidarı bu memlekette hangi fikir hareketinin temsilcisidir diye aranacak olsak, bulabileceğimiz cevap «Hiç» dir.
Gerçi, D.P. iktidarına hâkim olan zihniyet ve davranışın fikir muhtevası bakımından boşluğunu itiraf etme mecburiyetinden kurtulmak için, bazı D. P. sözcüleri, ara sıra, «iktisadî kalkınma» teşebbüsünü, bir fikir hareketi olarak göstermeğe çalışırlar. D.P. iktidarının «iktisadî kalkınma» teşebbüsünün başarısızlığı, memleketi iktisadî bakımdan kalkındıracak yerde ağır bir buhrana sürüklediği gerçeği bir yana, ortada gerçekten bir «iktisadî kalkınma» olsa bile, bunu bir fikir hareketi bir siyasi felsefe olarak göstermeğe çalışmak bir partiyi gülünç düşürür.
İktisadî kalkınma, bir milletin yaşayabilmesi, hayatta kalabilmesi için gereklidir. İktisadî kalkınmaya hizmet etmek, her iktidarın temel ödevlerindendir. Milletler için iktisadî kalkınma, fertlerin hayatlarını kazanma, geçimlerini sağlama gayretleri kadar tabiî ve kaçınılmaz bir hayat mücadelesidir. Fakat bu mücadeleyi hayatın tek gayesi saymak, yaşamanın bu mücadeleden ve bu mücadele sonunda bir takım maddî rahatlıklara ulaşmaktan başka bir anlam ve değerini görememek, maddeciliğin tâ kendisidir. Bir kimsenin, örneğin bir tüccar, bir komisyoncu veya tezgâhtarın, sırf evini geçindirmek için giriştiği hayat mücadelesini, o kimsenin hayatına mânevi zenginlik katmağa yeten bir faaliyet, bir fikir hareketi olarak göstermek ne kadar gülünç olursa, her siyasî teşekkülün iktidardaki temel ödevlerinden biri olan iktisadî kalkınmayı başlı başına bir fikir hareketi olarak göstermek de o kadar gülünçtür.
Yaşayabilmek için elbette kalkınacağız. Ama bir millet hayatında, en az, o milletin yaşamak için ne yaptığı kadar, ne için yaşadığı, yasamasına nasıl mânevi değer kattığı, varlığına dünya üzerinde özel bir anlam kazandırmak için ne yaptığı da önemlidir.
D.P. iktidarının başındakiler, bugün dünyada bağımsız bir millet olarak varlığımıza, sadece stratejik mevkiimizin ve bunu tamamlayan askerî gücümüzün sağladığı değer ve anlamla (ki, bu değer ve anlam, milletlerarası durumdaki değişikliklere göre her an değişebilir) yetinmektedirler.
Atatürk'ün Türkiye’si, Atatürk’le başlayıp D.P. iktidarına kadar süren mutlu bir devrenin Türkiye’si ise, stratejik mevkiinin, askerî gücünün dışında da, dünya için, dünyanın hem yeni uyanan milletleri, hem de o milletlerle münasebetlerini değişen şartlara göre karşılıklı saygı ve hak eşitliği zemini üzerinde yeniden ayarlamak ihtiyacını duyan güçlü devletleri için, büyük bir anlam ve değer taşıyordu.
Atatürk’ü milletçe anışımız, ancak, o devreye duyduğumuz özlem ölçüsünde, ve dünyadaki varlığımıza o devrenin kazandırdığı anlam ve değere yeniden kavuşmak için, bu kavuşmayı geciktiren engelleri bir an önce ortadan kaldırmak için gösterdiğimiz azim ölçüsünde değer taşır.
ÖZLEYİŞ
Bülent ECEVİT
Atatürk’le başlıyan ve Demokrat Partinin iktidara gelişine kadar süren devre, Türk tarihinde en büyük fikir hareketinin yer aldığı devredir. Bu fikir hareketi, topluma bazı mânevi değerleri ve ülküleri benimsetiyor. öylelikle Türk milletinin bağımsız bir siyasal varlık olarak yaşaması, bütün dünya için önem taşıyan bir anlam kazanıyordu.
Bir fikir hareketinin yalnız bazı aydın çevreleri etkileyen bir felsefe okulu olarak kalmayıp, bir topluma yön veren, bir milletin yaşayış ve davranışını tayin eden, bir devlete dinamizm getiren, nihayet o milletin ve devletin dünyadaki varlığına özel bir anlam kazandıran bir nitelik ve güçlülük edinebilmesi, o fikir hareketini halka benimsetecek, toplum yapısına işleyecek vasıtaların, mekanizmanın, bütün kütleye yaygın olarak kurulmasına ve işler halde tutulmasına bağlıdır.
Atatürk, İnönü, ve Cumhuriyet Türkiye’sinin devrimci fikir hareketini onlar gibi anlayıp benimseyen arkadaşları, bu vasıtaların, bu mekanizmanın kurulması ve işlemesi için kısa zamanda ve o günlerin imkânlarıyla yapılabilecek olanı yapmışlardı.
Demokrat Parti iktidarı ise, Atatürk’le başlamış devrimci fikir hareketini temel noktalarından yıkmak ve devrimlerin doğrudan doğruya fikrî muhtevasını çürütmek için fırsat kollayanlara verdiği — hiç bir siyasi zaruret gerekçesiyle mazur gösterilemiyecek — bağışlanmaz imkânların yanısıra, bu fikir hareketini halka benimsetici, toplum yapısına işleyici vasıtaları da bir bir yıkmağa kalkışmış, kimini aksatmağa, kimini tamamı ile yıkmağa muvaffak olmuş, bu fikir hareketini millet olarak yaşayış ve davranışımızda değerlendirmek üzere kurulmuş mekanizmayı sabote edercesine hırpalamıştır.
Dilin özleştirilmesi bu fikir hareketinin ayrılmaz unsurlarından, devrimciliğin düşünce ve ifade tarzımızda yaşamasını sağlayıcı başılca yollardan biri idi. Sanki Türkiye’de yeni bir iktidar için ilk ele alınacak müsbet bir iş yokmuş gibi, D.P. iktidara gelince ilk işi, dilde özleşme akımını kösteklemek olmuştur.
Bundan sonra, halkevlerini ve halkodalarını kapatarak, kütleye benimsetilmek istenen bir fikir hareketini yayma yollarının başlıcası olan halk eğitimini durdurmuştur.
Bununla da yetinmemiş, Atatürk’le başlıyan fikir hareketini yeni kuşaklarda yaşatacak başlıca vasıta olarak gerek Atatürk’ün gerek İnönü’nün ve bütün C.H.P. hükümetlerinin büyük önem verdikleri ilk öğretim seferberliğini, öğretim imkânlarımızla nüfus artışımızdan doğan ihtiyacın arası her gün biraz daha açılacak ölçüde baltalamıştır.
Radyo yayınlarına, devrimleri sağlamlaştırıcı değil, tahrip edici bir mahiyet vermiştir.
Demokrat Parti iktidarı bu memlekette hangi fikir hareketinin temsilcisidir diye aranacak olsak, bulabileceğimiz cevap «Hiç» dir.
Gerçi, D.P. iktidarına hâkim olan zihniyet ve davranışın fikir muhtevası bakımından boşluğunu itiraf etme mecburiyetinden kurtulmak için, bazı D. P. sözcüleri, ara sıra, «iktisadî kalkınma» teşebbüsünü, bir fikir hareketi olarak göstermeğe çalışırlar. D.P. iktidarının «iktisadî kalkınma» teşebbüsünün başarısızlığı, memleketi iktisadî bakımdan kalkındıracak yerde ağır bir buhrana sürüklediği gerçeği bir yana, ortada gerçekten bir «iktisadî kalkınma» olsa bile, bunu bir fikir hareketi bir siyasi felsefe olarak göstermeğe çalışmak bir partiyi gülünç düşürür.
İktisadî kalkınma, bir milletin yaşayabilmesi, hayatta kalabilmesi için gereklidir. İktisadî kalkınmaya hizmet etmek, her iktidarın temel ödevlerindendir. Milletler için iktisadî kalkınma, fertlerin hayatlarını kazanma, geçimlerini sağlama gayretleri kadar tabiî ve kaçınılmaz bir hayat mücadelesidir. Fakat bu mücadeleyi hayatın tek gayesi saymak, yaşamanın bu mücadeleden ve bu mücadele sonunda bir takım maddî rahatlıklara ulaşmaktan başka bir anlam ve değerini görememek, maddeciliğin tâ kendisidir. Bir kimsenin, örneğin bir tüccar, bir komisyoncu veya tezgâhtarın, sırf evini geçindirmek için giriştiği hayat mücadelesini, o kimsenin hayatına mânevi zenginlik katmağa yeten bir faaliyet, bir fikir hareketi olarak göstermek ne kadar gülünç olursa, her siyasî teşekkülün iktidardaki temel ödevlerinden biri olan iktisadî kalkınmayı başlı başına bir fikir hareketi olarak göstermek de o kadar gülünçtür.
Yaşayabilmek için elbette kalkınacağız. Ama bir millet hayatında, en az, o milletin yaşamak için ne yaptığı kadar, ne için yaşadığı, yasamasına nasıl mânevi değer kattığı, varlığına dünya üzerinde özel bir anlam kazandırmak için ne yaptığı da önemlidir.
D.P. iktidarının başındakiler, bugün dünyada bağımsız bir millet olarak varlığımıza, sadece stratejik mevkiimizin ve bunu tamamlayan askerî gücümüzün sağladığı değer ve anlamla (ki, bu değer ve anlam, milletlerarası durumdaki değişikliklere göre her an değişebilir) yetinmektedirler.
Atatürk'ün Türkiye’si, Atatürk’le başlayıp D.P. iktidarına kadar süren mutlu bir devrenin Türkiye’si ise, stratejik mevkiinin, askerî gücünün dışında da, dünya için, dünyanın hem yeni uyanan milletleri, hem de o milletlerle münasebetlerini değişen şartlara göre karşılıklı saygı ve hak eşitliği zemini üzerinde yeniden ayarlamak ihtiyacını duyan güçlü devletleri için, büyük bir anlam ve değer taşıyordu.
Atatürk’ü milletçe anışımız, ancak, o devreye duyduğumuz özlem ölçüsünde, ve dünyadaki varlığımıza o devrenin kazandırdığı anlam ve değere yeniden kavuşmak için, bu kavuşmayı geciktiren engelleri bir an önce ortadan kaldırmak için gösterdiğimiz azim ölçüsünde değer taşır.
Collection
Citation
“Özleyiş,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 23, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1097.