Gelecek Günler
Başlık:
Gelecek Günler
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 12995, ss. 1, 5
Tarih:
1959-10-07
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
GELECEK GÜNLER
Bülent ECEVİT
Aralarına koyu renkli iki kat cam, camların da arasına tel örgü gerilmiş karşılıklı karanlık hücrelerde, yüzlerini hayal meyal seçebildiğim gazeteci arkadaşlarımla yaptığım her konuşmadan sonra kendi kenidme sorarım:
— Niye içerdeler?
«Kim» in son sayısında, genç gazeteci arkadaşım Hilmi Yavuz, içerden bu soruyu gene bir soruyla yankılıyor;
Biz niye burdayız?
Dışarda kalanlar «niye içerdeler?», deriz, içerdekiler «niye burdayız?», derler, iktidar sözcülerinin cevabı ise değişmez:
— Şereflere, haysiyetlere tecavüzün, hakaretin, küfürün, hükümetin mânevi şahsiyetini küçük düşürmenin cezası hapis olduğu için içerdeler!
«Şereflere, haysiyetlere tecavüz, hakaret, küfür, hükümetin mânevî şahsiyetini küçük düşürme»... ve Hilmi Yavuz, Egemen Bostancı!..
Egemen Bostancı’yı beraber çıktığımız bir yurt gezisinden tanırım. Kendisinden hiç bir canlıya en küçük zarar gelemeyecek insan... Hayat dolu, kalender, duygulu...
Hilmi Yavuz’u arasıra ya Cağaloğlu Yokuşunda ya «Vatan»ın koridorlarında görürüm. Hilmi Yavuz’u hiç görmemiş bir sanatçıdan efendiliğin müşahhas heykeli istense ortaya Hilmi Yavuz’un heykeli çıkabileceğini düşünürüm.
Hilmi Yavuz, Egemen Bostancı, ve hür gazetecilik uğrunda cezaevlerinde yatan daha niceleri!..
Hangisinin gücü, hükümetin mânevî şahsiyetini, her akşam Radyo Gazetesinde hükümet sözcülüğü yapanların düşürdüğü kadar küçük düşürmeğe yetebilir?
Hangisinin ağzından Radyo Gazetesinde sözcülerin her akşam gazetecilere ettiği küfürlerin yarısı kadar ağır bir küfür çıkabilir?
Hangisi hakareti, şeref ve haysiyetlere tecavüzü, isteseler, uğraşsalar bile, birçok Demokrat Parti organlarının, sözcülerinin onda biri kadar başarabilirler?
Ama Hilmi Yavuz’la Egemen Bostancı’nın, ve belki de sırf hastahanelik olduğu için hapishaneden kurtulabilen Vural Vahit Suiçmez’in «suç» ları başka imiş! İktidar organlarına göre onlar «sokak tahrikçileri» arasındadırlar! Basın - Yayın ve Turizm Bakanına göre, «Hükümetçe istenmeyen yere gitmişler» dir, ve bunun cezasını hapse gönderilmekle de, dövülmekle de, öldürülmekle de ödeseler, hak ettiklerini bulmuş olacaklardır!
Bir yanda, böyle bir zihniyetin bile sözcülüğünü kabul eden bir Bakan, öte yanda, böyle bir zihniyetin temsilcileriyle iş icabı karşı karşıya gelmeğe katlanmaktansa, Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu Başkanlığından çekilmeyi tercih eden bir genç gazeteci Mesut Özdemir!
Kendisi mücadeleyi elbette bırakmayacağına göre, ödevini devralacak arkadaşları da iş başında herhalde kendisi gibi davranmağa devam edeceklerine göre, belki Mesut Özdemir’in istifa etmesi gerekmezdi... Ama belki de bu istifa iki zihniyet ve davranış arasındaki farkla kesin çizgilerle halkoyu önüne sereceği çin faydalıdır.
Talihimiz ve tesellimiz, bu iki zihniyet ve davranış arasında hüküm verecek olanın, Türk Milleti oluşudur. Bu hüküm elbette Mesut Özdemir’in sözcülüğünü yaptığı zihniyet lehine, onun şerefli meslekdaşlarıyla paylaştığı davranış lehine olacaktır. Hürriyetçi basın için, «eşit şartlarla mücadele imkânı», Mesut Özdemir’in dediği gibi, kalmamış olsa bile, eşit olmayan şartlar altında da mücadele devam edecek ve zafer hürriyetin olacaktır.
— Biz niye burdayız?,
diyor, Hilmi Yavuz, ve içerde kendi kendine verdiği cevabı söylüyor:
— Biz burada, daha iyi günler, daha mutlu, daha hür günler için yatıyoruz; o günler gelecek!
— Baş vurduğumuz mercilerden hiç birinde en ufak bir ışık, bir ümit belirtisi görmedim ve sizleri uzunca bir müddet daha boş teselliler içinde bırakmaktansa gerçekleri önünüze sererek mevkîimden istifa etmeye karar verdim, diyen açık alınlı, dürüst bîr gazeteciye, Mesut Özdemir’e, bu mânevî işkenceyi yapanların yarattıkları karanlık sona erecek.
«O günler gelecek» ve gazetecilik ödevi uğrunda canım hiçe sayan bir Vural Vahit Suiçmez, gazetecilikle yaşamak, arasında bir seçme yapmak zorunda kalmaksızın da ödevini yerine getirebilmenin huzurunu duyacak.
«O günler gelecek», Hilmi Yavuz, Egemen Bostancı, ve daha Ankara’nın, İzmir’in, Bursa’nın, Mersin’in, Kemaliye’nin, Lüleburgaz’ın ve daha belki nice yurt köşesinin cezaevlerinde yatan, yatmış veya yatmağa hazırlanan dostlar!
«O günler gelecek»; «Daha iyi, daha mutlu günler» in. ancak «daha hür günler» olabileceğini düşünenler bu memlekette artık çoğunlukta oldukları için gelecek.
Düşünme hürriyeti uğrunda yaşama hürriyetini feda edebilenlerin ellerinde, hürriyet uğruna belki can vereceklerin nefesinde gelecek.
GELECEK GÜNLER
Bülent ECEVİT
Aralarına koyu renkli iki kat cam, camların da arasına tel örgü gerilmiş karşılıklı karanlık hücrelerde, yüzlerini hayal meyal seçebildiğim gazeteci arkadaşlarımla yaptığım her konuşmadan sonra kendi kenidme sorarım:
— Niye içerdeler?
«Kim» in son sayısında, genç gazeteci arkadaşım Hilmi Yavuz, içerden bu soruyu gene bir soruyla yankılıyor;
Biz niye burdayız?
Dışarda kalanlar «niye içerdeler?», deriz, içerdekiler «niye burdayız?», derler, iktidar sözcülerinin cevabı ise değişmez:
— Şereflere, haysiyetlere tecavüzün, hakaretin, küfürün, hükümetin mânevi şahsiyetini küçük düşürmenin cezası hapis olduğu için içerdeler!
«Şereflere, haysiyetlere tecavüz, hakaret, küfür, hükümetin mânevî şahsiyetini küçük düşürme»... ve Hilmi Yavuz, Egemen Bostancı!..
Egemen Bostancı’yı beraber çıktığımız bir yurt gezisinden tanırım. Kendisinden hiç bir canlıya en küçük zarar gelemeyecek insan... Hayat dolu, kalender, duygulu...
Hilmi Yavuz’u arasıra ya Cağaloğlu Yokuşunda ya «Vatan»ın koridorlarında görürüm. Hilmi Yavuz’u hiç görmemiş bir sanatçıdan efendiliğin müşahhas heykeli istense ortaya Hilmi Yavuz’un heykeli çıkabileceğini düşünürüm.
Hilmi Yavuz, Egemen Bostancı, ve hür gazetecilik uğrunda cezaevlerinde yatan daha niceleri!..
Hangisinin gücü, hükümetin mânevî şahsiyetini, her akşam Radyo Gazetesinde hükümet sözcülüğü yapanların düşürdüğü kadar küçük düşürmeğe yetebilir?
Hangisinin ağzından Radyo Gazetesinde sözcülerin her akşam gazetecilere ettiği küfürlerin yarısı kadar ağır bir küfür çıkabilir?
Hangisi hakareti, şeref ve haysiyetlere tecavüzü, isteseler, uğraşsalar bile, birçok Demokrat Parti organlarının, sözcülerinin onda biri kadar başarabilirler?
Ama Hilmi Yavuz’la Egemen Bostancı’nın, ve belki de sırf hastahanelik olduğu için hapishaneden kurtulabilen Vural Vahit Suiçmez’in «suç» ları başka imiş! İktidar organlarına göre onlar «sokak tahrikçileri» arasındadırlar! Basın - Yayın ve Turizm Bakanına göre, «Hükümetçe istenmeyen yere gitmişler» dir, ve bunun cezasını hapse gönderilmekle de, dövülmekle de, öldürülmekle de ödeseler, hak ettiklerini bulmuş olacaklardır!
Bir yanda, böyle bir zihniyetin bile sözcülüğünü kabul eden bir Bakan, öte yanda, böyle bir zihniyetin temsilcileriyle iş icabı karşı karşıya gelmeğe katlanmaktansa, Türkiye Gazeteciler Sendikaları Federasyonu Başkanlığından çekilmeyi tercih eden bir genç gazeteci Mesut Özdemir!
Kendisi mücadeleyi elbette bırakmayacağına göre, ödevini devralacak arkadaşları da iş başında herhalde kendisi gibi davranmağa devam edeceklerine göre, belki Mesut Özdemir’in istifa etmesi gerekmezdi... Ama belki de bu istifa iki zihniyet ve davranış arasındaki farkla kesin çizgilerle halkoyu önüne sereceği çin faydalıdır.
Talihimiz ve tesellimiz, bu iki zihniyet ve davranış arasında hüküm verecek olanın, Türk Milleti oluşudur. Bu hüküm elbette Mesut Özdemir’in sözcülüğünü yaptığı zihniyet lehine, onun şerefli meslekdaşlarıyla paylaştığı davranış lehine olacaktır. Hürriyetçi basın için, «eşit şartlarla mücadele imkânı», Mesut Özdemir’in dediği gibi, kalmamış olsa bile, eşit olmayan şartlar altında da mücadele devam edecek ve zafer hürriyetin olacaktır.
— Biz niye burdayız?,
diyor, Hilmi Yavuz, ve içerde kendi kendine verdiği cevabı söylüyor:
— Biz burada, daha iyi günler, daha mutlu, daha hür günler için yatıyoruz; o günler gelecek!
— Baş vurduğumuz mercilerden hiç birinde en ufak bir ışık, bir ümit belirtisi görmedim ve sizleri uzunca bir müddet daha boş teselliler içinde bırakmaktansa gerçekleri önünüze sererek mevkîimden istifa etmeye karar verdim, diyen açık alınlı, dürüst bîr gazeteciye, Mesut Özdemir’e, bu mânevî işkenceyi yapanların yarattıkları karanlık sona erecek.
«O günler gelecek» ve gazetecilik ödevi uğrunda canım hiçe sayan bir Vural Vahit Suiçmez, gazetecilikle yaşamak, arasında bir seçme yapmak zorunda kalmaksızın da ödevini yerine getirebilmenin huzurunu duyacak.
«O günler gelecek», Hilmi Yavuz, Egemen Bostancı, ve daha Ankara’nın, İzmir’in, Bursa’nın, Mersin’in, Kemaliye’nin, Lüleburgaz’ın ve daha belki nice yurt köşesinin cezaevlerinde yatan, yatmış veya yatmağa hazırlanan dostlar!
«O günler gelecek»; «Daha iyi, daha mutlu günler» in. ancak «daha hür günler» olabileceğini düşünenler bu memlekette artık çoğunlukta oldukları için gelecek.
Düşünme hürriyeti uğrunda yaşama hürriyetini feda edebilenlerin ellerinde, hürriyet uğruna belki can vereceklerin nefesinde gelecek.
Koleksiyon
Alıntı
“Gelecek Günler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1077 ulaşıldı.