Eğitimde Verim Neden Düşüyor?
Başlık:
Eğitimde Verim Neden Düşüyor?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 12992, ss. 1, 5
Tarih:
1959-10-04
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
EĞİTİMDE VERİM NEDEN DÜŞÜYOR?
Bülent ECEVİT
Millî Eğitim Bakan Vekili Tevfik İleri, 27 Eylül günü, yeni öğretim yılının açılışı münasebetiyle yaptığı radyo konuşmasında, ortaokul ve liselerdeki verimin düşüklüğünden şikâyet ediyor. Yetkililer kendisine, ders yılı sonunda başarı oranının yüzde 10—15 arasında kaldığını ve bunun normal sayılması gerektiğini söylemişler. Bakan Vekili bu yüzden haklı olarak üzgün!
Ama üzgünlüğünü kızgınlığa çevirerek,önce çocuklara yükleniyor:
«Hiç bir Türk çocuğunun, milletinin kendisinden bir an evvel bir çok hizmetler beklediği bir zamanda bu hizmetler için geç kalmağa hakkı yoktur; ve kendisi için milletinin, ailesinin, öğretmeninin sarfettiği parayı; emeği, zamanı israf etmeğe mezun değildir,»
diyor.
Sonra. karşısına aldıklarının ne olsa «çocuk olduğunu» hatırlayarak, onları bir yana bırakıp, kızgınlığını analara babalara yöneltiyor; çocuğunun eğitimiyle bütün yıl ilgilenmeyip, sınıfta kaldığını öğrenince «bütün kabahati okulda ve öğretmende arayan ana ve baba» nın «haksızlık» ettiğini söylüyor.
Fakat asıl haksızlık, eğitimdeki verim düşüklüğünün bütün kabahatini çocuklarla analara, babalara yüklemektir.
Sayın Bakan Vekilinin, okullarımızdaki verim düşüklüğünden derin bir üzüntü duyması ne kadar takdire değerse, verim düşüklüğünün, doğrudan doğruya Bakanlığını, daha doğrusu iktidar tutumunu ilgilendiren sebepleri üzerine hiç eğilmeyip, yalnız çocuklarla ana ve babalara çatması da o kadar yersizdir.
Verim düşüklüğünün baş sebeplerini görebilmek için, Sayın İleri’nin uzaklara gitmesi gerekmez: Kendi radyo konuşması ile, 2 gün sonra İzmir’de, Ege Üniversitesinin diploma töreninde yaptığı konuşmayı bir kere daha dikkatlice okuması yeter!
Bu konuşmalarında, Sayın İleri, Demokrat Parti iktidarının büyük rakamlara olan düşkünlüğüyle, farkına varmadan, bazı acı gerçekleri ortaya seriyor.
Bu rakamlardan, ortaokul ve liselerle ilgili bulunanları, Bakan Vekilinin konuşmalarından olduğu gibi alıyoruz:
Ortaokul ve lise sayısı 1949 — 50 de 344 iken 1958 — 59 da 647 ye; aynı devrede öğrenci sayısı 76.931 den 260.524 e; öğretmen sayısı ise 4216 dan 6808 e yükselmiş.
Bu sayılardan şu matematik gerçekler ortaya çıkar:
1949 — 50 ders yılında 223,6 öğrenciye bir okul düşerken bugün 402,6 öğrenciye bir okul düşmektedir.
Demek ki sınıflar, 9 yıl önceye kıyasla, hemen hemen iki misli kalabalıktır!
1949 — 50 ders yılında 18 öğrenciye bir lise veya ortaokul öğretmeni düşerken, bugün 38,2 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir.
Demek ki bugün, ortaokul ve liselerde bir öğretmen, 9 yıl öncekinin 2 mislinden fazla sayıda öğrenciye ders okutmak zorundadır!
Ortaokul ve liselerde her dersin ayrı öğretmeni bulunmak gerektiğine göre, bugünkü öğretmen sayısının ne kadar yetersiz olduğu kolayca tahmin edilebilir.
Bir öğretmenin 9 yıl öncekinin 2 mislinden fazla öğrenciye, 9 yıl önceye nazaran 2 misli kalabalık sınıflarda ders okutup iyi verim almasını beklemek elbette insafsızlıktır. Bu şartlar altında, tecrübeli eğitimcilerin başarı oranındaki düşüklüğü «normal» karşılamalarına, Bakan Vekilinin hiç şaşmaması gerekirdi.
Bu matematik gerçeklerin dışında, toplumumuzu temelinden sarsan iktisadî buhranın, hayat şartlarındaki ağırlaşmanın doğurduğu, gıdasızlık gibi, evde veya ev dışında rahatça ders hazırlama imkânını bulamamak gibi etkenlerin de, öğrencilerde verimi düşürdüğüne şüphe yoktur.
Üstelik, üçlü — dörtlü eğitim yüzünden, daha ilk öğrenim yıllarında günün büyük kısmını okul dışında, sokaklarda geçirme alışkanlığını edinen çocuklar, elbette, ortaokula geçer geçmez kendilerini bu alışkanlığın kötü etkilerinden kolayca kurtaramazlar.
Ana ve babaların okuyan çocuklarına karşı ödevlerine gelince, Sayın Bakan Vekili, uyarışında nazari olarak haklıdır. Ama nazariyat burada da gerçeklere uymuyor.
Gitgide ağırlaşan geçim şartları yüzünden, bugün, eskisine kıyasla pek çok ailede, kadın da erkek gibi ev dışında iş bulup çalışmak zorundadır. Üstelik, gene pek çok ailede, erkekler artık bir işle yetinemeyip, 2 hattâ 3 iş birden görmek mecburiyetini duymaktadırlar.
Bu durumdaki ana — babalardan, çocuklarının eğitimine evde gereken ilgiyi gösterebilmeleri, gereken vakit ve enerjiyi ayırabilmeleri elbette beklenemez.
Kaldı ki bugün milletçe bir kültür değişimi devresindeyiz. Böyle devrelerde, erginlerin de en az çocuklar kadar eğitime ihtiyaçları vardır; çocuklarının eğitimine yararlı olabilmeleri için gerekli bilgileri ve hayat görüşünü ana ve babaya verecek kültür müesseselerine, halk eğitimi müesseselerine ihtiyaç vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı sırasında, Halkevleriyle Halkodaları bu ihtiyacı geniş ölçüde karşılıyordu. Demokrat Parti iktidarı ise bu müesseseleri yıkmış, yerlerine yenilerini koyamamıştır.
Kısacası, Millî Eğitim Bakan Vekili Sayın Tevfik İleri, okullardaki korkunç verim düşüklüğünün kabahatini öğrencilere ve ailelere yüklemekle büyük haksızlık ediyor; en az bütün kabahati öğretmenlere yükleyen bazı ana ve babalar kadar haksızlık ediyor. Bakan Vekili, sorumluluğu en başta, Demokrat Parti iktidarının öğretim alanındaki yetersizliğinde, halk eğitimine indirdiği ağır darbede ve yarattığı iktisadî buhranda aramalıdır!
EĞİTİMDE VERİM NEDEN DÜŞÜYOR?
Bülent ECEVİT
Millî Eğitim Bakan Vekili Tevfik İleri, 27 Eylül günü, yeni öğretim yılının açılışı münasebetiyle yaptığı radyo konuşmasında, ortaokul ve liselerdeki verimin düşüklüğünden şikâyet ediyor. Yetkililer kendisine, ders yılı sonunda başarı oranının yüzde 10—15 arasında kaldığını ve bunun normal sayılması gerektiğini söylemişler. Bakan Vekili bu yüzden haklı olarak üzgün!
Ama üzgünlüğünü kızgınlığa çevirerek,önce çocuklara yükleniyor:
«Hiç bir Türk çocuğunun, milletinin kendisinden bir an evvel bir çok hizmetler beklediği bir zamanda bu hizmetler için geç kalmağa hakkı yoktur; ve kendisi için milletinin, ailesinin, öğretmeninin sarfettiği parayı; emeği, zamanı israf etmeğe mezun değildir,»
diyor.
Sonra. karşısına aldıklarının ne olsa «çocuk olduğunu» hatırlayarak, onları bir yana bırakıp, kızgınlığını analara babalara yöneltiyor; çocuğunun eğitimiyle bütün yıl ilgilenmeyip, sınıfta kaldığını öğrenince «bütün kabahati okulda ve öğretmende arayan ana ve baba» nın «haksızlık» ettiğini söylüyor.
Fakat asıl haksızlık, eğitimdeki verim düşüklüğünün bütün kabahatini çocuklarla analara, babalara yüklemektir.
Sayın Bakan Vekilinin, okullarımızdaki verim düşüklüğünden derin bir üzüntü duyması ne kadar takdire değerse, verim düşüklüğünün, doğrudan doğruya Bakanlığını, daha doğrusu iktidar tutumunu ilgilendiren sebepleri üzerine hiç eğilmeyip, yalnız çocuklarla ana ve babalara çatması da o kadar yersizdir.
Verim düşüklüğünün baş sebeplerini görebilmek için, Sayın İleri’nin uzaklara gitmesi gerekmez: Kendi radyo konuşması ile, 2 gün sonra İzmir’de, Ege Üniversitesinin diploma töreninde yaptığı konuşmayı bir kere daha dikkatlice okuması yeter!
Bu konuşmalarında, Sayın İleri, Demokrat Parti iktidarının büyük rakamlara olan düşkünlüğüyle, farkına varmadan, bazı acı gerçekleri ortaya seriyor.
Bu rakamlardan, ortaokul ve liselerle ilgili bulunanları, Bakan Vekilinin konuşmalarından olduğu gibi alıyoruz:
Ortaokul ve lise sayısı 1949 — 50 de 344 iken 1958 — 59 da 647 ye; aynı devrede öğrenci sayısı 76.931 den 260.524 e; öğretmen sayısı ise 4216 dan 6808 e yükselmiş.
Bu sayılardan şu matematik gerçekler ortaya çıkar:
1949 — 50 ders yılında 223,6 öğrenciye bir okul düşerken bugün 402,6 öğrenciye bir okul düşmektedir.
Demek ki sınıflar, 9 yıl önceye kıyasla, hemen hemen iki misli kalabalıktır!
1949 — 50 ders yılında 18 öğrenciye bir lise veya ortaokul öğretmeni düşerken, bugün 38,2 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir.
Demek ki bugün, ortaokul ve liselerde bir öğretmen, 9 yıl öncekinin 2 mislinden fazla sayıda öğrenciye ders okutmak zorundadır!
Ortaokul ve liselerde her dersin ayrı öğretmeni bulunmak gerektiğine göre, bugünkü öğretmen sayısının ne kadar yetersiz olduğu kolayca tahmin edilebilir.
Bir öğretmenin 9 yıl öncekinin 2 mislinden fazla öğrenciye, 9 yıl önceye nazaran 2 misli kalabalık sınıflarda ders okutup iyi verim almasını beklemek elbette insafsızlıktır. Bu şartlar altında, tecrübeli eğitimcilerin başarı oranındaki düşüklüğü «normal» karşılamalarına, Bakan Vekilinin hiç şaşmaması gerekirdi.
Bu matematik gerçeklerin dışında, toplumumuzu temelinden sarsan iktisadî buhranın, hayat şartlarındaki ağırlaşmanın doğurduğu, gıdasızlık gibi, evde veya ev dışında rahatça ders hazırlama imkânını bulamamak gibi etkenlerin de, öğrencilerde verimi düşürdüğüne şüphe yoktur.
Üstelik, üçlü — dörtlü eğitim yüzünden, daha ilk öğrenim yıllarında günün büyük kısmını okul dışında, sokaklarda geçirme alışkanlığını edinen çocuklar, elbette, ortaokula geçer geçmez kendilerini bu alışkanlığın kötü etkilerinden kolayca kurtaramazlar.
Ana ve babaların okuyan çocuklarına karşı ödevlerine gelince, Sayın Bakan Vekili, uyarışında nazari olarak haklıdır. Ama nazariyat burada da gerçeklere uymuyor.
Gitgide ağırlaşan geçim şartları yüzünden, bugün, eskisine kıyasla pek çok ailede, kadın da erkek gibi ev dışında iş bulup çalışmak zorundadır. Üstelik, gene pek çok ailede, erkekler artık bir işle yetinemeyip, 2 hattâ 3 iş birden görmek mecburiyetini duymaktadırlar.
Bu durumdaki ana — babalardan, çocuklarının eğitimine evde gereken ilgiyi gösterebilmeleri, gereken vakit ve enerjiyi ayırabilmeleri elbette beklenemez.
Kaldı ki bugün milletçe bir kültür değişimi devresindeyiz. Böyle devrelerde, erginlerin de en az çocuklar kadar eğitime ihtiyaçları vardır; çocuklarının eğitimine yararlı olabilmeleri için gerekli bilgileri ve hayat görüşünü ana ve babaya verecek kültür müesseselerine, halk eğitimi müesseselerine ihtiyaç vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı sırasında, Halkevleriyle Halkodaları bu ihtiyacı geniş ölçüde karşılıyordu. Demokrat Parti iktidarı ise bu müesseseleri yıkmış, yerlerine yenilerini koyamamıştır.
Kısacası, Millî Eğitim Bakan Vekili Sayın Tevfik İleri, okullardaki korkunç verim düşüklüğünün kabahatini öğrencilere ve ailelere yüklemekle büyük haksızlık ediyor; en az bütün kabahati öğretmenlere yükleyen bazı ana ve babalar kadar haksızlık ediyor. Bakan Vekili, sorumluluğu en başta, Demokrat Parti iktidarının öğretim alanındaki yetersizliğinde, halk eğitimine indirdiği ağır darbede ve yarattığı iktisadî buhranda aramalıdır!
Koleksiyon
Alıntı
“Eğitimde Verim Neden Düşüyor?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1075 ulaşıldı.