Kıbrısın Durumu Yeniden Düşünülmelidir
Title:
Kıbrısın Durumu Yeniden Düşünülmelidir
Source:
Ulus, "Günün Işığında" No 12936, ss. 1, 5
Date:
1959-08-09
Location:
Atatürk Kitaplığı
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Kıbrısın durumu yeniden düşünülmelidir
Bülent ECEVİT
KIBRIS meselesi için Zürih ve Londra’da varılan hâl şekli, sürekli olması beklenemiyecek kadar karışık ve gayrı tabii idi. Sayın Ahmet Şükrü Esmer’in 2 gün önce «Ulus» taki sütununda belirttiği gibi, bu hâl şekli ancak «diplomatik bir uzlaşma» sayılabilirdi. Uygulanışı sırasında büyük güçlüklerle ve yepyeni meselelerle karşılaşılacağını kestirmek güç değildi. Nitekim daha uygulanış safhasına tam olarak geçilmeden, güçlükler ve meseleler ortaya çıkmağa ve yalnız Türk ve Yunan Hükümetlerini, hattâ yalnız Kıbrıs’taki Türk topluluğunu değil, görünüşe göre Makarios’u da kaygılandırmağa başlamıştır.
Şimdi öylesine değişik bir durum ortaya çıkmaktadır ki, Makarios, uzun mücadele yılları boyunca işbirliği yaptığı Grivas’la karşılıklı hasım durumuna geçmekte, Rum topluluğunun, kaba kuvvet bakımından üstün aşırı sağ kanadı ile teşkilâtçılık ve sayı bakımından üstün aşırı sol kanadı arasında ezilmekten kurtulabilmek için, yakın zamana kadar baş düşmanı olduğu Türklerin destek ve yardımını kollamaktadır.
Söylentilere göre, Rum topluluğunun sağlı sollu müfritleri dış kaynaklardan silâh getirmeğe hâlâ devam edebilmektedirler. Cumhuriyet kurulup İngilizler adadaki üslerine çekildikten sonra, şu veya bu sebeple karışıklık çıkarmakta fayda görecek unsurların dışardan silâh getirtmelerini önlemek çok daha güçleşmiş olacaktır.
Öte yandan. Sovyetler Birliğinin Kıbrıs’la ilgisi artmaktadır. Moskova’yı ziyaret eden, oradan Komünist Çin’e geçen bir Kıbrıslı Rum heyetine, Kruşçef, «hiç bir şarta bağlı olmaksızın» iktisadî ve başka her türlü yardımı en geniş ölçüde yapmağa hazır bulunduğunu bildirmiş, bu haber Kıbrıs’ın Rum basınında büyük bir müjde gibi karşılanmıştır.
Kıbrıs iktisadî bakımdan kendi kendine yetmez olduğuna göre Sovyet nüfuzunun, hele «bağımsız Cumhuriyet» kurulduktan sonra, iktisadî yardım yoluyla adaya sızması çok kolaylaşaçaktır. O vakit, Kıbrıs Rum topluluğunda hem sayıca hem de teşkilâtçılık bakımından üstün olan komünistler büsbütün kuvvetlenecek ve muhtemelen Makarios, ya iktidardan düşmek, ya da komünistlerin suyuna gitmek şıkları arasında bir seçme yapmağa mecbur kalacaktır.
Öyle bir durumda, Türk topluluğunun iktisadî bağımsızlığnı koruyabilmesi bugünkü gibi zorlama usulleriyle bile mümkün olmayacak, siyasi hak ve imtiyazları da tehlikeye düşecektir.
Bütün bu gelişmeler ve ihtimaller göz önünde tutulursa, Kıbrıs’ı yeni huzursuzluk ve karışıklıkların beklediğini düşünmek, aşırı bir kötümserlik sayılamasa gerektir. Üstelik «bağımsız» bir Kıbrıs’ta çıkacak huzursuzluk ve karışıklıkları körüklemek ve istismar etmek, Sovyetler için, eskisiyle kıyas edilemiyecek kadar kolay olacaktır.
Bu tehlikeli gelişme ve ihtimaller karşısında, Türk ve Yunan hükümetlerinin kendilerini bir kader beraberliği içinde gördükleri umulur. Eğer öyle ise, tehlikeleri beraberce önlemek imkânını bulabilirler. Yeter ki, vakit geçirmeden, işler çığığından çıkmadan, karşılıklı dostluk, anlayış ve güven havası içinde harekete geçebilsinler!
Şahsî kanaatimizce, çıkar yol, açıklanışı sırasında, gerek Türk, gerek Yunan hükümetleri tarafından çeşitli siyasi sebeplerle üstünde gereği kadar düşünülmeksizin reddedilmiş birinci McMillan Plânına dönmek, ve o plânın bazı prensiplerinden hareket ederek, Kıbrıs için yeni bir durum hazırlamaktır. Bugün, Kıbrıs konusunda Türkiye ile Yunanistan’ın işbirliği yapmaları nisbeten kolaylaşmış olduğuna göre, ilerisi tehlikelerle ve kaygı verici meçhullerle dolu zoraki, sun’î bir «bağımsız cumhuriyet» yerine, Kıbrıs için bir Türk - Yunan müşterek idaresi düşünülebilir. Böyle bir müşterek idarenin teminatı altında, ada halkının, eski Osmanlı idaresinde olduğu gibi, biribiriyle dostça geçinerek, gereken ölçüde işbirliğini rahatça yaparak, ayrı topluluklar halinde kendi diledikleri hayatı yaşamalarına ve millî bütünlüklerini karşılıklı saygı ve güvenlik içinde koruyabilmelerine hiç bir ciddî engel kalmıyacaktır. Ada, Türkiye ile Yunanistan’ın müşterek idareleri altına girmekle. Sovyet nüfuzunun Adaya hâkim ohnası ihtimale karşı da en müessir tedbir alınmış, üstelik, Türkiye ile Yunanistan arasında çok daha sağlam ve derin bir dostluğun ve işbirliğinin temeli atılmış olacaktır.
Böyle bir imkânı denemek için henüz vakit vardır. Yarın, «bağımsız cumhuriyet» kurulduktan sonra, çok geç olabilir.
Kıbrısın durumu yeniden düşünülmelidir
Bülent ECEVİT
KIBRIS meselesi için Zürih ve Londra’da varılan hâl şekli, sürekli olması beklenemiyecek kadar karışık ve gayrı tabii idi. Sayın Ahmet Şükrü Esmer’in 2 gün önce «Ulus» taki sütununda belirttiği gibi, bu hâl şekli ancak «diplomatik bir uzlaşma» sayılabilirdi. Uygulanışı sırasında büyük güçlüklerle ve yepyeni meselelerle karşılaşılacağını kestirmek güç değildi. Nitekim daha uygulanış safhasına tam olarak geçilmeden, güçlükler ve meseleler ortaya çıkmağa ve yalnız Türk ve Yunan Hükümetlerini, hattâ yalnız Kıbrıs’taki Türk topluluğunu değil, görünüşe göre Makarios’u da kaygılandırmağa başlamıştır.
Şimdi öylesine değişik bir durum ortaya çıkmaktadır ki, Makarios, uzun mücadele yılları boyunca işbirliği yaptığı Grivas’la karşılıklı hasım durumuna geçmekte, Rum topluluğunun, kaba kuvvet bakımından üstün aşırı sağ kanadı ile teşkilâtçılık ve sayı bakımından üstün aşırı sol kanadı arasında ezilmekten kurtulabilmek için, yakın zamana kadar baş düşmanı olduğu Türklerin destek ve yardımını kollamaktadır.
Söylentilere göre, Rum topluluğunun sağlı sollu müfritleri dış kaynaklardan silâh getirmeğe hâlâ devam edebilmektedirler. Cumhuriyet kurulup İngilizler adadaki üslerine çekildikten sonra, şu veya bu sebeple karışıklık çıkarmakta fayda görecek unsurların dışardan silâh getirtmelerini önlemek çok daha güçleşmiş olacaktır.
Öte yandan. Sovyetler Birliğinin Kıbrıs’la ilgisi artmaktadır. Moskova’yı ziyaret eden, oradan Komünist Çin’e geçen bir Kıbrıslı Rum heyetine, Kruşçef, «hiç bir şarta bağlı olmaksızın» iktisadî ve başka her türlü yardımı en geniş ölçüde yapmağa hazır bulunduğunu bildirmiş, bu haber Kıbrıs’ın Rum basınında büyük bir müjde gibi karşılanmıştır.
Kıbrıs iktisadî bakımdan kendi kendine yetmez olduğuna göre Sovyet nüfuzunun, hele «bağımsız Cumhuriyet» kurulduktan sonra, iktisadî yardım yoluyla adaya sızması çok kolaylaşaçaktır. O vakit, Kıbrıs Rum topluluğunda hem sayıca hem de teşkilâtçılık bakımından üstün olan komünistler büsbütün kuvvetlenecek ve muhtemelen Makarios, ya iktidardan düşmek, ya da komünistlerin suyuna gitmek şıkları arasında bir seçme yapmağa mecbur kalacaktır.
Öyle bir durumda, Türk topluluğunun iktisadî bağımsızlığnı koruyabilmesi bugünkü gibi zorlama usulleriyle bile mümkün olmayacak, siyasi hak ve imtiyazları da tehlikeye düşecektir.
Bütün bu gelişmeler ve ihtimaller göz önünde tutulursa, Kıbrıs’ı yeni huzursuzluk ve karışıklıkların beklediğini düşünmek, aşırı bir kötümserlik sayılamasa gerektir. Üstelik «bağımsız» bir Kıbrıs’ta çıkacak huzursuzluk ve karışıklıkları körüklemek ve istismar etmek, Sovyetler için, eskisiyle kıyas edilemiyecek kadar kolay olacaktır.
Bu tehlikeli gelişme ve ihtimaller karşısında, Türk ve Yunan hükümetlerinin kendilerini bir kader beraberliği içinde gördükleri umulur. Eğer öyle ise, tehlikeleri beraberce önlemek imkânını bulabilirler. Yeter ki, vakit geçirmeden, işler çığığından çıkmadan, karşılıklı dostluk, anlayış ve güven havası içinde harekete geçebilsinler!
Şahsî kanaatimizce, çıkar yol, açıklanışı sırasında, gerek Türk, gerek Yunan hükümetleri tarafından çeşitli siyasi sebeplerle üstünde gereği kadar düşünülmeksizin reddedilmiş birinci McMillan Plânına dönmek, ve o plânın bazı prensiplerinden hareket ederek, Kıbrıs için yeni bir durum hazırlamaktır. Bugün, Kıbrıs konusunda Türkiye ile Yunanistan’ın işbirliği yapmaları nisbeten kolaylaşmış olduğuna göre, ilerisi tehlikelerle ve kaygı verici meçhullerle dolu zoraki, sun’î bir «bağımsız cumhuriyet» yerine, Kıbrıs için bir Türk - Yunan müşterek idaresi düşünülebilir. Böyle bir müşterek idarenin teminatı altında, ada halkının, eski Osmanlı idaresinde olduğu gibi, biribiriyle dostça geçinerek, gereken ölçüde işbirliğini rahatça yaparak, ayrı topluluklar halinde kendi diledikleri hayatı yaşamalarına ve millî bütünlüklerini karşılıklı saygı ve güvenlik içinde koruyabilmelerine hiç bir ciddî engel kalmıyacaktır. Ada, Türkiye ile Yunanistan’ın müşterek idareleri altına girmekle. Sovyet nüfuzunun Adaya hâkim ohnası ihtimale karşı da en müessir tedbir alınmış, üstelik, Türkiye ile Yunanistan arasında çok daha sağlam ve derin bir dostluğun ve işbirliğinin temeli atılmış olacaktır.
Böyle bir imkânı denemek için henüz vakit vardır. Yarın, «bağımsız cumhuriyet» kurulduktan sonra, çok geç olabilir.
Collection
Citation
“Kıbrısın Durumu Yeniden Düşünülmelidir,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1043.