Bağdat'tan Dönen Yanlış Hesaplar
Başlık:
Bağdat'tan Dönen Yanlış Hesaplar
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-08-01
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEViT
BAĞDAT'TAN DÖNEN YANLIŞ HESAPLAR
BU satırları yazdığımız sırada Türkiye'nin yeni Irak hükümetini tanıdığı yabancı kaynaklardan açıklanmış bulunuyor. Yakında, hiç şüphesiz, Amerika ile İngiltere de aynı kararı vereceklerdir.
Irak'ın yeni idarecileri Batıyla dost kalmayı kendi memleketlerinin yararına saydıklarını ısrarla belirtmiş ve bu yoldaki iyiniyetlerinin birçok delillerini göstermişlerdir.
Gene kendi ifadelerine göre, ilk iş olarak memlekette vergi adaleti sağlamağa, sosyal adaleti genişletmeğe, gerçek bir toprak reformu yapmağa çalışacaklardır.
Yeni Başbakan Abdülkerim Kasım'la görüşen Batılı gazetecilerin intibaları bir araya getirilince, bu mütevazı ve mahcup tavırlı ihtilâl liderinin, dış maceralar, büyük hayaller ardında koşmayan, realist, makûl, iyiniyetli bir devrimci olması ihtimali akla çok yakın geliyor.
Türkiye'deki iktidar sorumluları da, Irak ihtilâli ve ihtilâlcileri hakkında ilk önce verdikleri ve açığa vurdukları çok sert yargılardan şimdi dönmüş olsalar gerektir.
İktidarın kanlı ayaklanmalarla el değiştirmesi elbette hoş bir şey değildir. Fakat böyle usullerden hiç hoşlanmadığını bizzat Abdülkerim Kasım da belirtmiş, başka çare göremediği için bu yola sapmak zorunda kaldığını söylemiştir.
Irak'ta iktidarı değiştirebilmek için başka çare bulunamamasından, hiç şüphesiz, en başta Nuri Sait Paşa ve onun temsil ettiği zihniyet sorumluydu.
Değişik siyasal görüşlerin kanunlar çerçevesi içinde karşılaşmasına, iktidarın eşit ve dürüst şartlar altında yapılacak seçimlerle el değiştirmesine Nuri Sait Paşa, İktidarda kaldığı uzun yıllar boyunca fırsat vermiş bulunsaydı, elbette, 14 Temmuz ihtilâli üzerine karşılaştığı kadar acı bir sonla karşılaşmaz, ömrünün geri kalan kısmını da, ister iktidar ister muhalefet saflarında memleketine şerefli hizmetlerle veya alnı açık, yüreği ferah, köşesine çekilip dinlenmekle geçirebilirdi.
Irak'ın yeni idarecileri, tasarladıkları ekonomik, sosyal ve siyasal devrim harekelerinde muvaffak olacaklar mıdır?
Şüphesiz bu hususta şimdiden kesin bir şey söylenemez!
Ama eğer muvaffak olurlarsa, bu, Batılılar için Arap âleminde en meşrû ve en büyük kazanç sayılır.
Çünkü öylelikle Arap âlemi içinde, Nâsır'ın daha çok duygulara hitab eden tehlikeli liderliğine karşı, Arap menfaatlerini en az onun kadar gözetmekle Beraber, akla hitab eden, güven verici bir yeni liderlik ortaya çıkmış olacaktır.
Buna imkân hazırlamak, böyle bir eğilimi desteklemek için, Batılılar hiç bir gayreti ve maddî menfaatlerinden hiç bir fedakârlığı çok görmemelidirler.
O arada belki en büyük ödev, daha doğrusu en ağır mânevi sorumluluk Türkiye'ye düşmektedir.
Yakın zamana kadar, Arap âlemindeki her umut verici kıpırdanış Cumhuriyet Türkiyesinden, Cumhuriyet Türkiyesinin devrim hareketlerinden ilham alırdı.
Son yıllarda ise, uyanan Arap aydınları ve milliyetçileri için bu ilham kaynağı maalesef kurumuştur. Onlar Türkiye'den ilham almağa devam edecek yerde, Türkiye'deki yeni iktidarın liderleri, Nuri Sait idaresi gibi süresini doldurmuş, kendi memleketinde bile çekilmez olmuş geri bir idarenin bağlı kalmakta ısrar ettiği usullerden ilham almağa başlamışlardır.
Demokrat Parti iktidarının gerek dış gerek iç politikasında Nuri Sait Paşa etkisi günden güne daha kuvvetle duyulur. Bay Adnan Menderes'in «imarcılık» merakını bile Nuri Sait Paşadan aldığı yabancı gazete ve dergilerin sayfalarına kadar geçmiştir.
Fakat Nuri Sait Paşa idaresinin bir benzerini kurmağa özenenlerin, gerek dış, gerek iç politikadaki yanlış hesapları şimdi Bağdat'tan ağır bir yenilgiyle dönmüş bulunuyor.
Eğer iktidardaki Türk idarecileri bundan gereken dersi alabilirlerse, Türkiye, yalnız kendi iç meselelerini en rahat ve medenî usullerle çözme imkânına değil, aynı zamanda, Irak'ın yeni idarecilerine hayırlı bir ilham kaynağı, tutmak ister göründükleri umut verici yolda bir mânevi destek olma imkânına da yeniden kavuşmuş olacaktır.
BÜLENT ECEViT
BAĞDAT'TAN DÖNEN YANLIŞ HESAPLAR
BU satırları yazdığımız sırada Türkiye'nin yeni Irak hükümetini tanıdığı yabancı kaynaklardan açıklanmış bulunuyor. Yakında, hiç şüphesiz, Amerika ile İngiltere de aynı kararı vereceklerdir.
Irak'ın yeni idarecileri Batıyla dost kalmayı kendi memleketlerinin yararına saydıklarını ısrarla belirtmiş ve bu yoldaki iyiniyetlerinin birçok delillerini göstermişlerdir.
Gene kendi ifadelerine göre, ilk iş olarak memlekette vergi adaleti sağlamağa, sosyal adaleti genişletmeğe, gerçek bir toprak reformu yapmağa çalışacaklardır.
Yeni Başbakan Abdülkerim Kasım'la görüşen Batılı gazetecilerin intibaları bir araya getirilince, bu mütevazı ve mahcup tavırlı ihtilâl liderinin, dış maceralar, büyük hayaller ardında koşmayan, realist, makûl, iyiniyetli bir devrimci olması ihtimali akla çok yakın geliyor.
Türkiye'deki iktidar sorumluları da, Irak ihtilâli ve ihtilâlcileri hakkında ilk önce verdikleri ve açığa vurdukları çok sert yargılardan şimdi dönmüş olsalar gerektir.
İktidarın kanlı ayaklanmalarla el değiştirmesi elbette hoş bir şey değildir. Fakat böyle usullerden hiç hoşlanmadığını bizzat Abdülkerim Kasım da belirtmiş, başka çare göremediği için bu yola sapmak zorunda kaldığını söylemiştir.
Irak'ta iktidarı değiştirebilmek için başka çare bulunamamasından, hiç şüphesiz, en başta Nuri Sait Paşa ve onun temsil ettiği zihniyet sorumluydu.
Değişik siyasal görüşlerin kanunlar çerçevesi içinde karşılaşmasına, iktidarın eşit ve dürüst şartlar altında yapılacak seçimlerle el değiştirmesine Nuri Sait Paşa, İktidarda kaldığı uzun yıllar boyunca fırsat vermiş bulunsaydı, elbette, 14 Temmuz ihtilâli üzerine karşılaştığı kadar acı bir sonla karşılaşmaz, ömrünün geri kalan kısmını da, ister iktidar ister muhalefet saflarında memleketine şerefli hizmetlerle veya alnı açık, yüreği ferah, köşesine çekilip dinlenmekle geçirebilirdi.
Irak'ın yeni idarecileri, tasarladıkları ekonomik, sosyal ve siyasal devrim harekelerinde muvaffak olacaklar mıdır?
Şüphesiz bu hususta şimdiden kesin bir şey söylenemez!
Ama eğer muvaffak olurlarsa, bu, Batılılar için Arap âleminde en meşrû ve en büyük kazanç sayılır.
Çünkü öylelikle Arap âlemi içinde, Nâsır'ın daha çok duygulara hitab eden tehlikeli liderliğine karşı, Arap menfaatlerini en az onun kadar gözetmekle Beraber, akla hitab eden, güven verici bir yeni liderlik ortaya çıkmış olacaktır.
Buna imkân hazırlamak, böyle bir eğilimi desteklemek için, Batılılar hiç bir gayreti ve maddî menfaatlerinden hiç bir fedakârlığı çok görmemelidirler.
O arada belki en büyük ödev, daha doğrusu en ağır mânevi sorumluluk Türkiye'ye düşmektedir.
Yakın zamana kadar, Arap âlemindeki her umut verici kıpırdanış Cumhuriyet Türkiyesinden, Cumhuriyet Türkiyesinin devrim hareketlerinden ilham alırdı.
Son yıllarda ise, uyanan Arap aydınları ve milliyetçileri için bu ilham kaynağı maalesef kurumuştur. Onlar Türkiye'den ilham almağa devam edecek yerde, Türkiye'deki yeni iktidarın liderleri, Nuri Sait idaresi gibi süresini doldurmuş, kendi memleketinde bile çekilmez olmuş geri bir idarenin bağlı kalmakta ısrar ettiği usullerden ilham almağa başlamışlardır.
Demokrat Parti iktidarının gerek dış gerek iç politikasında Nuri Sait Paşa etkisi günden güne daha kuvvetle duyulur. Bay Adnan Menderes'in «imarcılık» merakını bile Nuri Sait Paşadan aldığı yabancı gazete ve dergilerin sayfalarına kadar geçmiştir.
Fakat Nuri Sait Paşa idaresinin bir benzerini kurmağa özenenlerin, gerek dış, gerek iç politikadaki yanlış hesapları şimdi Bağdat'tan ağır bir yenilgiyle dönmüş bulunuyor.
Eğer iktidardaki Türk idarecileri bundan gereken dersi alabilirlerse, Türkiye, yalnız kendi iç meselelerini en rahat ve medenî usullerle çözme imkânına değil, aynı zamanda, Irak'ın yeni idarecilerine hayırlı bir ilham kaynağı, tutmak ister göründükleri umut verici yolda bir mânevi destek olma imkânına da yeniden kavuşmuş olacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Bağdat'tan Dönen Yanlış Hesaplar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1011 ulaşıldı.