Burak'ın Dönüşü
Başlık:
Burak'ın Dönüşü
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-08-02
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
Burak'ın dönüşü
TAKVİMİN son Temmuz yaprağını çevirip Ağustosla karşılaşınca bir sevinç uyandı içimde: Burak'ın aramıza dönüşü yaklaşmıştı!.,. Milletçe uğradığımız sıkıntılara güler yüzle katlanıp karşı koyabilmesi sağlamağa uğraşanlardan biri olduğu için 16 aydır mahpus bulunan Ratip Tahir Burak, bu ayın 9'u sabahı, Üsküdar Paşakapısı Cezaevinden elleri kolları bağsız çıkacak, «hürriyet» e, yahut, dışarda gönlünce hürriyet bulamasa bile, hürriyet için yeniden mücadele imfânınna ve yakınlarına, evine ve daha nice özlediklerine kavuşacaktı!
Yaptığı işlerle ve tutumuyla sevilip desteklenebileceğine ihtimal veremiyen her iktidar gibi, çizgiden, yazıdan, sözden top tüfekmiş gibi ürken bir iktidar var başımızda... Ratip Tahir Burak kurtulmakla dâva bitmiş olmayacak! İçerde daha, Nihat Subaşı, Şinasi Nahit Berker, Halim Büyükbulut, ve Anadolu hapishanelerinde başka meslekdaşları, dışarda ise, «içeri» girmeğe hazırlanan nice gazeteci var. Basın dâvalarına bakılan günlerde mahkeme koridorları gazetecilerle dolup taşıyor.
Fakat onları düşündükçe duyduğumuz üzüntüye rağmen, Ratip Tahir Burak'ın yeniden aramıza ve mücadelesine dönebileceği gün yaklaştıkça biraz olsun avunabiliyoruz.
1950 Mayısından bu yana hürriyet dâvası uğrunda girişilen ve gün geçtikçe çetinleşen mücadelenin belki en ağır yükünü gazeteciler çekmiş ve çekmektedirler. En ağır baskılarla onlar karşılaşmış, en ağır mahkûmiyetlere onlar çarpılmışlardır.
Halkın sevgisinden ve mânevi desteğinden de aldıkları güçle, biribirlerine cesaret, umut ve hız vermiş ve vermektedirler.
Onun için 9 Ağustostan sonra, Burak'ın çizgilerini, yazılarını gene yanıbaşlarında görmekle, hiç şüphesiz, biraz daha cesaret ve umut, biraz daha mücadele hızı kazanmış olacaklardır.
*
Gazetecilerin bu mücadelesinde en hüzün verici bir yön, en çok, siyasi karikatürler ve mizah yazıları yüzünden cezaya çarpılmalarıdır.
Nitekim Ratip Tahir Burak'la Halim Büyükbulut siyasi karikatürleri yüzünden, Şinasi Nahit Berker siyasi mizah yazıları yüzünden, Nihat Subaşı da, Berker'in bu siyasi mizah yazılarını yayınlaması yüzünden mahkûmdurlar.
Bir yanda, bütün suçları, uğradığımız sıkıntılara güler yüzle katlanıp karşı koymamızı, büsbütün karamsar olup umutsuzluğa düşmekten kurtulmamızı sağlamağa ve daha da önemlisi, kendini halkın üstünde görenlere karşı halkın onurunu, en medenî ve insanî mücadele silâhı olan mizahla korumağa çalışmak olan bu şerefli mahmûmlar... Öbür yanda ise, Bay Namık Gedik'in mizaha kapalı, gülmek bilmeyen asık çehresi!
O asık çehreyle Bay Namık Gedik, İçişleri Bakanı bulunduğu iktidarın bugünkü zihniyetini, davranışını gönüllü olarak müşahhaslaştırmaktadır.
Türk halkı, kendisini idare etme sorumluluğunu yüklenmiş olanların boş bir gurura kapılmalarını, ölümlülüğün, insanlığın ve bütün insan yetersizliklerinin üstüne çıkmış gibi pozlar takınarak, mevkilerine ve sıfatlarına halkın mutluluğundan daha çok önem ver melerini, ötedenberi bir mutlâkiyet devri sanılan Osmanlı idaresinde bile, ince bir istihza ile karşılamıştır. Türk hicvinin en dokunaklı iğneleri, hicve tahammül edemiyecek kadar büyüklük, üstünlük taslayan, kendi vekarını halkın vekarından üstün tutan idarecilere ve onların temsil ettiği zihniyete yönelmiştir.
Onun için, Burakların, Büyükbulutların, Berkerlerin birer mizahçı olarak davranışları, devlet işlerini ve devlet adamlarını tenkidde mizahı yasak eden baskı kanunlarıyla, bütün dünyada modası geçmiş asık çehre politikalarıyla değiştirilemez.
Burakların, Büyükbulutların, Berkerlerin kalem veya fırçalarıyla dile gelen davranış, bu toplumda yüzyıllar boyunca oluşmuş, bu halkın içinden, geleneklerinden, dünya ve toplum görüşünden gelen bir davranıştır. Kısacası, bu halkın davranışıdır.
Yıllarca dört duvar arasına hapsedilseler bile, Burak ve onun gibilerle bu halk gerçekte biribirinden ayrılamaz.
Büyüklüklerine halkı ancak asık bir çehre takınmakla inandırabileceklerini sanan, mizah ve hicve tahammül edemiyecek ve en ağır cezaları biçecek kadar kendilerini bu halktan ayrı ve üstün tutan idarecilere ise, dört elle sarıldıkları mevkiler, ne kadar yüksek ve kudretli gibi görünürse görünsün, yâr olamaz.
BÜLENT ECEVİT
Burak'ın dönüşü
TAKVİMİN son Temmuz yaprağını çevirip Ağustosla karşılaşınca bir sevinç uyandı içimde: Burak'ın aramıza dönüşü yaklaşmıştı!.,. Milletçe uğradığımız sıkıntılara güler yüzle katlanıp karşı koyabilmesi sağlamağa uğraşanlardan biri olduğu için 16 aydır mahpus bulunan Ratip Tahir Burak, bu ayın 9'u sabahı, Üsküdar Paşakapısı Cezaevinden elleri kolları bağsız çıkacak, «hürriyet» e, yahut, dışarda gönlünce hürriyet bulamasa bile, hürriyet için yeniden mücadele imfânınna ve yakınlarına, evine ve daha nice özlediklerine kavuşacaktı!
Yaptığı işlerle ve tutumuyla sevilip desteklenebileceğine ihtimal veremiyen her iktidar gibi, çizgiden, yazıdan, sözden top tüfekmiş gibi ürken bir iktidar var başımızda... Ratip Tahir Burak kurtulmakla dâva bitmiş olmayacak! İçerde daha, Nihat Subaşı, Şinasi Nahit Berker, Halim Büyükbulut, ve Anadolu hapishanelerinde başka meslekdaşları, dışarda ise, «içeri» girmeğe hazırlanan nice gazeteci var. Basın dâvalarına bakılan günlerde mahkeme koridorları gazetecilerle dolup taşıyor.
Fakat onları düşündükçe duyduğumuz üzüntüye rağmen, Ratip Tahir Burak'ın yeniden aramıza ve mücadelesine dönebileceği gün yaklaştıkça biraz olsun avunabiliyoruz.
1950 Mayısından bu yana hürriyet dâvası uğrunda girişilen ve gün geçtikçe çetinleşen mücadelenin belki en ağır yükünü gazeteciler çekmiş ve çekmektedirler. En ağır baskılarla onlar karşılaşmış, en ağır mahkûmiyetlere onlar çarpılmışlardır.
Halkın sevgisinden ve mânevi desteğinden de aldıkları güçle, biribirlerine cesaret, umut ve hız vermiş ve vermektedirler.
Onun için 9 Ağustostan sonra, Burak'ın çizgilerini, yazılarını gene yanıbaşlarında görmekle, hiç şüphesiz, biraz daha cesaret ve umut, biraz daha mücadele hızı kazanmış olacaklardır.
*
Gazetecilerin bu mücadelesinde en hüzün verici bir yön, en çok, siyasi karikatürler ve mizah yazıları yüzünden cezaya çarpılmalarıdır.
Nitekim Ratip Tahir Burak'la Halim Büyükbulut siyasi karikatürleri yüzünden, Şinasi Nahit Berker siyasi mizah yazıları yüzünden, Nihat Subaşı da, Berker'in bu siyasi mizah yazılarını yayınlaması yüzünden mahkûmdurlar.
Bir yanda, bütün suçları, uğradığımız sıkıntılara güler yüzle katlanıp karşı koymamızı, büsbütün karamsar olup umutsuzluğa düşmekten kurtulmamızı sağlamağa ve daha da önemlisi, kendini halkın üstünde görenlere karşı halkın onurunu, en medenî ve insanî mücadele silâhı olan mizahla korumağa çalışmak olan bu şerefli mahmûmlar... Öbür yanda ise, Bay Namık Gedik'in mizaha kapalı, gülmek bilmeyen asık çehresi!
O asık çehreyle Bay Namık Gedik, İçişleri Bakanı bulunduğu iktidarın bugünkü zihniyetini, davranışını gönüllü olarak müşahhaslaştırmaktadır.
Türk halkı, kendisini idare etme sorumluluğunu yüklenmiş olanların boş bir gurura kapılmalarını, ölümlülüğün, insanlığın ve bütün insan yetersizliklerinin üstüne çıkmış gibi pozlar takınarak, mevkilerine ve sıfatlarına halkın mutluluğundan daha çok önem ver melerini, ötedenberi bir mutlâkiyet devri sanılan Osmanlı idaresinde bile, ince bir istihza ile karşılamıştır. Türk hicvinin en dokunaklı iğneleri, hicve tahammül edemiyecek kadar büyüklük, üstünlük taslayan, kendi vekarını halkın vekarından üstün tutan idarecilere ve onların temsil ettiği zihniyete yönelmiştir.
Onun için, Burakların, Büyükbulutların, Berkerlerin birer mizahçı olarak davranışları, devlet işlerini ve devlet adamlarını tenkidde mizahı yasak eden baskı kanunlarıyla, bütün dünyada modası geçmiş asık çehre politikalarıyla değiştirilemez.
Burakların, Büyükbulutların, Berkerlerin kalem veya fırçalarıyla dile gelen davranış, bu toplumda yüzyıllar boyunca oluşmuş, bu halkın içinden, geleneklerinden, dünya ve toplum görüşünden gelen bir davranıştır. Kısacası, bu halkın davranışıdır.
Yıllarca dört duvar arasına hapsedilseler bile, Burak ve onun gibilerle bu halk gerçekte biribirinden ayrılamaz.
Büyüklüklerine halkı ancak asık bir çehre takınmakla inandırabileceklerini sanan, mizah ve hicve tahammül edemiyecek ve en ağır cezaları biçecek kadar kendilerini bu halktan ayrı ve üstün tutan idarecilere ise, dört elle sarıldıkları mevkiler, ne kadar yüksek ve kudretli gibi görünürse görünsün, yâr olamaz.
Koleksiyon
Alıntı
“Burak'ın Dönüşü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1012 ulaşıldı.