Bir Sergiye Dair: Füreya Kılıçın Şiir-Resimleri
Başlık:
Bir Sergiye Dair: Füreya Kılıçın Şiir-Resimleri
Kaynak:
Dünya
Tarih:
1953-11-24
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
24 Kasım 1953
BİR SERGİYE DAİR
Füreya Kılıç’ın bir guaşı
FÜREYA KILIÇIN ŞİİR-RESİMLERİ
Yazan: Bülend Ecevit
BİZİ duygulandıran resimlere "şiir gibi" deriz. böyle bir benzetiş çoğu zaman yanlıştır. Çünkü, resimle şiirin gayeleri bir de olsa yolları ayrıdır. Resimde biçimden öze, şiirde ise özden biçime gidilerek, özle biçim arasındaki bağlar ortaya konur.
Fakat Füreya Kılıç, resimde, açıktan açığa şiirin yolunu seçmekte, özden biçime gitmektedir. Onun için Füreya Kılıç’ın resimlerine, bizi duygulandırsa da duygulandırmasa da “şiir gibi” demek yanlış olmaz. Yanlış değil, az olur! Belki en uygunu, bunlara “şiir-resim” demektir.
Dış dünya karşısında Füreya Kılıç’ın tavrı, bir ressamın değil bir şairin tavrıdır. Arada, kelimelerin yerini renklerin almış olmasından başka bir ayrılık yoktur.
Sergisi açılırken, son dakikada, tablolarına gelişigüzel adlar uydurup yazan pek çok iyi ressam görürüz. Füreya Kılıç içinse resimlerinin adları, belli ki resimleri kadar önemlidir.
Ankara’da, Helikon Galerisinde açtığı çini - guaş - litografi sergisinin kataloğundaki adlar bunu açıkça gösteriyor. İşte bir kaçı:
Islak ışıklar... Toprakta akisler... Denizin altından... Oluş... Boşluk... Yürüyen Balık... Ahtapotun gözleri... Yürek... Çatlak... Yalnız balık... Batmış kalyon... Tutuşan dallar... Gün bitmesin... Engel... Yer ve gök kırmızı... İfşa... Kayanın sırrı... Suda orman...
Füreya Kılıç’ın bazı resimleri görünüşte, soyut (mücerret) resime benzer. Gerçekte ise bunlara soyut resim denemez. Soyut resimde eşyayı kabuğundan, dış görünüşünden soyuş vardır. Ancak eşya yapısını çözümleme sonunda varılan resim, soyut resimdir.
Oysa ki Füreya Kılıç’ın resimlerinde, çözümlemenin tam tersi vardır. Bu resimlerden çoğunda dünya oluş halindedir. Bu oluş, bir mitosis gibi görülebilmektedir. Bunların soyut resim olduğu sanısını veren; ressamın hareket noktası olarak yokluğu, kaosu seçmesidir.
Füreya Kılıç, guaş ve litografilerinden çok seramiklerinde bu yolu tutuyor. İyi de ediyor. Sanki seramiklerde toprak, bu yoktan var oluşu elle tutulur, inandırıcı bir hale getiren bir maya yerine geçmiş, Füreya Kılıç’ın yarattığı dünya, o toprakla sanki yaşadığımız gerçek dünyanın hamurundan yapılmış oluyor.
Füreya Kılıç’ın resimlerinde desenin zayıf olduğu söylenebilirse de, bu, doğru bir söz olmaz. Füreya Kılıç’ın seramiklerindeki oluş, desene kadar varmıyor demek, daha yerindedir. Bu seramiklerdeki dünya tam yaratılmamış, varlıkları sınırlandırılıp katılaşmamış bir dünyadır. Onun için desensizdir.
Seramikleri için yaptığımız tarife uymıyan bazı guaş ve litografilerinde ise desen, naive bir halde de olsa, vardır. Bu naivete kasdî midir, bilemeyiz!
Füreya Kılıç’ın desene önem verdiği resimlerinde, henüz yolunu bulamamış, Japon estampe’larının mı izinden gideceğini, non-figuratif’te mi karar kılacağını kestirememiş bir ressam buluyoruz.
En başarılı guaşları, seramikleriyle bir tarzda olanlardır.
Helikon galerisinde, Füreya Kılıç’ın eski sergilerinden kalma bir-iki seramik de var. İki yıl önce Maya Galerisinde açılan sergisinde, Füreya Kılıç’ın mahallî olmak kaygısı ile, zorlama bir Doğuculuk hevesine kapıldığı görülüyordu. Şimdi bu hevesi bütün bütün bırakmış. Bırakmakla da ne kadar iyi etmiş olduğunu, eskiden kalma o bir-iki parça seramik gösteriyor.
BİR SERGİYE DAİR
Füreya Kılıç’ın bir guaşı
FÜREYA KILIÇIN ŞİİR-RESİMLERİ
Yazan: Bülend Ecevit
BİZİ duygulandıran resimlere "şiir gibi" deriz. böyle bir benzetiş çoğu zaman yanlıştır. Çünkü, resimle şiirin gayeleri bir de olsa yolları ayrıdır. Resimde biçimden öze, şiirde ise özden biçime gidilerek, özle biçim arasındaki bağlar ortaya konur.
Fakat Füreya Kılıç, resimde, açıktan açığa şiirin yolunu seçmekte, özden biçime gitmektedir. Onun için Füreya Kılıç’ın resimlerine, bizi duygulandırsa da duygulandırmasa da “şiir gibi” demek yanlış olmaz. Yanlış değil, az olur! Belki en uygunu, bunlara “şiir-resim” demektir.
Dış dünya karşısında Füreya Kılıç’ın tavrı, bir ressamın değil bir şairin tavrıdır. Arada, kelimelerin yerini renklerin almış olmasından başka bir ayrılık yoktur.
Sergisi açılırken, son dakikada, tablolarına gelişigüzel adlar uydurup yazan pek çok iyi ressam görürüz. Füreya Kılıç içinse resimlerinin adları, belli ki resimleri kadar önemlidir.
Ankara’da, Helikon Galerisinde açtığı çini - guaş - litografi sergisinin kataloğundaki adlar bunu açıkça gösteriyor. İşte bir kaçı:
Islak ışıklar... Toprakta akisler... Denizin altından... Oluş... Boşluk... Yürüyen Balık... Ahtapotun gözleri... Yürek... Çatlak... Yalnız balık... Batmış kalyon... Tutuşan dallar... Gün bitmesin... Engel... Yer ve gök kırmızı... İfşa... Kayanın sırrı... Suda orman...
Füreya Kılıç’ın bazı resimleri görünüşte, soyut (mücerret) resime benzer. Gerçekte ise bunlara soyut resim denemez. Soyut resimde eşyayı kabuğundan, dış görünüşünden soyuş vardır. Ancak eşya yapısını çözümleme sonunda varılan resim, soyut resimdir.
Oysa ki Füreya Kılıç’ın resimlerinde, çözümlemenin tam tersi vardır. Bu resimlerden çoğunda dünya oluş halindedir. Bu oluş, bir mitosis gibi görülebilmektedir. Bunların soyut resim olduğu sanısını veren; ressamın hareket noktası olarak yokluğu, kaosu seçmesidir.
Füreya Kılıç, guaş ve litografilerinden çok seramiklerinde bu yolu tutuyor. İyi de ediyor. Sanki seramiklerde toprak, bu yoktan var oluşu elle tutulur, inandırıcı bir hale getiren bir maya yerine geçmiş, Füreya Kılıç’ın yarattığı dünya, o toprakla sanki yaşadığımız gerçek dünyanın hamurundan yapılmış oluyor.
Füreya Kılıç’ın resimlerinde desenin zayıf olduğu söylenebilirse de, bu, doğru bir söz olmaz. Füreya Kılıç’ın seramiklerindeki oluş, desene kadar varmıyor demek, daha yerindedir. Bu seramiklerdeki dünya tam yaratılmamış, varlıkları sınırlandırılıp katılaşmamış bir dünyadır. Onun için desensizdir.
Seramikleri için yaptığımız tarife uymıyan bazı guaş ve litografilerinde ise desen, naive bir halde de olsa, vardır. Bu naivete kasdî midir, bilemeyiz!
Füreya Kılıç’ın desene önem verdiği resimlerinde, henüz yolunu bulamamış, Japon estampe’larının mı izinden gideceğini, non-figuratif’te mi karar kılacağını kestirememiş bir ressam buluyoruz.
En başarılı guaşları, seramikleriyle bir tarzda olanlardır.
Helikon galerisinde, Füreya Kılıç’ın eski sergilerinden kalma bir-iki seramik de var. İki yıl önce Maya Galerisinde açılan sergisinde, Füreya Kılıç’ın mahallî olmak kaygısı ile, zorlama bir Doğuculuk hevesine kapıldığı görülüyordu. Şimdi bu hevesi bütün bütün bırakmış. Bırakmakla da ne kadar iyi etmiş olduğunu, eskiden kalma o bir-iki parça seramik gösteriyor.
Koleksiyon
Alıntı
“Bir Sergiye Dair: Füreya Kılıçın Şiir-Resimleri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 30 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/10 ulaşıldı.