Adalet Geleneğimiz
Başlık:
Adalet Geleneğimiz
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-05-21
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
ADALET GELENEGİMİZ
HÜRRİYETSİZLİK acı.. Fakat haksızlık ondan da acı... Bugün biz iki acıyı birden çekiyoruz.
Demokratik hürriyetlerden yoksun yaşamağa alışabilecekler belki aramızda vardır. Ama haksızlığa, adaletsizliğe alışamayız.
Adalet, Türk toplumunun kökleri en derinlere inen geleneğidir. Birçok Batılı toplumların adaleti ancak asalete uyguladığı, ancak baştaki zümrelere haklar tanıdığı, o toplumlarda halk kütleleri için hak ve adaletin sözü bile edilemediği çağlarda, bütün Türkler adalet karşısında ve haklarında eşittiler.
Toplumlar, uluslar çözülüp dağılır, devletler, imparatorluklar yıkılıp yeryüzünden silinirken, Türklerin her zaman birbirlerini koruyabilmelerinde, toplum olarak canlı kalabilmelerinde bu eşitliğin etkisi büyük olmuştur.
Tarih boyunca Türk toplumunda, adaletin yalnız asalete veya başta bulunan zümrelere uygulanması, hakların yalnız o zümrelere tanınması gibi bir duruma rastlamak şöyle dursun, Osmanlı çağında geniş halk kütleleri, adalete ve haklarının sayılmasına, hattâ baştaki idarecilerden daha çok güvenebilirdi. Çünkü şehzadelerin, sadr-ı âzamların sorgusuz sualsiz boyunları vurdurulabilen o devlette, halktan birini yargılamadan, adalet kurallarına uymadan cezalandırmayı en güçlü padişahlar bile kolay kolay göze alamazdı.
Osmanlı devletinin çöküntü devresinde adalet müessesesinin geçirdiği sarsıntı bile Türk halkının adalet geleneğini yıkamamış, tersine, o geleneği yıkmağa çalışan, geleneğe karşı gelmeğe cür'et eden idareyi yıkmıştır.
Bugün de iktidarın adalet müessesesine indirdiği her darbe, vatandaşların hakları arasında ayrılık gözeten her işlem, Türk halkının yüzyıllar boyunca kütlelere mal olmuş adalet geleneğine, hak duygusuna çarpıp geri tepmekte, ve en çok iktidarı sarsmaktadır.
Türkiye'de bugün, iktidara bağlı bulunanlarla eşit haklardan faydalanamadığı görülen her siyasal mahkûmun halk gözünde bir kahraman oluşu; yer yer kadınlı erkekli birçok yargıçların, hatta bazı savcıların halktaki, ve bu halkın birer ferdi olarak kendi içlerindeki, adalet duygusunu incitecek yargılar vermekten, suçlamalarda bulunmaktansa, atılmayı, sürülmeyi, çekilmeyi göze alışları, adalet karşısında halkın gitgide kuvvetlenen tepkisine delildir.
Adalet karşısında ve haklarda eşitsizliğin en taze ve göze çarpıcı örneklerine Türk basınında rastlanmaktadır.
İktidarı destekleyen gazete ve dergilerde bağımsız veya muhalif gazete ve dergilerin yayınlarını ve bu yayınlar karşısında adalet cihazının davranışını zaman zaman mukayese etmek, eşitsizliğin ne büyük ölçülere vardığını görmeğe yeter.
Başbakan'ın muhalefete karşı hiç çekinmeden kullanabildiği bir sözü Başbakan'a karşı kullanmaktan «suçlu» görülen iki muhalefet gazetecisi, bugün hapishanede 8 aylık mahkumiyetlerini doldurmaktadırlar.
Ömrü boyunca bu yurda, bu millete hizmet etmekten, yararlı olmaktan başka bir kaygı beslememiş bir değerli gazeteci, çizdiği bir karikatür yüzünden 16 aya mahkûmdur. Çünkü karikatüründe iktidar partisinin ileri gelenlerini tenkid etmiştir.
O gazeteci bu «suç» tan ötürü bir cezaevinde yatarken, ömrünün büyük kısmını bu yurdun, bu milletin zararına faaliyetle geçirdiği sabit olmuş, o yüzden yıllarca yurt dışında sürgün kalmış, fakat şimdi iktidar partisinin başlıca sözcüleri, kalemşorları arasına katılmış bir başka gazeteci, yüzbinlerce nüsha basılıp köylüye parasız dağıtılan ve her sayısı suçlarla - fakat muhalefete karşı işlendiği için kovuşturulmayan suçlarla - dolup taşan gazetesinde, muhalif karikatürcünün 16 aylık mahkumiyetine sebep olan karikatürün bir eşini çizdirip yayınladı. Aradaki tek fark, karikatürde görülen kişilerdi: Birincisinde iktidar partisinin ikincisinde muhalefetin ileri gelenleri canlandırılmıştı!
İşte bu fark, sadece bu fark, bir temiz muhalefet gazetecisi bir cezaevinde 16 aylık mahkûmiyetini çekerken, mazisi hiç te temiz sayılamıyacak öbür gazetecinin serbest dolaşabilmesine, hemen her kelimesi, hemen her çizgisi suç olan zehirli yayınlarını partisi hizmetinde devam ettirebilmesine yetmektedir.
Hak ölçülerinde, adalet uygulanışında eşitsizliğin ayni derecede örneklerini, Ankara'daki «Zafer», İstanbul'daki «Havadis» gazeteleri de sık sık sütunlarında vermektedirler.
Henüz sonuçlanmamış siyasal dâvaların muhalefete mensup sanıkları hakkında en ağır suçlamalar bu gazetelerin sütunlarında yayınlanabilmekte ve kovuşturmasız kalmaktadır.
«Utanmazlar... arsızlar... hayasızlar... vatan hainleri... sefil politikanın mensupları... zehirli politika sürüngenleri... kertenkeleler... siyasî haşere...» gibi sözler, çıkardığı ağır basın kanunlarını mazur gösterebilmek için Türk gazeteciliğinin seviyesini yükseltmek istediğini ileri süren Demokrat Parti iktidarına bağlı bu gazetelerde muhalefet mensuplarına karşı hemen her gün kullanılan sözlerden gelişi güzel seçilmiş birkaç örnektir.
Her gün böyle sözlerle sütunlar dolduran iktidar sözcüsü gazeteciler hakkında hiç bir kovuşturma açılmaz, açılamazken, kanunlar izin verse bile bu kadar çirkin sözlerle insan içine çıkmağa elleri değmeyecek nice temiz, dürüst gazetecinin memlekete hizmet gayretleri, hapishane köşelerinde körletilmektedir.
Türklüğün adalet geleneğini tevarüs etmiş hiç bir kimse, gözler önünde her gün tekrarlanan böyle haksızlıklara, adalet karşısında böylesine açık bir eşitsizliğe tahammyül edemez.
Bu zorlama devam ettirilirse tarih boyunca Türk toplumun ayakta tutan temel direklerinin en önemlisi çökmüş, Türk toplumunu mütecanis bir kütle halinde tutan bağların en güçlüsü kopmuş olacaktır.
BÜLENT ECEVİT
ADALET GELENEGİMİZ
HÜRRİYETSİZLİK acı.. Fakat haksızlık ondan da acı... Bugün biz iki acıyı birden çekiyoruz.
Demokratik hürriyetlerden yoksun yaşamağa alışabilecekler belki aramızda vardır. Ama haksızlığa, adaletsizliğe alışamayız.
Adalet, Türk toplumunun kökleri en derinlere inen geleneğidir. Birçok Batılı toplumların adaleti ancak asalete uyguladığı, ancak baştaki zümrelere haklar tanıdığı, o toplumlarda halk kütleleri için hak ve adaletin sözü bile edilemediği çağlarda, bütün Türkler adalet karşısında ve haklarında eşittiler.
Toplumlar, uluslar çözülüp dağılır, devletler, imparatorluklar yıkılıp yeryüzünden silinirken, Türklerin her zaman birbirlerini koruyabilmelerinde, toplum olarak canlı kalabilmelerinde bu eşitliğin etkisi büyük olmuştur.
Tarih boyunca Türk toplumunda, adaletin yalnız asalete veya başta bulunan zümrelere uygulanması, hakların yalnız o zümrelere tanınması gibi bir duruma rastlamak şöyle dursun, Osmanlı çağında geniş halk kütleleri, adalete ve haklarının sayılmasına, hattâ baştaki idarecilerden daha çok güvenebilirdi. Çünkü şehzadelerin, sadr-ı âzamların sorgusuz sualsiz boyunları vurdurulabilen o devlette, halktan birini yargılamadan, adalet kurallarına uymadan cezalandırmayı en güçlü padişahlar bile kolay kolay göze alamazdı.
Osmanlı devletinin çöküntü devresinde adalet müessesesinin geçirdiği sarsıntı bile Türk halkının adalet geleneğini yıkamamış, tersine, o geleneği yıkmağa çalışan, geleneğe karşı gelmeğe cür'et eden idareyi yıkmıştır.
Bugün de iktidarın adalet müessesesine indirdiği her darbe, vatandaşların hakları arasında ayrılık gözeten her işlem, Türk halkının yüzyıllar boyunca kütlelere mal olmuş adalet geleneğine, hak duygusuna çarpıp geri tepmekte, ve en çok iktidarı sarsmaktadır.
Türkiye'de bugün, iktidara bağlı bulunanlarla eşit haklardan faydalanamadığı görülen her siyasal mahkûmun halk gözünde bir kahraman oluşu; yer yer kadınlı erkekli birçok yargıçların, hatta bazı savcıların halktaki, ve bu halkın birer ferdi olarak kendi içlerindeki, adalet duygusunu incitecek yargılar vermekten, suçlamalarda bulunmaktansa, atılmayı, sürülmeyi, çekilmeyi göze alışları, adalet karşısında halkın gitgide kuvvetlenen tepkisine delildir.
Adalet karşısında ve haklarda eşitsizliğin en taze ve göze çarpıcı örneklerine Türk basınında rastlanmaktadır.
İktidarı destekleyen gazete ve dergilerde bağımsız veya muhalif gazete ve dergilerin yayınlarını ve bu yayınlar karşısında adalet cihazının davranışını zaman zaman mukayese etmek, eşitsizliğin ne büyük ölçülere vardığını görmeğe yeter.
Başbakan'ın muhalefete karşı hiç çekinmeden kullanabildiği bir sözü Başbakan'a karşı kullanmaktan «suçlu» görülen iki muhalefet gazetecisi, bugün hapishanede 8 aylık mahkumiyetlerini doldurmaktadırlar.
Ömrü boyunca bu yurda, bu millete hizmet etmekten, yararlı olmaktan başka bir kaygı beslememiş bir değerli gazeteci, çizdiği bir karikatür yüzünden 16 aya mahkûmdur. Çünkü karikatüründe iktidar partisinin ileri gelenlerini tenkid etmiştir.
O gazeteci bu «suç» tan ötürü bir cezaevinde yatarken, ömrünün büyük kısmını bu yurdun, bu milletin zararına faaliyetle geçirdiği sabit olmuş, o yüzden yıllarca yurt dışında sürgün kalmış, fakat şimdi iktidar partisinin başlıca sözcüleri, kalemşorları arasına katılmış bir başka gazeteci, yüzbinlerce nüsha basılıp köylüye parasız dağıtılan ve her sayısı suçlarla - fakat muhalefete karşı işlendiği için kovuşturulmayan suçlarla - dolup taşan gazetesinde, muhalif karikatürcünün 16 aylık mahkumiyetine sebep olan karikatürün bir eşini çizdirip yayınladı. Aradaki tek fark, karikatürde görülen kişilerdi: Birincisinde iktidar partisinin ikincisinde muhalefetin ileri gelenleri canlandırılmıştı!
İşte bu fark, sadece bu fark, bir temiz muhalefet gazetecisi bir cezaevinde 16 aylık mahkûmiyetini çekerken, mazisi hiç te temiz sayılamıyacak öbür gazetecinin serbest dolaşabilmesine, hemen her kelimesi, hemen her çizgisi suç olan zehirli yayınlarını partisi hizmetinde devam ettirebilmesine yetmektedir.
Hak ölçülerinde, adalet uygulanışında eşitsizliğin ayni derecede örneklerini, Ankara'daki «Zafer», İstanbul'daki «Havadis» gazeteleri de sık sık sütunlarında vermektedirler.
Henüz sonuçlanmamış siyasal dâvaların muhalefete mensup sanıkları hakkında en ağır suçlamalar bu gazetelerin sütunlarında yayınlanabilmekte ve kovuşturmasız kalmaktadır.
«Utanmazlar... arsızlar... hayasızlar... vatan hainleri... sefil politikanın mensupları... zehirli politika sürüngenleri... kertenkeleler... siyasî haşere...» gibi sözler, çıkardığı ağır basın kanunlarını mazur gösterebilmek için Türk gazeteciliğinin seviyesini yükseltmek istediğini ileri süren Demokrat Parti iktidarına bağlı bu gazetelerde muhalefet mensuplarına karşı hemen her gün kullanılan sözlerden gelişi güzel seçilmiş birkaç örnektir.
Her gün böyle sözlerle sütunlar dolduran iktidar sözcüsü gazeteciler hakkında hiç bir kovuşturma açılmaz, açılamazken, kanunlar izin verse bile bu kadar çirkin sözlerle insan içine çıkmağa elleri değmeyecek nice temiz, dürüst gazetecinin memlekete hizmet gayretleri, hapishane köşelerinde körletilmektedir.
Türklüğün adalet geleneğini tevarüs etmiş hiç bir kimse, gözler önünde her gün tekrarlanan böyle haksızlıklara, adalet karşısında böylesine açık bir eşitsizliğe tahammyül edemez.
Bu zorlama devam ettirilirse tarih boyunca Türk toplumun ayakta tutan temel direklerinin en önemlisi çökmüş, Türk toplumunu mütecanis bir kütle halinde tutan bağların en güçlüsü kopmuş olacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Adalet Geleneğimiz,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/985 ulaşıldı.