Orta Doğu Meselelerinde Petrolün Önemi

Başlık: 
Orta Doğu Meselelerinde Petrolün Önemi 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1958-02-18 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Ortadoğu meselelerinde petrolün önemi

Bülent ECEVİT

IRAK - Ürdün Federal Birliğinin kurulması, bilhassa Ürdün bakımından realist bir harekettir. İrak'ın petrol kaynakları bu memlekete geniş iktisadî imkânlar sağladığı halde, suni bir devlet olarak yaratılmış bulunan Ürdün, kendi kendine yetersiz durumda idi. Sürekli olarak yabancı himayesine muhtaç kalacaktı. Nitekim İngiliz himayesinden kendini kurtarması, bu memleketi, gerçek bağımsızlığa kavuşturamamış, tersine, paylaşılacak bir koz durumunda bırakarak büyük bir tehlike içine düşürmüştü.

Ancak, kurulan Federal Birlik, Ürdün'ün iktisadî ve askerî meselelerini bir dereceye kadar halletse bile, Ürdün halkının daha bir çok meselelerini halledilmemiş halde bırakacak ve Ortadoğu Arap memleketlerinin kendi aralarındaki rekabet ve anlaşmazlıkları azaltacak yerde artıracaktır.

Ürdün halkının büyük bir kısmı, Suriye'ye, Mısır'a veya Filistin'e bağlılık duymaktadır. Bu durumu değiştirebilmek için İrak'ın büyük sabır, anlayış ve fedakârlık göstermesi gerekir. Ürdün halkının henüz İrak'a bağlılık duymayan çoğunluğunu, siyasal bakımdan en uyanık unsurlar teşkil etmektedir. Onların bu birleşme karşısındaki hoşnutsuzluğunu, huzursuzluğunu zamanla giderebilmek için İrak üç şey yapabilir: Birincisi, kendi iktisadî kaynaklarından Ürdün halkını, hiç bir ayrılık gözetmeksizin, kendi halkı ile eşit ölçüde ve bugüne kadar İrak'ta muhafaza edilenden çok daha âdil bir sosyal düzen içinde faydalandırabilir; ikincisi, iki memleketin müşterek siyasal hayatına bugünkünden çok daha demokratik bir yön verip, öylelikle, Mısır-Suriye birliğine nazaran hiç küçümsenemiyecek bir mânevî üstünlük sağlıyabilir; üçüncüsü de, Filistinli mültecilerin dertlerini, kısa görüşlü bir tutumla, İsrail'e karşı istismar edilebilecek bir açık yara gibi muhafaza etmekten kaçınıp, bu mültecileri huzur ve rahata kavuşturabilir ve öylelikle mültecilere, yeni kurulan federal devletin millî bünyesi içinde eriyip kaynama fırsatını sağlıyabilir.

Bu şartlar yerine getirilmedikçe, yeni kurulan federal birliğin kendi içinde güvenlik ve istikrara kavuşabilmesi, dış tahriklere ve baskılara dayanabilir duruma gelmesi beklenemez.

Fakat bu şartlar yerine getirilmekle de birliğin ancak iç meseleleri halledilmiş olacak, genel olarak Ortadoğu'daki gerginliğin ve istikrarsızlığın büsbütün artması önlenemiyecektir.

Suriye - Mısır Birliği Ortadoğu'nun petrol kaynaklarından geniş ölçüde faydalanabilir duruma gelmedikçe tatmin olunamıyacak ve Ortadoğu'daki Status quo'dan şikâyetçi kalacaktır.

Suudî Arabistan henüz iki birlikten birine katılıp, katılmıyacağını, katılacaksa hangisine katılacağını belli etmiş değildir. Eğer Mısır-Suriye biriğine katılır ve iki memleketi kendi petrol kazançlarına ortak etmek cömertliğini gösterirse bu birliğe geniş ölçüde huzur ve güvenç kazandırabilir.

Fakat böyle bir gelişmenin Ortadoğu'da kendi petrol imtiyazlarını tehlikeye düşüreceğinden kaygılanan batılılar, Suudî Arabistan'ın ya iki birlik arasında tarafsız kalmasını, ya da İrak - Ürdün birliğine katılmasını sağlamak için ellerinden geleni yapmağa kararlı görünüyorlar. Bunu sağlamakla batılılar, ancak pek dar bir görüs çerçevesi içinde kendilerini kârlı çıkmış sayabilirler. Fakat daha uzun vadeli bir görüşle, Mısır ve Suriye'yi Sovyet kampına itmekten ve Abdülnasır'ın gerek İsrail ve Kuzey Afrika üzerindeki emellerini gerek başka Ortadoğu Arap memleketleri içindeki tahrikçilik gayretlerini körüklemekten başka bir sonuç elde etmiş olmazlar.

Ortadoğuda uyanan kütlelerin kendilerini tatmin edilmiş sayabilmeleri, Basra Körfezi şeyhliklerinin petrol servetlerini paylaşabilmelerine de bağlıdır. Batılılar bu ihtimali de uzaklaştırmak gayretiyle Mısır - Suriye Birliğini Ortadoğuda ne kadar tecrit ederlerse, bu birliğin tehlikeli maceralara, o arada Sovyetlerle işbirliğine sürüklenmesini o kadar kolaylaştırmış olacaklardır.

Ortadoğu Araplarının gerçek meselesi İsrail değil, kendi aralarındaki sınırlar ve petroldür.

Ortadoğu petrolü üzerinde Batının aşırı hassasiyet göstermesi ise yersizdir. Çünkü Batı, Ortadoğu petrolünün tabiî pazarıdır. Ancak batılılar, Ortadoğu petrolünden akaryakıt ihtiyaçları için faydalanabilmekle yetinmeyip, bu petrolün ticarî kârtnı da geniş ölçüde ellerinde tutmak istemektedirler.

Bu istismarcı zihniyet bırakılıp, Ortadoğu petrolünün gelirinden bütün bölge memleketlerinin âdilâne bir şekilde faydalanmalarını sağlıyacak bir fon kurulabilirse, Ortadoğu halkının gerek maddî, gerek mânevî bir çok dertleri hal yoluna girmiş olacaktır.

Gerçi büyük petrol şirketlerinin bu konuda kendi hükümetlerine karşı ne kadar güçlük çıkaracaklarını tahmin edebilmek zor değildir. Fakat bu güçlüğü yenmeğe çalışmakla, büyük batılı devletlerin hükümetleri, dünya barışına gerçek bir hizmette bulunmuş olacaklardır. 

Dosyalar

1958.02.18.jpg
1958.02.18_B.jpg
1958.02.18_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Orta Doğu Meselelerinde Petrolün Önemi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/960 ulaşıldı.