Orta Doğu'daki Son Gelişmeler ve Türkiye

Başlık: 
Orta Doğu'daki Son Gelişmeler ve Türkiye 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1958-02-19 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Ortadoğudaki son gelişmeler ve Türkiye

Bülent ECEVİT

— II —

Türk Devlet ve Hükümet Başkanları, Irak - Ürdün federal birliğinin kuruluşunu, bu devletlerin kırallarına sıcak teller göndererek kutladılar. Fakat daha önce kurulan Mısır - Suriye birliği karşısında Türkiye, soğuk bir sessizliği muhafaza ediyor.

Türk Dışişleri Bakanı, eğer Mısır - Suriye birleşmesi iki memleketin komünist nüfuzundan uzaklaşmalarını sağlıyacaksa bundan Türkiye'nin ancak sevinç duyacağını belirtmişti. Türk Dışişleri Bakanı o sözleri söylediğindenberi, Suriye'deki komünistler siyasal faaliyet gösteremez durumuna getirilmiş ve Suriye komünistlerinin Sovyet dostu olan lideri Moskova'ya gitmek zorunda kalmıştır. Öte yandan Moskova da, Mısır - Suriye birleşmesinden hoşnut kalmadığını, bütün gayretlerine rağmen, belli etmiştir. Ancak Irak - Ürdün birleşmesinden ve Batılıların, o arada Türkiye'nin, açıkça Irak - Ürdün safını desteklemesinden sonradır ki Moskova, Mısır'la Suriye üzerinde yeniden umutlar beslemeğe başlıyabilir ve iki memleket arasında kurulan birliği kanatları altına almak fırsatını bulabilir.

Bu durumda, Türk Dışişleri Bakanının Mısır - Suriye birleşmesi hakkındaki ilk sözlerinde samimî olduğuna inanmak cok zorlaşıyor.

Ortadoğu Arap memleketlerinin gerek kendi aralarındaki gerek Batılı müttefiklerimizle aralarındaki - bundan önce çıkan yazımızda kısaca temas ettiğimiz - meseleler, bizim halline doğrudan doğruya yardım edemiyeceğimiz, tersine, müdahalelerimizle hallini büsbütün güçleştireceğimiz kadar derindir. Bu meseleler halledilinceye kadar Türkiye'nin Ortadoğu güvenliğine en büyük iki hizmeti, bir yandan kendi savunma imkânlarını fazla dağıtmaksızın ve Ortadoğu Arap memleketlerinden herhangi birinin kaygı ve husumetini üzerine çekmeksizin, kuzeyden gelebilecek bir tecavüze karşı sağlam bir set mevkiinde kalması, bir yandan da kendi iktisadî ve rejim meselelerini düzene koyarak, Demokrat Parti iktidarından önce Ortadoğu'da muhafaza ettiği mânevi liderlik imkânını yeniden kazanması olabilir.

Bu ikinci hizmetin önemi şöyle bir faraziye ile gösterilebilir: Suriye'de yeni bir Hüsnü Zaim hareketinin ortaya çıkabilmesi gerek bizim gerek Batılı dostlarımızın son derecede lehine olurdu.

Fakat bugün Suriye'de öyle bir hareketin hiç bir başarı şansı kalmamıştır. Çünkü Türkiye artık, Hüsnü Zaim hareketi sırasında olduğu gibi Suriye'ye cazip bir örnek teşkil edebilecek durumdan çıkmıştır. Bugün, Cumhuriyet Türkiye'sini örnek tutmayı ve Cumhuriyet Türkiyesi ile dostluğu, ekonomik, sosyal ve siyasal programına mesnet olarak almağa kalkışacak herhangi bir Suriyeli lider, daha ilk adımda bir vatan haini olarak damgalanmağa mahkûmdur.

Bu acı gerçeğin nedenlerini araştırmakla, demokrat Parti iktidarının liderleri, gerek rejim konusunda gerek Ortadoğu siyaseti konusunda, kendi hesaplarına çok yararlı dersler çıkarabilirler.

Son zamanlarda Türkiye'nin Ortadoğu siyaseti, Arapların kendi aralarındaki ve Batılılarla aralarındaki ihtilâflarda taraf tutmak ve bu yüzden üzerimize çekilen husumeti hafifletebilmek için de İsrail'e karşı Arap davranışını desteklemek, hattâ benimsemek şeklini almıştır.

Fakat Arapların, hatalı dış siyasetimiz yüzünden üzerimize çektiğimiz husumetini hafifletebilmek için, İsrail'e karşı düşmanca bir tavır takınmaktan yardım ummamız çok yersizdir. Eğer bunun bir faydası olacak olsaydı, İsrail meselesi ilkin Arapların kendi aralarında ihtilâfları giderebilirdi. Oysa Arapların kendi aralarındaki anlaşmazlık ve rekabetler o kadar derindir ki, İsrail'e karşı düşmanlıklarındaki beraberlik görünümü bile, Arap memleketlerinden bazısının biribirlerine karşı can düşmanı kesilmelerini önliyememiştir. Nitekim son günlerde ortaya çıkan, iki ayrı cephe halinde birleşme eğilimi de, Arapların topluca İsrail'e karşı değil, biribirlerine karşı husumet ve şüphelerinden doğmuştur.

Türkiye ise, kendisinden uzaklaştırdığı bazı Arap unsurlarının gönlünü alabilmek için boş bir gayretle, İsrail'e karşı düşmanca bir tavır takınırken, uzun vadeli bir görüşle Ortadoğu'daki güvenliğimizin en sağlam dayanaklarından biri sayılabilecek bir unsuru da baltalamış olmaktadır.

Buna karşılık, Ortadoğu Arapları arasındaki, ister tek bir cephe ister iki ayrı cephe sarak birleşme gayretlerinin tehlikeli bir emperyalizm yoluna sapması, ancak birlik hareketinin Kuzey Afrika'ya da taşmasına engel olmakla önlenebileceği halde, Türkiye, Kuzey Afrika halklarını bu hareketin dışında tutma ve batıya yaklaştırma yolunda kendi hissesine düşeni yapmaktan ısrarla kaçınmaktadır.

Kısacası, ne yönden bakılırsa bakılsın, Türkiye, son yıllardaki Ortadoğu siyasetiyle, ne bu bölge güvenliğine, ne Ortadoğu'nun huzur ve istikrara kavuşmasına, ne de dostlarının uzun vadeli menfaatlerine hizmet ediyor sayılamaz. 

Dosyalar

1958.02.19.jpg
1958.02.19_B.jpg
1958.02.19_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Orta Doğu'daki Son Gelişmeler ve Türkiye,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 20 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/961 ulaşıldı.