"Gaflet"
Başlık:
"Gaflet"
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-02-12
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
"GAFLET,,
Bülent ECEVİT
«Bugün hürriyet havarisi gibi karşınıza çıkanların zorlaya zorlaya bir takım tedbirler almağa bizi mecbur etmeleri bu vatanın hayırına sayılacak işlerden değildir», diyor Başbakan...
Oysa Türkiye'yi çok partili hayata kavuşturmuş, demokrasiye bağlılığının en canlı delilini de, kendi tekelindeki iktidardan kendi düzenlediği serbest seçimlerle ayrılmayı kabul ederek vermiş bir parti, şimdi, yeni iktidarı «zorlaya zorlaya» demokratik hayatı sona erdirecek «bir takım tedbirler almağa» mecbur etmekte, herhalde kendi hesabına da memleket hesabına da bir fayda göremez. Yukarıdaki sözleriyle Başbakan, aslında, Demokrat Parti iktidarının vatan hayrına sayılmayacak bir yolda bulunduğunu itiraf etmiş olmakta, ancak bunun suçunu, ters bir mantıkla muhalefete yüklemeğe çalışmaktadır. Öyle ters bir mantık ki, insana, rahmetli Hüseyin Cahit Yalçın mahkûm olunca, «ne diye kendini hapse attırdın da bizi dünyaya karşı mahcup duruma düşürdün?...» diye çatan bazı D.P. lilerin şaşkınlığını hatırlatıyor.
«Şunu bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki Demokrat Parti kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden asla uzaklaşacak değildir». diye de teminat veriyor Başbakan...
Oysa Demokrat Parti «kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden» öylesine uzaklaşmıştır ki, bugün o pıensipleri savunan tarafsız veya muhalif yurttaşları «gizli komünist» likten tutun da «vatan hainliği» ne kadar en ağır ithamlar altında bırakmakta ve hareketlerini o prensiplere göre ayarlamağa devam edenlerin varlığına bile tahammül edememektedir.
İşte buna son olaylardan bir örnek:
Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden» birine göre, «devlet memurlarının seçimlere iştirak dışında hiçbir siyasi faaliyette bulunmamaları ve siyasi partilere girmemeleri» gerekli görülmekle beraber, «yüksek öğretim mensupları, mesleklerinin mahiyeti itibariyle, bundan müstesna» tutulduğu halde (D.P. Programı, M. 11) siyasi faaliyette bulunan, siyasi partilere giren yüksek öğretim mensuplarına müsamaha göstermek şöyle dursun, siyasi kararları ve kanunları kendi bilim kollarının verilerine dayanarak inceleyip tenkid eden hukuk profesörleri bile hemen bakanlık emrine alınmaktadırlar.
Oysa, gene Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden» bir başkasına göre, değil profesörlere, memurların bile «tâyin, terfi ve cezalandırılmaları hususunun takdirden ziyade objektif usullere bağlanması» gerekmektedir. (D.P. Programı, M. 23).
Buna rağmen, memurların da profesörlerin de hattâ yargıçların da cezalandırılmaları için D. Parti iktidarından önce kullanılan objektif usuller çoktan bırakılmış ve bakanlara bu hususta sınırsız yetki tanınmıştır. Bu yetkiye dayanarak bir bakan, herhangi bir memur, profesör veya yargıcı, sebep bile göstermeksizin, sadece «gördüğü lüzum üzerine», işinden ayırabilmekte, ve böyle bir işlemle karşılaşan memur, profesör ve yargıçtan hakkını arama imkânı bile esirgenmektedir. Gazetelerde yazıldığına göre, şimdi bununla da yetinmeyen D.P. iktidarı, profesörlerin tâyinini de, C.H.P. iktidarı sırasında uygulanan objektif usullerden ayırıp, bakanların «takdir» ine bırakmak niyetindedir.
Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil den» bir başka prensipe göre «Millî iradenin tam tecellisi... siyasi partilerin eşit haklara sahip bulunmasına tabiîdir» D.P. Programı, M. 9)
Oysa Başbakanın yukarıdaki sözleri söylediği siyasal konuşması bie bu prensipe taban tabana aykırı şartlar altında yapılıp yayınlanmıştır: Bir parti kongresinde konuşmak üzere, D.P. Genel Başkanı olarak Bursa'ya giden Başbakan, mahalefet partileri için yasak edilen gösteri tertipleriyle karşılanmış ve ana muhalefet partisinin devlet radyosunda yayınlanmayan bir bildirisine verdiği cevap için, devlet radyosunda, hem de iktidardan çok muhalefeti desteklediği artık bilinen yurttaşların parasıyla işleyen bir devlet radyosunda, saatler ayrılmıştır.
Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil eden prensipler» le iktidardaki tutumu arasındaki çelişmelere dair örnekler, daha sütunlar dolduracak kadar çoğaltılabilir.
Öyleyse Başbakan, gene son Bursa konuşmasında,
«Muhalefet ne derece zorlama politikası takip ederse etsin, çıkarılmak istenen hâdiseler karşısında Demokrat Parti tedbirlerin hududunu aşmak gafletini göstermiyecektir.» derken, «gaflet» ölçüsünü de mi şaşırmıştır?.. Her yönde D.P. programındaki prensiplerin hududu dışına çıkıldığı gözler önünde olduğuna göre, Demokrat Partinin, aşmağa gücü yetip de bugüne kadar aşmadığı hangi «hudut» kalmıştır ki, Parti Genel Başkanı tarafından bahsedilen «gaflet» e çoktan düşülmüş olmadığına inanabilelim?
"GAFLET,,
Bülent ECEVİT
«Bugün hürriyet havarisi gibi karşınıza çıkanların zorlaya zorlaya bir takım tedbirler almağa bizi mecbur etmeleri bu vatanın hayırına sayılacak işlerden değildir», diyor Başbakan...
Oysa Türkiye'yi çok partili hayata kavuşturmuş, demokrasiye bağlılığının en canlı delilini de, kendi tekelindeki iktidardan kendi düzenlediği serbest seçimlerle ayrılmayı kabul ederek vermiş bir parti, şimdi, yeni iktidarı «zorlaya zorlaya» demokratik hayatı sona erdirecek «bir takım tedbirler almağa» mecbur etmekte, herhalde kendi hesabına da memleket hesabına da bir fayda göremez. Yukarıdaki sözleriyle Başbakan, aslında, Demokrat Parti iktidarının vatan hayrına sayılmayacak bir yolda bulunduğunu itiraf etmiş olmakta, ancak bunun suçunu, ters bir mantıkla muhalefete yüklemeğe çalışmaktadır. Öyle ters bir mantık ki, insana, rahmetli Hüseyin Cahit Yalçın mahkûm olunca, «ne diye kendini hapse attırdın da bizi dünyaya karşı mahcup duruma düşürdün?...» diye çatan bazı D.P. lilerin şaşkınlığını hatırlatıyor.
«Şunu bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki Demokrat Parti kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden asla uzaklaşacak değildir». diye de teminat veriyor Başbakan...
Oysa Demokrat Parti «kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden» öylesine uzaklaşmıştır ki, bugün o pıensipleri savunan tarafsız veya muhalif yurttaşları «gizli komünist» likten tutun da «vatan hainliği» ne kadar en ağır ithamlar altında bırakmakta ve hareketlerini o prensiplere göre ayarlamağa devam edenlerin varlığına bile tahammül edememektedir.
İşte buna son olaylardan bir örnek:
Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden» birine göre, «devlet memurlarının seçimlere iştirak dışında hiçbir siyasi faaliyette bulunmamaları ve siyasi partilere girmemeleri» gerekli görülmekle beraber, «yüksek öğretim mensupları, mesleklerinin mahiyeti itibariyle, bundan müstesna» tutulduğu halde (D.P. Programı, M. 11) siyasi faaliyette bulunan, siyasi partilere giren yüksek öğretim mensuplarına müsamaha göstermek şöyle dursun, siyasi kararları ve kanunları kendi bilim kollarının verilerine dayanarak inceleyip tenkid eden hukuk profesörleri bile hemen bakanlık emrine alınmaktadırlar.
Oysa, gene Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil eden prensiplerden» bir başkasına göre, değil profesörlere, memurların bile «tâyin, terfi ve cezalandırılmaları hususunun takdirden ziyade objektif usullere bağlanması» gerekmektedir. (D.P. Programı, M. 23).
Buna rağmen, memurların da profesörlerin de hattâ yargıçların da cezalandırılmaları için D. Parti iktidarından önce kullanılan objektif usuller çoktan bırakılmış ve bakanlara bu hususta sınırsız yetki tanınmıştır. Bu yetkiye dayanarak bir bakan, herhangi bir memur, profesör veya yargıcı, sebep bile göstermeksizin, sadece «gördüğü lüzum üzerine», işinden ayırabilmekte, ve böyle bir işlemle karşılaşan memur, profesör ve yargıçtan hakkını arama imkânı bile esirgenmektedir. Gazetelerde yazıldığına göre, şimdi bununla da yetinmeyen D.P. iktidarı, profesörlerin tâyinini de, C.H.P. iktidarı sırasında uygulanan objektif usullerden ayırıp, bakanların «takdir» ine bırakmak niyetindedir.
Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil den» bir başka prensipe göre «Millî iradenin tam tecellisi... siyasi partilerin eşit haklara sahip bulunmasına tabiîdir» D.P. Programı, M. 9)
Oysa Başbakanın yukarıdaki sözleri söylediği siyasal konuşması bie bu prensipe taban tabana aykırı şartlar altında yapılıp yayınlanmıştır: Bir parti kongresinde konuşmak üzere, D.P. Genel Başkanı olarak Bursa'ya giden Başbakan, mahalefet partileri için yasak edilen gösteri tertipleriyle karşılanmış ve ana muhalefet partisinin devlet radyosunda yayınlanmayan bir bildirisine verdiği cevap için, devlet radyosunda, hem de iktidardan çok muhalefeti desteklediği artık bilinen yurttaşların parasıyla işleyen bir devlet radyosunda, saatler ayrılmıştır.
Demokrat Partinin «kuruluşunun temelini teşkil eden prensipler» le iktidardaki tutumu arasındaki çelişmelere dair örnekler, daha sütunlar dolduracak kadar çoğaltılabilir.
Öyleyse Başbakan, gene son Bursa konuşmasında,
«Muhalefet ne derece zorlama politikası takip ederse etsin, çıkarılmak istenen hâdiseler karşısında Demokrat Parti tedbirlerin hududunu aşmak gafletini göstermiyecektir.» derken, «gaflet» ölçüsünü de mi şaşırmıştır?.. Her yönde D.P. programındaki prensiplerin hududu dışına çıkıldığı gözler önünde olduğuna göre, Demokrat Partinin, aşmağa gücü yetip de bugüne kadar aşmadığı hangi «hudut» kalmıştır ki, Parti Genel Başkanı tarafından bahsedilen «gaflet» e çoktan düşülmüş olmadığına inanabilelim?
Koleksiyon
Alıntı
“"Gaflet",” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/958 ulaşıldı.