İngiltere ve Avrupa
Başlık:
İngiltere ve Avrupa
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-02-04
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
4 Şubat 1953
İngiltere ve Avrupa
Yazan: Bülent ECEVİT
İngiltere’de İşçi Partisi iktidarda iken, bu memleketin Avrupa’ya tamamen bağlanmaktan kaçınmasında İşçilerin sorumlu olduğu düşünülüyordu. O zamanki kanaate göre, bu sosyalist parti, memleket içinde giriştiği geniş ölçüde reformları ancak tam bir iktisadî ve sosyal bağımsızlıkla başarabileceğine inandığından, başka memleketlerle iş birliğini fazla ileri götürmekten kaçınıyordu.
İngiltere'nin Amerika ile tam bir kader birliği yapmaktan kaçınmasında bu âmilin hiç rolü olmadığı, Muhafazakârlar iş başına geldikten sonra anlaşılmıştır. Başbakan sandalyesine oturur oturmaz, Churchill, Avrupa Birliğinin önderi rolünü bir yana bırakmıştır. Şimdi İngilizler, İşçiler zamanında olduğundan belki daha fazla adalarına çekilmişler, ne Avrupa Kömür ve Çelik Birliğine, ne Savunma Topluluğuna ne de kurulması düşünülen Avrupa Siyasî Topluluğuna katılmalarının bahis konusu olamayacağını, İşçilerin kullandığından çok daha kesin bir dille belirtmişlerdir.
Bu durumda, İngiltere’nin Avrupa ile birleşmek istememesinde başka sebepler aramak gerekir.
Bunun en önemli sebeplerinden birini, İngilizler kendileri de açıkça söylüyorlar: İngiltere'nin Avrupa ile birleşmesi, kendi Milletler Topluluğu ile bağlarını gevşetecek, hattâ belki de bu bağların kopması sonucunu doğuracaktır.
Bu mazeretin bencil bir düşünceden ileri geldiği iddialarına meydan bırakmamak için de, İngiltere’nin, Milletler Topluluğu ile bağları kesilirse, bu günkü gibi kuvvetli bir devlet olamayacağını, o zaman, Avrupa için, şimdiki kadar bile bir kuvvet kaynağı teşkil edemeyeceğini ileri sürüyorlar.
Bu mazeretin, açıkça ifade edilmeyen başka cepheleri üstünde de durmaya değer.
Bir kere, İngilizlerin. kendi Milletler Topluluklarına bağlı kalmak, o Topluluğu yaşatmak istemelerindeki hissî amilleri küçümsememek gerekir.
İngilizler, ne kadar öyle görünmemeye çalışırlarsa calışsınlar, koyu milliyetçidirler. Gitgide kuvvetten düsmeleri, millî gururlarını zayıflatmak şöyle dursun, büsbütün arttırmaktadır.
Dünyanın üçüncü büyük devleti durumunu kaybetmemek uğrunda yıllarca aç kalmayı, ferdlerinin nefsinden büyük fedakârlıklar yapmayı göze alan bir memleketin, dünya siyasetinde de, hiç şüphesiz büyük devlet olarak kalma isteğinin etkileri görülecekti.
Maamafih. hissî bir âmilin, tek başına, İngiltere’yi bu kadar uzun zaman Avrupa’dan uzak tutmayacağı da belli bir şeydir.
Bunda, iktisadî âmillerin de büyük rolü vardır. İngiltere, ham madde hususunda hemen tamamile dışarıya muhtaç bir endüstri memleketidir. Sanayileşme hareketile İmparatorluğun bir arada gelişmesi, İngiltere’nin tam bir endüstri memleketi olmasını mümkün kılmıştı. İngiltere, bu endüstri için gerekli hemen bütün ham maddeyi dominyon ve kolonilerinden elde edebilecek durumdaydı. Onun için, İngiltere, ekonomik bünyesinde esaslı bir değişiklik yapmadıkça, Milletler Topluluğu ile ve kolonileri ile bağlarını zavıflatabilecek her türlü hareketten, mümkün olduğu kadar kaçınacaktır.
İngiltere’nin Avrupa’dan kendini ayrı tutmak istemesin de bir başka amil de siyasîdir.
Avrupa, İktisadî ve askerî bakımdan Amerika’ya muhtaç oldukça, herhangi bir Avrupa birliği, Amerika’nın dünya siyasetine uymak zorunda kalacaktır. Birleşik bir Avrupa'nın dünvada üçüncü bir kuvvet olabileceği zaman zaman ileri sürülüyorsa da, bu günkü durumda böyle bir şey olamaz.
İngilizler ise, İkinci Dünya Harbinden sonra, Yalnızcılıktan dünya ölçüsünde bir siyasete geçen Amerika’nın. bu alanda fazla ileri gidebileceğini, ve, barışçı emellerle de olsa bir üçüncü dünya harbine sebeb olabileceğini düsünmektedirler. İngilizler, böyle bir harbi, bir mikdar yatıştırma siyasetine de kaçarak, imkânı olduğu kadar önlemek istemektedirler. Bunu ancak, bir ücüncü kuvvetin basında bulundukça yapmayı ümid edebilirler. Siyasetlerini Avrupa’nın siyasetine bağlavacak olurlarsa, bu bağımsızlıklarını kaybedip her hususta Amerika’ya uymak zorunda kalacaklardır.
İngilizlerin Avrupa konusunda güttükleri siyaseti değistirmeleri için, kendilerini psikolojik ve ekonomik bakımdan yeni şartlara uydurabilmeleri gerektiği kadar, Amerikalıların da, müşterek dünya siyasetinde Avrupa’ya daha fazla söz hakkı tanımaya hazır olduklarını göstermeleri gerekir.
4 Şubat 1953
İngiltere ve Avrupa
Yazan: Bülent ECEVİT
İngiltere’de İşçi Partisi iktidarda iken, bu memleketin Avrupa’ya tamamen bağlanmaktan kaçınmasında İşçilerin sorumlu olduğu düşünülüyordu. O zamanki kanaate göre, bu sosyalist parti, memleket içinde giriştiği geniş ölçüde reformları ancak tam bir iktisadî ve sosyal bağımsızlıkla başarabileceğine inandığından, başka memleketlerle iş birliğini fazla ileri götürmekten kaçınıyordu.
İngiltere'nin Amerika ile tam bir kader birliği yapmaktan kaçınmasında bu âmilin hiç rolü olmadığı, Muhafazakârlar iş başına geldikten sonra anlaşılmıştır. Başbakan sandalyesine oturur oturmaz, Churchill, Avrupa Birliğinin önderi rolünü bir yana bırakmıştır. Şimdi İngilizler, İşçiler zamanında olduğundan belki daha fazla adalarına çekilmişler, ne Avrupa Kömür ve Çelik Birliğine, ne Savunma Topluluğuna ne de kurulması düşünülen Avrupa Siyasî Topluluğuna katılmalarının bahis konusu olamayacağını, İşçilerin kullandığından çok daha kesin bir dille belirtmişlerdir.
Bu durumda, İngiltere’nin Avrupa ile birleşmek istememesinde başka sebepler aramak gerekir.
Bunun en önemli sebeplerinden birini, İngilizler kendileri de açıkça söylüyorlar: İngiltere'nin Avrupa ile birleşmesi, kendi Milletler Topluluğu ile bağlarını gevşetecek, hattâ belki de bu bağların kopması sonucunu doğuracaktır.
Bu mazeretin bencil bir düşünceden ileri geldiği iddialarına meydan bırakmamak için de, İngiltere’nin, Milletler Topluluğu ile bağları kesilirse, bu günkü gibi kuvvetli bir devlet olamayacağını, o zaman, Avrupa için, şimdiki kadar bile bir kuvvet kaynağı teşkil edemeyeceğini ileri sürüyorlar.
Bu mazeretin, açıkça ifade edilmeyen başka cepheleri üstünde de durmaya değer.
Bir kere, İngilizlerin. kendi Milletler Topluluklarına bağlı kalmak, o Topluluğu yaşatmak istemelerindeki hissî amilleri küçümsememek gerekir.
İngilizler, ne kadar öyle görünmemeye çalışırlarsa calışsınlar, koyu milliyetçidirler. Gitgide kuvvetten düsmeleri, millî gururlarını zayıflatmak şöyle dursun, büsbütün arttırmaktadır.
Dünyanın üçüncü büyük devleti durumunu kaybetmemek uğrunda yıllarca aç kalmayı, ferdlerinin nefsinden büyük fedakârlıklar yapmayı göze alan bir memleketin, dünya siyasetinde de, hiç şüphesiz büyük devlet olarak kalma isteğinin etkileri görülecekti.
Maamafih. hissî bir âmilin, tek başına, İngiltere’yi bu kadar uzun zaman Avrupa’dan uzak tutmayacağı da belli bir şeydir.
Bunda, iktisadî âmillerin de büyük rolü vardır. İngiltere, ham madde hususunda hemen tamamile dışarıya muhtaç bir endüstri memleketidir. Sanayileşme hareketile İmparatorluğun bir arada gelişmesi, İngiltere’nin tam bir endüstri memleketi olmasını mümkün kılmıştı. İngiltere, bu endüstri için gerekli hemen bütün ham maddeyi dominyon ve kolonilerinden elde edebilecek durumdaydı. Onun için, İngiltere, ekonomik bünyesinde esaslı bir değişiklik yapmadıkça, Milletler Topluluğu ile ve kolonileri ile bağlarını zavıflatabilecek her türlü hareketten, mümkün olduğu kadar kaçınacaktır.
İngiltere’nin Avrupa’dan kendini ayrı tutmak istemesin de bir başka amil de siyasîdir.
Avrupa, İktisadî ve askerî bakımdan Amerika’ya muhtaç oldukça, herhangi bir Avrupa birliği, Amerika’nın dünya siyasetine uymak zorunda kalacaktır. Birleşik bir Avrupa'nın dünvada üçüncü bir kuvvet olabileceği zaman zaman ileri sürülüyorsa da, bu günkü durumda böyle bir şey olamaz.
İngilizler ise, İkinci Dünya Harbinden sonra, Yalnızcılıktan dünya ölçüsünde bir siyasete geçen Amerika’nın. bu alanda fazla ileri gidebileceğini, ve, barışçı emellerle de olsa bir üçüncü dünya harbine sebeb olabileceğini düsünmektedirler. İngilizler, böyle bir harbi, bir mikdar yatıştırma siyasetine de kaçarak, imkânı olduğu kadar önlemek istemektedirler. Bunu ancak, bir ücüncü kuvvetin basında bulundukça yapmayı ümid edebilirler. Siyasetlerini Avrupa’nın siyasetine bağlavacak olurlarsa, bu bağımsızlıklarını kaybedip her hususta Amerika’ya uymak zorunda kalacaklardır.
İngilizlerin Avrupa konusunda güttükleri siyaseti değistirmeleri için, kendilerini psikolojik ve ekonomik bakımdan yeni şartlara uydurabilmeleri gerektiği kadar, Amerikalıların da, müşterek dünya siyasetinde Avrupa’ya daha fazla söz hakkı tanımaya hazır olduklarını göstermeleri gerekir.
Koleksiyon
Alıntı
“İngiltere ve Avrupa,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/94 ulaşıldı.