Karanlıktaki Dış Siyasetimiz
Title:
Karanlıktaki Dış Siyasetimiz
Source:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Date:
1958-01-10
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Karanlıktaki dış siyasetimiz
Bülent ECEVİT
İngiltere'de, Amerikalılara roket üsleri kurma müsaadesinin verilip verilmemesini gazeteler anket konusu yapmakta, bu konuda bütün partiler mensuplarından alınan cevapları, hem de çoğunluğu menfi olan cevapları, açık açık yazmaktadırlar.
Birçok NATO memleketlerinin parlâmentolarında, roket üsleri, atom ve hidrojen bombası stokları ile ilgili meseleler açıkça tartışılmaktadır.
NATO müttefiklerinizden büyük bir kısmının kendi memleketlerinde roket üsleri kurulmasına, atom ve hidrojen bombası stokları yapılmasına mukavemet ettikleri bilinmektedir.
Türkiye'de, halk arasında, böyle bir mukavemet olduğuna dair hiç bir belirti yoktur. Hükümetin bu konuda NATO'ya ve Birleşik Amerika'ya azamî kolaylık göstermesini şimdiye kadar hiç kimse tartışma konusu yapmağa teşebbüs etmemiştir.
Ancak bu, Türk milletinin de ne gibi taahhütler altına girdiği, ne gibi riskler yüklendiği, bu taahhüt ve riskler karşılığında ne avantajlar elde ettiği hususunda hükümetten, başka NATO müttefiklerimizin kabul ettikleri gizlilik sınırları dışında bilgi ve izahat beklemediği, beklemeğe hakkı olmadığı yolunda yorumlanamaz.
19 Aaralık 1957 günü Paris'teki NATO toplantısı sonunda yayınlanan resmî tebliğin ilk cümlesi, Kuzey Atlantik Paktının, «kanunlarımızın ve geleneklerimıizin teminatı altında bulunan nezedilmez insan haklarını korumağa ahdetmiş» bulunduğunu belirtiyordu.
Demokratik ölçülerle, bu «nezedilmez insan hakları» nın başında, bir milletin, dış münasebetler alanında ve güvenliğini ilgilendiren bütün konularda ne gibi taahhütler altına sokulduğunu, ne gibi riskler yüklendiğini sorumlulardan öğrenme hakkı gelir.
Türk Dışişleri Bakanı, Bütçe Encümenindeki görüşmeler sırasında Türk milletine bu hakkı tanımamak istememiştir.
Vereceği izahattan bir kısmı NATO üyesi bütün demokratik Batı memleketlerinin tanıdıkları gizlilik sınırları içine girecek idiyse, izahatının o kısmı için gizli oturum istemesi şüphesiz makul ve haklı olur, millî menfaatlerimize uygun sayılırdı. Ama Türkiye'den başka, demokratik olduğunu iddia eden hiç bir NATO üyesi memlekette, gizlilik sınırları, yüklenilen taahhüt ve riskler konusunda veya o memleketin dış siyasetiyle ilgili herhangi bir konuda millete hiç bir bilgi açıklanamıyacak, bu konuda hiç bir açık tartışmaya izin verilemiyecek kadar geniş tutulmuş değildir.
Türk Dışişleri Bakanı ise, gizlilik sınırlarını işte o derece geniş tutmakla kalmamış, Türk milletvekillerinin sorularını, hem de yerli ve yabancı gazetelerde çıkmış ajans haberlerine dayanan sorularını bile gizlilik sınırları içine alacak kadar ileri gitmiştir.
Oysa görüşülecek meselelerden bazısı belki milletimiz için, milletimizin her bir ferdi için, hayatî meselelerdi.
Demokrat Parti İdarecileri dış siyasette, kendilerine böyle milletçe gözleri kapalı olarak açık bono verilmesini isteyebilecek kadar başarı göstermiş değillerdir. Tersine, dış siyasette başarısızlıkları hemen her yönde günden güne daha kaygı verici hâle gelmektedir. (1)
Kaldı ki demokratik idarelerde, dış siyaset en yeterli ellerde bulunsa bile, bir milletten dış siyaset için açık bono istenemez.
Kıbrıs gibi bir «millî dâva» da, hükümetin, Türk muhalefetinden esirgediği yakınlığı İngiliz muhalefetine göstermesi karşısındaki üzüntümüzü belirtmiştik. (2) Dışişleri Bakanının Bütçe Encümenindeki davranışı ile bu üzüntümüz büsbütün artmış olmaktadır.
Dışişleri Bakanının Türk milletinden, dış münasebetlerimizin ve güvenliğimizin, yani doğrudan doğruya Türk milletinin hayatını ilgilendiren meselelerin, bütün konularını bütün yönlerini gizli tutmak istemesi, bu konularda kendisinden millet huzurunda soru bile sorulmasına tahammül edememesi, eğer kendi kendine güvensizliğin ifadesi değilse, Türk milletine bir güvensizlik ifadesidir. Kendi kendine veya milletine bu derece güvensizlki besleyen bir Dışişleri Bakanının milletten güven beklemeğe hakkı yoktur.
Son NATO toplantısı dönüşünde Başbakan Menderes Ankara Garında «NATO Fatihi» yazılı dövizlerle karşılanmıştı.
Fakat Türk Başbakanının NATO'da neyi fethettiğinden Türk milleti hâlâ habersizdir. Hiç şüphesiz, üzerinde «NATO Fatihi» yazılı dövizi Gara götüren Demokrat Partililer de habersizdir.
Başbakan veya Dışişleri Bakanı bu «fütuhat» hakkında Türk milletine, Ankara Garında verildiğinden daha geniş daha esaslı bilgi vermeğe mecburdurlar.
Böyle bir mecburiyet tanınmamakla, son NATO toplantısı tebliğinin birinci cümlesinde belirtilen «nezedilmez insan hakları» nı şimdiye kadar Türk milletine tanımak istemeyen zihniyetlerinin yeni bir belirtisini vermiş olacaklardır.
------
(1) - 20 Aralık 1957 günü «Ulus» ta, «Günün Işığında» sütununda çıkan «Dış Siyasette iktidar ve muhalefet» başlıklı yazımızla bu başarısızlıkların kısa bir özetini vermeğe çalışmıştık.
(2) - 6 Ocak 1958 günü «Ulus» ta, «Günün Işığında» sütunun da çıkan «Majestenin muhalefetine Rüçhan Hakkı mı?» başlıklı yazıda.
Karanlıktaki dış siyasetimiz
Bülent ECEVİT
İngiltere'de, Amerikalılara roket üsleri kurma müsaadesinin verilip verilmemesini gazeteler anket konusu yapmakta, bu konuda bütün partiler mensuplarından alınan cevapları, hem de çoğunluğu menfi olan cevapları, açık açık yazmaktadırlar.
Birçok NATO memleketlerinin parlâmentolarında, roket üsleri, atom ve hidrojen bombası stokları ile ilgili meseleler açıkça tartışılmaktadır.
NATO müttefiklerinizden büyük bir kısmının kendi memleketlerinde roket üsleri kurulmasına, atom ve hidrojen bombası stokları yapılmasına mukavemet ettikleri bilinmektedir.
Türkiye'de, halk arasında, böyle bir mukavemet olduğuna dair hiç bir belirti yoktur. Hükümetin bu konuda NATO'ya ve Birleşik Amerika'ya azamî kolaylık göstermesini şimdiye kadar hiç kimse tartışma konusu yapmağa teşebbüs etmemiştir.
Ancak bu, Türk milletinin de ne gibi taahhütler altına girdiği, ne gibi riskler yüklendiği, bu taahhüt ve riskler karşılığında ne avantajlar elde ettiği hususunda hükümetten, başka NATO müttefiklerimizin kabul ettikleri gizlilik sınırları dışında bilgi ve izahat beklemediği, beklemeğe hakkı olmadığı yolunda yorumlanamaz.
19 Aaralık 1957 günü Paris'teki NATO toplantısı sonunda yayınlanan resmî tebliğin ilk cümlesi, Kuzey Atlantik Paktının, «kanunlarımızın ve geleneklerimıizin teminatı altında bulunan nezedilmez insan haklarını korumağa ahdetmiş» bulunduğunu belirtiyordu.
Demokratik ölçülerle, bu «nezedilmez insan hakları» nın başında, bir milletin, dış münasebetler alanında ve güvenliğini ilgilendiren bütün konularda ne gibi taahhütler altına sokulduğunu, ne gibi riskler yüklendiğini sorumlulardan öğrenme hakkı gelir.
Türk Dışişleri Bakanı, Bütçe Encümenindeki görüşmeler sırasında Türk milletine bu hakkı tanımamak istememiştir.
Vereceği izahattan bir kısmı NATO üyesi bütün demokratik Batı memleketlerinin tanıdıkları gizlilik sınırları içine girecek idiyse, izahatının o kısmı için gizli oturum istemesi şüphesiz makul ve haklı olur, millî menfaatlerimize uygun sayılırdı. Ama Türkiye'den başka, demokratik olduğunu iddia eden hiç bir NATO üyesi memlekette, gizlilik sınırları, yüklenilen taahhüt ve riskler konusunda veya o memleketin dış siyasetiyle ilgili herhangi bir konuda millete hiç bir bilgi açıklanamıyacak, bu konuda hiç bir açık tartışmaya izin verilemiyecek kadar geniş tutulmuş değildir.
Türk Dışişleri Bakanı ise, gizlilik sınırlarını işte o derece geniş tutmakla kalmamış, Türk milletvekillerinin sorularını, hem de yerli ve yabancı gazetelerde çıkmış ajans haberlerine dayanan sorularını bile gizlilik sınırları içine alacak kadar ileri gitmiştir.
Oysa görüşülecek meselelerden bazısı belki milletimiz için, milletimizin her bir ferdi için, hayatî meselelerdi.
Demokrat Parti İdarecileri dış siyasette, kendilerine böyle milletçe gözleri kapalı olarak açık bono verilmesini isteyebilecek kadar başarı göstermiş değillerdir. Tersine, dış siyasette başarısızlıkları hemen her yönde günden güne daha kaygı verici hâle gelmektedir. (1)
Kaldı ki demokratik idarelerde, dış siyaset en yeterli ellerde bulunsa bile, bir milletten dış siyaset için açık bono istenemez.
Kıbrıs gibi bir «millî dâva» da, hükümetin, Türk muhalefetinden esirgediği yakınlığı İngiliz muhalefetine göstermesi karşısındaki üzüntümüzü belirtmiştik. (2) Dışişleri Bakanının Bütçe Encümenindeki davranışı ile bu üzüntümüz büsbütün artmış olmaktadır.
Dışişleri Bakanının Türk milletinden, dış münasebetlerimizin ve güvenliğimizin, yani doğrudan doğruya Türk milletinin hayatını ilgilendiren meselelerin, bütün konularını bütün yönlerini gizli tutmak istemesi, bu konularda kendisinden millet huzurunda soru bile sorulmasına tahammül edememesi, eğer kendi kendine güvensizliğin ifadesi değilse, Türk milletine bir güvensizlik ifadesidir. Kendi kendine veya milletine bu derece güvensizlki besleyen bir Dışişleri Bakanının milletten güven beklemeğe hakkı yoktur.
Son NATO toplantısı dönüşünde Başbakan Menderes Ankara Garında «NATO Fatihi» yazılı dövizlerle karşılanmıştı.
Fakat Türk Başbakanının NATO'da neyi fethettiğinden Türk milleti hâlâ habersizdir. Hiç şüphesiz, üzerinde «NATO Fatihi» yazılı dövizi Gara götüren Demokrat Partililer de habersizdir.
Başbakan veya Dışişleri Bakanı bu «fütuhat» hakkında Türk milletine, Ankara Garında verildiğinden daha geniş daha esaslı bilgi vermeğe mecburdurlar.
Böyle bir mecburiyet tanınmamakla, son NATO toplantısı tebliğinin birinci cümlesinde belirtilen «nezedilmez insan hakları» nı şimdiye kadar Türk milletine tanımak istemeyen zihniyetlerinin yeni bir belirtisini vermiş olacaklardır.
------
(1) - 20 Aralık 1957 günü «Ulus» ta, «Günün Işığında» sütununda çıkan «Dış Siyasette iktidar ve muhalefet» başlıklı yazımızla bu başarısızlıkların kısa bir özetini vermeğe çalışmıştık.
(2) - 6 Ocak 1958 günü «Ulus» ta, «Günün Işığında» sütunun da çıkan «Majestenin muhalefetine Rüçhan Hakkı mı?» başlıklı yazıda.
Collection
Citation
“Karanlıktaki Dış Siyasetimiz,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 24, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/944.