Niçin Şüphe Etmeliyiz?
Başlık:
Niçin Şüphe Etmeliyiz?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-01-13
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Niçin şüphe etmeliyiz?
Bülent ECEVİT
BUNDAN önce çıkan «Karanlıktaki Dış Siyasetimiz» başlıklı yazıda, Demokrat Parti iktidarının dış siyasette milletten açık bono isteyebilecek kadar başarı gösterememiş olduğunu, zaten, demokratik idarelerde, dış siyaset en yeterli ellerde bulunsa bile, milletten açık bono istenemiyeceğini ileri sürmüştük.
Türkiye'nin bugünkü özel durumu ise, bizleri, iktidarın dış münasebetler alanında giriştiği teşebbüsler, yüklendiği taahhütler üzerinde her zamankinden daha çok durmağa, daha açık hesap beklemeğe haklı kılmaktadır.
Bunun iki sebebi vardır.
Birincisi, iktisadî durumumuz o kadar bozulmuş, Türkiye ayakta durabilmek, hattâ günlük ekmeğini sağlıyabilmek için, öylesine dış yardıma, hele Amerikan yardımına ihtiyaç duyar hâle gelmiştir ki, dış münasebetler alanında yüklendiğimiz her yeni taahhüdü biraz şüphe ile karşılamak, her yeni taahhüdün biraz daha yardım elde edebilmek için verilmiş bir taviz olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak, artık, memleketinin dış siyasetini takibeden her Türk için yurtseverliğin bir gereği olmuştur, denebilir.
Nitekim, Amerikan basınının yazdığına göre, Paris'teki son NATO toplantısı münasebetiyle yapılan temaslarda bile, Türk Heyetinin daha çok yeni ekonomik yardımlar elde etmek için uğraşmış ve bizzat Başkan Eisenhower'i bile mahcup ve şaşkın bırakan bir gayretle, tebliğde Amerika'ya şükran ifadelerinin yer almasını teklif etmiş olması, «Nato Fatihi» Bay Menderes'in bu toplantıda memleketimiz adına yüklenmiş olabileceği taahhütler hakkında bilhassa aydınlanma ihtiyacı duymamızı herhalde haklı ve mazur göstermeğe yeter.
İkincisi, Türkiye artık, bilhassa Amerikan halkoyu için, demokrasi ülküsünün ve ilkelerinin Doğudaki bir kalesi hüviyetini çoktan yitirmiştir. Birkaç yıldan beri Türkiye, Amerikan halkoyu için ancak, Batı savunma tertiplerinin bir ileri karakolu olarak değer taşımaktadır.
1954 e kadar Türkiye'nin Amerika'da itibarı öylesine yüksekti ki, Amerikalılar Türk Milletine öylesine inanmış, kendi demokrasi ülkülerini dünyanın yeni uyanan ve Batıyla Doğu arasında henüz bir seçme yapmağa uğraşan milletlere kabul ettirebilmek için Türkiye'nin örnek ve öncü olmasına öylesine umut bağlamışlardı ki, Amerikan Dışişleri veya Savunma Bakanlıkları Türkiye'ye yardım yapılmasında hiç bir acil menfaat görmeselerdi veya Türkiye Batı savunmasında aktif bir rol almaktan bazı İskandinav memleketleri kadar kaçınsaydı bile, Amerikan halkoyu gene de bizden ilgi ve yakınlığını esirgemez, ve Vaşington'u, Türkiye'ye ihtiyacı olan bütün yardımı yapmağa zorlayabilirdi.
Oysa bugün durum bunun tam tersidir. Artık Vaşington Türkiye'ye askeri ve ekonomik yardımını arttırmağı Amerika'nın âcil menfaatleri bakımından belki zarurî gördüğü hâlde, bu hususta Amerikan halkoyunun gündengüne artan mukavemetiyle karşılaşmaktadır.
Şimdi Amerika'daki bu mukavemet, gerek mahiyeti gerek derecesi itibariyle, meselâ İspanya gibi bir memlekete yardım yapılmasma karşı gösterilen mukavemetten pek de farklı değildir.
Nasıl İspanya, Franko rejimini başında tuttuğu müddetçe, ancak Amerika için yeni riskler kabul etmekle bu memleketten yardım sağlamağa muvaffak olabiliyorsa, Türkiye'nin de Amerika'dan ek yardımlar almağa Amerikan halkı gözünde hak kazanabilmesi aynı şarta bağlanmıştır.
Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça, Amerikan halkında bize sırf «kara gözlerimiz için» yardım etme hevesi sönmüştür. Genel olarak vasat Amerikalının görüşlerini yansıtan Amerikan kasaba gazetelerinin elimizde bulunan bir çok yazıları bunu açıkça göstermektedir.
İktisadî durumumuz olsun, Demokrat Parti iktidarının rejim meselelerindeki tutumu olsun, maalesef artık, dış münasebetlerimizde, bilhassa Amerika ile olan münasebetlerimizde, kendi bakımımızdan çok menfî rol onayabilecek bir hâle gelmiştir.
Bu hâl devam ettikçe, iktidarın dışarıya karşı yüklendiği her yeni taahhüdü şüphe ile karşılamamız hoş görülmelidir.
Niçin şüphe etmeliyiz?
Bülent ECEVİT
BUNDAN önce çıkan «Karanlıktaki Dış Siyasetimiz» başlıklı yazıda, Demokrat Parti iktidarının dış siyasette milletten açık bono isteyebilecek kadar başarı gösterememiş olduğunu, zaten, demokratik idarelerde, dış siyaset en yeterli ellerde bulunsa bile, milletten açık bono istenemiyeceğini ileri sürmüştük.
Türkiye'nin bugünkü özel durumu ise, bizleri, iktidarın dış münasebetler alanında giriştiği teşebbüsler, yüklendiği taahhütler üzerinde her zamankinden daha çok durmağa, daha açık hesap beklemeğe haklı kılmaktadır.
Bunun iki sebebi vardır.
Birincisi, iktisadî durumumuz o kadar bozulmuş, Türkiye ayakta durabilmek, hattâ günlük ekmeğini sağlıyabilmek için, öylesine dış yardıma, hele Amerikan yardımına ihtiyaç duyar hâle gelmiştir ki, dış münasebetler alanında yüklendiğimiz her yeni taahhüdü biraz şüphe ile karşılamak, her yeni taahhüdün biraz daha yardım elde edebilmek için verilmiş bir taviz olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak, artık, memleketinin dış siyasetini takibeden her Türk için yurtseverliğin bir gereği olmuştur, denebilir.
Nitekim, Amerikan basınının yazdığına göre, Paris'teki son NATO toplantısı münasebetiyle yapılan temaslarda bile, Türk Heyetinin daha çok yeni ekonomik yardımlar elde etmek için uğraşmış ve bizzat Başkan Eisenhower'i bile mahcup ve şaşkın bırakan bir gayretle, tebliğde Amerika'ya şükran ifadelerinin yer almasını teklif etmiş olması, «Nato Fatihi» Bay Menderes'in bu toplantıda memleketimiz adına yüklenmiş olabileceği taahhütler hakkında bilhassa aydınlanma ihtiyacı duymamızı herhalde haklı ve mazur göstermeğe yeter.
İkincisi, Türkiye artık, bilhassa Amerikan halkoyu için, demokrasi ülküsünün ve ilkelerinin Doğudaki bir kalesi hüviyetini çoktan yitirmiştir. Birkaç yıldan beri Türkiye, Amerikan halkoyu için ancak, Batı savunma tertiplerinin bir ileri karakolu olarak değer taşımaktadır.
1954 e kadar Türkiye'nin Amerika'da itibarı öylesine yüksekti ki, Amerikalılar Türk Milletine öylesine inanmış, kendi demokrasi ülkülerini dünyanın yeni uyanan ve Batıyla Doğu arasında henüz bir seçme yapmağa uğraşan milletlere kabul ettirebilmek için Türkiye'nin örnek ve öncü olmasına öylesine umut bağlamışlardı ki, Amerikan Dışişleri veya Savunma Bakanlıkları Türkiye'ye yardım yapılmasında hiç bir acil menfaat görmeselerdi veya Türkiye Batı savunmasında aktif bir rol almaktan bazı İskandinav memleketleri kadar kaçınsaydı bile, Amerikan halkoyu gene de bizden ilgi ve yakınlığını esirgemez, ve Vaşington'u, Türkiye'ye ihtiyacı olan bütün yardımı yapmağa zorlayabilirdi.
Oysa bugün durum bunun tam tersidir. Artık Vaşington Türkiye'ye askeri ve ekonomik yardımını arttırmağı Amerika'nın âcil menfaatleri bakımından belki zarurî gördüğü hâlde, bu hususta Amerikan halkoyunun gündengüne artan mukavemetiyle karşılaşmaktadır.
Şimdi Amerika'daki bu mukavemet, gerek mahiyeti gerek derecesi itibariyle, meselâ İspanya gibi bir memlekete yardım yapılmasma karşı gösterilen mukavemetten pek de farklı değildir.
Nasıl İspanya, Franko rejimini başında tuttuğu müddetçe, ancak Amerika için yeni riskler kabul etmekle bu memleketten yardım sağlamağa muvaffak olabiliyorsa, Türkiye'nin de Amerika'dan ek yardımlar almağa Amerikan halkı gözünde hak kazanabilmesi aynı şarta bağlanmıştır.
Türkiye demokrasiden uzaklaştıkça, Amerikan halkında bize sırf «kara gözlerimiz için» yardım etme hevesi sönmüştür. Genel olarak vasat Amerikalının görüşlerini yansıtan Amerikan kasaba gazetelerinin elimizde bulunan bir çok yazıları bunu açıkça göstermektedir.
İktisadî durumumuz olsun, Demokrat Parti iktidarının rejim meselelerindeki tutumu olsun, maalesef artık, dış münasebetlerimizde, bilhassa Amerika ile olan münasebetlerimizde, kendi bakımımızdan çok menfî rol onayabilecek bir hâle gelmiştir.
Bu hâl devam ettikçe, iktidarın dışarıya karşı yüklendiği her yeni taahhüdü şüphe ile karşılamamız hoş görülmelidir.
Koleksiyon
Alıntı
“Niçin Şüphe Etmeliyiz?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/945 ulaşıldı.