Çok Partili Rejimde Tek Parti Rahatlığı
Başlık:
Çok Partili Rejimde Tek Parti Rahatlığı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1957-12-13
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
ÇOK PARTİLİ REJİMDE TEK PARTİ RAHATLIĞI
Bülent ECEVİT
DEMOKRAT Parti iktidarının Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde yaptırmak istediği değişikliklerle gözetilen gerçek hedef, değişiklik teklifi gerekçesinin daha ilk cümlesinde kendini ele veriyor. Gerekçenin ilk cümlesinde şöyle denilmektedir:
«2 Mayıs 1927 tarihinde tanzim edilen ve tatbikatı tek parti rejimi zamanında ehemmiyetli müşkîlâtı davet etmiyen Büyük Millet Meclisi Dahilî Nizamnamesinin çok partili rejim memleketimizde teessüs ettiği tarihten itibaren bir çok noksanlarla malûl olduğu meydana çıkmış ve Büyük Millet Meclisi müzakeratmın intizam ve selâmeti bir çok ahvalde temin edilemediği ve bu yüzden Meclis faaliyetinin aksadığı açıkça müşahede olunmuştur.»
Bu cümleyi, şüphesiz, dünkü yazımızda sözü geçen «Kalafat doktrini» ile son Menderes Hükümeti programının ortaya koyduğu «icra - murakabe» anlayışını göz önünde tutarak okumak, ona göre anlamlandırıp değerlendirmek gerekir. Çünkü, birincisi, iktidar partisinin seçimlerden önce rejim konusunda halka son beyannamesi mahiyetini taşımaktadır, ikincisi de, iktidarı yenilenen Demokrat Partinin, bu beyannamede açıklanmış düşüncelere dayanan kararlarını açıklamaktadır. Böyle olunca, seçimlerden sonra Meclis İçtüzüğünde yapılması düşünülen değişikliklerin, son parti beyannamesiyle son Hükümet programında «icra - murakabe» konusu üzerine açıklanan düşüncelere uygun olması pek tabiidir.
Bu düşüncelerin özü ise şudur:
İcra yetkisini taşıyan Hükümetin gereği gibi çalışabilmesi için, Meclis, denetlemeyi ileri götürmemeli, hükümete müdahale etmemeli, tenkid ve kontrol bahanesiyle hükümetin işini aksatıp geciktirmemeli, onu rahat ve serbest bırakmalı, hükümetin istediği her kararı derhal almalı, istediği her yetkiyi derhal vermelidir!
İşte, İçtüzük değişikliği teklifinin gerekçesindeki ilk cümleyi, bu «icra - murakabe» anlayışının ışığı altında okuyacak olursak, teklifi yapanların şöyle demek istedikleri ortaya çıkar:
Tek parti rejiminde «icra - murakabe» mekanizması, yani Hükümet - Meclis münasebetleri, Demokrat Partinin «Kalafat doktrini» ve Beşinci Menderes Hükümeti programı ile gözetilen ideale uygundu. Mecliste herhangi bir muhalefet grupu bulunmadığı için, Anayasanın ve Meclis İçtüzüğünün sağladığı imkânlara rağmen, Hükümet tatbikatta bir hadden fazla murakabe edilemez. Meclisten istediği karar ve yetkileri almakta güçlük çekmez, dilediği yolda çalışma fırsatını bulurdu.
Fakat çok partili rejimin kurulması ve Mecliste muhalefet gruplarının yer almasiyle beraber — demek ister gerekçe —, durum değişti, Mecliste, Anayasa ve İçtüzükle sağlanan, Hükümeti murakabe imkânlarından faydalanmağa başlanıldı.
Gerçi Demokrat Parti, kendisi muhalefette bulunduğu sırada bu durumdan şikâyetçi değildi, bu imkânları bol bol kullanabilmekten hoşnuttu («çok partili rejimin teessüs ettiği tarihten itibaren» demekle, gerekçe, bu imkânlardan muhalefet yıllarında D.P. nin de bol bol faydalandığını itiraf eder). Ama vakta ki D.P. iktidara geldi, muhalefette kendisinin de kullandığı imkânlar kendi hükümetine karşı kullanılmağa başlayınca, rahatsız oldu ve icranın bu şartlar altında işliyemiyeceğine kanaat getirdi.
Onun için — demek ister gerekçe —, D.P. iktidarı şimdi, vaktiyle tek parti rejiminde icranın haiz olduğu işleme kolaylığını kendi kendine yeniden sağlamaktan başka çıkar yol görememektedir.
Bunun için bir çare tek partili rejime dönmektir. Ama Demokrat Parti iktidarının buna gücü yetmemektedir.
O halde, bir yandan çok partili rejim devam ederken, bir yandan da icraya tek parti rejimindeki kolaylıkları, rahatlık ve serbestliği sağlıyabilmesinin çaresi, Meclis İçtüzüğünü ve gerekirse Anayasayı değiştirmek, hatta Anayasayı değiştirmeksizin Anayasaya aykırı İçtüzük ve kanun değişikliklerini yapmaktır.
Gerekçeden çıkan anlama göre, Demokrat Parti iktidarının maksadını biraz daha açıklayalım;
Anayasamızın ve Meclis İçtüzüğümüzün demokratik bir mahiyet taşımasının, tek partili çağda bir sakıncası yoktu. Çünkü tek partili çağda Anayasa ile İçtüzüğün demokratik hükümleri zaten pek işlemiyordu. Ama çok partili rejimde Anayasa ile İçtüzüğün demokratik hükümlerinin işlemesine kolay kolay engel olunamıyor. Öyleyse, hem çok partili rejim görünümünü muhafaza edip hem de icraya tek partili rejim zamanındaki rahatlık ve serbestliği yeniden kazandırmanın, icrayı, sıkıcı Meclis denetlemesinden kurtarmanın tek çaresi, Anayasada ve Mecils İçtüzüğünde bulunan bütün demokratik hükümleri kaldırmak, veya sadece İçtüzükte ve kanunlarda yapılacak değişikliklerle Anayasının demokratik hükümlerini işlemez duruma getirmektir.
Kısacası, Demokrat Partinin asıl şikâyeti İçtüzükten değil, çok partili rejimdendir. Gerekçedeki ifadeden açıkça anlaşıldığına göre, tek partili rejime dönmek mümkün olsa imiş, İçtüzük hiç de «ehemmiyetli müşkilâtı davet» etmiyecekmiş!
Veya millet Başbakan Menderes'in son seçimi eskisinden «daha kahir ekseriyetle» kazanma, şimdiki Başbakan Yardımcısı İleri'nin de Meclisi «dikensiz bir gül bahçesi» haline getirme arzularına uysa imiş, bu İçtüzük değişikliklerine hiç ihtiyaç kalmıyacakmış! Çünkü Demokrat Partinin kendi programı ve tüzüğü gibi, Meclisin İçtüzüğü de kolayca rafa kaldırılabilecekmiş!
ÇOK PARTİLİ REJİMDE TEK PARTİ RAHATLIĞI
Bülent ECEVİT
DEMOKRAT Parti iktidarının Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde yaptırmak istediği değişikliklerle gözetilen gerçek hedef, değişiklik teklifi gerekçesinin daha ilk cümlesinde kendini ele veriyor. Gerekçenin ilk cümlesinde şöyle denilmektedir:
«2 Mayıs 1927 tarihinde tanzim edilen ve tatbikatı tek parti rejimi zamanında ehemmiyetli müşkîlâtı davet etmiyen Büyük Millet Meclisi Dahilî Nizamnamesinin çok partili rejim memleketimizde teessüs ettiği tarihten itibaren bir çok noksanlarla malûl olduğu meydana çıkmış ve Büyük Millet Meclisi müzakeratmın intizam ve selâmeti bir çok ahvalde temin edilemediği ve bu yüzden Meclis faaliyetinin aksadığı açıkça müşahede olunmuştur.»
Bu cümleyi, şüphesiz, dünkü yazımızda sözü geçen «Kalafat doktrini» ile son Menderes Hükümeti programının ortaya koyduğu «icra - murakabe» anlayışını göz önünde tutarak okumak, ona göre anlamlandırıp değerlendirmek gerekir. Çünkü, birincisi, iktidar partisinin seçimlerden önce rejim konusunda halka son beyannamesi mahiyetini taşımaktadır, ikincisi de, iktidarı yenilenen Demokrat Partinin, bu beyannamede açıklanmış düşüncelere dayanan kararlarını açıklamaktadır. Böyle olunca, seçimlerden sonra Meclis İçtüzüğünde yapılması düşünülen değişikliklerin, son parti beyannamesiyle son Hükümet programında «icra - murakabe» konusu üzerine açıklanan düşüncelere uygun olması pek tabiidir.
Bu düşüncelerin özü ise şudur:
İcra yetkisini taşıyan Hükümetin gereği gibi çalışabilmesi için, Meclis, denetlemeyi ileri götürmemeli, hükümete müdahale etmemeli, tenkid ve kontrol bahanesiyle hükümetin işini aksatıp geciktirmemeli, onu rahat ve serbest bırakmalı, hükümetin istediği her kararı derhal almalı, istediği her yetkiyi derhal vermelidir!
İşte, İçtüzük değişikliği teklifinin gerekçesindeki ilk cümleyi, bu «icra - murakabe» anlayışının ışığı altında okuyacak olursak, teklifi yapanların şöyle demek istedikleri ortaya çıkar:
Tek parti rejiminde «icra - murakabe» mekanizması, yani Hükümet - Meclis münasebetleri, Demokrat Partinin «Kalafat doktrini» ve Beşinci Menderes Hükümeti programı ile gözetilen ideale uygundu. Mecliste herhangi bir muhalefet grupu bulunmadığı için, Anayasanın ve Meclis İçtüzüğünün sağladığı imkânlara rağmen, Hükümet tatbikatta bir hadden fazla murakabe edilemez. Meclisten istediği karar ve yetkileri almakta güçlük çekmez, dilediği yolda çalışma fırsatını bulurdu.
Fakat çok partili rejimin kurulması ve Mecliste muhalefet gruplarının yer almasiyle beraber — demek ister gerekçe —, durum değişti, Mecliste, Anayasa ve İçtüzükle sağlanan, Hükümeti murakabe imkânlarından faydalanmağa başlanıldı.
Gerçi Demokrat Parti, kendisi muhalefette bulunduğu sırada bu durumdan şikâyetçi değildi, bu imkânları bol bol kullanabilmekten hoşnuttu («çok partili rejimin teessüs ettiği tarihten itibaren» demekle, gerekçe, bu imkânlardan muhalefet yıllarında D.P. nin de bol bol faydalandığını itiraf eder). Ama vakta ki D.P. iktidara geldi, muhalefette kendisinin de kullandığı imkânlar kendi hükümetine karşı kullanılmağa başlayınca, rahatsız oldu ve icranın bu şartlar altında işliyemiyeceğine kanaat getirdi.
Onun için — demek ister gerekçe —, D.P. iktidarı şimdi, vaktiyle tek parti rejiminde icranın haiz olduğu işleme kolaylığını kendi kendine yeniden sağlamaktan başka çıkar yol görememektedir.
Bunun için bir çare tek partili rejime dönmektir. Ama Demokrat Parti iktidarının buna gücü yetmemektedir.
O halde, bir yandan çok partili rejim devam ederken, bir yandan da icraya tek parti rejimindeki kolaylıkları, rahatlık ve serbestliği sağlıyabilmesinin çaresi, Meclis İçtüzüğünü ve gerekirse Anayasayı değiştirmek, hatta Anayasayı değiştirmeksizin Anayasaya aykırı İçtüzük ve kanun değişikliklerini yapmaktır.
Gerekçeden çıkan anlama göre, Demokrat Parti iktidarının maksadını biraz daha açıklayalım;
Anayasamızın ve Meclis İçtüzüğümüzün demokratik bir mahiyet taşımasının, tek partili çağda bir sakıncası yoktu. Çünkü tek partili çağda Anayasa ile İçtüzüğün demokratik hükümleri zaten pek işlemiyordu. Ama çok partili rejimde Anayasa ile İçtüzüğün demokratik hükümlerinin işlemesine kolay kolay engel olunamıyor. Öyleyse, hem çok partili rejim görünümünü muhafaza edip hem de icraya tek partili rejim zamanındaki rahatlık ve serbestliği yeniden kazandırmanın, icrayı, sıkıcı Meclis denetlemesinden kurtarmanın tek çaresi, Anayasada ve Mecils İçtüzüğünde bulunan bütün demokratik hükümleri kaldırmak, veya sadece İçtüzükte ve kanunlarda yapılacak değişikliklerle Anayasının demokratik hükümlerini işlemez duruma getirmektir.
Kısacası, Demokrat Partinin asıl şikâyeti İçtüzükten değil, çok partili rejimdendir. Gerekçedeki ifadeden açıkça anlaşıldığına göre, tek partili rejime dönmek mümkün olsa imiş, İçtüzük hiç de «ehemmiyetli müşkilâtı davet» etmiyecekmiş!
Veya millet Başbakan Menderes'in son seçimi eskisinden «daha kahir ekseriyetle» kazanma, şimdiki Başbakan Yardımcısı İleri'nin de Meclisi «dikensiz bir gül bahçesi» haline getirme arzularına uysa imiş, bu İçtüzük değişikliklerine hiç ihtiyaç kalmıyacakmış! Çünkü Demokrat Partinin kendi programı ve tüzüğü gibi, Meclisin İçtüzüğü de kolayca rafa kaldırılabilecekmiş!
Koleksiyon
Alıntı
“Çok Partili Rejimde Tek Parti Rahatlığı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/932 ulaşıldı.