Eşitsizlik
Title:
Eşitsizlik
Source:
Ulus, "Günün Işığında", s. 2
Date:
1957-10-16
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
EŞİTSİZLİK
Bülent Ecevit
Siyasi mücadele şartlarında eşitlik olmayan bir rejim, demokratik rejim sayılamaz. İçinde bulunduğumuz şu seçim mücadelesi günlerinde ise hergün eşitsizliğin sayısız örneklerine rastlanılmaktadır.
Başbakan Trabzon'a gittiği zaman, bir muhalefet partisinin miting saatini ve meydanını istemeğe kendinde hak görür; yarım saatlerini alır, bununla yetinmez daha çoğunu ister. Karşı taraf müsaade etmeyince, tarafsız gazete muhabirlerinin yazdığına göre, herkesin içinde onlara küfür ve lânet eder ve seçim kanununun açık hükümlerini hiçe sayarak, halkı, o sırada hiç bir partiye tahsis edilmemiş bir başka meydana götürüp izinsiz miting konuşmasını orada yapar.
Ve Başbakan böylece bir kanunsuz teşebbüsdeki başarısızlığını daha kanusuz bir başka hareketle telâfi ederken, o şehrin savcısı da polisi de bunlara seyirci kalır, hattâ yardımcı olur.
Öte yandan, ertesi gün bir başka şehirde, bir muhalefet partisi, kendi miting saatini ve meydanını, kendi isteğiyle bir başka muhalefet partisine bırakacak olur, bunun üstüne hemen savcı harekete geçer, yurttaşlara ateş açılmağa kalkışılır.
Madem ki bir partinin kendine ayrılmış miting saatini ve yerini bir başka partiye devretmesi, böyle halka ateş açma tehdidinî bile meşru gösterecek kadar ağır bir suçtur, bir Başbakan nasıl olur da kendinde bir muhalefet partisini böyle bir suç işlemeğe bizzat teşvik etmek, teşvikinden beklediği sonucu alamayınca da herkesin içinde onlara küfür ve lanet etmek hakkını görebilir?
Eşitsiz muamele ve davranışın bu kadar çirkin bir örneğine demokrasiyle uzaktan yakından ilgili başka hiç bir memlekette rastlanamasa gerektir!
Gene Başbakan, tekzip için bile muhalefete kapalı tutulan devlet radyolarında seçim konuşmaları yapar, muhalefete en sert hücumlarda bulunur, bütün dünyanın saydığı, daha birkaç ay önce kendisinin de övmek için kelime bulamadığı bir muhalefet liderine «hasta» diye haykırır. Oysa, devlet radyosu şöyle dursun, özel gazeteler bile, bir iktidar liderine, gerçekten hasta olduğunu, meselâ millet işlerini aksatacak kadar ciddî sinir buhranları geçirdiğini öğrenseler de, böyle açık açık «sen hastasın» diyemezler.
Partilerin resimli propaganda broşürleri yayınlamasını yasak eden bugünkü iktidar partisi olduğu halde, bu yasağı gene kendisi çiğner; «suçtur» diye hüküm verilip bir ilde toplatılsa, ayni broşürü bir başka ilde dağıtır. Dinin siyasete âlet edilmesini de bugünkü iktidar partisi en ağır cezalara bağladığı halde, kanuna aykırı olarak yayınladığı propaganda broşürlerinin kapaklarına gemi resimleri koydurur.
Türk Hava Yollarının uçakları iktidar partisinin afişlerini taşımakla görevlendirilir. Resmî teşekküllerin taşıtları iktidar partisi propgandacılarının emrine verilir. İktidar partisinden adaylığını koymuş eski ordu mensupları için, propaganda gezilerinde askerî karşılama törenleri tertiplenir.
Bu kadar eşitsiz şartlar altında yapılan bir seçime demokratik seçim demek mümkün müdür?
İktidar partisinin bir afişinde, «madem ki istediğine rey verebiliyorsun, işte demokrasi budur» diye bir vecize yazılı!
Bu vecize bir ân için doğru sayılsa bile, son kanun değişiklikleriyle, artık bu memlekete seçmenin bir listede istediğine rey verip istemediğinden rey esirgeme hakkı bile kaldırılmıştır. Demokrasiyi, Türkiye'deki iktidar partisinin kendi propaganda afişleriyle ortaya koyduğu daracık ölçüye bile sığdırmağa artık imkân yoktur.
EŞİTSİZLİK
Bülent Ecevit
Siyasi mücadele şartlarında eşitlik olmayan bir rejim, demokratik rejim sayılamaz. İçinde bulunduğumuz şu seçim mücadelesi günlerinde ise hergün eşitsizliğin sayısız örneklerine rastlanılmaktadır.
Başbakan Trabzon'a gittiği zaman, bir muhalefet partisinin miting saatini ve meydanını istemeğe kendinde hak görür; yarım saatlerini alır, bununla yetinmez daha çoğunu ister. Karşı taraf müsaade etmeyince, tarafsız gazete muhabirlerinin yazdığına göre, herkesin içinde onlara küfür ve lânet eder ve seçim kanununun açık hükümlerini hiçe sayarak, halkı, o sırada hiç bir partiye tahsis edilmemiş bir başka meydana götürüp izinsiz miting konuşmasını orada yapar.
Ve Başbakan böylece bir kanunsuz teşebbüsdeki başarısızlığını daha kanusuz bir başka hareketle telâfi ederken, o şehrin savcısı da polisi de bunlara seyirci kalır, hattâ yardımcı olur.
Öte yandan, ertesi gün bir başka şehirde, bir muhalefet partisi, kendi miting saatini ve meydanını, kendi isteğiyle bir başka muhalefet partisine bırakacak olur, bunun üstüne hemen savcı harekete geçer, yurttaşlara ateş açılmağa kalkışılır.
Madem ki bir partinin kendine ayrılmış miting saatini ve yerini bir başka partiye devretmesi, böyle halka ateş açma tehdidinî bile meşru gösterecek kadar ağır bir suçtur, bir Başbakan nasıl olur da kendinde bir muhalefet partisini böyle bir suç işlemeğe bizzat teşvik etmek, teşvikinden beklediği sonucu alamayınca da herkesin içinde onlara küfür ve lanet etmek hakkını görebilir?
Eşitsiz muamele ve davranışın bu kadar çirkin bir örneğine demokrasiyle uzaktan yakından ilgili başka hiç bir memlekette rastlanamasa gerektir!
Gene Başbakan, tekzip için bile muhalefete kapalı tutulan devlet radyolarında seçim konuşmaları yapar, muhalefete en sert hücumlarda bulunur, bütün dünyanın saydığı, daha birkaç ay önce kendisinin de övmek için kelime bulamadığı bir muhalefet liderine «hasta» diye haykırır. Oysa, devlet radyosu şöyle dursun, özel gazeteler bile, bir iktidar liderine, gerçekten hasta olduğunu, meselâ millet işlerini aksatacak kadar ciddî sinir buhranları geçirdiğini öğrenseler de, böyle açık açık «sen hastasın» diyemezler.
Partilerin resimli propaganda broşürleri yayınlamasını yasak eden bugünkü iktidar partisi olduğu halde, bu yasağı gene kendisi çiğner; «suçtur» diye hüküm verilip bir ilde toplatılsa, ayni broşürü bir başka ilde dağıtır. Dinin siyasete âlet edilmesini de bugünkü iktidar partisi en ağır cezalara bağladığı halde, kanuna aykırı olarak yayınladığı propaganda broşürlerinin kapaklarına gemi resimleri koydurur.
Türk Hava Yollarının uçakları iktidar partisinin afişlerini taşımakla görevlendirilir. Resmî teşekküllerin taşıtları iktidar partisi propgandacılarının emrine verilir. İktidar partisinden adaylığını koymuş eski ordu mensupları için, propaganda gezilerinde askerî karşılama törenleri tertiplenir.
Bu kadar eşitsiz şartlar altında yapılan bir seçime demokratik seçim demek mümkün müdür?
İktidar partisinin bir afişinde, «madem ki istediğine rey verebiliyorsun, işte demokrasi budur» diye bir vecize yazılı!
Bu vecize bir ân için doğru sayılsa bile, son kanun değişiklikleriyle, artık bu memlekete seçmenin bir listede istediğine rey verip istemediğinden rey esirgeme hakkı bile kaldırılmıştır. Demokrasiyi, Türkiye'deki iktidar partisinin kendi propaganda afişleriyle ortaya koyduğu daracık ölçüye bile sığdırmağa artık imkân yoktur.
Collection
Citation
“Eşitsizlik,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 24, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/900.