Balkanlardaki Gelişmeler

Başlık: 
Balkanlardaki Gelişmeler 
Kaynak: 
Son Havadis, "Dünya Politikası" 
Tarih: 
1953-01-30 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
Dünya Politikası

Balkanlardaki gelişmeler

Yazan: Bülent ECEVİT

30 Ocak 1953

Son günlerde, Türk, Yunan Yugoslav ve İtalyan devlet adamları arasında yapılan görüşmelerle ilgili resmî tebliğler kesin bir şey söylememekle beraber, gerek bu tebliğlerde kullanılan ifadelerden gerek ajans ve basın yorumlarından ve istihbaratından anlaşıldığına göre, Balkanlarda, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında bir savunma andlaşması imzalanmak üzeredir.

Yakın zamana kadar her türlü yazılı andlaşmadan kaçınan Yugoslavya’nın bu görüşünü değiştirdiği, Belgrad ve Atina kaynaklı haber ve yorumlarda israrla belirtilmektedir.

Şimdiye kadar üç memleketin devlet adamları ancak ikişer ikişer görüşmüşlerdir. Son gelen haberlere göre, Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün son Yugoslavya ve Yunanistan ziyaretleri sırasında, bir üclü konferans için de zemin hazırlanmıştır.

Bu üçlü konferans tplanmasıyla, bir Balkan antantı gerceklesme yoluna girmiş sayılabilir.

Prof. Köprülü’nün Atina ziyaretile, Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Amiral Carney’in, Doğu Akdeniz Müttefik Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Lord Muntbatten’in, Güney Avrupa Müttefik Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Schlatter’in, ve Güney Doğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Wyman’ın Atina ziyaretlerinin ayni zamana rastlaması manâlı görülmüştür.

Resmî çevrelerde de doğrulandığına göre, Akdeniz bölgesindeki bu NATO komutanlarının Atina ziyaretleri, Balkanlardaki yeni gelişmelerin Doğu Akdeniz savunması ile ilgisinden ileri gelmektedir.

Doğu Akdeniz savunması NATO çerçevesi içine girdiğine göre, Balkanlardaki gelismelerle NATO arasında bir münasebet kurma zaruretinin duyulması tabiî idi.

Türkiye ve Yunanistan NATO üyesi oldukları hâlde, Yugoslavya bu teşkilâtın dışındadır.

Yugoslavya’nın da NATO’ya girmesi sağlanmazsa söyle bir durum ortaya çıkacağı, Atina kaynaklı yorumlarda belirtilmektedir:

Geri kalan NATO memleketlerinin Türkiye ve Yunanistan'a olan taahhütleri, bu iki memleket Yugoslavya ile bir müşterek savunma paktı kurduğu takdirde, kendiliğinden, Yugoslavya'ya da şamil olacaktır. Buna karsılık Yugoslavya, ancak Türkiye ve Yunanistan'a karsı bazı taahhütler yüklenecektir.

Bu durumda, Yugoslavya’nın NATO’va girmek için büyük bir istek göstermesi beklenemez. Bu memleketin NATO’ya girmekle elde edeceği avantajlar. bir saldırganlığa maruz kaldığı zaman NATO’dan kendisine direkt bir şekilde yardım yapılabilecek, ve İtalya'nın da. Trieste anlaşmazlığına rağmen, kendisile işbirliği zorunda kalacak olmasıdır.

Amerika ve Batılılar, en büyük gayretlerini Batı Avrupa’da sağlam bir savunma cephesi kurulması üzerinde teksif etmişlerken, böyle bir cephenin daha önce Balkanlarda kurulmaya başlamış olması, bazı memleketlere örnek olabilir. Batı Avrupa memleketleri tarihin bıraktığı kin ve şüpheleri hâlâ aralarından silemezlerken, üç Balkan memleketi, yakın geçmişin bütün geçimsizlik ve mücadelelerini unutmak, ve günün şartlarından doğan menfaat beraberliklerini kabul etmek olgunluğunu göstermişlerdir.

Nev York Times gazetesinin verdiği rakamlara göre, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya’nın şimdi silâh altındaki kuvvetleri, bir arada, 900.000 e yaklaşmaktadır. Üç memleketde, bütçelerinin büyük bir kısmını savunma giderlerine ayırmaktadır.

Amerikan askerî yardımından en iyi istifade eden memleketin Türkiye olduğu, bütün askerî müsahitlerce belirtilmekte, ve Türk, Yunan ve Yugoslav askerinin, moral bakımından Avrupa’da en kuvvetli orduları teskil ettiği gene yetkili müsahitler tarafından her vesile ile açıklanmaktadır.

Böylelikle, Balkanlar bir zamanlar Avrupa’nın en zayıf noktalarından sayılırken, şimdi. birden bire, en kuvvetli bölgeri durumuna gelmiştir.

Balkanlarda kurulan bu kuvvetli cephenin. Demirperde gerisinden gelebilecek herhangi bir saldırganlığı artık baska yönlere kanalize etmesi beklenebilir.

Şimdi Batıya karsı bövle bir saldırganlığın iki yöne çevrilmesi muhtemeldir: Doğrudan doğruya Batı Avrupa’ya, yahut ta İran üstünden Orta Doğuya..

28 Ocak tarihli yazımızda da belirtiğimiz gibi. Batı Almanya meselesi hâlledilmedikçe, Batı Avrupa böyle bir saldırganlığa acık demektir. Üstelik bu cephede Rusya, saldırganlığı, kendisi doğrudan doğruya işe karışmadan da başlatabilecek durumdadır.

Netekim Batı Avrupa’da kuvvetli bir savunma cephesinin kurulamaması karsısında Amerika’nın son günlerde duyduğu endise, Balkanların kuvvetlenmesile Batı Avrupa üzerindeki tehtidin artmasından ileri geliyor olabilir.

Sovyetlerin, İran üsünden Orta Doğu'va doğru bir harekete geçmeleri hâlinde de şimdilik onları durdurabilecek hic bir set yoktur. O takdirde, henüz zayıf olan Doğu Akdeniz savunması tehlikeye düşmüş olacaktır.

Böylelikle, Ortada Doğu’da bir savunma sistemi kurulmaksızın Doğu Akdeniz savunmasının bir şey ifade etmeveceği meydana çıkmış olmaktadır. Orta Doğu memleketlerinin is birliği sağlanmadıkca, Doğu Akdeniz savunması dayanıksız kalmaya mahkûmdur.

Muvakkat bir dayanak noktası olarak Türkiye ve Yunanistan düşünülebilirse de, o zaman bu memleketlerin takati üzerine fazla yüklenilmiş, Balkanlardaki savunma cephesi zayıflatılmış olacaktır.

Bu durumu karsısında, Avrupay'ı Güney Doğu’dan gelerek tehlikeye karsı emniyet altına almak, Balkanlardaki savunma gücünün dağılmasına engel olmak için bir Orta Doğu savun sistemi kurulması zaruri hâle gelmektedir.

Ancak, böyle bir tesebbüsün Batı Avrupa’dakilerden çok daha büyük engellerle karşılaşacağı da herkesçe biliniyor. 

Dosyalar

1953.01.30.RE_B.jpg
1953.01.30.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Balkanlardaki Gelişmeler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/90 ulaşıldı.