Federalizm-Konfederalizm: II
Başlık:
Federalizm-Konfederalizm: II
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-01-26
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Son Havadis
26 Ocak 1953
Dünya Politikası
Federalizm - Konfederalizm: II
Yazan: Bülent ECEVÎT
(yazının birinci kısmı dünkü sayımızda çıkmıştır.)
Milletler üstü yetkili Avrupa siyasî topluluğunun anayasa tasarısı hazırlanırken, topluluğa oldukça geniş dış siyaset yetkileri verilmek istenmiştir.
Topluluğun bir Halklar Kamarası bir de Senatosu olacak, Halklar Kamarası üyeleri tek dereceli genel seçimlerle, Senato üyeleri de üye devletlerin parlamentolarınca seçilecektir.
Topluluğun İcra Konseyi, Millî Bakanlar Konseyinin seçeceği bir başkan tarafından teşkil edilecek ve Avrupa siyasî topluluğu parlamentosuna sorumlu olacaktır.
Dış münasebetlerde İcra Konseyi bütün üye devletleri temsil edebilecektir.
Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un vücûda getirdiği savunma topluluğu NATO Baş Komutanlığına bağlıdır. Bu askerî bağ, siyasî topluluğun diplomatik bağımsızlığıyla nasıl telif edilecektir? Anayasa tasarısı, Kuzey Atlantik Paktında ve Avrupa Savunma Topluluğu Paktında gereken değişikliklerin yapılmasını öne sürmekle böyle bir meselenin varlığını kabul etmiş olmaktadır.
İngilizler, dış siyaset bağımsızlığının, Avrupa siyasî topluluğunu NATO ile anlaşmazlıklara götürebileceği tehlikesine işaret etmişse de, tasarı için ileri sürülen tadil tekliflerinde bu bağımsızlık büsbütün ileri götürülmek istenmiştir.
Avrupa Konseyi Genel Meseleler Komitesi de, İcra Konseyinin yetkilerini daha kısmak ve bu Konseyi bir Millî Bakanlar komitesine bağlı bulundurmak yolunu tavsiye etmiş olmakla beraber, bu tavsiyenin de kabûl edildiğine dair bir belirti yoktur.
Tasarıda, Avrupa Siyasî topluluğunun Avrupa Konseyi ile bağlantılı olması isteniyorsa da arada tesirli bağlar kurulabileceği, Avrupa Konseyinin, Siyasî Birlik tarafından güdülecek siyasette büyük bir rol oynayabileceği şüphelidir.
Bütün bunlara, Kömür ve Çelik Birliği ile birbirine ekonomik bakımdan bağlı 6 devletin pazarlarını birleştirmek kararı da eklenecek olursa, kurulacak Avrupa siyasî topluluğunun daha geniş bir Avrupa federasyonu için bir çekirdek mi teşkil edeceği yoksa öyle geniş bir federasyonun kurulması imkânlarını daha mı güçleştireceği meselesi ortaya çıkar.
Avrupa Konseyinin 14 üyesinden en kuvvetlisi, İngiltere, zaten kendini Avrupa’dan ayrı tutmaktadır. Altı üye de siyasî askerî ve ekonomik bir federasyon kurunca, diğer üye memleketlerin de katılacağı bir Avrupa Federasyonu ümidi büsbütün uzaklaşmış olacaktır. Çünkü, geri kalan üyelerden ikisi, Türkiye ve Yunanistan, Güney Doğu Avrupa’dadır. Bunların meselâ İskandinav memleketlerile bir fedarasyon kurmaları tahayyül bile edilemez.
Bu şekilde, geniş bir Avrupa federasyonuna iki yoldan gidilebilir:
1 — Avrupa siyasî topluluğu dışında kalacak Avrupa Konseyi üyelerinin zamanla bu topluluğa girmeleri.
2 — Bu üyelerin kendi aralarında, coğrafî bölgelere göre ayrı ayrı federasyonlar kurmaları.
Birinci yolun seçilmesi için, Avrupa siyasî topluluğu anayasa tasarısında açık kapı bırakılmak istenmişse de, bu kapının ne kadar açık tutulacağı kestirilemez. Meselâ Türkiye ile Yunanistan büyük birer kömür ve çelik memleketi olmadıklarına göre bu iki memleketin Avrupa Kömür ve Çelik Birliğine girmeleri bahis konusu olamayacağı gibi, Avrupa savunma Topluluğuna girmeleri de bu topluluğun sorumluluk sahasını Doğuya doğru Atlantik Paktı sahası kadar genişletmiş olacaktır. Batı Avrupa’nın savunma gücünü merkezî ve toplu bir hâlde bulundurmak isteyen 6 Batı Avrupalı devletin bunu da istemeyecekleri bellidir.
Ne Kömür ve Çelik Birliğine ne Avrupa Savunma Topluluğuna giremeyecek olduktan sonra da Avrupa Siyasî Topluluğuna girmek düşünülemez.
İkinci yolun seçilmesi hâlinde, Türkiye ile Yunanistan'ın kendi başlarına bir federasyon kurmaları, iki memleketin Yugoslavya ile sıkı işbirliğine hazırlankıkları şu günlerde mümkün olmasa gerektir. Balkanlarda bundan böyle ancak, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslav’yanın bir arada bir federasyon kurmaları düşünülebilir. Fakat, Avrupa Konseyi ile ilgili böyle bir federasyon kurulması için Yugoslavya’nın Konseyde üye olması gerekir. Şimdilik Yugoslavya’nın bunu isteyeceği şüpelidir. İstese bile, üç milletin siyasal, askerî ve ekonomik bakımlardan bünyelerini, bir federasyona imkân verecek kadar biribirine uydurabilmeleri, herhâlde epeyce zaman ister.
Bu durumda, federalist'lerin yani "maksimalist"lerin, geniş bir Avrupa federasyonunu, konfederalistlerden yani “minimalist”lerden. daha çok istedikleri iddia edilemez.
Avrupa Konseyinde üve devletlerden yalnız 6 sının hemen kuracağı bir siyasî topluluk mu, yoksa demirperde dışında kalan bütün Avrupa devletlerinin nisbeten daha uzak bir gelecekte birleşmek üzere çalışmaları mı Avrupa’da gerçek birliğin temelini atmış olacaktır.
Gönül ister ki Avrupa Konseyi, bu günkü gelişmelerin böyle bir soru ortaya cıkardığını kabûl edip cevabını araştırsın!.
26 Ocak 1953
Dünya Politikası
Federalizm - Konfederalizm: II
Yazan: Bülent ECEVÎT
(yazının birinci kısmı dünkü sayımızda çıkmıştır.)
Milletler üstü yetkili Avrupa siyasî topluluğunun anayasa tasarısı hazırlanırken, topluluğa oldukça geniş dış siyaset yetkileri verilmek istenmiştir.
Topluluğun bir Halklar Kamarası bir de Senatosu olacak, Halklar Kamarası üyeleri tek dereceli genel seçimlerle, Senato üyeleri de üye devletlerin parlamentolarınca seçilecektir.
Topluluğun İcra Konseyi, Millî Bakanlar Konseyinin seçeceği bir başkan tarafından teşkil edilecek ve Avrupa siyasî topluluğu parlamentosuna sorumlu olacaktır.
Dış münasebetlerde İcra Konseyi bütün üye devletleri temsil edebilecektir.
Fransa, Batı Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un vücûda getirdiği savunma topluluğu NATO Baş Komutanlığına bağlıdır. Bu askerî bağ, siyasî topluluğun diplomatik bağımsızlığıyla nasıl telif edilecektir? Anayasa tasarısı, Kuzey Atlantik Paktında ve Avrupa Savunma Topluluğu Paktında gereken değişikliklerin yapılmasını öne sürmekle böyle bir meselenin varlığını kabul etmiş olmaktadır.
İngilizler, dış siyaset bağımsızlığının, Avrupa siyasî topluluğunu NATO ile anlaşmazlıklara götürebileceği tehlikesine işaret etmişse de, tasarı için ileri sürülen tadil tekliflerinde bu bağımsızlık büsbütün ileri götürülmek istenmiştir.
Avrupa Konseyi Genel Meseleler Komitesi de, İcra Konseyinin yetkilerini daha kısmak ve bu Konseyi bir Millî Bakanlar komitesine bağlı bulundurmak yolunu tavsiye etmiş olmakla beraber, bu tavsiyenin de kabûl edildiğine dair bir belirti yoktur.
Tasarıda, Avrupa Siyasî topluluğunun Avrupa Konseyi ile bağlantılı olması isteniyorsa da arada tesirli bağlar kurulabileceği, Avrupa Konseyinin, Siyasî Birlik tarafından güdülecek siyasette büyük bir rol oynayabileceği şüphelidir.
Bütün bunlara, Kömür ve Çelik Birliği ile birbirine ekonomik bakımdan bağlı 6 devletin pazarlarını birleştirmek kararı da eklenecek olursa, kurulacak Avrupa siyasî topluluğunun daha geniş bir Avrupa federasyonu için bir çekirdek mi teşkil edeceği yoksa öyle geniş bir federasyonun kurulması imkânlarını daha mı güçleştireceği meselesi ortaya çıkar.
Avrupa Konseyinin 14 üyesinden en kuvvetlisi, İngiltere, zaten kendini Avrupa’dan ayrı tutmaktadır. Altı üye de siyasî askerî ve ekonomik bir federasyon kurunca, diğer üye memleketlerin de katılacağı bir Avrupa Federasyonu ümidi büsbütün uzaklaşmış olacaktır. Çünkü, geri kalan üyelerden ikisi, Türkiye ve Yunanistan, Güney Doğu Avrupa’dadır. Bunların meselâ İskandinav memleketlerile bir fedarasyon kurmaları tahayyül bile edilemez.
Bu şekilde, geniş bir Avrupa federasyonuna iki yoldan gidilebilir:
1 — Avrupa siyasî topluluğu dışında kalacak Avrupa Konseyi üyelerinin zamanla bu topluluğa girmeleri.
2 — Bu üyelerin kendi aralarında, coğrafî bölgelere göre ayrı ayrı federasyonlar kurmaları.
Birinci yolun seçilmesi için, Avrupa siyasî topluluğu anayasa tasarısında açık kapı bırakılmak istenmişse de, bu kapının ne kadar açık tutulacağı kestirilemez. Meselâ Türkiye ile Yunanistan büyük birer kömür ve çelik memleketi olmadıklarına göre bu iki memleketin Avrupa Kömür ve Çelik Birliğine girmeleri bahis konusu olamayacağı gibi, Avrupa savunma Topluluğuna girmeleri de bu topluluğun sorumluluk sahasını Doğuya doğru Atlantik Paktı sahası kadar genişletmiş olacaktır. Batı Avrupa’nın savunma gücünü merkezî ve toplu bir hâlde bulundurmak isteyen 6 Batı Avrupalı devletin bunu da istemeyecekleri bellidir.
Ne Kömür ve Çelik Birliğine ne Avrupa Savunma Topluluğuna giremeyecek olduktan sonra da Avrupa Siyasî Topluluğuna girmek düşünülemez.
İkinci yolun seçilmesi hâlinde, Türkiye ile Yunanistan'ın kendi başlarına bir federasyon kurmaları, iki memleketin Yugoslavya ile sıkı işbirliğine hazırlankıkları şu günlerde mümkün olmasa gerektir. Balkanlarda bundan böyle ancak, Türkiye, Yunanistan ve Yugoslav’yanın bir arada bir federasyon kurmaları düşünülebilir. Fakat, Avrupa Konseyi ile ilgili böyle bir federasyon kurulması için Yugoslavya’nın Konseyde üye olması gerekir. Şimdilik Yugoslavya’nın bunu isteyeceği şüpelidir. İstese bile, üç milletin siyasal, askerî ve ekonomik bakımlardan bünyelerini, bir federasyona imkân verecek kadar biribirine uydurabilmeleri, herhâlde epeyce zaman ister.
Bu durumda, federalist'lerin yani "maksimalist"lerin, geniş bir Avrupa federasyonunu, konfederalistlerden yani “minimalist”lerden. daha çok istedikleri iddia edilemez.
Avrupa Konseyinde üve devletlerden yalnız 6 sının hemen kuracağı bir siyasî topluluk mu, yoksa demirperde dışında kalan bütün Avrupa devletlerinin nisbeten daha uzak bir gelecekte birleşmek üzere çalışmaları mı Avrupa’da gerçek birliğin temelini atmış olacaktır.
Gönül ister ki Avrupa Konseyi, bu günkü gelişmelerin böyle bir soru ortaya cıkardığını kabûl edip cevabını araştırsın!.
Koleksiyon
Alıntı
“Federalizm-Konfederalizm: II,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/86 ulaşıldı.