Koyunlar ve İnsanlar
Başlık:
Koyunlar ve İnsanlar
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-07-24
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
UZAKTAN
Koyunlar ve insanlar
KAFASI işleyen, uyanık, onurlu insanlardan meydana gelmiş toplumlar, bir koyun sürüsü gibi rahatça ve kolaylıkla idare edilemezler. Onun için böyle toplumlarda idareciler, güvenlik ve asayişi başarı ile koruyacak imkânlara sahip birer despot bile olsalar, bir çobanın rahatlığı ve sükûneti içinde çalışıp yaşamak imtiyazından yoksundurlar. Hele, idarecilerin, ancak halktan aldıkları vekâletle iş görebilecekleri demokrasilerde, böyle bir imtiyaz istemeğe hiç hakları yoktur. O yüzden, C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek'in birçok siyasal konuşmalarında tekrarladığı gibi, demokraside politikacılar ve devlet adamları, sinirleri sağlam kimseler olmalıdırlar.
Nasıl idareciler yurttaşlarının kendilerini, başlarına dikilmiş ve bir takım azılı köpeklerle güvenliklerini sağlamış çobanlar olarak görmelerini istemezlerse, yurttaşları da onların gözüne bir koyun sürüsü gibi görünmek istemezler.
Demokraside halk, kendi idaresinden asıl kendisi sorumludur. İdare başındakiler ancak vekâletle ve bir takım şartlara bağlı olarak o duruma gelmişlerdir. Onun için, memleket işlerinden bir kısmının yürütülmesinde kendilerine vekâlet vermiş olan halk, sürekli olarak onları denetliyebilecek, tenkid edebilecek, belirli sınırlar içinde ve belirli bir yönde tutabilecek mevkidedir.
Bu yetkisini kullanabilmesi için, halkın, toplum meselelerinde tam bir ifade hürriyeti olmalıdır. Bu ifade hürriyetinin de işliyebilmesi için, söz, yayın ve toplantı hürriyeti olmalıdır. Halkoyu ancak bu yollardan meydana gelebilir ve idarecilere kendini duyurup yol gösterebilir.
Nitekim bizim Anayasamızda da «söz, yayım, toplanma» hak ve hürriyetlerinin «Türklerin tabii haklarından» olduğu açıkça belirtilmiştir.
Oysa şimdi idare başında bulunanlar yayım ve toplanma hürriyetlerini kanunla ortadan kaldırmışlardır. Söz hürriyetini ise, Meclis içinde bazı millet temsilcilerinden bile esirgeyecek kadar ileri gitmişlerdir. Geçen yıl Haziran ayında Türk halkı, Anayasanın 70 inci maddesinden sayılan «tabii haklar» ının bir kısmından edilmişti, bu yıl Haziran ayında da Anayasanın 17. inci maddesiyle kendi temsilcilerine tanınan ve temsilî idarenin temel direklerinden olan bir hakkından edilmiştir.
Geçen yıl 70 ci madde, bu yıl 17. inci madde.. Açılan kötü çığır bir an önce kapanmazsa, şüphesiz başka maddelerin de ihlâline sıra gelecektir! Çünkü idare başındakiler rahatsız edilmeden, sükûnet içinde çalışabilmek — veya çalışmayabilmek — istemektedirler.
Fakat böyle bir hakları yoktur ve olmayacaktır. «Türklerin tabi ihakları» nı kaldırıp, kendi kendilerine bir takım sunî haklar tanımağa yetkili değillerdir.
Nitekim Türk halkı kendilerini buna yetkili kılmadığı ve kılmayacağı içindir ki, idare başındakiler, ne 70 inci maddeyi ne 17 inci maddeyi kaldırmakla aradıkları rahatlık ve sükûnete kavuşabilmişlerdir. Tersine, rahatlık ve sükûnetten o kadar uzaklaşmışlardır ki, 5 te 4 çoğunluğa sahip bulundukları bir Meclisle daha bir yıl iktidarda kalabilecekleri halde, bunu bile göze alamamakta, bir an önce seçimleri yenilemek istemektedirler.
Dünya, sinirleri sağlam olmayanlar için, çiftçilikten çobanlığa kadar birçok şerefli iş imkânlarıyla doludur. Fakat devlet idareciliği bu işlerden biri değildir. Mecliste 5 te 4 çoğunluğa sahip olmayı bile devlet işlerini yürütebilmek için yetersiz bulup böyle bir çoğunluğun sağladığından da daha çok rahatlık ve sükûnet arayanlar, idare başındaki ödevlerine bir an önce son verilmesini fazlasiyle hak etmişler demektir.
Bu seçimlerde herhalde Türk halkı kendilerini aradıkları rahatlık ve sükûnete kavuşturacaktır.
BÜLENT ECEVİT
Cambridge, MASS.
Koyunlar ve insanlar
KAFASI işleyen, uyanık, onurlu insanlardan meydana gelmiş toplumlar, bir koyun sürüsü gibi rahatça ve kolaylıkla idare edilemezler. Onun için böyle toplumlarda idareciler, güvenlik ve asayişi başarı ile koruyacak imkânlara sahip birer despot bile olsalar, bir çobanın rahatlığı ve sükûneti içinde çalışıp yaşamak imtiyazından yoksundurlar. Hele, idarecilerin, ancak halktan aldıkları vekâletle iş görebilecekleri demokrasilerde, böyle bir imtiyaz istemeğe hiç hakları yoktur. O yüzden, C.H.P. Genel Sekreteri Kasım Gülek'in birçok siyasal konuşmalarında tekrarladığı gibi, demokraside politikacılar ve devlet adamları, sinirleri sağlam kimseler olmalıdırlar.
Nasıl idareciler yurttaşlarının kendilerini, başlarına dikilmiş ve bir takım azılı köpeklerle güvenliklerini sağlamış çobanlar olarak görmelerini istemezlerse, yurttaşları da onların gözüne bir koyun sürüsü gibi görünmek istemezler.
Demokraside halk, kendi idaresinden asıl kendisi sorumludur. İdare başındakiler ancak vekâletle ve bir takım şartlara bağlı olarak o duruma gelmişlerdir. Onun için, memleket işlerinden bir kısmının yürütülmesinde kendilerine vekâlet vermiş olan halk, sürekli olarak onları denetliyebilecek, tenkid edebilecek, belirli sınırlar içinde ve belirli bir yönde tutabilecek mevkidedir.
Bu yetkisini kullanabilmesi için, halkın, toplum meselelerinde tam bir ifade hürriyeti olmalıdır. Bu ifade hürriyetinin de işliyebilmesi için, söz, yayın ve toplantı hürriyeti olmalıdır. Halkoyu ancak bu yollardan meydana gelebilir ve idarecilere kendini duyurup yol gösterebilir.
Nitekim bizim Anayasamızda da «söz, yayım, toplanma» hak ve hürriyetlerinin «Türklerin tabii haklarından» olduğu açıkça belirtilmiştir.
Oysa şimdi idare başında bulunanlar yayım ve toplanma hürriyetlerini kanunla ortadan kaldırmışlardır. Söz hürriyetini ise, Meclis içinde bazı millet temsilcilerinden bile esirgeyecek kadar ileri gitmişlerdir. Geçen yıl Haziran ayında Türk halkı, Anayasanın 70 inci maddesinden sayılan «tabii haklar» ının bir kısmından edilmişti, bu yıl Haziran ayında da Anayasanın 17. inci maddesiyle kendi temsilcilerine tanınan ve temsilî idarenin temel direklerinden olan bir hakkından edilmiştir.
Geçen yıl 70 ci madde, bu yıl 17. inci madde.. Açılan kötü çığır bir an önce kapanmazsa, şüphesiz başka maddelerin de ihlâline sıra gelecektir! Çünkü idare başındakiler rahatsız edilmeden, sükûnet içinde çalışabilmek — veya çalışmayabilmek — istemektedirler.
Fakat böyle bir hakları yoktur ve olmayacaktır. «Türklerin tabi ihakları» nı kaldırıp, kendi kendilerine bir takım sunî haklar tanımağa yetkili değillerdir.
Nitekim Türk halkı kendilerini buna yetkili kılmadığı ve kılmayacağı içindir ki, idare başındakiler, ne 70 inci maddeyi ne 17 inci maddeyi kaldırmakla aradıkları rahatlık ve sükûnete kavuşabilmişlerdir. Tersine, rahatlık ve sükûnetten o kadar uzaklaşmışlardır ki, 5 te 4 çoğunluğa sahip bulundukları bir Meclisle daha bir yıl iktidarda kalabilecekleri halde, bunu bile göze alamamakta, bir an önce seçimleri yenilemek istemektedirler.
Dünya, sinirleri sağlam olmayanlar için, çiftçilikten çobanlığa kadar birçok şerefli iş imkânlarıyla doludur. Fakat devlet idareciliği bu işlerden biri değildir. Mecliste 5 te 4 çoğunluğa sahip olmayı bile devlet işlerini yürütebilmek için yetersiz bulup böyle bir çoğunluğun sağladığından da daha çok rahatlık ve sükûnet arayanlar, idare başındaki ödevlerine bir an önce son verilmesini fazlasiyle hak etmişler demektir.
Bu seçimlerde herhalde Türk halkı kendilerini aradıkları rahatlık ve sükûnete kavuşturacaktır.
BÜLENT ECEVİT
Cambridge, MASS.
Koleksiyon
Alıntı
“Koyunlar ve İnsanlar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/856 ulaşıldı.