Üniversite'nin "Ruhu" ve Akademik Hürriyet
Başlık:
Üniversite'nin "Ruhu" ve Akademik Hürriyet
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-06-27
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
ÜNİVERSİTENİN "RUHU,, ve AKADEMİK HÜRRİYET
BUNDAN önce çıkan «Amerika'dan alınacak bir ders başlıklı yazımızda sözünü ettiğimiz son Yüksek Mahkeme kararlarından biri akademik hürriyetle ilgilidir.
Kongre Tahkikat Komisyonlarının faaliyeti, son zamanlarda, akademik hürriyet için, Amerikan ölçüleriyle, bir tehlike teşkil etmeğe başlamıştı. Gerçi Amerika'da üniversite profesörlerinin siyasal ve ekonomik meseleler üzerinde düşüncelerini açıklamalarına, hükümeti veya kongreyi tenkid etmelerine hiç bir engel yoktu. Birçok Amerikan üniversiteleri, idarî bakımdan olduğu gibi malî bakımdan da bağımsız bulundukları için, ne devlet hükümleri ne de federal hükümet üniversitelerdeki düşünce ve ifade hürriyetini kısmağa yetkili değillerdi. Profesörler günlük siyasetle ilgilerini ne kadar ileri götürürlerse götürsünüler, düşünce ve tenkidleri rejim çerçevesi içinde kaldıkça kimse ses çıkaramazdı. Zaten buna itiraz etmek, Tahkikat Komisyonlarındaki en dar görüşlü üyelerin bile aklından geçmiyordu. Onun için, Amerika'da akademik hürriyetin tehlikeye düşmesinden söz ederken, bunu Türkiye'deki durumla karıştırmamak gerekir. Amerika'da akademik hürriyet mücadelesi, Türkiye'dekinden çok daha ileri bir merhalade idi. Amerika'da bilim adamları, üniversite profesörleri, rejim aleyhinde bulunma, Amerika'nın reddetti- kendi varlığı için ciddî bir tehlike olarak görüp cephe aldığı yabancı ideolojileri savunabilme hak ve hürriyeti için mücadele ediyorlardı.
Yüksek Mahkemenin son kararıyla, şimdi, üniversite profesörlerinin bu hakkına yapılan müdahaleler de kesin olarak önlenmiş bulunmaktadır. Komünizme bağlılığı, komünist düşünceleri yaymağa çalıştığı için Tahkikat Komisyonunca sorguya çekilen ve kendisine sorulan sorulardan bazısını cevaplandırmadığı için kongreye karşı saygısızlıkta bulunduğu gerekçesiyle cezalandırılan bir üniversite profesörü hakkında verdiği kararda, Yüksek Mahkeme, cezayı iptal ettiği gibi, kongre Tahkikat Komisyonunu da yetkisini aşmakla, akademik hürriyete tecavüzle suçlandırmaktadır.
Bu arada Başyargıç Eral Warren, akademik hürriyet konusunda Yüksek Mahkemenin görüşlerini açıklıyarak, şöyle demiştir:
«Gençliğe yol gösterenlerin, gençliği yetiştirenlerin demokraside oynadıkları hayatî rolü kimse küçümsememelidir. Kolej ve üniversitelerimizdeki entellektül liderlerin düşünce hürriyetlerini sınırlamak ulusumuzun geleceğini tehlikeye düşürür.
«....Doğal bilimlerde ilerleme sadece lâboratuvar araştırmalarıyla sağlanamaz. Doğanın (tabiatın) sırlarını açabilmede, faraziye ve nazariyeler başlıca rolü oynar. İnsan ve toplum meselelerini kavrayan sosyal bilimler alanındaki anlama ve arama gayretlerinde ise faraziye ve nazariyeler büsbütün önemlidir. Anlama ihtiyacı toplumun başlıca ihtiyaçlarından biri olduğuna göre, bu gibi meseleleri incelemenin ve başkalarını bu meseleler üzerinde düşünmeğe sevketmenin, her türlü kayıt ve şarttan mümkün olduğu kadar azada tutulması toplum hayrınadır.
«Siyasal kuvvet, idarenin ve halkın iyiliği için gerekli olan bu gibi hür çalışmalara, kesin bir zorunlukluk duyulmadıkça, müdahaleden kaçınmalıdır.... Bir üniversite, kilisenin, devletin veya zümre menfaatlerinin aleti durumuna gelirse kendi tabiatına aykırı davranmış olur. Üniversitenin başlıca karakteristiği, serbest araştırma ruhudur... Doğma ile faraziye bağdaşamaz. Bir doktrinin değişmezliği kavramı, üniversitenin ruhuna aykırıdır. Üniversitedeki bilim adamlarının işi, yerleşmiş bir düşünce sistemi içinde eklenti ve değişiklikler yapmak değil, o düşünce sistemini inceleyip değiştirmektir.»
Amerikan Yüksek Mahkemesinin profesörlerine tanıdığı bu hakla, Türkiye'deki hür düşünceli bazı üniversite profesör ve doçentlerinin kendilerine tanınmasını istedikleri hak karşılaştırılacak olursa, ikincisinin ne kadar dar ve mütevazî olduğu görülür. Türkiye'deki üniversite öğretim kadrosu üyeleri, yerleşmiş düşünce sistemi içinde kalarak tenkidlerde bulundukları veya o çerçeve içinde bazı değişiklikler ileri sürdükleri, hattâ sırf, iktidar partisini, kendi programını uygulamağa davet ettikleri zaman bile, bir bakanın ağzından çıkan iki kelimelik bir buyrukla kürsülerinden uzaklaştırılmakta üstelik, haklarını arıyabilecekleri, Yüksek Mahkeme gibi bir başvurağı da bulamamaktadırlar.
Bu durum, Amerikan Yüksek Mahkemesinin kullandığı ve şimdi hükümetin de kongrenin de bağlı kalmağa mecbur olduğu, akademik hüriryet ölçüsüne vurulunca Türkiye'de, üniversitenin, düşünce ve araştırma hürriyeti şöyle dursun, henüz «ruhu» bile olmadığı ortaya çıkar.
Cambridge, MASS.
BÜLENT ECEVİT
ÜNİVERSİTENİN "RUHU,, ve AKADEMİK HÜRRİYET
BUNDAN önce çıkan «Amerika'dan alınacak bir ders başlıklı yazımızda sözünü ettiğimiz son Yüksek Mahkeme kararlarından biri akademik hürriyetle ilgilidir.
Kongre Tahkikat Komisyonlarının faaliyeti, son zamanlarda, akademik hürriyet için, Amerikan ölçüleriyle, bir tehlike teşkil etmeğe başlamıştı. Gerçi Amerika'da üniversite profesörlerinin siyasal ve ekonomik meseleler üzerinde düşüncelerini açıklamalarına, hükümeti veya kongreyi tenkid etmelerine hiç bir engel yoktu. Birçok Amerikan üniversiteleri, idarî bakımdan olduğu gibi malî bakımdan da bağımsız bulundukları için, ne devlet hükümleri ne de federal hükümet üniversitelerdeki düşünce ve ifade hürriyetini kısmağa yetkili değillerdi. Profesörler günlük siyasetle ilgilerini ne kadar ileri götürürlerse götürsünüler, düşünce ve tenkidleri rejim çerçevesi içinde kaldıkça kimse ses çıkaramazdı. Zaten buna itiraz etmek, Tahkikat Komisyonlarındaki en dar görüşlü üyelerin bile aklından geçmiyordu. Onun için, Amerika'da akademik hürriyetin tehlikeye düşmesinden söz ederken, bunu Türkiye'deki durumla karıştırmamak gerekir. Amerika'da akademik hürriyet mücadelesi, Türkiye'dekinden çok daha ileri bir merhalade idi. Amerika'da bilim adamları, üniversite profesörleri, rejim aleyhinde bulunma, Amerika'nın reddetti- kendi varlığı için ciddî bir tehlike olarak görüp cephe aldığı yabancı ideolojileri savunabilme hak ve hürriyeti için mücadele ediyorlardı.
Yüksek Mahkemenin son kararıyla, şimdi, üniversite profesörlerinin bu hakkına yapılan müdahaleler de kesin olarak önlenmiş bulunmaktadır. Komünizme bağlılığı, komünist düşünceleri yaymağa çalıştığı için Tahkikat Komisyonunca sorguya çekilen ve kendisine sorulan sorulardan bazısını cevaplandırmadığı için kongreye karşı saygısızlıkta bulunduğu gerekçesiyle cezalandırılan bir üniversite profesörü hakkında verdiği kararda, Yüksek Mahkeme, cezayı iptal ettiği gibi, kongre Tahkikat Komisyonunu da yetkisini aşmakla, akademik hürriyete tecavüzle suçlandırmaktadır.
Bu arada Başyargıç Eral Warren, akademik hürriyet konusunda Yüksek Mahkemenin görüşlerini açıklıyarak, şöyle demiştir:
«Gençliğe yol gösterenlerin, gençliği yetiştirenlerin demokraside oynadıkları hayatî rolü kimse küçümsememelidir. Kolej ve üniversitelerimizdeki entellektül liderlerin düşünce hürriyetlerini sınırlamak ulusumuzun geleceğini tehlikeye düşürür.
«....Doğal bilimlerde ilerleme sadece lâboratuvar araştırmalarıyla sağlanamaz. Doğanın (tabiatın) sırlarını açabilmede, faraziye ve nazariyeler başlıca rolü oynar. İnsan ve toplum meselelerini kavrayan sosyal bilimler alanındaki anlama ve arama gayretlerinde ise faraziye ve nazariyeler büsbütün önemlidir. Anlama ihtiyacı toplumun başlıca ihtiyaçlarından biri olduğuna göre, bu gibi meseleleri incelemenin ve başkalarını bu meseleler üzerinde düşünmeğe sevketmenin, her türlü kayıt ve şarttan mümkün olduğu kadar azada tutulması toplum hayrınadır.
«Siyasal kuvvet, idarenin ve halkın iyiliği için gerekli olan bu gibi hür çalışmalara, kesin bir zorunlukluk duyulmadıkça, müdahaleden kaçınmalıdır.... Bir üniversite, kilisenin, devletin veya zümre menfaatlerinin aleti durumuna gelirse kendi tabiatına aykırı davranmış olur. Üniversitenin başlıca karakteristiği, serbest araştırma ruhudur... Doğma ile faraziye bağdaşamaz. Bir doktrinin değişmezliği kavramı, üniversitenin ruhuna aykırıdır. Üniversitedeki bilim adamlarının işi, yerleşmiş bir düşünce sistemi içinde eklenti ve değişiklikler yapmak değil, o düşünce sistemini inceleyip değiştirmektir.»
Amerikan Yüksek Mahkemesinin profesörlerine tanıdığı bu hakla, Türkiye'deki hür düşünceli bazı üniversite profesör ve doçentlerinin kendilerine tanınmasını istedikleri hak karşılaştırılacak olursa, ikincisinin ne kadar dar ve mütevazî olduğu görülür. Türkiye'deki üniversite öğretim kadrosu üyeleri, yerleşmiş düşünce sistemi içinde kalarak tenkidlerde bulundukları veya o çerçeve içinde bazı değişiklikler ileri sürdükleri, hattâ sırf, iktidar partisini, kendi programını uygulamağa davet ettikleri zaman bile, bir bakanın ağzından çıkan iki kelimelik bir buyrukla kürsülerinden uzaklaştırılmakta üstelik, haklarını arıyabilecekleri, Yüksek Mahkeme gibi bir başvurağı da bulamamaktadırlar.
Bu durum, Amerikan Yüksek Mahkemesinin kullandığı ve şimdi hükümetin de kongrenin de bağlı kalmağa mecbur olduğu, akademik hüriryet ölçüsüne vurulunca Türkiye'de, üniversitenin, düşünce ve araştırma hürriyeti şöyle dursun, henüz «ruhu» bile olmadığı ortaya çıkar.
Cambridge, MASS.
BÜLENT ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Üniversite'nin "Ruhu" ve Akademik Hürriyet,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/845 ulaşıldı.