Din ve Politika
Başlık:
Din ve Politika
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-01-22
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
DİN VE POLİTİKA
Yazan: Bülent ECEVlT
İran'daki son olaylar, politik maksatlarla din taassubundan faydalananların, pek küçük bir azınlığa bile dayanarak bazan nasıl kendilerini bütün bir halk oyunun tuttuğu intibaını verebildiklerine örnek sayılabilir.
Başbakan Ali Razmara’nın öldürüldüğü günlerde, İran’ın durumuna bakanlar. Fedaiyanı İsâlm teşkilâtının bütün bu memleketi avcu içine aldığına inanabilirlerdi. O günlerde, din taassubuna dayananlar, İran’ın hakimi durumuna geçmiş, başlarındaki Âyetullah Keşanî'yi, bütün dünya, İran’ın perde arkası önderi olarak tanımıştı. Yabancı diplomatlar bile, o sırada bir resmî sıfatı da olmayan bu mutaassıp “lider”in ayağına kadar gidip kendisile görüşmek ihtiyacını duymuşlardı.
İran’a bir de, Meclis’teki son görüşmelerin ışığı altında baktığımız zaman, dürümun hiç te öyle olmadığı, Keşâni’yi destekleyen entrikacı sözde din adamlarının, ancak bir kudret illüzyonu yaratmış oldukları açıkca anlaşılıyor.
Bu gün, Meclis Başkanlığı gibi yüksek bir sıfat taşımasına rağmen Keşâni’nin prestiji yıkılıvermiştir.
Başbakan Musaddık, beş ay önce almış olduğu olağan üstü yetkileri bir yıl daha uzatmak için giriştiği teşebbüste, Keşani’nin Meclis içinde ve dışında çıkarmaya çalıştığı bütün engellere rağmen başarı elde etmiş, ve istediği kararı Meclisten büyük çoğunlukla almıştır
Bunun üstüne, Keşâni, Musaddık'a sitemli bir mektup yollamaktan başka bir şev yapamamış, açıktan açığa bir tehdidde bulunmaya bile dili varmamıstır.
Yalnız Meclis değil, memleketin her tarafında geniş halk kütleleri de, Başbakan Musaddık'a olan bağlılıklarını, bu kararın çıkması beklenen günlerde ve karar çıktıktan sonra, büvük tezahüratla açığa vurmuşlardır.
Şimdi, daha en az bir yıl, Musaddık, İran’ın hakimidir.
Batılılarla iki tarafı da tatmin edici bir petrol anlaşmasına varılması beklenen su günlerde, bunun önemi büyüktür.
Usta bir diplomat olduğunu gösteren Musaddık, petrolün, İran’ı ekonomik bağımsızlık içinde tutan bir unsur olmaktan çıkıp İran halkına mal olmasını sağlamıs, hem de, Amerikan Büyük Elçisi ile arasında uzun zamandır süregelen görüşmeler hakkında sızan haberlere göre, bu petrolden gene Batı memleketlerinin faydalanması yollarını açık bulundurmaya istekli olduğunu belli etmiştir.
Musaddık’ın memleket sevgisinden şüphe edilemeyeceğine göre, Keşanî de, gerçekten memleketini düşünen bir insan olsa idi, herhalde bu durumdan hoşnut kalması gerekirdi. Fakat Kesanî, hoşnutsuzdur.
Başlangıçta, petrolün millîleştirilmesi konusunda Musaddık’ı desteklerken, millivetçiliği, asıl maksatlarını kamufle edecek bir cübbe gibi sırtına geçirmiştir. O zamanki samimiyetsizliğine en büvük delil bu günkü hoşnutsuzluğudur. Gene o günlerin tedhisçi Kesânî’si, bu gün, Musaddık’ın olağan üstü vetkiler alması karşısında bir demokrasi mücahidi kesilmiştir.
Bütün bunların birer vasıta asıl maksadınsa memleketi bir kara taassup cağına sürüklemek olduğu, bellidir. Olsa olsa, bir de, bu maksadın bile yabancı emelleri hizmet bir vasıta olarak kullanıldığı düşünülebilir.
Her ne olursa olsun, İran'daki bu durumdan cıkarılabilecek bir ders vardır: Dinî politikaya âlet edenler, halkın dinî kutsal savmalarını istismar etmek, ve halkı heyecanladırabilecek dâvalarda din bayrağını acmak suretile, aslında kücücük birzümreye davanırken bile, peşlerine büyük kütleleri toplayabilmekte, ve kendi istedikleri yönlere çekebilmektedir.
Din gibi kutsal bir müesseseyi, her şevden önce insanların ahlâkını yükseltmek için kurulmuş bir müesseseyi, en çirkin entrikalara âlet ederek yaratılan kuvvet illüzyonunu, İran halkı, Musaddık'ın telkin ettiği mânevî güvenlik havası içinde gerçek duygularını açığa vurmak yolu ile, bir anda yıkıvermiştir.
Şimdi İran’da din politikacıları, istismar edecek başka konular bekliyor olsalar gerektir.
DİN VE POLİTİKA
Yazan: Bülent ECEVlT
İran'daki son olaylar, politik maksatlarla din taassubundan faydalananların, pek küçük bir azınlığa bile dayanarak bazan nasıl kendilerini bütün bir halk oyunun tuttuğu intibaını verebildiklerine örnek sayılabilir.
Başbakan Ali Razmara’nın öldürüldüğü günlerde, İran’ın durumuna bakanlar. Fedaiyanı İsâlm teşkilâtının bütün bu memleketi avcu içine aldığına inanabilirlerdi. O günlerde, din taassubuna dayananlar, İran’ın hakimi durumuna geçmiş, başlarındaki Âyetullah Keşanî'yi, bütün dünya, İran’ın perde arkası önderi olarak tanımıştı. Yabancı diplomatlar bile, o sırada bir resmî sıfatı da olmayan bu mutaassıp “lider”in ayağına kadar gidip kendisile görüşmek ihtiyacını duymuşlardı.
İran’a bir de, Meclis’teki son görüşmelerin ışığı altında baktığımız zaman, dürümun hiç te öyle olmadığı, Keşâni’yi destekleyen entrikacı sözde din adamlarının, ancak bir kudret illüzyonu yaratmış oldukları açıkca anlaşılıyor.
Bu gün, Meclis Başkanlığı gibi yüksek bir sıfat taşımasına rağmen Keşâni’nin prestiji yıkılıvermiştir.
Başbakan Musaddık, beş ay önce almış olduğu olağan üstü yetkileri bir yıl daha uzatmak için giriştiği teşebbüste, Keşani’nin Meclis içinde ve dışında çıkarmaya çalıştığı bütün engellere rağmen başarı elde etmiş, ve istediği kararı Meclisten büyük çoğunlukla almıştır
Bunun üstüne, Keşâni, Musaddık'a sitemli bir mektup yollamaktan başka bir şev yapamamış, açıktan açığa bir tehdidde bulunmaya bile dili varmamıstır.
Yalnız Meclis değil, memleketin her tarafında geniş halk kütleleri de, Başbakan Musaddık'a olan bağlılıklarını, bu kararın çıkması beklenen günlerde ve karar çıktıktan sonra, büvük tezahüratla açığa vurmuşlardır.
Şimdi, daha en az bir yıl, Musaddık, İran’ın hakimidir.
Batılılarla iki tarafı da tatmin edici bir petrol anlaşmasına varılması beklenen su günlerde, bunun önemi büyüktür.
Usta bir diplomat olduğunu gösteren Musaddık, petrolün, İran’ı ekonomik bağımsızlık içinde tutan bir unsur olmaktan çıkıp İran halkına mal olmasını sağlamıs, hem de, Amerikan Büyük Elçisi ile arasında uzun zamandır süregelen görüşmeler hakkında sızan haberlere göre, bu petrolden gene Batı memleketlerinin faydalanması yollarını açık bulundurmaya istekli olduğunu belli etmiştir.
Musaddık’ın memleket sevgisinden şüphe edilemeyeceğine göre, Keşanî de, gerçekten memleketini düşünen bir insan olsa idi, herhalde bu durumdan hoşnut kalması gerekirdi. Fakat Kesanî, hoşnutsuzdur.
Başlangıçta, petrolün millîleştirilmesi konusunda Musaddık’ı desteklerken, millivetçiliği, asıl maksatlarını kamufle edecek bir cübbe gibi sırtına geçirmiştir. O zamanki samimiyetsizliğine en büvük delil bu günkü hoşnutsuzluğudur. Gene o günlerin tedhisçi Kesânî’si, bu gün, Musaddık’ın olağan üstü vetkiler alması karşısında bir demokrasi mücahidi kesilmiştir.
Bütün bunların birer vasıta asıl maksadınsa memleketi bir kara taassup cağına sürüklemek olduğu, bellidir. Olsa olsa, bir de, bu maksadın bile yabancı emelleri hizmet bir vasıta olarak kullanıldığı düşünülebilir.
Her ne olursa olsun, İran'daki bu durumdan cıkarılabilecek bir ders vardır: Dinî politikaya âlet edenler, halkın dinî kutsal savmalarını istismar etmek, ve halkı heyecanladırabilecek dâvalarda din bayrağını acmak suretile, aslında kücücük birzümreye davanırken bile, peşlerine büyük kütleleri toplayabilmekte, ve kendi istedikleri yönlere çekebilmektedir.
Din gibi kutsal bir müesseseyi, her şevden önce insanların ahlâkını yükseltmek için kurulmuş bir müesseseyi, en çirkin entrikalara âlet ederek yaratılan kuvvet illüzyonunu, İran halkı, Musaddık'ın telkin ettiği mânevî güvenlik havası içinde gerçek duygularını açığa vurmak yolu ile, bir anda yıkıvermiştir.
Şimdi İran’da din politikacıları, istismar edecek başka konular bekliyor olsalar gerektir.
Koleksiyon
Alıntı
“Din ve Politika,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/82 ulaşıldı.