Kolombiya'da Hürriyet Mücadelesi III: Basın ve Toplantı Hürriyetinin Sonu
Başlık:
Kolombiya'da Hürriyet Mücadelesi III: Basın ve Toplantı Hürriyetinin Sonu
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-05-22
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
Kolombia'da Hürriyet mücadelesi: III
Basın ve toplantı hürriyetinin sonu
İKTİDARIN TADI :
ROJAS güler yüzlü, sevimli bir insandı. Yerine göre pek yumuşak görünmesini, pek tatlı konuşmasını bilirdi. Kimse bu güler yüzlü adamın bir kaç yıl içinde korkunç bir diktatör kesileceğini tahmin edememişti.
Bir çoklarının düşüncesine göre, belki de Rojas gerçekten diktatör olmak için yaratılmış değildi. Belki gerçekten yumuşak yaradılışlı idi. Ancak inatçılığı yüzünden bir türlü, hatalarını, devlet idaresindeki yetersizliğini itiraf edecek kadar alçak gönüllülük gösterememişti. Mevkiînden, Kolombiya tarihinin en başarısız devlet adamlarından biri olarak ayrılma düşüncesi, bu basit adamın gücüne gidiyor, o yüzden de, milletini felâkete sürklemek pahasına da olsa, mevkîinden ayrılmamak için her çareye baş vuruyordu.
Ayrıca, iktidar mevkîinin kendisine, önceden tahmin edemiyeceği kadar tatlı geldiğine, ve çevresindekileri kendisine bağlı tutabilmek için teşvik ettiği yolsuzlukların, hırsızlıkların mevkîinden ayrılmasını büsbütün güçleştirdiğine de şüphe yoktu.
Kısaca, güler yüzlü, tatlı sözlü, hattâ belki yumuşak yaradılışlı basit bir adam olan Rojas, hemen hiç bir diktatörün kurtulamadığı bir kısır döngüye (fasit daireye) düşmüş, battıkça batıyordu.
Ve tabiî memleketini de beraberinde sürüklüyordu.
ROJAS'A MUHALEFET: KOMÜNİZM!
KENDİSİNE kayıtsız şartsız itaat edenlere bütün kazanç kapılarını açıp, ödevlerini kanunsuz emirlere üstün tutan memur, asker ve polisleri mevkilerinden uzaklaştırdıktan emekliye ayırdıktan sonra, Meclise, orduya, emniyet kuvvetlerine ve idare cihazına tamamiyle hakim olan Rojas, artık en iyi niyetli tenkide, en yumuşak muhalefete bile tahammül edemez olmuştu.
Rojas'a ve idaresine muhalefet etmek, vatana ihanetle bir tutuluyordu. Çağımızda nasıl, Komünist diktatörlerin bütün muhaliflerine «faşist» damgasını vurmalarına karşılık faşist diktatörler de muhaliflerine «komünist» damgasını vururlarsa, Rojas ve adamları da, basında, partilerde, işçi teşkilâtında, hattâ kilisede, rejime muhalefet edenleri, bazı yolsuzlukları tenkid edenleri, insan haklarını savunanları komünistlikle suçlandırmaktan kaçınmıyorlardı.
Gerçekte ise, Kolombiya'nın iki büyük partisi olan Liberal Parti ile Muhafazakâr Parti'nin saflarında komünist fikirlerine asla yer yoktu. Kilise komünizmin en büyük düşmanı idi. İşçiler ise, her demokratik memlekette işçilere tanınan hakların kendilerine de tanınmasından, ve geçim şartlarının büsbütün güçleşmesine karşı tedbir alınmasından başka bir şey istemiyorlardı.
BASIN HÜRRİYETİNE SON:
KOLOMBİYA'nın olgun, dürüst bir basını vardı. 50 yıllık bir demokrasi devresinde bu basın, hürriyetini toplum yararına nasıl kullanması gerektiğini öğrenmişti. Kanun ve insan hakları tanımayan bir iktidar, satın alınmış bir Meclis, ve bunların emrindeki bir ordu, polis kuvveti, idare ve adalet cihazı karşısında bile, Kolombiya basını, tenkit ve denetleme ödevini yapmağa, vatandaş haklarını savunmağa cesaretle devam ediyordu.
Bu yüzden Rojas, iktidara geldiği sırada en iyi dostu saydığı basına düşman olmuştu. Basın hür kaldıkça, elindeki bütün kudrete, bütün imkânlara rağmen, kendini mevkîinde emin hissedemiyor, kurmak istediği faşist idareyi kökleştiremiyordu. Onun için basına karşı şiddetli tedbirler almağa başladı. Kendisini desteklemiyen gazeteleri toplatıyor, kapatıyor, bu gazetelerde çalışanları insafsızca cezalandırıyordu.
HÜKÜMET BASINI :
FAKAT memleketini felâkete sürükleyen bir diktatör, gerçeklerin yayılmasını önlemekle de yetinemezdi. Memlekete kendi yalanlarını yayabilmesi, halkı bunlarla avutmağa çalışması gerekti. Onun için, hür basını susturduktan sonra, devlet parasiyle, kendi yalanlarını yayacak, kendisini övecek bir sürü sözde gazete kurdurdu. Hele başkentteki hükümet sözcüsü gazete, satışı pek düşük olmasına, müşterilerinin çoğunluğunu zoraki aboneler teşkil etmesine rağmen, birden bire muazzam matbaa tesislerine, mükellef bîr binaya kavuşmuştu. Öte yandan devlet radyosu da halka mütemadiyen Rojas'ın propagandasını yapıyordu. Tabiî bu radyodan muhalefetin faydalanmasına imkân yoktu.
Fakat radyo şöyle dursun, muhalefet gitgide, matbaalardan bile faydalanamaz hale gelmişti. Muhalefet sesini ancak, teksir makinalannda bastırdığı ikişer üçer yapraklı gizli gazetelerle duyurabiliyordu.
Gerçi halk, işlerin ne kadar kötü gittiğini anlıyabilmek için, teksir makinalarında basılmış bu iki-üç yapraktık gazetelere bile muhtaç değildi. Halkın ödediği vergilerle beklenen devlet radyosunun, ve yüzlerce hükümet gazetesinin yalanları artık nasıl olsa halkı aldatamıyordu.
Fakat, çoğu teksir makinalarında basılan ve gizli dağıtılan o cılız sesli muhalefet gazeteleri, karanlık yıllar boyunca halkın içindeki hürriyet ateşini yanar tutmağa yardım ediyor, onlara umut veriyordu.
Umutsa kuvvet demekti. Bir diktatörse karşısında hiç bir kuvvet istemezdi. Onun için halkın içindeki umut, gün gelip gene demokratik bir hayata kavuşabilme umudu bile artık Rojas'a huzursuzluk veriyordu.
TOPLANTI HÜRRİYETİNE SON:
Bu umudu da yıkabilmek için, Rojas, siyasal partileri hiç çalışamaz hale getirecek tedbirler almağa başladı. Tabiî bu arada ilk olarak, partilerin oplantı tertiplemelerini iskânsız kıldı.
Ordu ve polis Rojas'in emrinde olduğu için, konulan yasaklara, Anayasaya aykırılığın da kimsenin şüphesi olmasa bile, karşı gelmek çok güç ve tehlikeliydi. Nitekim cezaevlerini gazetecilerden sonra, politikacılar doldurmağa başlamıştı.
Fakat muhalefet, evlerde, kahvelerde, sokaklarda kulaktan kulağa fısıldaşarak, halkın içindeki hürriyet ateşini yanar tutmağa,yeniden demokratik hayata kavuşma umudunu canlı tutmağa muvaffak oluyordu.
Ama halkta en ufak bir hareket yoktu. Zaten, memleketi tehlikeli maceralara sürüklemekten kaçınan muhalefet partileri de herhangi bir hareketi teşvik etmiyorlardı.
Halkın bu hareketsizliğinden cesaret almakla Rocas'ın nasıl kendi felâketini hazırladığını bundan sonraki yazımız da anlatacağız.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Kolombia'da Hürriyet mücadelesi: III
Basın ve toplantı hürriyetinin sonu
İKTİDARIN TADI :
ROJAS güler yüzlü, sevimli bir insandı. Yerine göre pek yumuşak görünmesini, pek tatlı konuşmasını bilirdi. Kimse bu güler yüzlü adamın bir kaç yıl içinde korkunç bir diktatör kesileceğini tahmin edememişti.
Bir çoklarının düşüncesine göre, belki de Rojas gerçekten diktatör olmak için yaratılmış değildi. Belki gerçekten yumuşak yaradılışlı idi. Ancak inatçılığı yüzünden bir türlü, hatalarını, devlet idaresindeki yetersizliğini itiraf edecek kadar alçak gönüllülük gösterememişti. Mevkiînden, Kolombiya tarihinin en başarısız devlet adamlarından biri olarak ayrılma düşüncesi, bu basit adamın gücüne gidiyor, o yüzden de, milletini felâkete sürklemek pahasına da olsa, mevkîinden ayrılmamak için her çareye baş vuruyordu.
Ayrıca, iktidar mevkîinin kendisine, önceden tahmin edemiyeceği kadar tatlı geldiğine, ve çevresindekileri kendisine bağlı tutabilmek için teşvik ettiği yolsuzlukların, hırsızlıkların mevkîinden ayrılmasını büsbütün güçleştirdiğine de şüphe yoktu.
Kısaca, güler yüzlü, tatlı sözlü, hattâ belki yumuşak yaradılışlı basit bir adam olan Rojas, hemen hiç bir diktatörün kurtulamadığı bir kısır döngüye (fasit daireye) düşmüş, battıkça batıyordu.
Ve tabiî memleketini de beraberinde sürüklüyordu.
ROJAS'A MUHALEFET: KOMÜNİZM!
KENDİSİNE kayıtsız şartsız itaat edenlere bütün kazanç kapılarını açıp, ödevlerini kanunsuz emirlere üstün tutan memur, asker ve polisleri mevkilerinden uzaklaştırdıktan emekliye ayırdıktan sonra, Meclise, orduya, emniyet kuvvetlerine ve idare cihazına tamamiyle hakim olan Rojas, artık en iyi niyetli tenkide, en yumuşak muhalefete bile tahammül edemez olmuştu.
Rojas'a ve idaresine muhalefet etmek, vatana ihanetle bir tutuluyordu. Çağımızda nasıl, Komünist diktatörlerin bütün muhaliflerine «faşist» damgasını vurmalarına karşılık faşist diktatörler de muhaliflerine «komünist» damgasını vururlarsa, Rojas ve adamları da, basında, partilerde, işçi teşkilâtında, hattâ kilisede, rejime muhalefet edenleri, bazı yolsuzlukları tenkid edenleri, insan haklarını savunanları komünistlikle suçlandırmaktan kaçınmıyorlardı.
Gerçekte ise, Kolombiya'nın iki büyük partisi olan Liberal Parti ile Muhafazakâr Parti'nin saflarında komünist fikirlerine asla yer yoktu. Kilise komünizmin en büyük düşmanı idi. İşçiler ise, her demokratik memlekette işçilere tanınan hakların kendilerine de tanınmasından, ve geçim şartlarının büsbütün güçleşmesine karşı tedbir alınmasından başka bir şey istemiyorlardı.
BASIN HÜRRİYETİNE SON:
KOLOMBİYA'nın olgun, dürüst bir basını vardı. 50 yıllık bir demokrasi devresinde bu basın, hürriyetini toplum yararına nasıl kullanması gerektiğini öğrenmişti. Kanun ve insan hakları tanımayan bir iktidar, satın alınmış bir Meclis, ve bunların emrindeki bir ordu, polis kuvveti, idare ve adalet cihazı karşısında bile, Kolombiya basını, tenkit ve denetleme ödevini yapmağa, vatandaş haklarını savunmağa cesaretle devam ediyordu.
Bu yüzden Rojas, iktidara geldiği sırada en iyi dostu saydığı basına düşman olmuştu. Basın hür kaldıkça, elindeki bütün kudrete, bütün imkânlara rağmen, kendini mevkîinde emin hissedemiyor, kurmak istediği faşist idareyi kökleştiremiyordu. Onun için basına karşı şiddetli tedbirler almağa başladı. Kendisini desteklemiyen gazeteleri toplatıyor, kapatıyor, bu gazetelerde çalışanları insafsızca cezalandırıyordu.
HÜKÜMET BASINI :
FAKAT memleketini felâkete sürükleyen bir diktatör, gerçeklerin yayılmasını önlemekle de yetinemezdi. Memlekete kendi yalanlarını yayabilmesi, halkı bunlarla avutmağa çalışması gerekti. Onun için, hür basını susturduktan sonra, devlet parasiyle, kendi yalanlarını yayacak, kendisini övecek bir sürü sözde gazete kurdurdu. Hele başkentteki hükümet sözcüsü gazete, satışı pek düşük olmasına, müşterilerinin çoğunluğunu zoraki aboneler teşkil etmesine rağmen, birden bire muazzam matbaa tesislerine, mükellef bîr binaya kavuşmuştu. Öte yandan devlet radyosu da halka mütemadiyen Rojas'ın propagandasını yapıyordu. Tabiî bu radyodan muhalefetin faydalanmasına imkân yoktu.
Fakat radyo şöyle dursun, muhalefet gitgide, matbaalardan bile faydalanamaz hale gelmişti. Muhalefet sesini ancak, teksir makinalannda bastırdığı ikişer üçer yapraklı gizli gazetelerle duyurabiliyordu.
Gerçi halk, işlerin ne kadar kötü gittiğini anlıyabilmek için, teksir makinalarında basılmış bu iki-üç yapraktık gazetelere bile muhtaç değildi. Halkın ödediği vergilerle beklenen devlet radyosunun, ve yüzlerce hükümet gazetesinin yalanları artık nasıl olsa halkı aldatamıyordu.
Fakat, çoğu teksir makinalarında basılan ve gizli dağıtılan o cılız sesli muhalefet gazeteleri, karanlık yıllar boyunca halkın içindeki hürriyet ateşini yanar tutmağa yardım ediyor, onlara umut veriyordu.
Umutsa kuvvet demekti. Bir diktatörse karşısında hiç bir kuvvet istemezdi. Onun için halkın içindeki umut, gün gelip gene demokratik bir hayata kavuşabilme umudu bile artık Rojas'a huzursuzluk veriyordu.
TOPLANTI HÜRRİYETİNE SON:
Bu umudu da yıkabilmek için, Rojas, siyasal partileri hiç çalışamaz hale getirecek tedbirler almağa başladı. Tabiî bu arada ilk olarak, partilerin oplantı tertiplemelerini iskânsız kıldı.
Ordu ve polis Rojas'in emrinde olduğu için, konulan yasaklara, Anayasaya aykırılığın da kimsenin şüphesi olmasa bile, karşı gelmek çok güç ve tehlikeliydi. Nitekim cezaevlerini gazetecilerden sonra, politikacılar doldurmağa başlamıştı.
Fakat muhalefet, evlerde, kahvelerde, sokaklarda kulaktan kulağa fısıldaşarak, halkın içindeki hürriyet ateşini yanar tutmağa,yeniden demokratik hayata kavuşma umudunu canlı tutmağa muvaffak oluyordu.
Ama halkta en ufak bir hareket yoktu. Zaten, memleketi tehlikeli maceralara sürüklemekten kaçınan muhalefet partileri de herhangi bir hareketi teşvik etmiyorlardı.
Halkın bu hareketsizliğinden cesaret almakla Rocas'ın nasıl kendi felâketini hazırladığını bundan sonraki yazımız da anlatacağız.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Kolombiya'da Hürriyet Mücadelesi III: Basın ve Toplantı Hürriyetinin Sonu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/826 ulaşıldı.