Kolombiya'da Hürriyet Mücadelesi II: Hürriyetsiz Kalkınma
Başlık:
Kolombiya'da Hürriyet Mücadelesi II: Hürriyetsiz Kalkınma
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-05-21
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
Kolombia'da Hürriyet mücadelesi: II
Hürriyetsiz kalkınma
SEVİMLİ LİDER İŞ BAŞINDA
1953 Haziranında Tümgeneral Gustavo Rojas Pinilla bir hükümet darbesiyle iş başına geldiği zaman Kolombiya halkı bayram etmişti. Rojas, siyaset hayatında, devlet idaresinde tecrübesiz olmakla beraber, sevilen bir liderdi. Gerçi iktidara geliş tarzı meşru sayılamazdı ama, halkın büyük çoğunluğunun kendisini desteklediğinden şüphe edilmiyordu. O bakımdan, meşru bir yolla değilse bile, halkın iradesiyle iş başına geldiği söylenebilirdi.
Kolombiya halkı, General Rojas'a, bu güler yüzlü, tatlı sözlü, sevimli adama büyük umutlar bağlamıştı. Memleketlerinde iktisadî sıkıntıların sona ermesini, fakat daha önce, demokrasinin 9 Nisan 1948 günü düşmüş olduğu çıkmazdan kurtarılmasını ondan bekliyordu. Kolombiya tarihine «Kara Cuma» diye geçen o gün, Liberal Partinin bir lideri rakiplerinin suikastına kurban gitmiş, bunun üzerine Liberallerle Muhafazakârların. Kolombiya'nın bu iki büyük partisinin, müfrit unsurları arasında, kanlı bir mücadele başlamıştı. Hükümetin bu mücadeleyi dindirmek için şiddet tedbirlerine baş vurması, demokratik hakları büsbütün kısması ise hiç hoşa gitmiyor, hoşnutsuzluğu ve huzursuzluğu büsbütün artırıyordu. İyiniyetli, temiz bir adam olarak bilinen General Rojas'ın memleketi yeniden huzura, istikrara ve demokrasiye kavuşturacağı umuluyordu. Bu umutla halk ona «Büyük Barışçı» ünvanını vermişti.
Aralarındaki müfrit unsurların memlekette huzuru kaçırmalarına ve öylelikle diktatörlüğe yol açmalarına üzülen Liberal ve Muhafazakâr partiler de, «Büyük Barışçı» nın muvakkaten iktidara gelişine sevinmişlerdi.
Fakat günler, aylar, yıllar geçiyor, Rojas, memleketini normal demokratik hayata kavuşturmak için hiç acele etmiyordu. Belli ki iktidar mevkiî kendisine gitgide daha tatlı geliyordu.O yüzden, kendi devirdiği hükümetin ilân etmiş olduğu «fevkalâde hal» i sona erdirecek yerde, fevkalâde hal tedbirlerini büsbütün sıkılaştırmağa başladı.
SÖZÜNÜ TUTMAYAN ADAM
KOLOMBİYA halkı olgun, uyanık, demokratik hayata alışık bir halk olmasına rağmen, «Büyük Barışçı», memleketinde demokrasi için elverişli bir iklim bulunmadığını düşünür olmuştu. İş barışı ancak, «fevkalâde hal» tedbirlerini gitgide sıkılaştırmak, memleketi bir ölüm sessizliğine gömmekle elde edebileceğini sanıyordu.
Kendisine demokrasi hakkındaki vaidlerini hatırlatanlara, o da, iki partideki müfrit unsurların geçmişte demokratik mücadeleyi nasıl dejenere etmiş olduklarını hatırlatarak, halkın demokrasiye hazır olmadığını, memlekette demokrasiye elverişli bir iklim bulunmadığını ileri sürüyordu. Bu «iklim» in ancak, ölü sessizliği içindeki bir uzun «barış» sonunda geleceğini düşünür görünüyordu.
Gerçekte ise artık Rojas demokrasiyi düşünmez olmuştu.
Gerçekte Rojas, yalnız Kolombiya halkını değil, kendi kendini de aldatmıştı. İyi bir devlet adamı niteliklerinden tamamiyle yoksun olduğunu, halk da kendisi de, iş işten geçtikten sonra anlamışlardı. Rojas, özel çiftliklerini başarı ile idare edebilmesine rağmen devlet idaresinde başarısızlıktan başarısızlığa düşüyor, kendisinin ve çevresindekilerin özel kazancını çeşitli yollardan gitgide artırmakta gösterdiği başarıya rağmen, devlet hazinesinin gitgide yoksullaşmasını önliyemiyordu.
Bu durmda, aczini örtebilmek, ve halkın gözlerinden olduğu kadar kendi kulaklarından da saklayabilmek için, her türlü tenkit ve muhalefeti susturmak istiyor, üstelik, devlet idaresinde, halka verdiği sözleri tutmakta gösteremediği yeterliği, bunda fazlasiyle gösteriyordu.
Artık Rojas'ı en çok kızdıran, vaktiyle halka vermiş olduğu sözlerin kendisine hatırlatılmasıydı. Sanki işleri güçleri bu sözleri kendisine hatırlatmak olan muhalif politikacılara ve hür gazetelere tahammül edemez olmuştu.
YOLSUZLUKLARI TEŞVİK
HER diktatörlük heveslisi gibi Rojas'ın da elbette olağan üstü bir takım istisadî kalkınma hayalleri vardı. Demokrasiyi geri getirirse bu hayallerini gerçekleştiremiyeceğini ileri sürüyordu. Oysa, tecrübesizlik, plansızlık, hesapsızlık yüzünden memleketin, iktisadî durumu, düzelecek yerde, günden güne bozuluyordu.
Bu arada hükümeti denetlemek de gitgide güçleştiği için, yüksek kademelerdeki yolsuzluklar, hırsızlıklar gitgide artıyordu, Rojas bunları önliyecek tedbirler almak şöyle dursun, tersine, çevresindekileri yolsuzluğa, gayrimeşru yollardan ve millet kesesinden servetler yapmağa teşvik ediyor, hattâ kendisi onlara örnek oluyordu.
Çoğu diktatörler gibi, Rojas da, çevresinde topladığı insanları kendisine suç ortağı yapmakla, onların sadakatini perçinlemiş oluyordu.
Kendi gösterdiği adaylardan bir meclis kurmuş, ve 1954'de kendini bu meclise Cumhurbaşkanı seçtirmişti. Meclis üyelerine de gayrimeşru kazanç yollarını, çeşitli spekülâsyon imkânlarını sonuna kadar açık tutarak, onları bir yandan menfaat bağları bir yandan suç ortaklığı ile kendisine bağlı tutmakta hiç zorluk çekmiyordu. Böylece Meclis artık Rojas'ın her istediği kanunu, Anayasa'ya aykırı da olsa, kabul eder olmuştu.
Fakat Güney Amerika'daki iktidar değişikliklerinde ordunun baş rolü oynaması geleneğini bilen Rojas, meclisin bağlılığiyle yetinemiyor, orduyu da kendisine iyice bağlamak istiyordu. Bunun için ordunun yüksek kademelerinde devamlı değişiklikler yapa yapa, nihayet, emirlerinden çıkmayacaklarına en çok güveneceği askerleri bulup başa geçirdi, ve polis kuvvetiyle beraber orduyu da halk üzerinde bir baskı vasıtası haline getirdi.
İşlerinde gösterdikleri yeterlikle önemli idarî mevkilere yükselmiş memurları, valileri atıp, yerlerine kendi adamlarını tayin etti.
Kendisine sadakat gösterenlere bütün gayrimeşru kazançyollarını açtıktan ve böylece, meclisi, orduyu, polisi ve idare cihazını avcuna aldıktan sonra, Rojes artık, memlekette kendisiyle boy ölçüşebilecek hiç bir kuvvet kalmadığına inanıyordu.
Bu durumda, kendisiyle mücadeleden, kendisine ikide bir eski sözlerini hatırlatmaktan bir türlü vaz geçemiyenleri ezmekte, susturmakta hiç bir güçlük çekemezdi. «Büyük Barışçı» Rojas'ın bu yolda aldığı başlıca tedbirleri gelecek yazımızda anlatacağız.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Kolombia'da Hürriyet mücadelesi: II
Hürriyetsiz kalkınma
SEVİMLİ LİDER İŞ BAŞINDA
1953 Haziranında Tümgeneral Gustavo Rojas Pinilla bir hükümet darbesiyle iş başına geldiği zaman Kolombiya halkı bayram etmişti. Rojas, siyaset hayatında, devlet idaresinde tecrübesiz olmakla beraber, sevilen bir liderdi. Gerçi iktidara geliş tarzı meşru sayılamazdı ama, halkın büyük çoğunluğunun kendisini desteklediğinden şüphe edilmiyordu. O bakımdan, meşru bir yolla değilse bile, halkın iradesiyle iş başına geldiği söylenebilirdi.
Kolombiya halkı, General Rojas'a, bu güler yüzlü, tatlı sözlü, sevimli adama büyük umutlar bağlamıştı. Memleketlerinde iktisadî sıkıntıların sona ermesini, fakat daha önce, demokrasinin 9 Nisan 1948 günü düşmüş olduğu çıkmazdan kurtarılmasını ondan bekliyordu. Kolombiya tarihine «Kara Cuma» diye geçen o gün, Liberal Partinin bir lideri rakiplerinin suikastına kurban gitmiş, bunun üzerine Liberallerle Muhafazakârların. Kolombiya'nın bu iki büyük partisinin, müfrit unsurları arasında, kanlı bir mücadele başlamıştı. Hükümetin bu mücadeleyi dindirmek için şiddet tedbirlerine baş vurması, demokratik hakları büsbütün kısması ise hiç hoşa gitmiyor, hoşnutsuzluğu ve huzursuzluğu büsbütün artırıyordu. İyiniyetli, temiz bir adam olarak bilinen General Rojas'ın memleketi yeniden huzura, istikrara ve demokrasiye kavuşturacağı umuluyordu. Bu umutla halk ona «Büyük Barışçı» ünvanını vermişti.
Aralarındaki müfrit unsurların memlekette huzuru kaçırmalarına ve öylelikle diktatörlüğe yol açmalarına üzülen Liberal ve Muhafazakâr partiler de, «Büyük Barışçı» nın muvakkaten iktidara gelişine sevinmişlerdi.
Fakat günler, aylar, yıllar geçiyor, Rojas, memleketini normal demokratik hayata kavuşturmak için hiç acele etmiyordu. Belli ki iktidar mevkiî kendisine gitgide daha tatlı geliyordu.O yüzden, kendi devirdiği hükümetin ilân etmiş olduğu «fevkalâde hal» i sona erdirecek yerde, fevkalâde hal tedbirlerini büsbütün sıkılaştırmağa başladı.
SÖZÜNÜ TUTMAYAN ADAM
KOLOMBİYA halkı olgun, uyanık, demokratik hayata alışık bir halk olmasına rağmen, «Büyük Barışçı», memleketinde demokrasi için elverişli bir iklim bulunmadığını düşünür olmuştu. İş barışı ancak, «fevkalâde hal» tedbirlerini gitgide sıkılaştırmak, memleketi bir ölüm sessizliğine gömmekle elde edebileceğini sanıyordu.
Kendisine demokrasi hakkındaki vaidlerini hatırlatanlara, o da, iki partideki müfrit unsurların geçmişte demokratik mücadeleyi nasıl dejenere etmiş olduklarını hatırlatarak, halkın demokrasiye hazır olmadığını, memlekette demokrasiye elverişli bir iklim bulunmadığını ileri sürüyordu. Bu «iklim» in ancak, ölü sessizliği içindeki bir uzun «barış» sonunda geleceğini düşünür görünüyordu.
Gerçekte ise artık Rojas demokrasiyi düşünmez olmuştu.
Gerçekte Rojas, yalnız Kolombiya halkını değil, kendi kendini de aldatmıştı. İyi bir devlet adamı niteliklerinden tamamiyle yoksun olduğunu, halk da kendisi de, iş işten geçtikten sonra anlamışlardı. Rojas, özel çiftliklerini başarı ile idare edebilmesine rağmen devlet idaresinde başarısızlıktan başarısızlığa düşüyor, kendisinin ve çevresindekilerin özel kazancını çeşitli yollardan gitgide artırmakta gösterdiği başarıya rağmen, devlet hazinesinin gitgide yoksullaşmasını önliyemiyordu.
Bu durmda, aczini örtebilmek, ve halkın gözlerinden olduğu kadar kendi kulaklarından da saklayabilmek için, her türlü tenkit ve muhalefeti susturmak istiyor, üstelik, devlet idaresinde, halka verdiği sözleri tutmakta gösteremediği yeterliği, bunda fazlasiyle gösteriyordu.
Artık Rojas'ı en çok kızdıran, vaktiyle halka vermiş olduğu sözlerin kendisine hatırlatılmasıydı. Sanki işleri güçleri bu sözleri kendisine hatırlatmak olan muhalif politikacılara ve hür gazetelere tahammül edemez olmuştu.
YOLSUZLUKLARI TEŞVİK
HER diktatörlük heveslisi gibi Rojas'ın da elbette olağan üstü bir takım istisadî kalkınma hayalleri vardı. Demokrasiyi geri getirirse bu hayallerini gerçekleştiremiyeceğini ileri sürüyordu. Oysa, tecrübesizlik, plansızlık, hesapsızlık yüzünden memleketin, iktisadî durumu, düzelecek yerde, günden güne bozuluyordu.
Bu arada hükümeti denetlemek de gitgide güçleştiği için, yüksek kademelerdeki yolsuzluklar, hırsızlıklar gitgide artıyordu, Rojas bunları önliyecek tedbirler almak şöyle dursun, tersine, çevresindekileri yolsuzluğa, gayrimeşru yollardan ve millet kesesinden servetler yapmağa teşvik ediyor, hattâ kendisi onlara örnek oluyordu.
Çoğu diktatörler gibi, Rojas da, çevresinde topladığı insanları kendisine suç ortağı yapmakla, onların sadakatini perçinlemiş oluyordu.
Kendi gösterdiği adaylardan bir meclis kurmuş, ve 1954'de kendini bu meclise Cumhurbaşkanı seçtirmişti. Meclis üyelerine de gayrimeşru kazanç yollarını, çeşitli spekülâsyon imkânlarını sonuna kadar açık tutarak, onları bir yandan menfaat bağları bir yandan suç ortaklığı ile kendisine bağlı tutmakta hiç zorluk çekmiyordu. Böylece Meclis artık Rojas'ın her istediği kanunu, Anayasa'ya aykırı da olsa, kabul eder olmuştu.
Fakat Güney Amerika'daki iktidar değişikliklerinde ordunun baş rolü oynaması geleneğini bilen Rojas, meclisin bağlılığiyle yetinemiyor, orduyu da kendisine iyice bağlamak istiyordu. Bunun için ordunun yüksek kademelerinde devamlı değişiklikler yapa yapa, nihayet, emirlerinden çıkmayacaklarına en çok güveneceği askerleri bulup başa geçirdi, ve polis kuvvetiyle beraber orduyu da halk üzerinde bir baskı vasıtası haline getirdi.
İşlerinde gösterdikleri yeterlikle önemli idarî mevkilere yükselmiş memurları, valileri atıp, yerlerine kendi adamlarını tayin etti.
Kendisine sadakat gösterenlere bütün gayrimeşru kazançyollarını açtıktan ve böylece, meclisi, orduyu, polisi ve idare cihazını avcuna aldıktan sonra, Rojes artık, memlekette kendisiyle boy ölçüşebilecek hiç bir kuvvet kalmadığına inanıyordu.
Bu durumda, kendisiyle mücadeleden, kendisine ikide bir eski sözlerini hatırlatmaktan bir türlü vaz geçemiyenleri ezmekte, susturmakta hiç bir güçlük çekemezdi. «Büyük Barışçı» Rojas'ın bu yolda aldığı başlıca tedbirleri gelecek yazımızda anlatacağız.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Kolombiya'da Hürriyet Mücadelesi II: Hürriyetsiz Kalkınma,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/825 ulaşıldı.