Amerika'nın Talihsizliği
Başlık:
Amerika'nın Talihsizliği
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-05-10
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
AMERÎKA'NIN TALIHSÎZLÎĞİ
BUNDAN önce çıkan «Ürdün'ün talihsizliği» başlıklı yazımızda belirtmeğe çalıştığımız gibi, genç Kıral Hüseyin'in zaferi henüz güvenilecek bir zafer değildir. Orta Doğudaki İngiliz nüfuzu için devamlı bir üs olabilir umuduyla, iktisadî kaynakları bakımından bir başına ayakta duramıyacak kadar yetersiz, nüfusu bakımından bir millet bütünlüğü edinemiyecek kadar tutarsız (insicamsız) bir memleket olarak yoktan var edilmiş bulunan Ürdün, daha doğuşunda düştüğü çıkmazdan kurtulamamıştır.
Hattâ bugün,, Ürdün'le beraber, Ürdün halkı da, halkın çoğunluğuna karşı bir zafer kazanmış görünen Kıral da, Ürdün'ün parçalanmasını veya Kıral Hüseyin'in iradesini yürütemez duruma düşmesini en direkt yollardan önlemeğe çalışan Amerika da, her zamankinden daha derin bir çıkmaza saplanmış sayılabilirler.
Kıral çıkmazdadır, çünkü artık kendi iradesiyle çoğunluğun iradesinin çatıştığını bilmektedir. Bir yıl kadar önce başlattığı reformlar bu çalışmayı açığa vurmuş, kendi tahtını tehlikeye düşürmüştür.
Batıda demokratik bir eğitim görmüş, demokrasi ülküsünü benimsemiş olduğu anlaşılan genç Kıral, şimdi kendini Batı'nın himayesine muhtaç fakat ideolojisie muhalif durumda bulmaktadır. Halk arasında bağlılığına güvenebileceği unsurlar azınlıkta olduğu gibi, en geri nomad unsurlardan mürekkeptir. Bu unsurlar memleketin kalkınmasına, uymasına, kendi kendine yeter hâle gelmesine hizmet edebilecek niteliklerden yoksundurlar. Genç Kıral, tahtını ve memleketinin bütünlüğünü ancak, uyanık bir çoğunluğa karşı bu geri azınlığa güvenmekle koruyabilecektir.
Kıral'la bu geri azınlık arasındaki dayanışmanın müessir bir kuvvet olarak kalabilmesi, ordunun da Kıral'la ve bedevîlerle bir safta olmasına bağlıdır. Oysa Kıral'ın ordudaki elit zümreyi uzun zaman elinde tutabileceği şüphelidir. Nitekim şimdiden subaylar arasında geniş bir tasfiyeye girişmiş, «gerekirse çavuşlardan subay yapın, yeter ki bana bağlı olsunlar» demiştir. Subay kadrosu bedevî çavuşlarla doldurulmuş bir ordunun kalitesi ise herhâlde kısa zamanda çok düşecektir.
Öte yandan, orduyu ayakta tutabilmek için Kıral, yabancı yardımına, hem de «himaye» denilebilecek ölçüde bir yardıma muhtaçtır. Muhtaç olduğu yardımı Arap komşularından kabul edecek olsa, bunun bedelini, memleketinin kısa zamanda parçalanmasına, tahtının elinden gitmesine boyun eğmekle; en çok güvenir göründüğü Amerika'dan kabul edecek olsa, bunun da bedelini, gerek bazı komşuları gerek halkın çoğunluğu arasında kendi kendine karşı daha çok husumet uyandırmakla ödeyecektir.
Ürdün halkı çıkmazdadır, çünkü Ürdün'ün devlet hüviyetinin ne kadar sun'î olduğunu bir kere daha görmüştür. İngiliz himayesinden kurtulmakla Mısır ve Suriye'nin nüfuzu altına girmişlerdir. Bu nüfuzdan da kurtulabilmeleri için gene bir büyük devletin, bu sefer İngiltere yerine Amerika'nın hamî durumuna geçmesi gerekmektedir. Halkın uyanık zümrelerinden müteşekkil, Arap milliyetçiliğine bağlı çoğunluk, şimdi, aşağı gördüğü bir seri azınlığın baskısı altında, benimsemediği bir devlete bağlı olarak, bütün siyasal hak ve hürriyetleri elinden alınmış bir hâlde yaşamağa zorlanmaktadır.
Amerika çıkmazdadır, çünkü Orta Doğu'yu yeni bir karışıklıktan korumak için, Ürdün'ü bugünkü hâlinde tutmak istemektedir. Fakat Ürdün'ün bugünkü hâlinden hoşnutsuz bulunan çoğunluk, bu hâl Amerikan yardım ve desteğiyle devam edecek olursa, Amerika'ya ancak düşmanlık besliyecek ve Batı aleyhdarı komünist propagandalarına daha çok kapılacaktır. Bu çoğunluğun gözünde Amerika ve Batı dünyası demokrasinin de temsilcisi olamıyacaktır. Çünkü çoğunluk, elindeki hürriyetlerin alınmasından Amerika'yı sorumlu tutacaktır.
Amerika, bütün iyi niyetine ve idealizmine rağmen, Ortadoğu'da ister istemez, eskiden İngiliz ve Fransız hakimiyetine desteklik etmiş unsurlara güvenmek, en geri zümrelerin dostluğuna ve işbirliğine dayanmak, Orta Doğu'daki nüfuzunu, İngiltere ile Fransa'nın arkalarında bıraktıkları zemin üzerine kurmak zorunda kalmaktadır. Bu zemin üzerinde ise, Arap dünyasının ne gereken hızla kalkınması, ne demokratik bir hayata kavuşabilmesi ne de Batı'ya yakınlık duyması beklenebilir.
İngiltere ile Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğundan «kurtardıkları» Orta Doğu'daki kötülükleri, kendileri çeklidikten sonra bile kazanamıyacak kadar derinlere işlemiştir. O yüzden Amerika bile, bir Orta Doğu memleketinin yardımına geldiği zaman, bütün iyi niyetine rağmen kendini, demokrasinin bağımsızlığın ve rakkinin bayrakdarı değil, geriliğin, despotizmin, hiç bir uyanık Arap millîyetçisini tatmin edemiyecek bir status quo'nun koruyucusu durumunda bulmaktadır. Ortadoğu'da doldurmağa çalıştığı boşluk, İngiltere ile Fransa'nın geride bıraktıkları boşluk oldukça, Amerika'nın kendini bu durumdan kurtarabilmesi beklenemez.
Amerika'nın Ürdün'de düştüğü çıkmaz bunun en yeni örneğidir. Şimdi Amerika, Ürdün halkı arasında kendine dost olarak, sadece, İngilizlerin eski dostları olan Bedevîleri, aşiret reislerini bulabilecektir.
Bu Amerika için talihsizliklerin en büyüğüdür.
Amerika, Ortadoğuya gerçekten hizmet edebilmek, Orta Doğu'nun komünist tahrikleri için gitgide daha elverişli bir sahne haline gelmesini önliyebilmek için, bu çıkmazdan kurtulmanın, bu kısır döngüyü (fasit daireyi) bir yerinde kırmanın yolunu bulmak zorundadır.
Cambridge Mass.
Bülent ECEVİT
AMERÎKA'NIN TALIHSÎZLÎĞİ
BUNDAN önce çıkan «Ürdün'ün talihsizliği» başlıklı yazımızda belirtmeğe çalıştığımız gibi, genç Kıral Hüseyin'in zaferi henüz güvenilecek bir zafer değildir. Orta Doğudaki İngiliz nüfuzu için devamlı bir üs olabilir umuduyla, iktisadî kaynakları bakımından bir başına ayakta duramıyacak kadar yetersiz, nüfusu bakımından bir millet bütünlüğü edinemiyecek kadar tutarsız (insicamsız) bir memleket olarak yoktan var edilmiş bulunan Ürdün, daha doğuşunda düştüğü çıkmazdan kurtulamamıştır.
Hattâ bugün,, Ürdün'le beraber, Ürdün halkı da, halkın çoğunluğuna karşı bir zafer kazanmış görünen Kıral da, Ürdün'ün parçalanmasını veya Kıral Hüseyin'in iradesini yürütemez duruma düşmesini en direkt yollardan önlemeğe çalışan Amerika da, her zamankinden daha derin bir çıkmaza saplanmış sayılabilirler.
Kıral çıkmazdadır, çünkü artık kendi iradesiyle çoğunluğun iradesinin çatıştığını bilmektedir. Bir yıl kadar önce başlattığı reformlar bu çalışmayı açığa vurmuş, kendi tahtını tehlikeye düşürmüştür.
Batıda demokratik bir eğitim görmüş, demokrasi ülküsünü benimsemiş olduğu anlaşılan genç Kıral, şimdi kendini Batı'nın himayesine muhtaç fakat ideolojisie muhalif durumda bulmaktadır. Halk arasında bağlılığına güvenebileceği unsurlar azınlıkta olduğu gibi, en geri nomad unsurlardan mürekkeptir. Bu unsurlar memleketin kalkınmasına, uymasına, kendi kendine yeter hâle gelmesine hizmet edebilecek niteliklerden yoksundurlar. Genç Kıral, tahtını ve memleketinin bütünlüğünü ancak, uyanık bir çoğunluğa karşı bu geri azınlığa güvenmekle koruyabilecektir.
Kıral'la bu geri azınlık arasındaki dayanışmanın müessir bir kuvvet olarak kalabilmesi, ordunun da Kıral'la ve bedevîlerle bir safta olmasına bağlıdır. Oysa Kıral'ın ordudaki elit zümreyi uzun zaman elinde tutabileceği şüphelidir. Nitekim şimdiden subaylar arasında geniş bir tasfiyeye girişmiş, «gerekirse çavuşlardan subay yapın, yeter ki bana bağlı olsunlar» demiştir. Subay kadrosu bedevî çavuşlarla doldurulmuş bir ordunun kalitesi ise herhâlde kısa zamanda çok düşecektir.
Öte yandan, orduyu ayakta tutabilmek için Kıral, yabancı yardımına, hem de «himaye» denilebilecek ölçüde bir yardıma muhtaçtır. Muhtaç olduğu yardımı Arap komşularından kabul edecek olsa, bunun bedelini, memleketinin kısa zamanda parçalanmasına, tahtının elinden gitmesine boyun eğmekle; en çok güvenir göründüğü Amerika'dan kabul edecek olsa, bunun da bedelini, gerek bazı komşuları gerek halkın çoğunluğu arasında kendi kendine karşı daha çok husumet uyandırmakla ödeyecektir.
Ürdün halkı çıkmazdadır, çünkü Ürdün'ün devlet hüviyetinin ne kadar sun'î olduğunu bir kere daha görmüştür. İngiliz himayesinden kurtulmakla Mısır ve Suriye'nin nüfuzu altına girmişlerdir. Bu nüfuzdan da kurtulabilmeleri için gene bir büyük devletin, bu sefer İngiltere yerine Amerika'nın hamî durumuna geçmesi gerekmektedir. Halkın uyanık zümrelerinden müteşekkil, Arap milliyetçiliğine bağlı çoğunluk, şimdi, aşağı gördüğü bir seri azınlığın baskısı altında, benimsemediği bir devlete bağlı olarak, bütün siyasal hak ve hürriyetleri elinden alınmış bir hâlde yaşamağa zorlanmaktadır.
Amerika çıkmazdadır, çünkü Orta Doğu'yu yeni bir karışıklıktan korumak için, Ürdün'ü bugünkü hâlinde tutmak istemektedir. Fakat Ürdün'ün bugünkü hâlinden hoşnutsuz bulunan çoğunluk, bu hâl Amerikan yardım ve desteğiyle devam edecek olursa, Amerika'ya ancak düşmanlık besliyecek ve Batı aleyhdarı komünist propagandalarına daha çok kapılacaktır. Bu çoğunluğun gözünde Amerika ve Batı dünyası demokrasinin de temsilcisi olamıyacaktır. Çünkü çoğunluk, elindeki hürriyetlerin alınmasından Amerika'yı sorumlu tutacaktır.
Amerika, bütün iyi niyetine ve idealizmine rağmen, Ortadoğu'da ister istemez, eskiden İngiliz ve Fransız hakimiyetine desteklik etmiş unsurlara güvenmek, en geri zümrelerin dostluğuna ve işbirliğine dayanmak, Orta Doğu'daki nüfuzunu, İngiltere ile Fransa'nın arkalarında bıraktıkları zemin üzerine kurmak zorunda kalmaktadır. Bu zemin üzerinde ise, Arap dünyasının ne gereken hızla kalkınması, ne demokratik bir hayata kavuşabilmesi ne de Batı'ya yakınlık duyması beklenebilir.
İngiltere ile Fransa'nın Osmanlı İmparatorluğundan «kurtardıkları» Orta Doğu'daki kötülükleri, kendileri çeklidikten sonra bile kazanamıyacak kadar derinlere işlemiştir. O yüzden Amerika bile, bir Orta Doğu memleketinin yardımına geldiği zaman, bütün iyi niyetine rağmen kendini, demokrasinin bağımsızlığın ve rakkinin bayrakdarı değil, geriliğin, despotizmin, hiç bir uyanık Arap millîyetçisini tatmin edemiyecek bir status quo'nun koruyucusu durumunda bulmaktadır. Ortadoğu'da doldurmağa çalıştığı boşluk, İngiltere ile Fransa'nın geride bıraktıkları boşluk oldukça, Amerika'nın kendini bu durumdan kurtarabilmesi beklenemez.
Amerika'nın Ürdün'de düştüğü çıkmaz bunun en yeni örneğidir. Şimdi Amerika, Ürdün halkı arasında kendine dost olarak, sadece, İngilizlerin eski dostları olan Bedevîleri, aşiret reislerini bulabilecektir.
Bu Amerika için talihsizliklerin en büyüğüdür.
Amerika, Ortadoğuya gerçekten hizmet edebilmek, Orta Doğu'nun komünist tahrikleri için gitgide daha elverişli bir sahne haline gelmesini önliyebilmek için, bu çıkmazdan kurtulmanın, bu kısır döngüyü (fasit daireyi) bir yerinde kırmanın yolunu bulmak zorundadır.
Cambridge Mass.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Amerika'nın Talihsizliği,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/818 ulaşıldı.